Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen üçüncü muhtarlar toplantısındaki konuşmasının başında, “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratları yapan muhtarları “milletin evine hoş geldiniz” diyerek selamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce iki defa muhtarlarla bir araya geldiğini, bugün de 10 ilden 380 muhtarla birlikte olduklarını belirterek, Türkiye genelindeki 50 bin muhtarın tamamıyla hasbıhal etmeyi, sofralarını paylaşmayı planladıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı hizmet binasıyla ilgili çok şeyler söylenip, yazıldığını ancak hizmet binasının büyük bir külliye olduğunu belirten Erdoğan, yapımı devam eden kongre merkezi, cami, çok amaçlı salon, farklı bir konsept içerisinde olacak Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi ile külliyenin tamamlanacağını ifade etti. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’nin asgari 4 milyon, azami 5 milyon cilt kitap alacak şekilde projelendirildiğini ve 24 saat gençliğe ve halka açık olacağını anlattı.
Erdoğan, “Tüm bu birimleriyle hizmete girmesiyle birlikte inşallah burası Türkiye’ye yakışır, milletimize yakışır bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, hatta belki de bir Devlet Başkanlığı Külliyesi haline dönüşecek. İleride bu toplantıları çok daha büyük katılımlarla orada sürdürmek arzusundayız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birilerinin muhtarlarla bir araya gelmesinden, il ziyaretlerinde bulunmasından rahatsızlık duyduğunu, bu kişilerin “Cumhurbaşkanı 7 Haziran seçimlerine kadar meydanlara çıkmasın, ona meydana çıkma yasağı getirelim” diyerek Yüksek Seçim Kuruluna başvurduğunu, YSK’nın da bu başvuruyu reddettiğini belirterek, “Cumhur ile başkanının buluşmasından rahatsız olunur mu? Asıl cumhur ile başkanı arasına duvar örülürse, aradaki mesafe açılırsa endişe etmek lazım. Bunlara en güzel cevabı muhtarlarımız, milletimiz veriyor. Üçüncü defa bu salonda muhtarlarımızla birlikteyiz. Her hafta devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Milletimle arama kimsenin girmesine müsaade etmedim, etmeyeceğim
Erdoğan, geçen hafta Elazığ ve Malatya’yı, daha önce Kırşehir ve Bursa’yı ziyaret ettiğini, önümüzdeki haftalarda da il ziyaretlerin süreceğini vurgulayarak, cumhurbaşkanlığı seçiminde verdikleri destek için millete teşekkür etmeye hem de milletle kucaklaşmaya, hasret gidermeye devam edeceğini söyledi.
“Bugüne kadar milletle, milletimle arama kimsenin girmesine müsaade etmedim, bundan sonra da etmeyeceğim. Buna milletim de zaten izin vermiyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“1998 yılında Milli Eğitim Bakanlığının tavsiye ettiği bir şiiri okuduğum için hakkımda hapis cezası verilmiş, siyaset yasağı konmuştu. Bu durumu sevinçle karşılayanlar, o zaman gazetelerin sürmanşetine ‘artık muhtar bile olamaz’ diye manşetler atmışlardı. Milletimle aramdaki irtibatı bu şekilde kesebileceklerini, bizleri ayrı düşürebileceklerini sanıyorlardı. Çok sürmedi yanıldıklarını gördüler. 2001 yılında arkadaşlarımla birlikte kurduğum siyasi parti, 16 ay sonra 2002 Kasım ayında, hamdolsun büyük bir çoğunlukla iktidara geldi. Kurucusu olduğum parti iktidar oldu, ama ben o dönem Meclis’e giremedim, dolayısıyla başbakan olamadım. Bu garabetin daha fazla sürdürülebilir olmadığı görüldü. Kısa sürede gerekli hukuki değişiklikler yapıldı, 4 ay sonra milletimin bana layık gördüğü görevi devraldım.”
Onlar için adeta bir kabus oldu
Milletin idaresine karşı olanlar için muhtarla cumhurbaşkanı arasında 21 oy ile 21 milyon oy arasında bir fark bulunmadığını vurgulayan Erdoğan, “Bunlar yıllarca millete rağmen, milletin inancına, kültürüne, taleplerine rağmen ülkeyi yönetmeye alışmışlar. Kimi zaman tek partiyle kimi zaman darbeyle diğer zamanlarda vesayet sisteminin unsurlarıyla ülkenin iliğini sömürenler aldıkları bunca derse rağmen hala milletin tercihlerine saygı duymayı öğrenemediler. Benim milletimin sürekli artan desteğiyle, milletimin samimi teveccühüyle 3 dönem başbakanlık yapmış olmam, şimdi de cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmam onlar için adeta bir kabus oldu” ifadelerini kullandı.
