Kovid-19 geçiren hastalarda akciğerden sonra en çok karaciğer ve sindirim sistemi organlarının etkilendiğini de vurgulayan Prof. Dr. Kaymakoğlu, “İstanbul Tıp Fakültesi’ne yatırdığımız 554 Kovid hastasının yüzde 28’inde karaciğer enzimleri yüksekti. Yoğun bakım yatışları bu hastalarda daha sıktı. Üstelik bu kişilerin eskiden bir karaciğer hastalığı da yoktu” dedi.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sabahattin Kaymakoğlu, tıpkı kanser ve kalp hastalıklarında olduğu gibi pandemi döneminde Kovid olma korkusuyla hastanelere gitmekten kaçınan karaciğer hastalarının, çok daha ağırlaşmış tablolarla acillere başvurmaya başladıklarını söyledi. Prof. Dr. Kaymakoğlu, “Kovid-19 hastalığı esas itibariyle akciğer sorunlarıyla karşımıza çıkıyor. Ama hastaların yüzde 20 ila 50’sinde akciğer dışı değişik organ sistemlerinde de problemlere sebep oluyor. Akciğer dışı tutulumun en sık olduğu organların başında ise sindirim kanalı ve karaciğer geliyor. Dolayısıyla Kovid-19 tanısıyla hastaneye yatan hastalarda, karaciğer, mide ve bağırsaklarla ilgili problemler de ortaya çıkıyor. Bu da Kovid’in daha ağır seyretmesiyle sonuçlanıyor” dedi.
KOVİD’DE KARACİĞER HASARI YOĞUN BAKIM İHTİYACINI ARTIYOR
Karaciğer ve sindirim sistemi Kovid’den etkilenen hastalarda yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyacının da daha fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kaymakoğlu, “Özellikle karaciğer açısından baktığımızda, Kovid-19 tanısıyla İstanbul Tıp Fakültesi’ne yatırdığımız 554 hastamızın, yüzde 28’inde karaciğer enzimlerinin yüksek olduğunu tespit ettik. Bunlar eskiden karaciğer hastalığı olmayan kişilerdi. Bu hastaların yoğun bakımı yatışları da daha fazla oldu. Hali hazırda karaciğer hastalığı olan bir kişi Kovid’e yakalanırsa bu çok daha kötü, daha ciddi bir seyir anlamına geliyor. Hele bu karaciğer hastalığı evre olarak daha ilerideyse yani siroz evresinde ise, kesinlikle hasta açısından olumsuz risk faktörü anlamına geliyor. Hem yoğun bakım ihtiyacı, hem solunum cihazı ihtiyacı daha fazla oluyor bu hastalarda. Hastanede yatış süresi uzuyor ve hastanın kaybedilme riski artıyor” diye konuştu. Kaymakoğlu, tek başına Kovid’e bağlı ölüm riskinin yüzde 2-3 civarında olduğunu, ancak karaciğer hastasında Kovid-19 görülmesinin riski yüzde 10’a çıkardığını vurgulayarak “Eğer hastada karaciğer yetmezliği bulgusu da varsa risk yüzde 30-40’lara çıkabiliyor. Dolayısıyla karaciğer hastalarının sirotik evrede ise Kovid-19’a yakalanması korktuğumuz bir tablodur” dedi.
“KARNI SU TOPLAMIŞ HASTALAR GELMEYE BAŞLADI”
Kovid-19 sürecinde kronik hastalığı olan ve bir nedenle doktor takibi gereken hastaların olumsuz etkilendiğini belirten Prof. Dr. Kaymakoğlu, gerek Kovid kapma korkusuyla gerekse Kovid vakaları nedeniyle bir dönem diğer kliniklerin hizmet vermemesi nedeniyle hastaların kontrollerinin aksadığına işaret etti. Kaymakoğlu, “Bu hastaların her hastanede bağlandıkları hekimleri ve merkezler vardı. Ama hastaneler bu süreçte kaynaklarını Kovid-19 için seferber ettiler. Ayrıca hastalarda da ‘hastaneler Kovid açısından tehlikeli’ algısı oluştu. Bu da kronik hastalıklarda hem takip, hem de teşhis konusunda gecikmelere yol açtı. Karaciğer sirozlu bir hasta ya da siroz öncesi evredeki bir hasta, hem aldığı ilaçlar, hem de hastalığın yol açtığı komplikasyonlar yüzünden belirli aralıklarla izlenmek zorundadır. Hasta bu takiplerine gelmediğinde umulmadık komplikasyonlarla kötüleşerek acillere başvurmaya başladı. Örneğin karnı su toplayarak, ciddi enfeksiyon gelişerek, karaciğer kanseri gelişerek ya da varis kanaması ile acil polikliniklerine gelmeye başladılar. Acil polikliniklerine gelen kronik karaciğer hasta sayısında bu nedenle bu dönem çok büyük bir artış yaşıyoruz. Bu hiç istemediğimiz bir durum” dedi.
