Olay Gazetesi Bursa

Kapanan belediyelerin borçlarına erteleme

Başbakan Davutoğlu, kapanan belediyelerden ilçe ve büyükşehir belediyelerine intikal eden borçların bir yıl ertelendiğini söyledi.

Başbakan Davutoğlu, Ankara Rixos Otel’de düzenlenen AK Parti Belediye Başkanları İstişare ve Yönlendirme Toplantısı’nda konuştu.

Davutoğlu, şehir ve istişarenin birbirine tamamlayan  kavramlar olduğunu belirterek, sürekli istişarenin, AK Parti tarafından bir gelenek haline getirildiğini söyledi.

Şehirlerin ihyasını, AK Parti Kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’teki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki efsanevi başarılarından sonra, AK Parti siyasetinin temeli haline getirdiklerini ifade eden Davutoğlu,  bu sebeple şehir ve şehir sorunları bağlamında, 62. Hükümeti kurduktan sonra da birçok ilde istişare faaliyetlerinde bulunduklarını anlattı.

Şehirlerin geleceğini nasıl ihya edeceklerini tartıştıklarını, Büyükşehir Yasası’nın getirdiği yenilikleri ele aldıklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Neden şehir ve istişare aynı mantığı, aynı felsefeyi yansıtır, bilir misiniz? İstişare, ortak şuur, bilinç oluşturma faaliyetidir. Tek tek akıllardan bir ortak akıl üretme faaliyetidir. Şehir ise tek tek bireylerden ortak hayat kültürü oluşturma faaliyetidir. İstişareyi ihmal ettiğiniz zaman ortak hayat anlayışı yok olur. İstişare kimliğini kaybeder. Aslında AK Parti belediye başkanları ne zaman bir araya gelseler, bu sadece belediye başkanları arasında istişare olmuyor, aynı zamanda Türkiye’nin en geniş ortak akıl üretme çabası oluyor. Çünkü başka hiçbir partinin Türkiye’nin her yerindeki, halkla temas kuran, onlarla yüz yüze, gönül gönüle bakan belediye başkanları yok. Belli bölgelere sıkışmış partiler, ancak o bölgelerin sorunlarıyla ilgilenebiliyorlar. Biz, 18 büyük belediye başkanımız, 30 il belediye, 583 ilçe belediye, 215 de belde belediye başkanımızla, toplamda 846 belediye başkanımızla Türkiye’nin en geniş şehir istişare platformunu oluşturuyoruz. Bugün de bu platformu daha yaygınlaştırmak ve bir kader seçimine, 7 Haziran’a doğru giderken, belediyelerimizdeki durumu daha da ötesine, 2023’e giderken şehirlerimizin ve medeniyetimizin yeniden ihya projesini hayata geçirme konularını ele alacağız. Zor şartlarda, kış şartlarında Türkiye’nin her yerinden teşrif eden belediye başkanlarımıza teşekkürü borç biliyorum, istişaremizin hayırlı olmasını diliyorum.”

“Edirne’yi Selimiye’den, İstanbul’u Ayasofya’dan ayırmak mümkün mü?”

Şehirlerin, üç unsurun bir araya gelmesiyle oluştuğuna dikkati çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:

