Olay Gazetesi Bursa

Kalın: Sınıra kurulmak istenen PKK devleti artık ihtimal dışı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Cumhurbaşkanımızın dirayetli liderliği sayesinde Türkiye Suriye sınırında kurulmak istenen PKK devleti artık ihtimal dışı hale gelmiştir." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Cumhurbaşkanımızın dirayetli liderliği sayesinde hemen güneyimizde Türkiye-Suriye sınırında kurulmak istenen PKK devleti artık ihtimal dışı hale gelmiştir. Bunu Afrin’de de İdlib’de de Fırat’ın doğusunda da kararlı bir şekilde yapmaya devam edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.” dedi. 

Kalın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Toplantıda ülke gündemindeki konuları etraflı bir şekilde ele alma imkanı bulduklarını belirten Kalın, “Sayın Cumhurbaşkanımız öncelikle takdim konuşmalarında başkanlık sisteminin vatandaşlarımıza daha iyi hizmet vermesiyle ilgili önemli noktaların altını çizdi, vatandaşlarımızın beklentilerinin karşılanması noktasında ilgili bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın attığı adımların önemine işaret ettiler. Ayrıca özellikle ekonomik alanda yer yer karşı karşıya kaldığımız birtakım operasyonlara, spekülatif hareketlere karşı da ilgili birimlerimizin tedbirlerini almaya devam ettiğinin altı çizildi. Özellikle kur-faiz-enflasyon üçgeninde oluşturulmaya çalışılan baskı ortamına karşı hem kurumlarımızın hem özel sektörümüzün, ilgili birimlerimizin koordinasyon halinde çalışmaya devam ettiğinin altını çizdiler.” diye konuştu. 

Kalın, S400, F-35 ve Amerika’yla ilişkiler konularının da gündeme geldiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle bu tür operasyonlara karşı savunma sanayi alanında ve teknoloji katkı payı yüksek olan üretim alanlarında faaliyetlerin artırılması konusunda da Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları oldu, bununla ilgili de özellikle ihracat gücümüzü arttırmaya dönük adımlar ve tedbirler bundan sonra kararlı bir şekilde atılmaya devam edilecek.” 

Terörle mücadele

Terörle mücadele ile Türkiye’nin iç ve dış güvenliği sağlanması konusunda kurumlar arasındaki koordinasyonun etraflı bir şekilde ele alındığını kaydeden Kalın, “PKK terör örgütüne karşı mücadelemiz her sahada devam ediyor. Sadece Türkiye Cumhuriyeti topraklarında değil, bu örgütün bulunduğu Irak gibi, Suriye gibi başka yerlerde de mücadelemiz kararlı bir şekilde devam ediyor.” ifadelerini kullandı. 

Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, MİT Başkanlığı, Jandarma ve diğer ilgili güvenlik birimlerinin ortak çalışmalarıyla sahada çok ciddi neticeler almaya devam ettiklerini dile getiren Kalın, şöyle konuştu:

“Özellikle 31 Mart’ta yapılan yerel seçimler, şimdi 23 Haziran’da yapılacak olan yerel seçimlerin dinamikleri de dikkate alındığında terör örgütünün ortalığı bulandırmaya dönük birtakım adımlar atmaya çalışacağını, terör eylemlerine, saldırılarına yeltenebileceğini dikkate alarak birimlerimiz teyakkuz halinde bu süreçleri de takip ediyorlar.” 

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takdim konuşmasında Suriye’den kaynaklanan güvenlik sorunlarına da işaret ettiğini ifade ederek, “Özellikle İdlib’de yaşanan gelişmelerin bizim için bir endişe kaynağı olmaya devam ettiğinin altını çizdik. Rejimin kasıtlı olarak Türkiye’yi tahrik etmek ve bölgede alan kazanmak amacıyla yaptığı saldırılara son verilmesi konusunda da ilgili birimlerimiz yetkilendirilmiş durumdadır. Özellikle Rusya’yla bu konuda temaslar kuruldu, görüşmeler devam ediyor. Gerek İdlib’de gerek Tel Rıfat’ta gerekse Fırat’ın doğusunda bu güvenlik alanının sağlanması ve ülkemize dönük herhangi bir tehdidin ortaya çıkmaması için bundan sonra da gerekli adımlar atılmaya devam edecektir.” diye konuştu. 

Kalın, Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin toplantıda gündeme geldiğini, toplantıda Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının sunumları olduğunu bildirdi. 