“KRONİK BAĞIRSAK HASTALIĞI OLANLAR DA ÇOK DİKKATLİ TAKİP EDİLMELİ”
Prof. Dr. Kaymakoğlu, iltihabı bağırsak hastalığı olarak bilinen ülseratif kolit ve Crohn hastalarının da Kovid açısından yüksek riskli grupta olduklarını vurgulayarak şu uyarılarda bulundu: “Altta yatan bu hastalıklar Kovid’de daha kötü bir seyre sebep olabiliyor. Çünkü bu hastaların sürekli kullandığı bazı ilaçlar Kovid seyrini olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla bu hastaların yönetimi de Kovid pandemi sürecinde özellik arz ediyor. Bu hastaların da takiplerini, kontrollerini asla aksatmaması gerekiyor.”
“1 MİLYON 250 BİN KİŞİ HEPATİT B OLDUĞUNDAN HABERSİZ”
Türkiye’de yaklaşık 950 bin karaciğer sirozlu hasta olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sabahattin Kaymakoğlu, 70 bin civarında da karaciğer kanserli hasta bulunduğunu söyleyerek “Karaciğer hastalıklarının en temel özelliği, uzun süre hiçbir şikayete sebep olmamasıdır. Hastaların üçte ikisinde hiçbir şikayet görülmez hastalığın bir komplikasyonu gelişene kadar. Türkiye’de Hepatit B virüsü taşıyan 2 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Bunların 1 milyon 250 bini tanısını bilmiyor. Yine 400 bine yakın Hepatit C hastası olduğu tahmin ediliyor ama bunların da yaklaşık 250 bini tanısını bilmeden aramızda dolaşıyor. Bu kişilerin tanı alması gerekiyor. Bunun için de hastaneye başvurmaları gerekli. Oysa pandemi sürecinde tanı sayısı çok azaldı. Hastalıklar mı bitti? Hayır. Hastalara, hastaneye gelmedikleri için bu sayılar düştü” dedi.
“KARACİĞER NAKİLLİ HASTALAR DAHİL, TÜM HASTALARIMIZ AŞI OLABİLİR”
Aşılamanın da ilerlemesiyle beraber hastaların yavaş yavaş kontrollerine gelmekte daha cesaretli olduklarına da dikkat çeken Prof. Dr. Kaymakoğlu, aşılamanın da önemine değinerek şunları söyledi: “Aşılamalarla beraber hastalarımızın hastanelere gelmekle ilgili çekingenlikleri de biraz daha ortadan kalktı. Kronik hastaların takiplerinin yapılabilmesi için bizler de hekim olarak önceliklendirdik hastalarımızı. Hastalıklarının ciddiyet durumuna göre, komplikasyon gelişmesini önleyecek koruyucu önlemleri artırmak için teletıp dediğimiz uzaktan elektronik haberleşme yöntemlerini de kullanarak hastaların incelemelerinin sonuçlarını alıp, onlarla görüntülü haberleşme ile tedavilerini yönettik. Bu sayede biraz daha azaldı handikaplarımız. Kronik hastalığı olan tüm hastalarımız, aldıkları tedavilerini hekimlerine sormadan asla bırakmasınlar. Hele ki ilaç kesmek kadar kötü sonuçlanabilecek bir risk yok. Ayrıca aşılamada da öncelik hakkı verildi bu hastalarımıza. İster karaciğer hastalığı, isterse sindirim kanalı hastalığı olsun, bağışıklık sisteminin baskılandığı karaciğer hastaları, hatta karaciğer nakilli hastalar da dahil tüm hastalarımız güvenle aşılarını olabilirler. Aldıkları tedavileri sürdürürken aşı olabilirler. Sadece bazı ilaçları bir hafta kadar ertelemeleri gerekebiliyor bazı hastalarımızın. Bunu da hekimlerine danışarak yönetebilirler. Dolayısıyla en önemli isteğimiz, hastalarımız asla aşı olmaktan çekinmesin ve aşı olma hakkı çıkan herkes hemen aşısını olsun.”