Olay Gazetesi Bursa

‘Kürtlerin devletinin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’

Başbakan Davutoğlu, "Herkesin devleti var, niye Kürtlerin yok?' diyenler tarih bilmez. Kürtlerin bir devleti var. O devletin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Başka bir devlet yok" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Antepliler, Maraşlılar, Urfalılar, ‘Türk mü Kürt mü?’ diye yanlarına bakmadılar. Hepsi bizim istiklalimiz, bizim namusumuz için ayağa kaktılar. Şimdi de ‘vurun’ demiyoruz, düşman işgalinde değiliz ama gelin birlik günüdür, gelin omuz omuza verme günüdür, bugün namus günüdür, birlik günüdür. Namusunu koruyamayanlar birliğini koruyamaz. Birliğini koruyamayanlar namusunu koruyamaz” dedi.

AK Parti İstanbul İl Başkanlığında yapılan sivil toplum kuruluşları (STK) buluşmasında konuşan Davutoğlu, ülkenin hangi köşesinden gelinirse gelinsin, herkesin her şeyden önce İstanbullu olduğunu söyledi. 

Hemşehri derken bilerek, özellikle bu hitapla seslendiğini, salonda Türkiye’nin her köşesinden, milletin güzel bir numunesinin bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, “Hangi şehirden olursanız olun hepiniz hemşehrimizsiniz. Çünkü bizim için şehirler, bölgeler, ilçeler arasında herhangi bir şekilde fark yoktur. Hepimiz bu aziz ülkenin vatandaşlarıyız. Hepimiz bu toprakların evlatlarıyız” dedi. 

“Kim fitne sokabilir bu topluluğun arasına?”

Ahmet Davutoğlu, Fatih’te Çarşamba pazarında yürüdüğünü, buranın çocukluğundaki gibi hala cıvıl cıvıl olduğunu belirterek, ne olursa olsun pazarların yerinden oynamaması gerektiğini, orada herkesin kaynaştığını, büyüyen şehir kültürünün, AVM’lerin insanları katmanlara böldüğünü söyledi.

Vatandaşların pazarlarda, camilerde, bayramda, iftarda, doğumda, nikahta, cenazede bir araya geldiğini dile getiren Davutoğlu, “Kim fitne sokabilir bu topluluğun arasına? Hayatı boyunca bir arada olanları ayırmak mümkün mü?” diye sordu. 

“Dedelerimiz aynı namus davası için yola çıktılar”

Başbakan Davutoğlu, İstanbul’da yapılan siyasetin Türkiye’nin bütününü kapsadığını dile getirerek, “Rize’de, Eskişehir’de, Tokat’ta siyaset yapıyorsanız, o ili temsil edersiniz, o ile hitap edersiniz. O da çok büyük, aziz bir görevdir. Ama İstanbul’da siyaset yaptığınız zaman tüm Türkiye’ye hitap etmek zorundasınız. Tek bir bölgeye hitap etmeniz yetmez. İl başkanımıza teşekkür ediyorum beni böyle bir toplulukla bir araya getirdiği için. Çünkü burada size hitap ederken biliyorum ki Türkiye’de 81 vilayete hitap ediyorum. Bu başka hiçbir yerde mümkün değildir. Allah sizden razı olsun” dedi. 

Bunun aynı zamanda, İstanbul’un insanları birleştirdiğine işaret eden bir gösterge olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

“İstanbul bizi birleştirirken sakın ola ki mahallelerimizi, sokaklarımızı, kimliklerimizi ayırt etmeye çalışanlara fırsat vermeyelim. Burada siyasetin ötesinde bir şey söylüyorum. Mahallelerimiz nasıl eskiden beri ortak bir mayayı barındırmışsa hep barındırsın. Modern sitelerde yaşıyor olabiliriz. O siteleri İstanbul’un mahalle kültürüne dönüştürelim. Kimse evini başka bir komşusuna kapatmasın. Kimse yanındaki komşusunun dünyasından bihaber olmasın. İşte o zaman bu vatan, işte o zaman bu İstanbul yaşanır olur. Hele daha güzeli, bırakın annesinden Türkçe ninni dinleyerek büyürken çocuk, Diyarbakırlı komşusundan Kürtçe ninni duysun. Yunus Emre’nin deyişiyle, Feqiye Teyran’ın deyişi birbirine karışsın, ne zarar var bundan? Kime ne zarar gelir? İşte bizim İstanbul’u hakkıyla İstanbul kılarsak, bizi birleştiren bir şehir kılarsak, Türkiye’nin de bütünlüğünü de teminat altına alırız. Allah aşkına hangi Hakkarili İstanbul’dan vazgeçebilir? Kim bölücülük adına İstanbul’u Mardin’den koparmak isterse hangi Mardinli İstanbul’un Mardin’den koparılmasına razı olabilir? Olmaz. Çünkü bir Hakkarilinin, Hakkari’deki hakkı neyse İstanbul’daki hakkı odur. Bir İstanbullunun, Edirnelinin, İstanbul’daki hakkı neyse Hakkarilinin de odur. Çünkü Çanakkale Savaşı’nı veren o dedelerimiz bu haklar paylaşılsın, neredeyse miras kavgasına düşülsün diye o şehitlik şerbetini içmediler. Bir arada olunsun diye… Aynı namus davası için yola çıktılar. Allah aşkına Sütçü İmam’ın namus davasından, Şanlıurfa’daki namus davasına ‘vurun Urfalılar namus günüdür’ diyenler, Türk günü, Kürt günü, Alevi günü, Sünni günü demediler, ‘vurun’ dediler, ‘namus günüdür, istiklal günüdür’ dediler. Antepliler onun için ayağa kalktı. ‘Vurun Antepliler’ derken onlar hep bunu seslendirdiler. Antepliler, Maraşlılar, Urfalılar, ‘Türk mü Kürt mü?’ diye yanlarına bakmadılar. Hepsi bizim istiklalimiz, bizim namusumuz için ayağa kaktılar. Şimdi de ‘vurun’ demiyoruz, düşman işgalinde değiliz ama gelin birlik günüdür, gelin omuz omuza verme günüdür, bugün namus günüdür, birlik günüdür. Namusunu koruyamayanlar birliğini koruyamaz. Birliğini koruyamayanlar namusunu koruyamaz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’ye olağanüstü bir hal yaşatmayacaklarını belirterek, “Demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden bir an dahi taviz vermeyiz. Hiçbir şekilde 13 yıllık kazanımlardan geriye dönüş olmayacak. Bu ülkede hiçkimse etnik ve kimliği dolayısıyla dışlanmayacak, ötekileştirilmeyecek, tahkir edilmeyecek, ayrımcı bir muameleye uğramayacak. Herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eşit vatandaşları olma onurunu yaşayacak. Kürtçe konuşsun, Türkçe konuşsun, hangi dilde konuşursa konuşsun, yeter ki kardeşlik diliyle, muhabbet diliyle konuşsun” dedi.