Bu zorbalık onların genlerinde var
Cumhurbaşkanı Erdoğan, anamuhalefet partisinin bir genel başkan yardımcısının “o gazetelerin hepsine el koyacağız” dediğini anımsatarak, şunları söyledi:
“O gazeteler dediği, kendi gönüllerinin istediği gibi yayın yapmayan, onların çıkarlarına hizmet etmeyen gazeteler. Sorsan onlar demokrat, ben diktatörüm. Gerçi bu zorbalık onların genlerinde var. Tek parti döneminin Matbuat Kanunu’na göre, ‘Memleketin umumi siyasete dokunacak neşriyattan dolayı icra vekilleri heyeti kararıyla gazeteler, mecbualar tadil olunabilir’, bunu onlar çıkarmışlardı. Yani işinize gelmeyen tüm basın-yayın organlarını öyle mahkeme kararıyla değil Bakanlar Kurulu kararıyla kapatabilirsiniz, onlara ait böyle bir düzenleme. Aldıkları bu yetkiyle Matbuat Umum Müdürüne, bugünkü Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürüne bırakılmıştı. Tek parti döneminde yıllarca memleketi bu şekilde yönetmeye alıştıkları için şimdi iktidara geldiklerinde yine aynısını yapabileceklerini sanıyorlar.”
Bunları hayal olarak değerlendiren Erdoğan, bugünlerde yeni bir hayalin başladığını belirterek, “7 Haziran’da seçimi kazanıp iktidara gelecekler, 8 Haziran’da gazetelere ve artık daha başka neleri gözlerini kestirdilerse onlara el koyacaklar” dedi.
“Kendilerine rehber ve ideal olarak Milli Şef dönemini, 1960 darbesini alanlardan başka ne beklenir” diye soran Erdoğan, “Biz, kendimize kılavuz olarak sadece ve sadece milletimizi aldık. Milletin bize çizdiği yolda, ondan aldığımız yetkiyle ülkemize hizmet etmenin çabası içinde olduk. Elbette 40 yılı bulan siyasi hayatımızda eksiklerimiz hatta hatalarımız olmuştur, ama milletimiz bizim kendisinden başka güç kaynağımız, kendisine hizmetten başka bir gayretimiz, gayemiz olmadığını çok iyi biliyor, görüyor. Biz, kalbimizi, kollarımızı ne kadar milletimize açtıysak hamdolsun milletimiz de bize o kadar sahip çıktı destek verdi” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar millete sadece daha çok demokrasi, özgürlük, hak, daha müreffeh bir hayat, imkan vermek için çalıştıklarını belirterek, “Tüm alanlarda Türkiye’yi nereden alıp nereye getirdiğimizi insaf, vicdan ve izan sahibi herkes görüyor, biliyor” dedi.
Muhtar Bilgi Sistemi
Erdoğan, konuşması sırasında, sosyal güvenceleri olmadığını belirten bir muhtara, salonda İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da bulunduğunu belirterek, sorunların Bakan Ala’ya iletilmesi halinde ilgilenileceğini söyledi. Erdoğan, bir muhtarın da sekreter talebinde bulunması üzerine, “Bu ne demektir? Artık ben muhtarlığa uğramam demektir” diyerek güldü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması öncesinde muhtarlara, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünce hazırlanan “Muhtar Bilgi Sistemi” uzmanlarca tanıtılarak, muhtarların sisteme ilişkin talepleri dinlendi.
İçişleri Bakanı Ala’nın salona gelmesiyle bazı muhtarlar taleplerini Bakan Ala’ya iletti. Ala, “Muhtar Bilgi Sistemi”nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talepleri doğrultusunda hazırlandığını ve muhtarlarla iletişimin daha sağlıklı ve hızlı kurulmasının amaçlandığını söyledi. Ala, bir muhtarın “Sizin muhtar oğlu olduğunuz doğru mu” sorusu üzerine “Doğrudur” yanıtı vererek, muhtarları eliyle selamladı.
