İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kızı ve İsmet İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker, AA muhabirine, Pembe Köşk olarak bilinen İsmet İnönü Evi’nin tarihine ilişkin bilgi verdi.
İsmet İnönü’nün, 48 yılını geçirdiği Pembe Köşk’ü Cumhuriyet kurulmadan önce, 10 Eylül 1923’te bir bağ evi olarak Mehmet Uzunzade’den satın aldığını belirten Toker, daha sonra iki yıl boyunca evde tadilat yapıldığını söyledi.
Bu süre içinde anne ve babasının İzmir’de yaşadığını, babasının da Ankara’ya gidip geldiğini anlatan Toker, “Tamiratın ardından 1925 yılında gelip buraya yerleşiyorlar.” dedi.
Daha sonra eve yemek odası, toplantı salonu gibi ilaveler yapıldığını aktaran Toker, şöyle devam etti:
“Tamirat sırasında ayrıca tavanlarda da süsleme yapılıyor. Biz konuklarımıza bu evin tarihi anlatırken sürekli soruyorlardı ‘bu süslemeleri kim yaptı, ne zaman yaptı’ diye. Bir şey söyleyemiyorduk, elimizde hiçbir kanıt yoktu. Zaman zaman odaları konservasyon yapıyoruz, yani temizlemeye çalışıyoruz. Tavanlar da aslına sadık kalarak temizleniyor. Girişteki ilk odanın tavanını temizleyen arkadaşımız, tavanın köşesinde bu süslemeleri yapan kişinin imzasını buldu.”
Tavan süslemesini yapan kalemkarın, 1924 yılında bir çiçek süslemesinin dalına imzasını attığını fark ettiklerini belirten Toker, tavanda Osmanlıca harflerle “Kalemkar Dersaadetli (İstanbullu) Muhammet 1340” yazdığını söyledi.
Yaklaşık bir asır sonra tavanda bulunan imzayla kalemkarın kim olduğunun ortaya çıktığını ifade eden Özden Toker, imzanın fotoğrafının da büyütülerek köşkte sergilenmeye başlandığını belirtti.
Artık Pembe Köşk’ü ziyaret edenlerin süslemeleri kimin yaptığını öğrenebildiğini dile getiren Toker, ileriki günlerde diğer salonlardaki süslemelerin de konservasyon işleminden geçirileceğini söyledi.
Toker, Ankara’nın en eski evlerinden biri olan Pembe Köşk’ün, Ankara başkent olduktan sonra, kentin sosyal ve kültürel hayatına önemli katkılarda bulunduğunu, birçok ilke ev sahipliği yaptığını ifade etti.
Halihazırda Pembe Köşk’ü belirli günler ziyaretçilere açtıklarını belirten Toker, ilerleyen zamanlarda köşkün, bir müze olarak sürekli gezilebileceğini kaydetti.