“İşlevsel ve estetik yönü vardır. Mahalleden başlayarak, şehrin bütününe sirayet eden, şehir kültürü temel itibarıyla aslında sosyal hayatın olmazsa olmaz şartıdır. Şehrin olmadığı yerde ortak hayat alanı yoktur, ortak hayat alanının olmadığı yerde de insani sosyal çevre oluşması imkansızdır. İbn-i Haldun ve birçok düşünür, şehir ile medeniyet arasında öyle bir bağ kurmuştur ki şehrin olmadığı yerde bir sosyal düzenin olması da söz konusu değildir.  Pazar vardır, külliye vardır, medrese vardır, geleneksel şehir anlamında. Bugün piyasa vardır, üniversite, ticaret odaları, sanayi odaları vardır. İşlevsel bütünlüktür. Sosyal hayat bakımından organik bütünlüktür. İşlevsellik bakımından bir kurumsal bütünlüktür. Bu kurumsal bütünlüğü, işlevselliği sağlayabilmek şehir hayatının olmazsa olmaz şartıdır. Ama insanlar bir arada yaşamak için şehirleri kursa dahi, şehrin olmazsa olmaz şartı estetik, mimaridir, şehre ruhunu veren, o şehri oluşturan insanların dünya görüşüdür, mekana, tarihe, zamana bakışıdır. Şehrin formuna, şekline yön veren ise o şehrin estetik öncülerinin şehre kattığı mimari değerlerdir. Edirne’yi Selimiye’den, İstanbul’u Ayasofya’dan ayırmak mümkün mü?

Şehri dokuyan mantıkla, şehri dokuyan anlayışla şehrin formu arasında ayrım yapmak mümkün değil. Dolayısıyla sizin vazifeniz şehrin organik bütünlüğü oluşturan bütün yapıları, mahalleden büyük şehre  kadar inşa etmek, o yapılar arasında insani bağ kurmak ve organik karakterini korumaktır. Yine sizin vazifeniz Türkiye’nin her yerinde şehrin işlevsel yönünü tahkim etmektir. Pazarını, piyasasını güçlendirmek, sanayisi tarımını takviye etmek, şehrin bütün işlevselliğini yansıtan kent konseyleri istişareleriyle şehrin işlevsel bütünlüğünü sağlamaktır. Bütün şehirlerde mimariyi her yönüyle göz önünde bulunduran bir estetik, mekana yansıyan estetik oluşturmaktır. Bunları bütün şehirlerimizde, hatta ilçelerimizde ve beldelerimizde yapılması gereken şeyler.”

“Bir de her bir şehir için özel olarak ihtimam gösterilmesi gereken noktalar var” diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ Bu da şehrin diğer şehirlerden ayıran, özgün karakteriyle ilgilidir. Her şehrimiz güzeldir. Her şehrimizle konuştuğumuzda onlarla onun mimarisiyle, ruhuyla konuştuğumuzda bize öğreteceği bir medeniyet dersi vardır. Ama aynı zamanda her şehrin kendine özgün karakteri vardır. Bu açıdan baktığınızda şehirlerimize, üç unsura dikkatini çekmek isterim; öyle şehirlerimiz vardır ki, kadimden bu yana insanlığın hülasasını oluşturmuşlardır. Hala yaşayan kadim bir geleneği yansıtırlar. O şehirlerde birinci görevimiz, o kadim geleneği, ruhu, nüfuz etmiş mimarisini korumaktır.”

“Birinci görevimiz, şehirlerin kadim kimliğini korumaktır”

Her şehrin ayrı bir özelliği bulunduğunu, keşfedilmemiş hazine gibi duran birçok şehir bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, şunları söyledi:

“Bütün bu şehirlerde bizim birinci görevimiz, bu şehrin kadim kimliğini korumaktır. O kadim kimliğe verilecek en küçük zarar dahi, aslında bizim milli kültürümüze vurulan en büyük darbedir. Bu şehirlerimizde bu kadim özelliği koruyacağız. İkinci kategoride şehirlerimiz var ki bu şehirler de entegre ekonomik hayat ve yükselme potansiyeli söz konudur. Birçok şehrimizde olan bu özelliği, yani gelişen, sanayisi yükselen bir ekonomik iktisadi faaliyeti, ulaştırma akısları üzerinde bulunma niteliği, Kayseri, Gaziantep gibi, kadim niteliği olan Konya, Denizli, ekonomi bağlamında da çekim alanı oluşturmaya başlayan şehirlerimiz, kadim ve gelişen sosyal yapıların yansıtan bu bu yönüyle de sorunları ve fakat aynı zamanda büyük birikimleri olan şehirler. Buralarda gelişen sanayinin tarım alanlarını boğmaması, gelişen sanayinin kültürel dokusunun mimari bakımından zedelememesi için özel çaba sarf etmek gerekir. Bazı şehirlerimiz, son yıllarda olağan üstü gelişme trendi içine girdiği için o gelişme trendiyle o geleneksel dokuyu bir arada muhafaza etmek lazım.”