Erdoğan Hatay, Antalya, Adana, Osmaniye, Burdur, Isparta, Mersin, İstanbul, Ankara’dan gelen muhtarlarla bir arada bulunduklarını belirterek, muhtarlara şehirlerin 12 yıl önceki hali ile bugünkü halinin, mahallelerde, köylerde yaşayan insanların 12 yıl önceki refah seviyesiyle bugünkü seviyesinin aynı olup olmadığını sordu.
Türkiye’nin 81 ilinin hepsinde, 50 bin mahallesinin, köyünün tümünde durumun aynı olduğunu söyleyen Erdoğan, “Nasıl oldu bu, yatarak, oturarak olmadı, boş lafla da olmadı. Çalışarak, koşturarak, ter akıtarak oldu. Ne diyordu rahmetli Muharrem Ertaş, oğlu Neşet Ertaş’a, ‘aşkınan çalışan yorulmaz’. Aşk, eğer bu aşkınız, sevdanız varsa o zaman yorulmazsınız. O zaman bu ülkeyi bugün olduğu gibi ayağa kaldırırsınız. Biz de aşk ile çalıştığımız, milletimize aşk ile hizmet ettiğimiz için hala dimdik ayaktayız. İnşallah aynı aşkla, sevdayla inançla çalışmaya devam edecek, 2023 hedeflerimize de bu şekilde ulaşacağız” diye konuştu.
Şah Fırat Operasyonu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta sonu Türkiye açısından son derece önemli bir askeri operasyonun başarıyla gerçekleştirildiğini iade ederek, Suriye toprakları içindeki Süleyman Şah Türbesi’nin, nakli kubur ile yine Suriye içerisinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgeye taşındığını hatırlattı.
Bu türbenin bulunduğu alanın, 1921’den beri Türkiye toprağı olarak kabul edildiğini, türbenin yerinin geçmişte baraj inşaatları nedeniyle iki defa değiştirildiğini kaydeden Erdoğan, “Bu kez de güvenlik sebebiyle türbenin yerini değiştirmek durumunda kaldık. Türbenin bulunduğu alanda yer alan Süleyman Şah Saygı Karakolu’nda görevli askerlerimizin hayatlarını tehlikeye atmamak için bu kararı aldık” dedi.
Erdoğan, Musul’da da 102 gün, 49 başkonsolosluk görevlisini, sabırla, ihtiyatla takip ederek, kıllarına zarar vermeden kurtardıklarını ifade ederek, “Eğer bu muhalefetin ağzına baksaydık, eğer bunların düşündüğü gibi hareket etseydik, Allah muhafaza, biz yine orada bir operasyon yoluna gitseydik, belki de bu kardeşlerimizin bir kısmı bugün hayatta olmayabilirdi” şeklinde konuştu.
Aylardır bunun çalışmasını yaptık
Siyasetin duygusallık götürmeyeceğini, akılla, bilimle, tecrübeyle yapılacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Onun için siyaset, insanı, milleti yönetme sanatıdır. Öyle ‘heyecan verelim, birileri gaz versin, bu gazla beraber yürü’, böyle şey olmaz. Hamdolsun, Musul’daki başkonsolosluğumuzda çalışan kardeşlerimizi nasıl alıp geldiysek, burada da dikkatli olmamız gerekiyordu, 39 askerimiz var. Başlarında Oğuzhan Binbaşımız ve oradaki ekibi, bizim oradan bundan sonraki süreçte de görev yapacak olan yavrularımızla bunu gayet güzel bir şekilde, tereyağından kıl çeker gibi halletmemiz gerekiyordu. Aylardır bunun çalışmasını yaptık. Hükümetimizle, Genelkurmayımızla bunları oturduk haritalar üzerinde çalıştık. Uzun süren titiz çalışmaların ve planlamaların ardından bir gecede bu operasyonu yaptık ve başarıyla neticelendirdik.”
Sözler, cehalet boyutunu, iftira boyutunu aştı
Hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetlerini bu konudaki başarılı çalışmalarından dolayı bir kez daha tebrik eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her bakımdan gıpta edilen bir operasyon olmasına rağmen birilerinin bu konuda olumsuz bir algı oluşturmak için yoğun çaba sarf ettiğini görüyoruz. Bu konuda söylenen sözler, cehalet boyutunu, iftira boyutunu aştı. Halbuki mesele o kadar açık, o kadar net, o kadar ortada ki bölgede büyük bir karmaşa ve çatışma ortamı var. Bizim de orada askerlerimiz bulunuyor. Ortalık böyleyken, toz, dumanken, bizim burada kalkıp askerlerimizi bile bile ateşe atmanın bir anlamı var mı? Yok.”