ABD Savunma Bakanlığının Milli Savunma Bakanlığına yazdığı mektup çerçevesinde devam eden tartışmalar olduğuna işaret eden Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

“Bölgesel ve küresel belirsizlik, kaos ve gerilim ortamında bu ortamı teşvik eden siyasi yaklaşımlar karşısında Türkiye, barışın, istikrarın, huzurun ve karşılıklı saygının merkezde olduğu bir dış politikayı izlemektedir. Biz adımlarımızı atarken her şeyin iç içe geçtiği, bütün dinamiklerin birbirini etkiler hale geldiği bir dünyada ulusal çıkarlarımızı esas alan bir dış politika izliyoruz.” 

Kalın, bunun için de 360 derece perspektifinden dünya olaylarına baktıklarını belirterek, ifadelerini şöyle sürdürdü:

“Dolayısıyla bizim Avrupa Birliği ile genel manada Avrupa’yla Amerika Birleşik Devletleri’yle Rusya ve Çin gibi diğer küresel aktörlerle, Ortadoğu ülkeleriyle, İslam ülkeleriyle, Afrika, Uzak Doğu Asya ve Latin Amerika ülkeleri ile ilişkilerimiz bir sıfır toplamlı dış politika perspektifine dayanmaz. Tam tersine biz bir ilişki öbeğini bir başka ilişki öbeğinin alternatifi olarak hiçbir zaman görmedik. Avrupa ile, Amerika ile Transatlantik ittifak bağlamında kurduğumuz iyi ilişkiler bizim Rusya, Çin ya da Ortadoğu ile Afrika ile kurduğumuz ilişkilere mania teşkil etmez. aynı şekilde bizim o bölgelerdeki angajmanlarımız, yeni açılımlarımız Amerika ile Avrupa ile ya da başka bölgelerle kurduğumuz ilişkilere bir gölge düşürmek durumunda değildir ama hala dış politikayı ve dünyayı sıfır toplamlı bir perspektiften okumaya çalışanlar zaman zaman bu tür spekülatif haberler yaparak Türkiye’nin NATO’daki statüsünü tartışmaya açmaya çalışmaktalar. Türkiye’nin geleneksel ittifak sistemlerinden çıkıp başka alanlara yöneldiğini iddia etmekteler.”

Kendilerinin ulusal çıkarlar çerçevesinde herkesle karşılıklı saygı ve çıkar ilişkisi temelinde kapsamlı ilişkiler geliştirmeyi hedeflediklerini belirten Kalın, şunları aktardı:

“Güvenliği de bu çerçevede bir bütün olarak ele alıyoruz. S-400 meselesi, Patriot meselesi, F-35 meselesi bütün bunlar Türkiye’nin öncelikli olarak milli güvenliğini sağlamaya dönük atılan adımlardır. Biz güvenliği bir bütünlük içinde ele aldığımız için de şunu açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz; Hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende değiliz. Bu perspektiften bakıldığı zaman Türkiye elbette kendi güvenliğini sağlarken bunu Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın, komşu ülkelerimizin, Yunanistan’ın, Bulgaristan’ın, Akdeniz ve Karadeniz ülkelerinin güvenliğinden, istikrarından bağımsız ele almamaktadır.” 

Kalın, bu bağlamda Suriye, Libya, Sudan’da ve Orta Doğu’da yaşanan hadiselerin de kendilerini yakından ilgilendirdiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurt dışındaki temaslarının yoğun bir şekilde devam ettiğini belirten Kalın, Erdoğan’ın Tacikistan’da yapılacak CICA toplantısına katılarak burada dünya liderleriyle görüşeceğini açıkladı. 

Tacikistan’daki toplantıya Orta Asya ülkeleri, Rusya, Hindistan, Çin, İran gibi büyük ülkelerin katılmasının da önemli olduğunu ifade eden Kalın, “Bu da Türkiye’nin o bölgelerdeki çıkarlarını koruma anlamında önemli bir fırsat takdim etmekte, teşkil etmektedir.” dedi. 

Suriye’de yaşanan gelişmelerin yakından takip edildiğini belirten Kalın, şöyle devam etti:

“İdlib, Tel Rıfat ve Fırat’ın doğusundaki gelişmeleri sadece takip etmiyoruz. Tabii ki orada istikamet verici bir dış politika izleyerek oradaki gelişmelerin aleyhimize dönmesini önlemek için bugüne kadar çok önemli adımlar attık, bu adımları da atmaya devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli liderliği sayesinde bildiğiniz gibi hemen güneyimizde Türkiye-Suriye sınırında kurulmak istenen PKK devleti artık ihtimal dışı hale gelmiştir. Bunu Afrin’de de İdlib’de de Fırat’ın doğusunda da kararlı bir şekilde yapmaya devam edeceğimizden hiçkimsenin şüphesi olmasın. 