Üçüncü grup şehirlerin de küreselleşen dünyada yükselen niteliğiyle öne çıkan şehirler olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:

“En çarpıcı örneği İstanbul olmasıdır. İstanbul bütün bu nitelikleri bünyesinde barındırıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız kar dolayısıyla biraz gecikti galiba ama İstanbul, İzmir, Antalya gibi dünyaya daha açık olma potansiyeli taşıyan ve daha çok turist çeken şehirlerimizde mutlaka küresel istatistiklerde rol oynayabilecek nitelikte dönüşümleri gerçekleştirmek lazım. İstanbul’da dünyanın en büyük havalimanını inşa etmek, aslında 6. yüzyılda dünyanın en büyük mimari şah eseri olan Ayasofya’yı inşa etmek ya da 16. yüzyılda Osmanlı ve dünyanın mimari şah eseri olan Mimar Sinan’ın o güzel kubbelerini Süleymani’de inşa etmek arasındaki bağı bizim kurabilmemiz lazım. Eğer birini diğerine alternatif ve karşıt olarak görürsek birinde gösterdiği estetiği özeni diğerinde göstermezsek işte o zaman küreselleşme bizim İstanbul başta olmak üzere şehirlerimizi boğmaya başlar.

Kadimi koruyacağız, modern hayatın getirdiği işlevselliği şehirlerimizde yaygınlaştıracağız. Küreselleşmenin getirdiği meydan okumalara ve gerekliliklere cevap teşkil edecek  şehir politikaları geliştireceğiz. Dolasıyla her bir şehrimiz için genel şehir stratejimiz etrafındaki prensiplerle organik sosyal hayat, işlevsellik ve estetik, her bir şehrimizi buna yansıtacak özellikleri bulmak geliştirmek sizlerin, belediye başkanlarımızın birinci görevidir.”

“Şehir aidiyeti olmadan şehir gelişmez”

Şehirlerin tarihi kimliğinin bozulmasına izin vermeyeceklerini belirten Davutoğlu, vatandaşların daha rahat hayat şartlarına kavuşmasını engelleyen bir tutum içinde olunmasına da izin vermeyeceklerini söyledi. Türkiye’nin şehirlerinin gittikçe artan hayat kalitesi ile dünyanın öncü şehirleri içinde olmasını sağlayacak politikaların geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Şehir aidiyeti olmadan şehir gelişmez, şehir geleceğe hazırlanamaz. Şehir aidiyetini mutlaka geliştirmeliyiz. İnşa ettiğimiz parklarla, tarihi ortamla her bir fert o şehirli olmaktan, hemşehri olmaktan gurur duymak durumundadır. Şehir aidiyetini geliştirecek olan da başta o şehirlerin belediye başkanlarıdır. Şehir derken sadece il merkezlerini, büyükşehirleri kastetmiyorum. İlçelerde de beldelerde de bu aidiyet önemlidir.”

Nezaketin şehrin temel dokusu haline getirilmesinin de önemli olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şehirlerde şiddet, nefret, karşıtlık kültürünü yayan her türlü çabaya karşı net ve açık tutum sergilenmesi gerektiğini vurguladı. Davutoğlu, şehirlerde “Şu mahalle şu etnik gruba ait, şu mahallesinde şu mezhebi gruplar yoğunluktadır” gibi bir anlayış yayılmaya başlarsa şehir kültürlerinin yok olacağını anlattı.