“Hiç bir il ötekileştirilmedi”

Başbakan Davutoğlu, 13 yıllık AK Parti iktidarları döneminde hiçbir ilin, hizmette ikincil, tali ya da ötekileştilmiş olmadığını, her yere bölünmüş yol, havaalanı yapıldığını anlatırken, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yüksekova’ya da yapıldı. Terör tehdidiyle bir müddet inişlere ara verildi ama talimat verdim en kısa zamanda tekrar açılacak. Yüksekova’ya da yapıldı, Ordu’ya, Giresun’a da yapıldı. Hiçbir yere ayrımcılık yapılmadı. Baraj mı yapıldı, her yere yapıldı. Hatta terör örgütüne rağmen, bombalamalara, kaçırmalara, mayınlamalara rağmen Silvan Barajı yapıldı. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, biz Silvan Barajı’nı tamamlayıp halkımızın hizmetine sunacağız. Onlar ne kadar Yüksekova’yı, Hakkari’yi havaalanından mahrum etmek isterlerse istesinler, biz o havaalanını çalıştıracağız. Barış içinde o yaylalara inilecek, o mezralara çıkılacak. Her yere aynı aşkla hizmet ettik, her evladımıza aynı nazarla baktık. Diyarbakır’dan kaçırılan o güzel çocuklarımızı da şehit düşen yiğit kardeşlerimizi de hep bizim evlatlarımız olarak gördük. Yüreğimiz hepsine yandı. ‘Gerekirse baldıran zehiri içeriz’ diye Cumhurbaşkanımız bunun için zikretti. Emin olun, eğer bir gençliği kurtarmak mümkün olacak ise baldıran zehrinin kendisini de içmeye hazırız, hiçbir şekilde tereddüt etmeyiz. ‘Bir can kurtulacaksa bizim canımız feda olsun’ deriz.”

Davutoğlu, salonda bulunanlara huzur içinde işlerini yapmaları tavsiyesinde bulunarak, “Türkiye’ye olağanüstü bir hal yaşatmayız. Demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden bir an dahi taviz vermeyiz. Hiçbir şekilde 13 yıllık kazanımlardan geriye dönüş olmayacak. Bu ülkede hiç kimse etnik ve kimliği dolayısıyla dışlanmayacak, ötekileştirilmeyecek, tahkir edilmeyecek, ayrımcı bir muameleye uğramayacak. Herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eşit vatandaşları olma onurunu yaşayacak. Kürtçe konuşsun, Türkçe konuşsun, hangi dilde konuşursa konuşsun, yeter ki kardeşlik diliyle, muhabbet diliyle konuşsun” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, 1 Kasım seçimlerinin önemli olduğunu ifade ederek, “Hepsi tekrar çekilseler köşelerine, 1 Kasım’dan önce veya sonra hepsi tekrar küçük siyasi hesaplar içine girseler dahi bir an bile bencilce şahsımızın, partimizin hesabını yapmayacak, memleket meselesi ortada dururken, hiçbir başka meselenin peşinden yürümeyeceğiz” diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, Bana sordular, ‘Herkesin devleti var, niye Kürtlerin yok?’ Bunu diyenler tarih bilmez. Kürtlerin bir devleti var. O devletin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Başka bir devlet yok” dedi.

Blok siyaseti, hayır siyaseti ve terör siyaseti uygulayanlara karşı “birlik ve kardeşlik” dediklerini ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Bir oyla memlekete sahip çıkılacağının iradesini göstermenizi istiyorum. 1 Kasım’da eğer bu konuda bir tereddüt gösterilirse, 1 Kasım’da hepimizin ait olmak dolayısıyla şerefyar olduğumuz bu aziz ülkenin kaderi üzerinde oyun oynamak isteyenlere fırsat verecek o puslu havaların devamı söz konusu olursa, bedelini çocuklarımız öder. Puslu havaları dağıtalım, aydınlık bir geleceğe hep beraber el ele yürüyelim.”