Ekmeğinizin yüzeyindeki, meyvelerinizin içerisindeki noktacıklı veya gruplar halindeki küfün arkasında aslında sandığınızdan çok daha fazlası bulunmaktadır. Genellikle yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz ve “küf” olarak adlandırılan renkli kısımlar, buna neden olan mantarların üreme hücreleridir (sporlarıdır). Küfe neden olan mantarların geri kalanı ise, besinlerin içerisine doğru dallanıp saçaklanarak gider ve çıplak gözle görülmeleri çok zordur. Yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz küf, “buzdağının sadece görünen yüzü” olduğu için, o kısmı kesip atmanız mantarlardan tamamen kurtulmuş olmanız demek değildir. Yani eğer ki böyle bir uygulama yapıyorsanız, muhtemelen bol bol küf yiyorsunuz demektir.
Uzmanlar küfün tüm besine yayıldığını ve bunun yenmesi durumunda zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerttiğini, iç organlarda ve karaciğerde tahribata yol açtığını söylemektedir. Ve küfün vücut üzerindeki zararı yavaş ama öldürücü olabilmektedir.
Gıdalar hazırlanırken hijyene dikkat edilmemesi, yeterince pişirilmemesi gibi yapılan dikkatsizlikler sonucu besinler vücuda yarardan çok zarar verebiliyor. Uzmanlar küflenen yiyeceğin ziyan olmasın diye atılmayıp sağlam kısmının kullanılmaya devam edilmesinin karaciğer hastalıklarına yol açabileceğine dikkat çekiliyor. Ev hanımları genellikle salça, ekmek gibi gıdaların küflü kısmını atarak kalan tarafını kullanmayı tercih ediyor. Küf, ekmek üzerindeki yeşil noktalarla ya da meyvedeki kadife görünümlü beneklerle sınırlı zannedilse de ; küf gıdanın en alt kısmından başlayarak yüzeye doğru gelişir.
Buğday ve ürünleri başta olmak üzere tüm hububat ürünleri, pirinç, fındık, fıstık gibi besinlerde küflenmeyi başlatan mantarlar “aflatoksin” denilen zehri oluşturur. Etkisini hemen göstermeyen aflatoksin, zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerterek, iç organlar ve özellikle de karaciğerde tahribata yol açarlar.
KÜF YENİRSE NE OLUR ?
Aflatoksin alındıktan sonra vücutta karın ağrısı, kusma, çeşitli yerlerde ödem oluşması, karaciğer, kalp ve böbreklerde yağlanma, koma ve ölüm gibi sonuçları olabilir.
Kısaca küf yenir mi sorusuna verilebilecek cevap bütün küflerin yararlı denilip tüketilemeyeceğidir. Ayrıca bazı besinler dışında küflerin bulunduğu alan kesilip uzaklaştırıldıktan sonra bile tüketilmemesi gerekir. Çünkü küfleri oluşturan mantarların lifleri temizmiş gibi görülen yerde bulunabilir ve tüketildiğinde insanda çok büyük etkilere neden olabilir. Ülkemizde özellikle Doğu Anadolu bölgesinde küflü peynir lezzetli olduğu için çok tüketilmektedir. Bu lezzetleri sevenler, özel olarak üretilmiş peynirleri tüketmelidirler.
Maviküflü rokfor, gorgonzola ve stilton gibi peynirler küf kullanılarak özel olarak üretilir. Bu tür peynirlerin insan sağlığı açısından zararlı etkileri bulunmamaktadır.
KÜFLÜ PEYNİR SAĞLIKLI MIDIR ?
Besin küflerinden özellikle peynir küfleri, halk arasında faydalı olarak bilinmektedir. Faydalı olarak bilinmesinin nedeni penisilin denilen antibiyotiğin küften elde edilmesidir. Fakat küf, o antibiyotik elde edilinceye kadar birçok farklı aşamadan geçmektedir. Yani küfün ham hali faydalı değildir.
Bütün küflerde olduğu gibi peynir küflerinde de aflatoksin denilen zehirli madde bulunmaktadır. Bu maddenin başta karaciğer olmak üzere vücuttaki belirli organlara küçümsenemeyecek kadar zararlı etkileri vardır. Ayrıca bu maddenin kanserojen etkisi de bulunmaktadır.
