Başbakan Ahmet Davutoğlu, Memur-Sen 5. Olağan Genel Kongresi’nde konuştu.
Davutoğlu, birilerinin, millete yukarıdan, tepeden baktığını ifade ederek, “Anayasayı yazarken önce devlet dediler, yine anayasa yazarken önce bürokrasiyi ve bir anlamda devletin bürokratik elitini savunan kavramlaştırmalar getirdiler. Bir cümle özgürlükten bahsettiler, 5 cümle o özgürlüğün nasıl kısıtlanacağından bahsettiler” dedi.
Sendikal haklar için de durumun böyle olduğunu aktaran Davutoğlu, kendilerinin 12 yılda demokrasiye ve milli iradeye karşı kurulan tuzakları birer birer kırdıklarını ve bugünlere geldiklerini vurguladı. Davutoğlu, şunları söyledi:
“Yeni Türkiye derken kastettiğimiz şey, tarihin derinliğinden gelen eskimez kültürümüzün üzerinde, yepyeni bir geleceğe yürümektir. Bu geleceğe yürümenin anahtar kavramı da insan onurudur. Devlet, insan onuruna saygı gösterdiği zaman meşruiyet kazanır. İnsan onuruna saygı göstermeyen hiçbir siyasal yapı meşru değildir. İnsan onurunu ve bu arada da emeğin onurunu korumayan hiçbir siyasal yaklaşım da kalıcı olamaz. İşte bu demokrasi mücadelesini kararlılıkla yürütmeye devam edeceğiz.”
“Ayırımcılık, iltimas kültürünü tümden yıkacağız”
“Bizim kültürümüzde, nepotizm yoktur” diyen Davutoğlu, “Ayırımcılık, iltimas kültürünü tümden yıkacağız. Tek bir esas var, ehliyet ve liyakat. Ehliyetin ve liyakatin olmadığı yerde başarı olmaz. ‘Bu benim yakınımdır, bu benim akrabamdır, bu benim tanıdığımdır’ diye, bir kültürle devlet yürütülmeye başlandı mı çöküşün izlerini görürsünüz. Osmanlı Devleti’nin yükseliş dönemlerinde de bütün devletlerin yükseliş dönemlerinde de en kritik özellik meritokrasidir, yani ehliyet ve liyakate duyulan saygıdır” değerlendirmesinde bulundu.
“Herkesle acıları paylaşmaya hazırız”
Sözde soykırım iddialarıyla ilgili de konuşan Davutoğlu, yüz yıllık acılar konusunda çok çağrılar yaptıklarını söyledi.
Hep dostluk elini uzattıklarına dikkati çeken Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Buradan bir kez daha söylüyorum, Türkler ve Ermeniler ve dahi diğer milletler, 1. Dünya Savaşı’nın acısını yaşayan herkesle oturup konuşmaya hazırız. Herkesle acıları paylaşmaya hazırız. Biz her şeyden önce insanız. İnsanlık bilinciyle davranırız. Ama bir şeyi bize yapamazlar. Bize tepeden konuşamazlar. Bize ister taşıdığı dini kimlikle Papa, ister Avrupa’da son dönemde artan ırkçılığın neredeyse sesi haline gelmiş olan Avrupa Parlamentosu, kimse bize tepeden konuşamaz, kimse bize kibirle konuşamaz. Kibirle konuşana izin vermeyiz. Bizimle konuşacak olan göz mesafesinden konuşacak. Bizimle göz mesafesinden konuşacak olan herkesle her şeyi, tarihi de geleceği de konuşuruz. Ama bir milim dahi göz mesafesinin üstüne çıkanla hiçbir şey konuşmaz, hiçbir gücün karşısında eğilmeyiz. Eşit şekilde karşımızda izzetimize saygılı olarak duracaklar ve beraber geçmişimizi de konuşacağız, geleceğimizi de. Ama insan onurunu ve milli onuru temel şiar edinmiş Yeni Türkiye Sözleşmesi’ne imza atmış olan bizler ne onurumuzu çiğnetiriz, ne ecdadımızın mirasını ne de gelecek neslin istikbalini çiğnetiriz.”