Başbakan Ahmet Davutoğlu, Gölbaşı’nda, 75 bin metre karelik kapalı olmak üzere toplam 350 bin metrekarelik alan üzerine kurulan kara, hava, deniz, uzay ve insansız platformlar için radar ve elektronik harp sistemlerine yönelik faaliyetlerin yürütüleceği ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Teknolojileri Merkezi’nin açılış törenine katıldı.
Başbakan Davutoğlu, törendeki konuşmasına, bugün 100 ve 40 yıllık yıl dönümlerinde, bir gurur gününde, bir arada olduklarını, birinin Çanakkale Savaşı’nın 18 Mart’taki yıl dönümü, diğerinin ise ASELSAN’ın kuruluşunun 40 yıl dönümü olduğunu belirterek başladı.
Çanakkale Savaşı’nın öğrettiği bir ders bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, “Milletler tarih boyu savaşmak kapasitesini geliştirirken, insan unsuruyla teknoloji unsuru arasında uyum yakalamaya çalıştılar. Çanakkale Savaşı’nda aziz milletimiz ve ecdadımız, 7 cephede, birçok kıtada insan kapasitesi bağlamında, insan üstü bir gayretle büyük mücadele verdi. Çanakkale Savaşı bunun eseriydi. Çok güçlü donanmalar, üstün teknolojik donanım karşısında imanı, inancı güçlü, istiklal ideali yaşayan bir milletin, nasıl direnebileceğini bütün dünya gördü. Ancak Çanakkale Savaşını kazanmıştık, Sarıkamış’ta destanlar yazmıştık, Galiçya’da hala şehitlerimiz yatıyor, Yemen’de yine büyük kahramanlıklar yazdık ama savaşı nihayetinde kaybettik. Bu da bize şunu gösteriyor ki kahramanlıklar eğer o milletin teknolojik kapasitesiyle ve savunma gücüyle desteklenmezse destanlar yazabilirsiniz ama milli bekanızın tehdit altında olmasını engelleyemeyebilirsiniz” şeklinde konuştu.
Cumhuriyet döneminin en büyük askeri harekatı olan Kıbrıs Barış Harekatı’nın da bir şeyi öğrettiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Teknolojide bağımsız olmadığınız zaman, en zor anlarda başvurduğunuz teknoloji sizi yalnız bıraktığında, o anda insani kapasitenizi zorladığında büyük kahramanlıklar yazabilirsiniz ama teknolojik altyapınızın mutlaka onunla uyumlu olması lazım. ASELSAN böyle bir tecrübeden hareketle kuruldu ve 40 yıl içinde büyük mesafe aldı. Biraz önce zikrettim, insanlık tarihi, milletin ve devletlerin yükseliş ve inişleri hep insan unsuruyla ve teknoloji kapasitesi arasındaki uyumu ile irtibatlandı. Eski dönemlerde, ortaçağlarda ve daha önceki dönemlerde meydan muharebelerinde insan unsuru, en üst noktaydı. Ateşli silahların gelişiyle birlikte teknoloji yeni boyut kattı. ‘Tüfek icat oldu mertlik bozuldu’ deyişi, halk kültüründe teknolojinin gelişiyle insan unsuru ve mertliğin nasıl dumura uğrayabileceğini ortaya koyan deyiştir. 19. yüzyılın büyük meydan muharebelerinde, Napolyon savaşları başta olmak üzere ateşli silahların yeni ordu düzenleriyle kullanılmasının doğurduğu çok daha kapsamlı savaşlara şahit olduk. Amerikan iç savaşlarında ilk defa uçaklar kullanıldığında, bunun salt bir teknolojik araç olmanın ötesinde sadece savaşı değil, savaşın tahrip gücünün ve meydan muharebelerinin ötesinde şehirlere taşıyan sonuç doğurduğunu herkes gördü, buna intibak etmeye çalıştı. Biz de intibak etmeye çalıştık.”