“Özgecan, sadece sizin kızınız değildi, bütün bu milletin kızıydı”

Başbakan Davutoğlu, şehirlerde herkesin barış içinde yaşayabilmesini istediklerini dile getirerek, şunları söyledi:

“Bu çerçevede Özgecan kızımıza yöneltilen şiddeti, bir kez daha lanetliyorum. Bu, ne insanlık vicdanına ne vatandaşlık anlayışına ne de bir şehre ait olma anlamında hemşehrilik anlayışına sığar. Bu, hunharca saldırıyı lanetlerken gerçekten şehir kültürü, birlikte yaşama kültürü anlamında çok güzel bir örnek sergileyen değerli babası Mehmet Aslan’a, değerli annesi Songül Aslan’a bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu cinayet üzerinden karşıtlık üretmeye çalışanlara karşı Mehmet Aslan’ın ifadeleri aslında irfanın, hikmetin bu topraklara nüfuz etmiş ortak kültür anlayışının ifadeleridir. Kendisini buradan bir kez daha tebrik ediyorum. Türkiye’de Anamuhalefet Partisi liderinin dahi bu cinayet üzerinden siyasi polemik yapma çabası içine girdiği, birçok karşıtlıkların üretilmeye çalışıldığı, bir anda bu olayı provoke ederek ülkede ve şehirlerimizde daha öncekine benzer karşıtlıklar üretilmeye çalışıldığı bir ortamda Mehmet Aslan, aslında bu toprakların ruhuna nüfuz etmiş gür sesi ile haykırdı. Biz, o gür sese saygıyla selam gönderiyoruz ve kendisine bir kez daha ‘Özgecan, sadece sizin kızınız değildi, bütün bu milletin kızıydı ve hatırası ebediyen bu topraklarda yaşayacaktır’ diyoruz.”

“Hiçbir şekilde bu şiddetin yaygınlaşmasına izin vermeyeceğiz”

Antalya’da açılan gençlik merkezine Özgecan Aslan’ın adını verdiklerini hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Şimdi belediye başkanlarımıza de hitaben söylüyorum. Sembolik olarak bu bilincin yaygınlaşması için lütfen yoğun bir çaba içinde olun. Şiddete karşı, özellikle de kadınlara yönelik şiddete karşı bütün belediye başkanlarımıza buradan görev veriyorum, ilk vazifeniz, kadınlara karşı şiddeti engellemek olacak. Hiçbir şekilde bu şiddetin yaygınlaşmasına izin vermeyeceğiz. Kadın koruma merkezlerimizin olduğu yerlerde o kadınlarımıza, kızlarımıza kendi ailemizin fertleri olarak bakacağız. Yine sembolik olarak Özgecan’ın ismini oralarda da yaşatmanız için o tesislere isim verme konusunda sizlere de tavsiyede bulunuyorum. Ta ki burada, bu topraklarda şiddet, terör, nefret dili bir kez daha yaygınlaşmasın.”

“Ahlakın zaaf gösterdiği yerde şehir, bir medeniyet omurgası olarak doğamaz”

Davutoğlu, şehir kültürünün nezaket kültürü demek olduğuna işaret ederek, nezaket kaybedildiğinde şehirlerin de yavaş yavaş yok olamaya başladığını bildirdi. 6-7 Ekim olaylarının şehri tahrip eden bir anlayışın, şehir kültürüne yönelik bir saldırının ürünü olduğunu dile getiren Başbakan Davutoğlu, kim ne yaparsa yapsın, her yerde şehir kültürünü yeni formlarla yeni değerlerle inşa etme yolunda yürümek gerektiğini söyledi.

Şehir kültürünün ancak şehir ahlakıyla oluşacağına dikkati çeken Davutoğlu, “Niye ahilik, şehir kültürü içinde gelişmiştir. Çünkü sosyal formları inşa edeceksiniz. Adaleti yaygınlaştıracaksınız. Adaletin olmadığı yerde, ahlakın zaaf gösterdiği yerde şehir bir medeniyet bileşeni olarak, bir medeniyet omurgası olarak doğamaz” dedi.