Aynı şey Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler için de geçerli. Orada bildiğiniz gibi bir oldubitti ile Kıbrıs Rum Kesimi’nin hem Kıbrıs Türklerinin hem de Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan ve coğrafi konumundan kaynaklanan haklarını gasbetme, ihlal etme yaklaşımlarını şiddetle reddediyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da oradaki arama tarama çalışmaları, sondaj çalışmaları, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge bütün bu konularla ilgili biz temel pozisyonumuzu Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını hukukunu koruyacak şekilde muhafaza ve müdafaa etmeye devam edeceğiz. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın.”

“Mektup müttefiklik ruhuna aykırıdır”

ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan’ın, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderdiği mektup ve Türkiye’nin bu mektuba cevap verme konusunda geç kaldığı iddialarına yönelik soru üzerine Kalın, “Sayın Savunma Bakanımıza gönderilen bu mektup, sadece üslubu değil, muhtevası itibariyle de müttefiklik ruhuna aykırıdır, ikili ilişkilerin nezaketine de aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti gibi egemen ve bağımsız bir ülkenin durduğu yere de tamamen karşı bir yaklaşımdır. Bu mektubun tabii neredeyse gönderildiği zamanla eş zamanlı olarak sızdırılmış olması da bir ciddiyetsizliktir.” diye konuştu.

Bu tür yazışmaların devlet kurumları arasında yapıldığını ve belli bir mahremiyeti olduğunu vurgulayan Kalın, “Bunlar öyle aynı gün bir kaç saat içerisinde veya ileriki zamanlarda kamuoyu ya da basın üzerinden baskı oluşturmak amacıyla sızdırılmaz. Bu devlet ciddiyetine yakışmaz.” ifadesini kullandı. Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, bu mektubu aldığımız zaman tabii ki değerlendirmelerimizi yaptık ve bununla ilgili de zaten ilk açıklamada ‘bir cevap hazırlanıyor’ denmişti, burada bir değişiklik yok. Bu arada tabii ilgili arkadaşlarımızın, Savunma Bakanımızın, benim, diğer arkadaşlarımızın, Dışişleri Bakanımızın görüşmeleri oldu, bundan sonra da olmaya devam edecek. Ben de biraz önce, buraya gelmeden önce Sayın Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sayın Bolton ile bir telefon görüşmesi yaptım, bu konuları da ele aldık. Biz hiçbir zaman bu ilişkileri germekten, koparmaktan, vesayet altına birilerinin almaya çalışmasından yana olmadık. Tam tersine bu ilişkileri yönetirken karşılıklı çıkar ve saygı temelinde müttefiklik ruhuna uygun adımlar atmayı her zaman kendimize temel ilke ittihaz ettik. Buradan bir taviz ya da geri dönüş söz konusu değil. Dolayısıyla bu cevap hazırlanırken de mektubun muhtevasına, üslubuna, perspektifine uygun bir cevabın verileceğinden de hiç kimsenin bir endişesi olmasın. Ama müzakerelerimiz, görüşmelerimiz elbette devam edecek. F-35 programından Türkiye’nin haksız bir şekilde çıkarılmaya çalışılması adım adım, pilotlarımızın eğitiminin askıya alınması, başka yaptırımların gündeme gelmesi, bu konuda Pentagon’un aslında hiçbir hukuki zemin olmadan resen birtakım inisiyatiflere yönelmiş olması aslında ittifak ruhuna aykırıdır. Türkiye’nin egemenlik haklarına da bir saygısızlıktır. Bunları tabii ki her vesileyle her düzeyde görüşmeye devam edeceğiz. Bizler mevkidaşlarımızla konuşmaya devam edeceğiz, Sayın Cumhurbaşkanımız da zaten Japonya’da yapılacak G20 zirvesinde de Sayın Trump’la bu konuyu çok büyük ihtimalle 29 Haziran’da, ikili görüşmede ele alacaklar.” 

“Haklarımızı tabii ki her platformda savunmaya devam edeceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 öncesinde bir telefon görüşmesi olup olmayacağı, ABD’nin F-35 konusunda aynı tutumu sergilemesi durumunda nasıl bir yol izleneceği yönündeki soruya Kalın, “Dün Sayın Cumhurbaşkanımız da konuşmalarında ifade ettiler. Bizlerin bu temaslarının neticesine bağlı olarak kendisinin belki ihtiyaç hasıl olursa bir telefon görüşmesi olabilir ama şu an itibariyle planlanan bir görüşme yok. Ama zaten biz yaklaşık 15-16 gün sonra Japonya’da bir ikili görüşme yapacağız.” karşılığını verdi.