Yapılanlara sessiz kalamam
Süleyman Şah Türbesi’nin, Suriye içerisinde farklı bir alana taşınmasının faydalı olacağı kanaatine vardıklarını dile getiren Erdoğan, türbenin Suriye sınırları içinde bir başka yere nakledildiğini hatırlattı. Akıl ve vicdan sahibi olanların buna karşı çıkmaması gerektiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ama işte karşı çıkanlar var. Üstelik bunu da tamamı yalan, yanlış, iftira mahiyetindeki ifadelerle yapıyorlar. Ben, cumhurbaşkanlığı makamında milletin seçtiği bir Cumhurbaşkanı olarak, bugün şahsıma, Başbakanıma, Genelkurmay Başkanıma ve tüm operasyon içinde yer alanlara karşı yapılan saldırıya sessiz kalamam. Bir siyasi partinin genel başkanı, ülkenin Cumhurbaşkanı’na, Başbakanı’na, Genelkurmay Başkanı’na ve onların nezdinde tüm askerlerimize akıl almaz ithamlarda bulunuyor, seviyesizce hakaretler yağdırıyor. Tek bir Mehmetçiğin burnunun kanamaması için her türlü hassasiyeti gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve hükümetimizi hedef alanlar, önce dönüp kimlerle yan yana olduklarına bir baksınlar.
Açık söylüyorum, bunlar ancak ülkesine yabancılaşmış bir zihniyetin, kalkıp da Genelkurmay Başkanımıza akla, hayale gelmemiş ifadelerle saldıran bu zat, önce aynaya bir bakması lazım. Sen şu anda Genelkurmay Başkanımızın atılacak tırnağının bir paresi dahi olamazsın. Terörle mücadele diyorsun, senin bugüne kadar terörle mücadele adına yaptığın bir şey var mı?”
Sen sadece Ankara’dan kuru sıkı atıyorsun
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genelkurmay Başkanı’nın, subayların, dağlarda, taşlarda görev yaptığını, terörle, teröristle mücadele sürdürdüklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Sen sadece Ankara’dan kuru sıkı atıyorsun. Önce haddini bileceksin. Bir taraftan da milliyetçi ayaklarına takılacaksın. Bu nasıl bir milliliktir? Kendi Genelkurmay Başkanı’na, edepten uzak, bu denli ifadeleri yakıştırmak, gerçekten akla, izana sığmaz. Böyle bir şey olamaz. Onun için ben de diyorum ki milliyetçi olduğunu söyleyenler, şakşakçıları konuşmuyorum, bu ülkenin ordusuna bu denli çirkin yakıştırmayı yapanları, sizin takdirinize bırakıyorum, inanıyorum ki bunlara gereken dersi, cevabı, vakti, saati geldiğinde verirsiniz. “
Şah Fırat Operasyonu
Erdoğan konuşmasında Şah Fırat Operasyonu’yla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Hükümete yönelik saldırıların gerçekleştirildiğini, operasyonla Çanakkale’nin karşılaştırıldığını anımsatan Erdoğan, “Çanakkale ile bunun ne alakası var?” dedi.
Operasyonun gayet akıllı bir şekilde yapıldığını ifade eden Erdoğan, “En ufak bir toprak kaybı olmadan, bizim sınırımıza en yakın yerde, yine Suriye topraklarında, orada çok daha coğrafi olarak uygun bir alanda, şu anda yerleşim yapılıyor, hazırlıklar yoğun bir şekilde devam ediyor, proje çalışmaları yapıldı, hemen anında da bu proje orada uygulanacak” diye konuştu.
Erdoğan, “Toprak kaybı olduğu” yönündeki iddialara da değinerek, “Hepsi yalan. Böyle bir şey yok. Vakti saati geldiği zaman inşallah bir Süleyman Şah Türbesi ziyaretine gidersin. Ne diyelim bunlara? Ancak bunu diyeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şu andaki yeni yapılan yer, hemen bizim sınırın önü olduğu için, orada taburlarımız var. Her şeyiyle daha güvende. Ama yine orada herhangi zerre kadar toprak kaybı olmadan burası inşa ediliyor. Milletten umudunu kesenler, işi milletin askerine, ordusuna, onun komutanına saldırmaya kadar vardırmışlardır. Bugüne kadar ülkenin, milletin hayrı için taş üstüne taş koydukları görülmemiş olanların, bu başarılı operasyonu bahane ederek, milletimizin gözbebeği ordumuza saldırmalarına asla izin vermeyiz, vermeyeceğiz. Milli iradenin temsilcilerine ve milletin bağrından çıkan kahraman ordumuza yönelttikleri saldırılar için kendilerini şiddetle kınıyorum. Milletimiz bu densizliklerin, bu haddini bilmezliklerin hesabını elbette kendilerinden soracaktır.”