İngiltere’de, küflenme uzmanı Dr. Patrick Hickey’in rehberliğinde “en iyi dönemlerini geri bırakmış” bazı küflenmiş peynirler incelendi. Bu incelemede Dr. Patrick Hickey, tarihi geçmekte olan ve birazı küflenmiş bir Cheddar peynirinin küflü kısmının olduğu gibi kesilip atılması halinde peynirin geri kalan kısmının yenmesinde bir sakınca olmadığını söyledi.
Cheddar ve parmesan peynirleri, kuru peynirler. Küfün oluşması için rutubet gerektiğinden bu peynirlerdeki küf tabakası yüzeyin altlarına pek inmiyor.
Tabii kimi peynirler özel olarak küflendiriliyor. Stilton ve Roquefort gibi kuvvetli küflü peynirlerin üretiminde “penicillium roqueforti” kullanılıyor. Yumuşak peynirlerdeyse, küf özel olarak peynire eklenmediği takdirde, küf belirtisi listeria ve salmonella gibi zararlı bakterilerin işaretçisi olabiliyor. Dolayısıyla küflenmiş yumuşak peynirleri tüketmemek, çöpe atmak gerekli.
KÜFLENMİŞ EKMEK YENİRSE NE OLUR ?
Küflenmiş ekmek, çürümeye yüz tutmuş meyveler ve diğer küflü besinler kanserojen madde içerdiği için kesinlikle tüketilmemelidir. Küflenmiş bir ekmeği tüketmek çok yanlış bir davranıştır. Nedeni ise küflenmiş ekmek aslında milyonlarca mantar ve benzeri canlı tarafından istila edilmiş bir beslenme alanıdır. Bu mantarlar, ekmek üzerinde yaşama imkanı bulur ve beslenmeleri sonucunda çok zehirli atık maddeler üretebilir. Küflerin pek çoğu mikotoksin (küf zehiri) adı verilen zehirler üretirler. Bu zehirlerin yapıları ise pişme ile asla bozulmaz. Bu zehirler öyle dayanıklı bir yapıya sahiplerdir ki 360 derece sıcaklıkta bile bozulmazlar. Bu zehirler genel olarak bir defa yemekle insana ciddi zararlar vermez ancak uzun süreli ve yüksek oranda tüketildikleri zaman karaciğerde çeşitli sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilirler. Küflenmeye başlayan meyve ve sebzelerin de tüketilmesi çok yanlıştır.
Peki ya, yer yer beyaz ve mavi küf izleri görülen ekmeği ne yapmalı ?
İngiltere’den Dr. Patrick Hickey, küflü kabuk kısmı kesilip atıldıktan ve ekmek kızartıldıktan sonra bir sorun olmayacağını, zira küfün henüz derine inmediğini söylüyor ; “Ama ekmeğin üzerinde siyah lekeler oluştuğunda durum tehlikeli” diyor.
EKMEKLERİN KÜFLENMEMESİ İÇİN NE YAPMAK GEREK ?
Ekmekleriniz durup dururken dolabınızda küfleniyorsa bunu önlemek için ekmek kutusunu haftada veya 10 günde bir sirkeli su ile silmek kafidir. Ekmek kutusunda oluşan küf bakterileri bu şekilde yok olmuş olacaktır.
Ekmek kutusuna biraz tuz koyarsanız yine ekmeklerinizi küflenmekten korumuş olursunuz.
Ekmekleri buzdolabında muhafaza etmek de küflenmeyi geciktiren bir başka yöntemdir.
BUZDOLABININ ARKALARINDA UNUTULMUŞ SEBZE VE MEYVELERE DİKKAT !
Kaygan bir tabakayla kaplı kabak ve havuçlarda bu duruma yüzeyde büyüyen bakteri kolonileri neden olduğundan bu sebzeler, pişirilerek tüketilse bile, mide rahatsızlıkları ve ishale yol açabilir. Dolayısıyla atılmalı. Meyveler, içlerindeki asidin zararlı bakterileri engellemesi yüzünden sebzelere göre daha dayanıklı. Açılmış reçel kavanozlarının içinde oluşan küf tabakasının da bir sakıncasının olmadığı, tabakanın alınmasıyla yenilebileceği belirtiliyor.