Türkiye’nin F-35 projesinin ortağı, üreticilerinden biri olduğunun altını çizen Kalın, Türkiye tarafından projeye bir milyar doların üzerinde fon katkısı yapıldığını anımsattı. Türkiye’nin üretimin, programların bir parçası olduğunu, pilotların, teknik elemanların bunların eğitimini aldığını anlatan Kalın, bunun uzun vadeli bir yatırım olduğunu ifade etti. Kalın, şunları söyledi:

“Umarız Amerikan yönetimi, özellikle Pentagon, bu S-400 meselesini bahane ederek burada ikili ilişkilere kalıcı zarar verecek tavır ve tutumlarından bir an önce vazgeçer. Çünkü orta uzun vadede bu sorun mutlaka aşılacaktır. Türkiye’nin hakkı olan F-35’ler ülkemize mutlaka gelecektir. Ama bunu geciktirmek, çeşitli bahanelerle bunu başka alanlara çekmeye çalışmak sadece bu sürece zarar verir, ikili ilişkilere zarar verir. Biz gene akılla basiretle metanetle bu sürecin takipçisi olacağız. Bu anlaşmadan kaynaklanan haklarımızı da tabii ki her platformda savunmaya devam edeceğiz. Umarız iş o noktaya gelmez ama geldiği zaman da Türkiye bu konuda üzerine düşeni yapmaktan asla geri durmayacaktır.”

“İttifakın doğal bir parçası”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmesine ilişkin soru üzerine Kalın, Erdoğan’ın MHP Genel Başkanı Bahçeli ile dönem dönem görüşmeler yaptığını, Cumhur İttifakı bağlamında bu görüşmelerin son derece yararlı olduğunu ifade etti. Kalın, bugünkü görüşmeye ilişkin, şu bilgileri paylaştı:

“Görüşmelerinde hem seçim süreci ele alındı hem bölgede yaşanan diğer görüşmelerle ilgili fikir teatisinde bulundular. Bu görüşmeler, bundan sonra da devam edebilir. Bunu olağanüstü bir durum, kriz var gibi bir yaklaşımla ele almamak lazım. Bu artık ittifakın doğal bir parçası olarak bu görüşmeler yapılmaktadır.” 

Kalın, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün açıkladı, yeni bir strateji izleniyor 23 Haziran seçimleri için ama öncesinde sessiz kalması, 31 Mart’a oranla sahada miting yapmaması farklı yorumlara neden oldu, ‘farklı bir strateji izleniyor’ dendi, Bu yorumlar için ne dersiniz?” sorusu üzerine de seçim stratejisi ile ilgili olarak bu tür spekülasyonların yapıldığını ifade etti. İbrahim Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

“Cumhurbaşkanımız her zaman sahada, fakat birtakım ilan edilmemiş adımları strateji diye tartışıp sonra ‘bunlar yapılmıyor, demek ki stratejide değişiklik var’ gibi sonuçlara gidiliyor. Mesela ’39 ilçede miting yapılacaktı, neden yapılmıyor’ gibi. Halbuki böyle bir strateji hiçbir zaman açıklanmadı. ‘Bütün ilçelerde miting yapılacak Sayın Cumhurbaşkanımız bu mitinglere katılacak’ diye bir strateji açıklanmadı. Bunlar, birtakım tahminler, spekülasyonlar. Bu kampanyanın en önemli stratejisi aslında Cumhurbaşkanının bütün siyasi hayatı boyunca benimsediği birebir, yüz yüze temaslara dayalı bir iletişim stratejisi. Yani insanımıza dokunan onları birebir dinleyen sorunlarını dikkate alan, not alan, onların çözümüne dönük projeler geliştiren bir yaklaşım. Bunun için de tabii ki Cumhur İttifakı’nın adayı Sayın Binali Yıldırım da sahada yoğun bir şekilde çalışıyor, diğer bakan arkadaşlarımız, İstanbul milletvekili de zaten bu strateji ile ilgili genel merkezden yapılan açıklamalar var. O çerçevede baktığınızda strateji gayet başarılı ve tutarlı biçimde uygulanmaya devam ediyor. Bununla ilgili tartışmaya konu olabilecek bir değişiklik zaten söz konusu değil.” 