Erdoğan, “Türkiye bu operasyonu hiçbir örgütle işbirliği içinde veya onların izniyle asla yapmamıştır. Bunların hepsi yalandır. Bizim bu örgütlerle işbirliği yapmamıza ihtiyacımız yok. Bu ülke bu iradeye sahiptir, bu güce sahiptir, bu imkana sahiptir. Bu operasyon başından sonuna kadar Türkiye’nin kendi kararıyla, kendi planlamasıyla, kendi imkanlarıyla ve kendi kabiliyetiyle yürütülmüştür” dedi.
Bizim toprağa gömülse de tarihe sığmayacak nice değerlerimiz var
Buradan kendilerine bir pay çıkararak, kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışanlara da asla itibar edilmemesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Anamuhalefet, burada Esed rejimiyle beraber hareket etmektedir. Aynı şekilde maalesef diğer muhalefet de Esed rejimiyle beraber hareket etmektedir. Oradaki terör örgütleriyle beraber hareket etmektedirler. Çünkü bu harekete, bu operasyona karşı çıkanların yeri onların yanıdır. Bunu da böyle bilmemiz lazım” diye konuştu.
“Süleyman Şah Türbesi gündeme gelince bakıyorsunuz, hayatları boyunca bir türbenin önünden dahi geçmemiş olanlar bile, sabah akşam bunu zikreder, bunu konuşur hale geldi” diyen Erdoğan, “Aslında bunlar türbe nedir, onu bile bilmezler. Türbelerimiz, bizim tarihimizin, bizim kimliğimizin, kültürümüzün önemli birer mührüdür, köşe taşıdır. Coğrafyamızın dört bir yanına yayılmış olan türbelerimiz, manevi önemlerinin yanı sıra bu topraklardaki varlığımızın, birliğimizin, dirliğimizin adeta birer anıtlarıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Yahya Kemal’in, Madrid Büyükelçiliği görevini yürüttüğü zamanda, bir sohbet sırasında, Türkiye’nin nüfusunun 14-15 milyon olduğunun söylenmesi üzerine, toprağı işaret ederek, “Hayır. Türkiye’nin nüfusu 50 milyondur. Biz ölülerimizle birlikte yaşarız” dediğini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mesele budur. Bizler, topraklarımızın altına defnettiğimiz ölülerimizi unutmayız. Onların hatıralarını yaşatma konusunda pek az millete nasip olacak bir hassasiyetimiz vardır. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne diyor? ‘Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın. Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.’ Biz böyle bir milletiz. Gerçekten de bizim toprağa gömülse de tarihe sığmayacak nice değerlerimiz, nice büyüklerimiz, nice kahramanlarımız var. Dünyanın geniş bir alana yayılmış şehitliklerimiz bulunuyor. Bunu, bunlar bilmez. Nerede, hangi şehitliğimiz var bilmezler. Biz gittiğimiz her ülkede, o şehitliklerimizi bugüne kadar aradık, bulduk, çıkardık. Tespitlerini yaptık, projeleri hazırladık, hepsini de ülkemize yaraşır, tarihimize yaraşır bir şekilde ihya etmenin çabası içinde olduk. Myanmar’da bin 600 şehidimizin bulunduğu iki şehitlikte çalışmalar başlattık. Hindistan’da bir şehitliğimizi tespit ettik, onunla ilgili çalışmaları başlattık. Polonya’daki şehitliğimizle ilgili proje çalışması bitti, yakında inşasına başlıyoruz. Slovakya’da aynı şekilde, iki ayrı yerde defnedilen şehitlerimizin naaşlarını bir yerde toplayıp şehitlik inşasına ilişkin çalışmalarımız devam ediyor.”
