Olay Gazetesi Bursa

Köy enstitüleri edebiyatta kadını etkin yaptı

Yazar Alper Akçam 'Cumhuriyet, Kadın ve Edebiyat' konulu söyleşide okurlarıyla buluştu.

Dilek Atlı

Akçam, ‘Cumhuriyet öncesi edebiyatta edilgen kadın nesnesi, Köy Enstitülü yazarlar ve 1950’li kuşağı kadın yazarları sayesinde etkin role kavuşmuştur’ dedi.

Romanları ve inceleme kitaplarıyla son dönemde adından söz ettiren yazar Alper Akçam, Bursa Akademik Odalar Yerleşkesi (BAOB)’nde önceki gün bir söyleşiye imza attı.

‘Cumhuriyet, Kadın ve Edebiyat’ konulu söyleşide okurlarına Cumhuriyet öncesi ve sonrası edebiyatımızda kadın nesnesinin yerini ve kadın yazarların etkinliğini aktardı. Dünya ve Türk edebiyatının önemli yazarlarından ve eserlerinden konuyla ilgili örnekler de verdiği söyleşide yazar Akçam, ‘Divan edebiyatı ve Tanzimat dönemi edebiyatındaki edilgen kadın nesnesi Cumhuriyet sonrası Köy Enstitülü yazarların ve 1950’li kuşağı yazarlarının sayesinde etkin role kavuşmuştur. Bu yazarlar arasında Leyla Erbil’in kalem oynatarak verdiği kayga çok önemlidir’ diye konuştu. Söyleşinin moderatörlüğünü ise Dr. Çetin Tor üstlendi. 

Toplumsal olguları edebiyat üzerinden okumaya kalkışmak çok doğru bir yöntem olmasa da tarihe yönelteceğimiz bakış açısı bakımından ufuk açacağını belirterek sözlerine başlayan Akçam, cumhuriyet öncesi ve sonrası edebiyatımızın ‘kadın’ figürü üzerinden değerlendirmesini yaptı. Akçam şunları kaydetti:

‘Kadının toplumsal yaşamdaki yerini dolaylı olarak görebileceğimiz edebiyat tarihimize kadın cinsi açısından baktığımızda önce Divan Edebiyatı ve sözlü halk kültürü üzerinde durmamız gerekecektir. Divan Edebiyatın’da kadın cinsinin toplumsal yapının nesneleri olarak değerlendirildiğini görürüz. Ancak belli ölçüde Arapça ve Farsça bilenlerin anlayabileceği Divan Edebiyatı’nda kadın, birey özelliği ve davranış bağımsızlığı olan bir özne değil, erkek yaşamının bir cinsel tatmin ve hizmet nesnesidir. Bu edebiyatta kadın erkeğin ve şairin yalnızca aşk nesnesi olarak yer alır. Sayıları bir elin parmağını geçmeyen kadın Divan şairlerinin şiirlerindeki edilgen cins, âşık olunan beden de yalnızca kadın bedenidir. Şairi kadın da olsa, kadın bir kullanım nesnesi olmaktan kurtulamaz. Edebiyatımızın ilk basılı yapıtları arasında yer alan Tanzimat romanında ise kadın kahramanlar çoğunlukla edilgen ve farklı karakterlerde sevgililer olarak yer alırlar. Romana ağırlığını vuracak boyutta etkin roller biçilen kadın kahramanlar azınlıklara ait kadınlar arasından seçilir. Onlar da çoğunlukla da tehlikeli, entrikacı karakterler olarak yer alırlar ve erkekleri baştan çıkarırlar.’

CUMHURİYET DÖNEMİ ETKİSİ…

Akçam, kadınların Türkiye’de 20 Mart 1930’da belediye seçimlerinde muhtar seçebildiklerini ve 5 Aralık 1934’te yapılan anayasa değişikliğiyle de seçme ve seçilme hakkına kavuştuklarını hatırlatarak şunları söyledi:

‘Cumhuriyet dönemi romanında kadın etkin bir özne olmak doğrultusunda adımlar atmaktadır. Yüzlerce yıllık Osmanlı yozlaşmasının toplumsal yaşamda geri plana ittiği  kadının edebiyattaki hak ettiği dönüşüm, “Köy Enstitüleri’nin kurulması, bu okullardan çıkan yazarların ‘yenidendoğuş’ hamleleriyle oluşmuştur. İşte bu zenginlikleri, deyim yerindeyse uyandıran ve üstkültüre taşıyan Baba Tonguç’un Köy Enstitüleri olacaktı. Ardından dönüşüm, edebiyatımızda Batılılaşma ve terbiye etme sorunsalının iyice geri plana itildiği 50 kuşağı edebiyatçılarından sonra gerçekleşir. Elli kuşağının etkisiyle yazın dünyasına adımını atmış ve ilk öyküleri bu kuşağa ait “Seçilmiş Hikâyeler” de yayımlanmış Leyla Erbil’de erkek yazarların kadın cinse yönelik tutumlarını parodileştiren bir karşı duruş yapılanır. Edebiyatımızda kadın yazarların açtığı çığır içinde adlarını özellikle anacağımız yapıtları kısaca anmakta yarar var. Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın (1971) ve Karanlığın Günü (1985) adlı yapıtları, Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı yapıtı (1973),  Latife Tekin’in köyden şehre göçmüş bir köylü kızının Dirmit’in kahramanı olduğu Sevgili Arsız Ölüm’ü, (1983), Duygu Asena’nın 1987 yılı yayımlanmış, bir feminist manifesto sayılan Kadının Adı Yok adlı kitabı gibi…’

‘MUNİSE’ ROMANI RAFLARDA…

Söyleşinin ardından Alper Akçam, tüm kitaplarını ve bunun yanı sıra geçtiğimiz Ekim ayında raflara çıkan ‘Munise’ adlı son romanını okurları için imzaladı. ‘Munise’nin büyük ilgi gördüğünü belirten Akçam, ‘Heyecanla yazdığım bu kitabım, okurlarımla daha da yakınlaşmamı sağladı’ dedi. Abis Yayınları’ndan çıkan roman, Ardahan’da yetim bir kız olan Munise’nin bir subayın evinde hizmetçilik yaparak ve hiç okula gitmeyerek tükettiği ömrünü konu alıyor. Yazar Alper Akçam, romanında babası Dursun Akçam ve amcası Durmuş Akçam’ın anıları ile bir kültür kahramanı olan öğretmen Topal Hasan Efendi’nin yaşamından kesitlere de yer veriyor.