Özdal, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Vatandaşın biri etiketinde yüzde 50 indirim yazan ceketi satın alır.
Mağaza görevlisi, “Evet efendim, şüpheniz olmasın” diyerek, müşterisini uğurlar.
Ancak çetin ceviz çıkan vatandaş, işin peşini bırakmaz ve ceketin gerçek değerinin satın aldığı fiyatın bir katı olmadığını öne sürerek mağazayı tüketici mahkemesine şikayet eder.
Tüketici mahkemesi, mağaza yetkililerinden ceketin etiket fiyatından sattıklarını ispatlamalarını ister.
Mağaza yetkilileri bunu ispatlayamaz.
Çünkü hiçbir zaman o ceketi etiket fiyatına satmamışlardır.
Böylece bilinçli müşteri davayı kazanır ve 500 liraya satın aldığı ceket için 250 liralık iade alır.
Bu yaşanmış hikayeden başka bir hikayeye geçelim.
Değerli bir dostum ünlü ayakkabı mağazası Flo’dan çocuğu için ayakkabı bakar.
Beğendiği ayakkabının üzerinde iki fiyat vardır.
Peşin fiyatı 49,99 lira, taksitli fiyatı 59,99 lira.
Dostum, ayakkabı alıp kasaya yönelir ve görevliye 49,99 lira uzatır.
Ancak mağaza görevlisi 10 lira daha vermesini ister.
Müşteri, “İyi de orada iki fiyat yazıyor. Ben parayı nakit verdiğim için, peşin fiyatı üzerinden satın almam gerekmiyor mu bu ayakkabıyı?” der.
Mağaza görevlisinin yanıtı:
-Beyefendi, öyle yazıyor ama zam geldi.
-Nasıl olur, mağazanın neredeyse tüm ürünlerinin etiketinde peşin ve taksitli olmak üzere iki fiyat var. Hem zam geldiyse neden etiketleri değiştirmiyorsunuz?
-Siz bakmayın etiket fiyatına. Gerçek fiyatı biz söylüyoruz.
Ve arkadaşım, etiket üzerinden bir manipülasyon olduğunu anlayarak, ayakkabıyı almaktan vazgeçer.
Efendim anlattığım hadise, Türkiye’nin her yerinde mağazaları olan, kendilerini “Türkiye’nin ayakkabı pazarında tartışmasız lideri” olarak tanımlayan ve 30 bin kişinin istihdam edildiği dev bir ayakkabı mağazasında yaşanmıştır.
Yorum sizin.