Sarıkamış deyince aklına onun kayak gelir
Sadece ülke dışındaki değil, ülke içindeki şehitliklerin de ihya edildiğini ve şehitlerin aziz hatıralarına uygun hale getirildiğini vurgulayan Erdoğan, “Adeta unutulmuş, terk edilmiş Çanakkale şehitliklerinin bulunduğu bölgeyi ecdadımızın şanına yakışır şekilde yeniden düzenledik. Şöyle 12 yıl öncesine gidin. 12 yıl önce Çanakkale Şehitliklerinin hali neydi? Gidenler bilir. Maalesef rezillikti. Ama biz orayı ele aldık, ihya ettik, inşa ettik ve orada müzeler, onların yanında öyle merkezler oluşturduk ki giden çocuklar, gençler, oradaki filmlerle adeta tarihe yeniden dönüyorlar” ifadesini kullandı.
Göreve geldiklerinde, yılda 250 bin ziyaretçisi olan Çanakkale Şehitliklerinin, şu anda 2,5-3 milyon kişiyi ağırladığını anımsatan Erdoğan, “Buraya durup dururken gelmedik” dedi.
Şimdi ise Sarıkamış harekatının gerçekleştirildiği, o büyük acının yaşandığı bölgede yeni bir çalışma başlatıldığını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
“Her yıl onbinlerce genç Sarıkamış’a gidiyor. Bizim organizasyonumuzla. Niye? Dedelerinin, şehitlerinin uğradığı o saldırıları görsün. Benim dedem de orada şehit oldu. Biz oraların kadrini biliriz. Bu muhalefetciler sadece konuşurlar. ‘Sarıkamış’a kaç kere gittin?’ diye sor, semtine bile uğramamıştır. O ‘Sarıkamış’ deyince aklına onun kayak gelir. Olayın gerçeği farklı. Orada bizim şehitlerimiz var. İnşallah orayı da Çanakkale gibi tarih hafızamıza kazandıracak, şehitlerimizin, gazilerimizin manevi hatıralarının yad edildiği örnek bir yer haline getireceğiz. Nerede şehitliğimiz varsa, her nerede bize ait bir hatıra varsa gidiyor, buluyor, onun azizliğine ve hatırasına uygun şekilde üzerimize düşeni yapıyoruz.”
Hiçbir hakkımızdan, iddiamızdan vazgeçmiş değiliz
Süleyman Şah Türbesi’nin de bunlardan biri olduğunu belirten Erdoğan, “Önemli olan rivayetler değildir, ayrıntılar değildir. Önemli olan Süleyman Şah’ın bu milletin kalbinde edindiği yerdir, makamdır. Bu millet, o topraklar başka bir devletin sınırları içinde kaldığında bile, Süleyman Şah’ın Türbesi’ne sahip çıkmışsa, herkese buna saygı duymak düşer” dedi.
Düne kadar, “dini mahiyet içeriyor” diye türbe kavramına karşı çıkanların, bu gün takındıkları tavrı görünce şaşırdığını belirten Erdoğan, “Biz o türbeyi sınırımıza yakın bir yere taşımakla, hiçbir hakkımızdan, iddiamızdan vazgeçmiş değiliz. Sadece askerlerimizin can güvenliğini temin, türbenin manevi hatırasına tazim için bir tedbir aldık ve bu nakli yaptık. Bu milli bir meseledir” diye konuştu.
Bu meseleyi günlük siyasete alet edenlerin her şeyden önce Süleyman Şah’ın manevi hatırasına saygısızlık içinde olduğunu kaydeden Erdoğan, Türkiye’yi okumaktan aciz olanların, bölgedeki ve dünyadaki gelişmeleri doğru değerlendirmelerini beklemenin yanlış olacağını, yine de insanın biraz izan, sağduyu, hakkaniyet beklemeden edemediğini söyledi.
Türkiye’nin, milletin hayrına söyleyecek sözleri olmadığını gösterenleri milletin takdirine, mahşeri vicdanın değerlendirmesine bıraktığını ifade eden Erdoğan, “Anadolu’nun ilelebet vatanımız olmasını sağlayan muazzam mücadelenin büyük kahramanlarından biri olarak milletimizin gönlünde taht kuran Süleyman Şah’ı rahmetle yad ediyorum. Bu vesileyle Süleyman Şah’ın mezarının bulunduğu yere o türbeyi yaptıran Abdülhamit Han’ı da rahmetle anıyorum” dedi.
Erdoğan, mahalli idare ve belediye kökenli bir siyasetçi olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığını, hayatının 40 yıllık bir bölümünün siyasetin içinde geçtiğini hatırlattı.