Şehrin estetiğinin mimari, insanın estetiğinin ise ahlak olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Şehir mimarisini kaybederse estetiğini kaybeder, insan ahlakını kaybederse insani özünü ve estetiğini kaybeder. Ahlak, şehir kültürüne nüfuz edecek. Onun için gerek şehre bir bütün bakarken, gerek şehirde yaşayan sakinlerine tek tek vatandaşlarımız, hemşehrileriniz olarak yaklaşırken adalet terazisini hiç elinizden bırakmayınız. İmar faaliyetlerinde şehir ile ilgili alınan politika kararlarında hep adaleti ölçü olarak alınız. ‘Şehrin belli semtleri ayrıcalıklı diğer semtleri bu ayrıcalıktan uzak’ gibi bir anlayışa kesinlikle izin vermeyiniz. Biz belediyelerde büyük düzenlemeler yaptık ama hiçbir zaman AK Partili belediyeler ile AK Parti’li olmayan belediyeler arasında bir ayrıma izin vermedik. 12 yıl içinde hep adil bir yaklaşım benimsedik. Sizler de şehirlerimizde vatandaşlarımıza adaletle muamele etme noktasında şimdiye kadar sürdürmüş olduğunuz ilkeli tutumu bundan sonra da sürdürmeye devam ediniz. Her bir imar uygulamasında, şehir planlaması uygulamasında istimlaklar ve diğer konularda hemşehrilerimizin adalet anlayışını ve vicdanını göz önünde tutan ve bunu yücelten bir tutum içinde olunuz.”

“Görevlendirmelerde liyakate ağırlık veriniz”

Şehir idaresinin aynen devlet idaresi gibi ancak ve ancak ehliyet ve liyakatla taçlandığını bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Ehil ve liyakat sahibi insanların elinde gerçek değerini bulur. Yaptığınız görevlendirmelerde mutlaka ehliyete, liyakate ağırlık veriniz. Nepotizmden kesinlikle uzak durunuz. Bu, devlet ahlakımızın da şehir siyaseti ahlakımızın da temelini teşkil eder. Aidiyet, nezaket, adalet ve ehliyet dışında tabii biraz önce zikrettiğim letafet, estetik boyutunu sakın ola ki ihmal etmeyiniz. Çünkü özellikle kentsel dönüşüm çerçevesinde şehirlerimizi güzelleştirirken dönüştürdüğümüz yeni şehri önce zihnimizde kuralım, zihnimizde onu inşa edelim sonra ‘100, 200, 300 sene sonra bizim torunlarımız bu şehirde yaşarken kendilerini bu şehre ait hissedebilecekler mi’ diyerek şehri kuralım. Biz, şimdi İstanbul sokaklarında, Diyarbakır, Konya, Erzurum, Kayseri, Bursa, Edirne sokaklarında, İzmir sokaklarında dolaşırken o sokaklarla bütünleşebiliyorsak 500 sene önceki mimar Sinan’ın dokunuşlarıyla o şehre aidiyet hissediyoruz. Selçuklu mimarisinin ilk kurucu öncüleriyle o şehre aidiyet hissediyoruz. Hiç kimliğimizi kaybetmeden şimdi de yaptığımız her okulda, binada, parkta hep zihnimizde ‘Acaba 200 sene sonra burada yürüyenler ne hissedecekler. Kendilerini neye ait hissedecekler’ olmalı. O bakımdan bütün bu unsurlarla eminim AK parti belediyeciliği son 12 yılda gerçekleştirdiği mucizevi atılımları çok daha ileri düzeylere getirecektir.”

Kapanan belediyelerin intikal eden borçları ertelendi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Belediye Başkanları İstişare ve Yönlendirme Toplantısı’nda, “İlk yapılacak Bakanlar Kurulu kararıyla hayata geçirilmek üzere, kapanan belediyelerden ilçe ve büyükşehir belediyelerine intikal eden borçlar bir yıl ertelenmiştir” dedi.