Ancak çok dikkatli olunması gereken bir meyve var ki, o da elma. Dr. Patrick Hickey, elmanın çok uzun süre dayanabildiğini ama kabuğunda bir delinme olduğu takdirde bakterilerin meyveye girebileceğini söylüyor ve geçmişte patulin adlı zehirli madde bulunan kötü elma sularını içmiş olan kişilerde zehirlenme belirtileri görüldüğünü belirtiyor. Küf tutmuş sert kabuklu yemişler ise, aspergillus flavus adlı bir küf mantarı içerdikleri için özellikle tehlikeli.
Dr. Hickey, “Bu küf türü insan için en zararlı zehirleri üretiyor. Zehirli madde karaciğerde toplanıyor ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Sert kabuklu yemişlerin kabuklarında herhangi bir küf yoksa ve içleri de tamamen temiz görünümlüyse, yenmelerinde bir sorun yok. Çoğu besinin taze taze yenmesi en iyisi; ama makarna, pirinç ve patates gibi bazı nişastalı besinlerin kalıntıları, yeni pişirilmiş hallerinden daha sağlıklı.” diyor.
Nişastalı besinleri pişirip sonra soğumaya bırakmak besinin yapısını değiştiriyor ve bu yemekler sindirim sisteminde karbohidratları ayrıştıran enzimlere karşı daha dirençli hale geliyor. Dolayısıyla makarnayı soğuk yemek, daha az kalori alınması anlamına geliyor. Daha da şaşırtıcı olan noktaysa, soğuk makarnanın ısıtılması sırasında besinin daha da dirençli hale gelmesi ve taze pişmiş makarnaya kıyasla % 50 daha az kan şekeri oluşması sonucunu doğuruyor.
Ancak pişmiş pirincin, oda sıcaklığında uzun süre bırakıldıktan sonra asla yeniden ısıtılmaması gerekiyor. Böyle yapılırsa pilavın, yiyecek zehirlenmesine yol açabilecek zehirli maddeler üretebileceği kaydediliyor. Ama, kalmış pilav hemen boz dolabına konması halinde, iki gün daha yenilebilir. Aynı şey patates için de geçerli. Pişmiş, soğutulmuş patatesi, dilimleyip hafifçe kızartabilirsiniz.
PEKİ NEDEN BİR ŞEY OLMUYOR ?
ABD Tarım Bakanlığı teknik bilgi uzmanı Nadine Shaw küf yenildiğinde neden hemen bir şey olmadığı konusunda şunları söylüyor:
“Çünkü küf mantarlarının büyük bir kısmı zararsızdır. Bazı küf mantarlarında mikotoksinler bulunabilir. Bunlar, alerjik reaksiyonları tetikleyebilen, nefes darlığına neden olabilen zehirli kimyasallardır. Bunlardan özellikle aflatoksin adı verilen bir tanesi, kansere bile neden olabilir !”
Yani küf yiyip de hasta olmuyor olma nedeniniz, muhtemelen zararsız küf mantarlarını mideye indiriyor olmanızdan… Ancak bu tabii ki bir nevi Rus Ruleti… Bir sonraki yediğiniz küf mantarının aflatoksin içermeyeceğini bilmeniz imkansız ! Ancak en azından size bu konuda bazı bilgiler sunabiliriz :
Mikotoksinler genellikle taneli besinler ve fındıklar üzerinde büyüyen mantarlarda bulunur. Ancak bunun haricinde üzüm suyu, kereviz, elma ve birçok diğer meyvede ve sebzede yetişen mantarlarda da görülebilir. Kötü bir nama sahip olan aflatoksin ise, genellikle mısır ve yer fıstığı üzerinde yetişen mantarlarda bulunur. Muhtemelen bu sebeple büyüklerimiz, sadece bazı yiyeceklerin küflerinin zararsız olduğunu bilirler ve yemekte sakınca bulmazlar. İnsanlar, deneme-yanılma yoluyla da olsa tehlikeli olan ve olmayanları öğrenmiştir. Siz yine de, aksi imkansız değilse, küflenmiş bir besini tüketmemeye çalışın.