Başbakanlık döneminde, vatandaşa doğrudan, yüz yüze hizmet sunmaları sebebiyle mahalli idare yönetimlerine özel önem verdiğini belirten Erdoğan, mahalli idareler konusunda, 2004, 2005 ve 2008’de çıkarılan reform niteliğindeki kanunlarla, bu alanda yeni bir dönem başlattıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı olarak da muhtarlardan başlayarak, tüm mahalli idare yöneticilerinin daima yanlarında olmaya devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, hem kamu yönetiminin hem de demokratik sistemin ilk basamağı olan muhtarlıkların görevinin önemine işaret etti.
Erdoğan, demokrasinin yerelde başladığını dile getirerek, muhtarları, üstlendikleri bu çok önemli konuma uygun hizmet şartlarına kavuşturmaları gerektiğini söyledi.
Geçen 12 yılda, gerek maaş düzenlemeleriyle gerekse belediyelerle ilişkiler konusunda muhtarları, daha önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek kadar çok güçlendirdiklerini belirten Erdoğan, Meclis’te görüşülen İç Güvenlik Paketi ile büyükşehirlerde köyken, mahalle haline dönüşen yerleşim yerlerindeki muhtarlara, evlendirme yetkisi verildiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşması sırasında, bir muhtarın “sigorta yapılmasını” istemesi üzerine, salonda bulunan İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı işaret ederek, “İçişleri Bakanım orada. Sigortası olmayanlara, sigorta tabii ki yapılır. Öyle mi Sayın Bakanım? Tamam” dedi.
Muhtarlardan, dağıtılan formları doldurarak, sorunlarını bildirmelerini isteyen Erdoğan, İçişleri Bakanlığında, sadece muhtarlara yönelik bir birim kurulduğunu, bu birimde sorunların takip edileceğini kaydetti.
Milleti karşısına alanın iflah olması mümkün değil
Muhtarlarla yaptığı toplantılardaki sohbetlerden ve ziyaret ettiği yerlerdeki temaslarından, hala uygulamada birtakım sıkıntıların yaşandığını bildiğini belirten Erdoğan, bunları gidermek için İçişleri Bakanlığının yeni bir sistem geliştirdiğini, bunun adının “Muhtar Bilgi Sistemi” olduğunu söyledi.
Bu bilgi sisteminin, İçişleri Bakanlığınca takip edildiğini anlatan Erdoğan, sistemin, muhtarların, kumu kuruluşlarından yapacakları taleplerin kayıt altına alınmasını ve takibini sağlayacağını bildirdi.
Sistemle muhtarların taleplerine kulak asmayan belediye başkanlarını, kaymakamları, valileri, İçişleri Bakanlığının doğrudan görüp, takip edebileceğini söyleyen Erdoğan, muhtarlara yardımcı olan herkese teşekkür etti.
Muhtarlara zorluk çıkaran, taleplerini görmezden, duymazdan gelenleri uyaran Erdoğan, “Muhtarı karşısına alan, mahalleliyi de yani milleti de karşısına alır. Milleti karşısına alanın da iflah olması mümkün değildir. Akıllı idarecinin yapacağı iş, muhtarlarımızın mahallesi, mahalle halkı için kendisine getirdiği tüm talepleri dikkatle dinlemek ve gereğini yerine getirmektir, benden söylemesi” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin sesine kulak vermeyenlerin halinin ortada olduğunu söyledi.
Genlerimizde başkanlık sitemi var
Konuşmasında başkanlık sistemine de değinen Erdoğan, “Bizim genlerimizde aslında başkanlık sistemi vardır. Tarihimizden gelen böyle bir sistem vardır” dedi.
“Öyle veya böyle, parlamenter demokrasiye geçildi. Parlamenter demokraside de dünyadaki örneklere baktığımız zaman bir yere kadar bir şeyi yakalarsınız, bu istikrar olabilir, şu olur, bu olur. Ama bir yere geldikten sonra orada patinaj başlıyor” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artık daha ileri gidemiyorsunuz, orada kalıyorsunuz. Çünkü bir kilitleme söz konusu. Bakın şu anda İç Güvenlik Yasası, torba yasa Parlamento’da görüşülüyor. İktidar partisinin 312 milletvekili var, muhalefetin tamamı 220. Düşünebiliyor musunuz 312 milletvekilini, 220 milletvekili kilitliyor. Ve şu anda maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanvekili bir bayana, akla hayale gelmez hakaretler, affedersiniz küfürler yapılabilecek kadar ileri gidenler var. Böyle bir edep dışı bir yaklaşım olabilir mi? Biliyorlar ki ‘Biz bu işi başaramayacağız, er veya geç bu torba yasa çıkacak’, bunu biliyorlar. O zaman, ‘Boşluklardan nasıl istifade ederiz de bunu engelleriz?’