“Elektronik harp, savaşmadan savaş kazanma sanatıdır”
“Modernleşme tarihimiz, aslında savunma sanayisinde ve aynı zamanda da ordu ve güvenlik sisteminde yaptıkları reformların tarihidir” diyen Davutolu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elektronik harp tekniğinin gelişi, uçak ve hava gücünün kullanımının yanında yeni bir unsuru beraberinde getirdi. Nükleer silah da kullanıldı, hava gücüyle ama elektronik harp, savaşmadan savaş kazanma sanatıdır. Yani insan unsurunu yine önemlidir fakat elektronik harple birlikte daha tek bir insanınızı bir başka ülkeye göndermeden ve konvansiyonel anlamda hiçbir risk almadan savaşı kazanma kabiliyeti kazanmanız demektir. Çok büyük, yüzbinleri barındıran ordunuz olabilir ama eğer elektronik harp kapasiteniz yoksa düşman bir unsur sizin başkentiniz üzerine kadar uçup, size zarar verebilir ve konvansiyonel askeri gücününüz hiçbir fayda getirmeyebilir. Bunun örneklerini, Ortadoğu savaşlarında son olarak İsrail’in, Suriye’ye yönelik operasyonlarında veya diğer unsurlarda gördük.
Dolayısıyla milli bekamızın devamı ve vatanımızın, ülkemizin birliğinin, beraberliğinin korunması bağlamında elektronik harp tekniğine sahip olmak sadece bir teknolojiye sahip olmak değil aynı zamanda en önemli güç unsuruna sahip olmak demektir. Onun için bugün heyecan verici bir günde bir aradayız. Bütün bu tarihi tecrübelerden hareketle artık Türkiye’de siyasi irade bu teknolojik açığı kapatma gücünü göstermiştir. Bütün bunlara teorik olarak sahip olabilirsiniz ama bunları hayata geçirecek maddi güce sahip değilseniz, o bilgi sadece soyut bilgi haline gelir.”
“Hayret etmiştim”
ASELSAN’ın 40 yıllık tarihinde katettiği aşamaya değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:
“1975’ten 2002 yılına kadar, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı devralmasına kadar olan geçen dönemde, ithalat bağımlılığımız savunma sanayisinde yüzde 80 civarındaydı, yüzde 80 ithalat bağımlılığımız vardı. Ürünlerimizde özellikle de kritik alanlarımızda şirketlerimiz ciddi sıkıntılar çekiyordu, finansman zorluğumuz vardı. Roketsan’ı, Dışişleri Bakanı olarak ziyaret ettiğimde, arkadaşların sunuşunda, 2005 yılında, Roketsa’nın kapatılma planlarının yapıldığını gördüğümde hayret etmiştim ama nihayetinde 1990 yılların sonlarında, 2000 yılının hemen başında bu plan yapıldığında, ekonomik gücümüzün Roketsan gibi bir şirketi yönetemeyeceği veya idame ettiremeyeceği bir sonuç ortaya çıkarmıştı ama Roketsan kapanmadı, şu anda dünyanın sayılı şirketleri arasında.”
ASELSAN’ın şu anda dünyanın en büyük 67. şirketi olduğunu, ilk 100 şirket arasında 2 Türk savunma sanayi şirketinin bulunduğunun altını çizen Davutoğlu, bini aşkın Türk şirketinin de savunma sanayisiyle ilişkili faaliyet gösterdiğine dikkati çekti.
“Bu binada üretilen her şey yüzde 100 Türk yapımı”
Birçok yerli projeyi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ASELSAN’ın Gölbaşı yerleşkesindeki merkezini ziyaret ettiklerinde gördüğünü anlatan Davutoğlu, şöyle dedi:
“Bu binada üretilen her şey, yüzde 100 Türk yapımı, Türk mühendislerinin, Türk tasarımcılarının, Türk iş gücünün, emeğinin ortaya koyduğu eserler. 12 yılda kat ettiğimiz mesafe olağanüstü. Bu mesafe bizi rehavete sürüklemeyecek. Bugün ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Teknoloji Merkezi’nin bu anlamda kuruluşu, bu kapasiteye gelişi tarihi bir dönüm noktasıdır. Artık kahramanlık destanı yazan insan unsurunu, mukabilinde veya hasmında sahip olduğu imkanlardan daha fazla sahip kılma kudretine sahibiz. Üç açıdan bu büyük önem taşır. Birincisi Ar-Ge çalışmaları açısından. Dünyadaki yine insanlık tarihindeki bütün büyük teknolojik atılımlar, bilgisayar teknolojisi dahil olmak üzere önce savunma sanayisinde gelişmiş, sonra diğer alanlara sirayet etmiştir. Bu anlamda savunma sanayisi güçlü olmayan ülkelerin Ar-Ge’de ve genel sanayi altyapısında büyük devrimsel atılımlar yapması da güçtür. Bugün ulaştığımız kapasiteyle savunma sanayisinde 1 milyar doları Ar-Ge’ye ayırabiliyoruz. 5 milyar dolar üretim yapabiliyoruz ve 1,65 milyar dolar da ihracat yapıyoruz. İthalat eden bir ülkeden savunma sanayisinde ihraç eden ülke haline dönüşmüşsek arkasında güçlü ekonomik altyapının bunda büyük payı var. Dolasıyla Ar-Ge çalışmalarında eriştiğimiz kapasiteyi de daha ileri götürmeye kararlıyız.”
