Bir Bulgaristan geleneği olan Marteniçka, her yıl 1 Mart günü kırmızı-beyaz renklerde olan bir bilekliğin bileklere takılmasıdır. Aslında Marteniçka sadece bileğe takılan bir bileklik değil aynı zamanda istenildiği takdir de yakalara da takılabilen bir simgedir.
Yaklaşık 2 ya da 3 hafta kadar sonra meyve verecek bir ağaç için dilek tutularak asılmaktadır. Birçok hikâyesi olan Marteniçka ‘nın gerçekçi olanı ise bahar ayının gelmesinin kutlanmasıdır. Marteniçka bilekliğe takıldığı gibi birde bazı kaynaklara göre çıkarılma zamanları vardır. Bu zamanlar ilk kırlangıç görüldüğünde olabilir. Ya da bir leylek kuşu, kimilerine göre bazen bu kuş martı da ya da turna da olabilir.
Tarihi ile ilgili birçok söylentiler vardır. Söylentilerden pek fazla inanılmayan şudur; kış aylarından zamanın birinde, Bulgar erkekleri savaşa giderler. Erkeklere savaş ile ilgili bilgi vermek amacıyla “Savaşı kazanırsanız bir kuşun ayağına beyaz, eğer savaşı kaybederseniz siyah bir bez parçası bağlayın” derler. Savaşa giden Bulgar erkekleri, savaşı kazanırlar ve bir kuşun ayağına kanlı bir beyaz bez parçası bağlarlar. Bunu görenler, savaşı kazandıklarını ama çok kan kaybedildiğini anlarlar.
Diğer bir rivayet ise şöyledir ki; Baba Marta veya Marta Nine diye bilinen kişinin baharın gelişini simgelediğini ve bu nedenle bileklik takıldığını bilinir. Bulgarlarca bilinen ve biraz daha yaygın olan bu hikâye dolayısıyla, bu baharın geldiği dönemlerde (1 Mart günlerinde) insanlar birbirlerine çestita baba marta derler. Bu gelenek günümüzde hala devam etmektedir.
Günümüzde bu Marteniçka geleneği hala devam etmekte olup, uzun yıllar önce ülkemize göç eden Bulgaristan göçmenleri tarafından tamamen iyi niyetlerince bu geleneği sürdürmektedirler. Tamamen iyi niyetleriyle dememizin manası aslında biraz daha farklıdır. Bu farklılık, bu geleneğin temelinde birazda Hıristiyanlık diniyle ilgili bir kaç bağlantı olmasından kaynaklanıyor. Ama günümüzde bu gelenek, sadece baharın gelişini kutlamak maksadıyla olmakla beraber, dileklerimizi tutmamızı ve Marteniçka’nın dilek tutanları, ona inananları kötülüklerden koruduğu gibi aynı zamanda da şans getirdiği söylenmekte ve bilinmektedir.
Daha yaygın bir rivayete göreyse Marteniçka, Kubrat Han Efsanesi’ne dayanmaktadır. Kubrat Han M.S. yedinci yüzyılda yaşamış bir Bulgar hükümdarıdır. Beş oğlu bir de kızı vardır. Bir gün oğlanlar kız kardeşleri Houba ile birlikte avlanmaya giderler. Tuna nehrinin kıyısında gümüş rengi bir geyik görürler. Şaşkınlıkla geyiği izler ve ok atmaya cesaret edemezken geyik birden karşı kıyıya geçer ve kardeşlere de nehrin en sığ yerini göstermiş olur. Bu sırada bir kuş uçar, ölüm döşeğindeki babalarının haberini getirir. Kardeşler hemen geri dönerler, babaları ölüm döşeğinde Bulgar kabileleri arasındaki bağları korumalarını vasiyet eder.
Bayan, Kotrag, Asparoukh, Kuber ve Altsek adındaki oğullar babalarına yemin ederler. Ancak Hazarlar’ın saldırısına karşı koyamaz ve kendilerine yeni topraklar aramak üzere yola çıkarlar. Hazar Kağanı, kız kardeşleri Houba’yı esir almıştır ve oğlanlardan Bayan da Houba ile kalmıştır. Büyük kardeşler kendilerine özgür bir ülke bulduklarında bir kartalın bileğine altından ip bağlar, Bayan ile Houba’ya gönderir. Bu işareti gören kardeşler kaçmaya karar verir.
Tuna nehri kıyısında gümüş rengi geyiğin gösterdiği sığ yer gelir akıllarına, karşıya geçerken Bayan vurulur. Houba da kendilerine eşlik eden kartalın ayağına Bayan’ın kanıyla kırmızıya boyanmış bir ip bağlar ve kardeşlerine gönderir. Kardeşleri ülkenin kapılarını Houba’ya ve kollarında can veren Bayan’a açar. O günden sonra askerlerinin kıyafetlerini kırmızı-beyaz iplerle süsler.