1 Kasım seçiminin ardından parti yönetiminin değişmesini isteyen ve tüzük kurultayı için imza toplamaya başlayan MHP’li muhaliflerde, genel merkezin imza veren delegelere yönelik “ikna” turu yapacağı endişesi oluştu.
Partiye yakın kaynaklar, MHP’de “karşı seslerin” yükselmesine neden olan olayları; 7 Haziran seçimi ardından Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin “AK Parti’ye asla kabul etmeyecekleri şartlarla” yaklaşması ve 1 Kasım seçiminde partinin aldığı sonuç şeklinde sıralıyorlar.
Genel seçimin yapıldığı 7 Haziran akşamında kameralar karşısına geçen Bahçeli, “Birinci koalisyon, başlangıcından bu yana birliktelikleri devam eden AKP ile HDP arasında olması lazımdır. İkinci bir koalisyon modeli olarak AKP, CHP ve HDP’yi bir araya getirebilirsiniz. Böyle bir yapılanma içinde MHP, şerefi ve haysiyetiyle ilkeli ve dürüst politikalarıyla Meclis’te denetimi esas alan ana muhalefet partisi görevini üstlenmeye de hazırdır. Eğer bunların hiç birisinden sonuç alınamıyorsa, Türkiye’yi, AKP’nin azınlığına, bir takım çevrelerin senaryosuna mahkum etmeye kimsenin hakkı yoktur. En erken seçim ne zaman olacaksa o zaman da seçim olur” diye konuşmuştu.
Bu açıklamanın bir çok kesim tarafından “en mantıklı koalisyon” olarak görülen AK Parti-MHP birlikteliğinin daha başlamadan bitmesine neden olduğu ifade edildi. Bahçeli, 9 Temmuz’da yaptığı yazılı açıklamada görüşünü yineledi ve “AKP-HDP, değilse bile AKP-CHP, bu da kafi gelmezse, AKP-CHP-HDP arasında bir koalisyon hükümeti kurulması 7 Haziran’da sandıktan çıkan iradenin en bariz temennisidir” beyanında bulunmuştu.
Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından, “Milliyetçi Hareket Partisi’nin 7 Haziran akşamından itibaren tayin ve tespit ettiği siyasi tutumunda bir değişiklik olmadığı muhataplarına açık ve dürüst bir üslupla iletilmiştir. AKP’nin en uygun koalisyon partneri hiç kuşkusuz HDP’dir”, ağustos başında da “AKP-CHP koalisyon hükümeti bu hafta içinde mutlaka kurulmalı, Türkiye artık nefes almalıdır” beyanlarını verdi.
Ağustos ayının sonunda seçimlerin yenilenmesi kararının ardından 3 Ekim’de, “Açık açık söylüyorum; Davutoğlu bize koalisyon teklifiyle gelmedi” diyen Bahçeli, partisinin büyük oy kaybı yaşadığı 1 Kasım günü, “Milletimiz koalisyon kurmaktan köşe bucak kaçan AKP’ye tek başına iktidar vizesi ve görevi vermiştir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin zayıflaması, kaybetmesi ve hatta baraja takılması maksadıyla siyasi tarihimize kara bir leke gibi geçecek her neviden saldırı icra edilmiştir” dedi.
MHP’de “kazan kaldırmaya” yönelik hareketin ilk işaretinin, yaz aylarının başında “MHP’li bir ismin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gizlice görüştüğü”ne ilişkin medyada haberlerin yer alması ile başladığı belirtiliyor.
Ağustos ayında parti genel merkezinin “hayır” kararına rağmen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Bakanlar Kurulu üyeliği teklifini kabul eden Tuğrul Türkeş, MHP Disiplin Kurulu’na sevkinin ardından, eylül başında da partiden ihraç edilmişti. Türkeş, 1 Kasım 2015 seçimi sonucunda AK Parti Ankara milletvekili seçildi ve 24 Kasım 2015’te Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan 64. Hükümet’e Başbakan Yardımcısı olarak görevlendirildi.
Muhalif sesler yükselmeye başladı
MHP tüzüğü, olağanüstü kurultaylarda genel başkanlık seçilmesine izin vermediği için olağanüstü kurultayı toplayarak tüzük değişikliği yapılması gerekiyor.
Muhaliflerden ilk olarak genel başkanlığa aday olduğunu 21 Kasım’da Sinan Oğan açıkladı. Oğan, “Sayın Genel Başkan korkmadan, gocunmadan, gücenmeden hızla bir kurultay toplayıp, sorunlarımızın serbestçe tartışılmasına, ülkücü iradenin özgürce tecelli etmesine fırsat vermelidir” dedi.
Koray Aydın ise 28 Kasım’da “Başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere mevcut MHP yönetimini, olağanüstü kurultayı toplamaya ve MHP ve ülkücü hareketin önünü açmaya davet ediyorum” diyerek yarışa katıldığını bildirdi.
Babaannelik heyecanı yaşayan ve adaylığını açıklaması geciken Meral Akşener de 30 Kasım’da İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında “MHP, 7 Haziran’daki oy oranını korusaydı bugün bu toplantıyı yapmıyor olacaktık” diyerek yarışa dahil oldu.
Muhaliflerin önündeki en büyük endişe; toplanan imzaların genel merkeze iletilmesinin ardından Bahçeli’nin ekibinin harekete geçerek kurultay isteyen delegeleri, imzalarını geri almaları yönünde ikna etmesi. Ayrıca Bahçeli’nin imzaların sayısı ve geldiği yerlere göre parti teşkilatlarını ziyaret etmeyi planladığı da parti içinde konuşulan bir başka konu oldu.
Bu üç adayın, delegelere ortak bir olağanüstü kurultay çağrı metni gönderdiği belirtilse de Akşener’in delegelere gönderdiği SMS, medyada “muhaliflerde çatlak” şeklinde haber oldu. Akşener, söz konusu SMS mesajında, “Değerli üst kurul delegesi ülküdaşım, bugün yaptığım basın toplantısı ile olağanüstü kurultay için delegelerimizden noter onaylı imza toplanması çalışmalarımızı başlattım. Yarından itibaren siz delege arkadaşlarımı şahsen arayacağım. Noter onaylı dilekçeler sizin tercih ettiğiniz aday adına ayrı ayrı toplanacaktır. Bilgilerinize sunarım” ifadelerine yer verdi.
Bu SMS’in ardından hem Koray Aydın hem de Sinan Oğan, ortak hareketin amacının; olağanüstü kurultayı toplamak olduğu ve bu noktada adayların “kendisine çalışmasının” harekete zarar vereceği yönünde açıklamaları oldu. Aydın ve Oğan, delegelerde “kafa karışıklığı” olmaması için üç adayın da bir araya gelerek fotoğraf vermesini istedi. Çalışmalarını İstanbul’da sürdüren Akşener, Ankara’ya gelerek böyle bir fotoğrafta henüz yer almadı, diğer adayları da istanbul’a davet etmedi.