Düşünün, masanın üstündeki çanı söküp, onu kıracak kadar ileri gidebiliyorlar. Kürsüyü, işgal edebiliyorlar. Kimisi affedersin teröristlerin yüzlerine taktığı maskeyi, Parlamento’da yüzüne takıyor. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman senin bu terör örgütünden ayrı yanın ne? Çünkü bunlar da onu savunuyor, onların uzantısı. Ondan sonra ‘özgürlükler, demokrasi’ diyorlar. Ne demokrasisi, ne özgürlüğü? Sizin böyle bir derdiniz yok. Derdiniz başka. Derdiniz terör estirmek suretiyle, bu Meclis’i kilitlemek. Ve bakıyorsunuz şimdi orada bir şey var, ne var? Anamuhalefeti, diğer muhalefet partileri bir de tabii dışarıda paralel yapı dördü birleşmişler, ‘Acaba biz bu süreci nasıl tıkarız?’ Bunu aşmanın tek yolu başkanlık sistemidir. Başkanlık sistemi olduğu anda, böyle bir şey yapmak mümkün değil.”
Daha tevazu sahibi, daha mütevazı olacaksın
Erdoğan, Meksika’da yasama organı başkanının, devlet başkanı olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
“Çalışmalar nasıl diyorum, bana anlatıyor ‘Biz gayet halimizden memnunuz, iyi gidiyor’… ABD’ye bakıyorsun… Orada demokrasi mi yok? Dünyada en ileri demokrasi nerede? Sorulduğunda ABD, ekonomi de hakeza ABD deniyor. Bunlar bu başarıyı neyle yakaladılar? Başkanlık sistemiyle ve çok enteresandır onlar da parlamenter demokrasiyle bir yere kadar geldiler orada patinaj başladı, ondan sonra sistemi değiştirdiler, başkanlık sistemine geçtiler, ki aradan 30 sene geçti, bir anda yükseldiler. Başkanlık sisteminde bir defa parlamentonun, milletvekillerinin, bu iki kamaralı sistem olur, tek olur, biz şahsen tek olmasının daha isabetli olacağını düşünüyoruz. Yani hem senato hem millet meclisi olmasına gerek yok. Aynen bugünkü gibi olur ve başkana verdiği yetki neyse sen ancak o yetkiyi kullanabilirsin. Ondan daha ileri gidemezsin ve denetim noktasında güçlüdür. İyi hesaba çeker.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sisteminden çekinenlerin, milletin kendilerine bu ülkede iktidar yetkisi vermeyeceğini bildiğini söyledi.
Milletin, kendi değerlerine sahip çıkanları, kendisine hizmetkar olanları aradığını vurgulayan Erdoğan, milletin “Sen benim vekilimsin. Dolayısıyla millet olarak bize hizmet edeceksin” şeklinde olaya baktığının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kalkıp da milletvekili ol, ondan sonra afra tafra yap. Olmaz. Daha tevazu sahibi, daha mütevazı olacaksın. İster cumhurbaşkanı, ister başbakan ol. Ne olursan ol hiçbir zaman tevazudan asla fire vermeyeceksin. Her zaman söylüyorum. Ne olacak ki? Gideceğimiz yer iki metreküp mezar değil mi? O mezara geldiğimizde hoca efendi kalkıp da cumhurbaşkanı, başbakan, milyarder, trilyarder niyetine mi diyecek? Er kişi niyetine diyecek, o mezara gömecek gidecekler. Ama eğer sen bu dünyada hoş bir sada bırakmışsan ne ala. Bırakmamışsan inan hep lanetler gelir arkandan. Önemli olan bu” diye konuştu.
Kış bahçesinde öğle yemeği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda konuk ettiği muhtarlara, kış bahçesinde öğle yemeği verdi.
Türk halk müziği eşliğinde yenilen yemekte, bakla fava eşliğinde zeytinyağlı kereviz, etli paya böreği, bademli pilav ve ıspanak püresi ile fırında kuzu tarak ve kaymak eşliğinde kazandibi, fıstıklı baklava ikram edildi.
Yemeğin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara gruplar halinde hatıra fotoğrafı çektirdi.