Hükümet olarak Ar-Ge alanında kim ne tür çalışma yaparsa en geniş kapsamlı teşviği verme taahhüdü içinde olduklarını dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
“25 dönüşüm programının en önemli odak noktalarından biri Ar-Ge’dir. Ar-Ge’nin de savunma sanayisindeki odağı elektronik harp tekniğidir, savaşmadan savaşı kazanma tekniği. Bu açıdan ASELSAN ve emeği geçen bütün yetkilileri kutluyorum. Bu tarihi adımın daha da güçlü dönüşüm ile dünyanın rekabet gücü en yüksek Ar-Ge şirketlerinden biri haline ASELSAN’ın geleceğine inanıyorum. 67. sıradan çok daha ön sıralara gelir. İkinci önemli boyut ülkemizin caydırıcılık gücüdür. Savaşmadan savaşı kazanmanın bir başka yönü de eğer muhataplarınız, hasımlarınız sizin kapasitenizin farkındaysa, size yönelik her hangi bir hamle yapmak için bir değil, 3 değil, 5 değil, 10 kez düşünmek durumunda kalırlar.”
Başbakan Davutoğlu, Hava Kuvvetleri ile Misrata’ya düzenlenen tahliye destek operasyonunda, caydırıcı güç kapasitesinin özellikle elektronik harp anlamında NATO çevrelerinde ve dünyada büyük bir takdir uyandırdığını vurgulayarak, “Son olarak Şah Fırat operasyonunda da hava ve kara güçlerimizin çok güçlü bir muhaberat altyapısıyla nasıl başarılı bir operasyon yönettiklerine şahit olduğumuzda millet olarak gurur duyduk” dedi.
“Caydırıcı gücümü artırmaya devam edeceğiz”
“Caydırıcı gücümüzü artırmaya devam edeceğiz” diyen Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Çevremizde en az 7 ülkede kırılmalar, bölünmeler, parçalanmalar yaşarken, bir taraftan siyasi olarak milli birliğimiz ve bütünlüğümüzü sağlayacak tedbirler alacağız, demokrasi odaklı olarak milli meşruiyet çizgisini muhafaza edeceğiz. Diğer taraftan demokrasiden kaynaklanan ince gücümüzü, Silahlı Kuvvetlerimizin kapasitesinden, güvenlik güçlerimizden kaynaklanan sert ve kararlı güçle bütünleştirip çevremizdeki ateş çemberi içinde yükselen küresel bir güç olma idealini, 2023’e doğru gerçekleştirmeye kararlıyız. Üçüncü boyutu da bu. Eğer teknolojik altyapınız varsa caydırıcı gücünüz var, milli bekamız, bağımsızlığımız teminat altındadır. Bağımsızlığımızın teminatı milletimizin iradesidir. Özgürlüklerimizin teminatı demokrasimizdir. Bekamızın teminatı ise teknoloji kapasite ile kahramanlığımızı uyum halinde stratejik bütünlük haline getirebilecek yeni bir stratejik anlayıştır. ASELSAN’ın 40. yılında radar ve elektronik harp teknoloji merkezinin kuruluşu bu üç açıdan da tarihi adımdır. Bu adım milletimizde gurur, Türkiye’ye dönük olarak herhangi bir şekilde olumsuz kanaat besleyenlerde bir korku, bugün aramızda bulunan Katar Dışişleri Bakanını temsil ettiği dost ülkelere de büyük bir güç, destek ve heyecan uyandırmıştır.”