Kalın, bir gazetecinin, “Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de önemli bir zirve yapılacak. Burada Sayın Cumhurbaşkanı’nın yapacağı ikili görüşmeler netleşti mi? Özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin ve Hindistan Başbakanı Modi ile S-400 çerçevesinde bir görüşme olabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“CICA Zirvesi marjında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dizi ikili görüşmesi olacak, Tacikistan Cumhurbaşkanı, Özbekistan Cumhurbaşkanı ile olacak. Hindistan Başbakanı ile olması planlanıyor, Çin Devlet Başkanı ile olması planlanıyor. Ama şunu da söyleyeyim, tabii 2 Temmuz’da biz zaten Çin’e bir resmi ziyarette bulunacağız, yani Japonya G20 ziyaretinden sonra. Sayın Putin ile de G20’de daha uzun detaylı ikili bir görüşme zaten planlanıyor. Dolayısıyla biraz programın akışına göre Duşanbe’de bir görüşme olabilir, olmayabilir. Başka devlet başkanları ile de olabilir. İran Cumhurbaşkanı geliyor, Kazakistan var, Kırgızistan var diğer ülkeler var. Yani o akışa göre bu görüşmeler olabilir. Hindistan Başbakanı ile yapacağı görüşme de önemli tabii. Özellikle bu yıl içerisinde Hindistan Başbakanının bu yıl içerisinde Türkiye’ye bir ziyareti söz konusu olabilir. Bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Hindistan’la ilişkilerimizi her alanda ekonomik, siyasi, güvenlik, turizm, kültür seyahat, sinema, müzik ve diğer alanlarda geliştirmek için buna büyük önem atfediyoruz. Bu görüşme de mutlaka faydalı olacaktır. Bu karşılıklı ziyaretlerin artırılması anlamında da önemli bir sayfayı açacaktır diye düşünüyoruz. En son Cumhurbaşkanımızın 2017’nin Nisan ayının sonunda bir ziyareti olmuştu Hindistan’a. Şimdi bir iadeiziyaret için biz davetimizi zaten ilettik. Bununla ilgili çalışmalar da görüşmeler de devam ediyor. Dolayısıyla CICA Zirvesi bağlamında bu ikili görüşme trafiği büyük oranda gerçekleşecek ama bazı görüşmeler de oradaki akışa göre belirlenecektir.”

“Bir güvenlik zaafının oluşması söz konusu bile değil”

TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri süren yeni askerlik sistemine ilişkin kanunun Pençe Harekatı devam ederken, Kıbrıs’ta Doğu Akdeniz’de bir gerilim yaşanırken bir güvenlik zafiyeti yaratabileceğine ilişkin muhalefetin görüşlerine ilişkin değerlendirme yapması istenen Kalın, muhalefetin getirdiği önerilerin demokratik kurallar çerçevesinde ve Meclis pratiği içinde mutlaka dikkate alınacağını, değerlendirileceğini ifade etti.

Milli Savunma Bakanlığının hazırladığı yeni askerlik yasasının bu tür zaafların ortaya çıkmasını önleyecek maddeleri ve umdeleri ihtiva ettiğini vurgulayan Kalın, o yüzden bu kanunun zaten çok hassas bir şekilde hazırlandığını, uzun süre üzerinde çalışıldığını, birçok aşamadan geçtiğini, istişareler yapıldığını anlattı. 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askeri kapasitesinin hem sayı hem nitelik olarak etraflı şekilde ele alındığını dile getiren Kalın, onun üzerine bu yasanın bu şekilde teklif olarak getirildiğini söyledi.

Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasında zaafa yol açabilecek bir uygulamayı gündeme getirmelerinin ya da kanun olarak Meclis’ten geçirmelerinin zaten söz konusu olamayacağına işaret eden Kalın, “Dolayısıyla bunu çalışan ilgili birimlerimiz Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere zaten bu konuda son derece tecrübeli insanlar. Neye ne kadar ihtiyaç olduğunu bilerek ve somut veriler üzerinden bu değerlendirmeleri yapıyorlar. Dolayısıyla böyle bir güvenlik zaafının oluşması söz konusu bile değil. Tam tersine yani Türk Silahlı Kuvvetleri’ni daha aktif, daha modernize, daha atak, daha güçlü, daha koordineli hale getirecek bir yasadan bahsediyoruz. Ama buna ilave olabilecek bu değerleri daha da kuvvetlendirecek birtakım teklifler varsa bunlara elbette olumlu bakılır, değerlendirilir, ama şu aşamada böyle bir zaafa yol açabilecek bir endişenin olmaması gerektiğini ifade etmek isterim.” ifadelerini kullandı.