Vulva kanseri kadın üreme sisteminin; klitoris, vajinal dudaklar veya vajina girişi gibi dış kısımlarında oluşan bir kanser türü olarak tanımlanıyor ve kadınlar arasında görülen kanserlerin yaklaşık yüzde 5’ini oluşturuyor. Habertürk’ten Ceyda Erenoğlu’nun haberine göre daha çok ileri yaşlarda tanı alan vulva kanseri hastalarının yarıdan fazlası 70 yaş üzerinde. Ancak son yıllarda 50 yaş altında özellikle HPV ilişkili vulva kanseri görülme sıklığı artıyor. Sıklıkla kaşıntı ve kitle oluşumu ile kendini gösteren bu kanser türü nadiren kanama, ağrı ve akıntı şikayeti ile de ortaya çıkabiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Veysel Şal, vulva kanseri ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler veriyor.
ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİ
Vulva kanserlerinde sağ kalım lenf nodunda tümör yayılımı olup olmamasına göre değişim gösteriyor. Tümör yayılımı olmadığında 5 yıllık sağ kalım yüzde 90 iken, yayılım olması halinde bu oran yüzde 50’ye düşüyor. Pelvik yani karın içi lenf nodları tutulduğunda ise sağ kalım oranının yüzde 10-15’e kadar düştüğü belirtiliyor. Tümörün tipi, büyüklüğü, derinliği ve yayılımı lenf nodu tutulum riskini etkileyen önemli faktörler arasında bulunuyor.
KİŞİYE ÖZEL BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ
Cerrahi yöntem, özellikle erken evre hastalıkta asıl tedavi olarak görülüyor. Vulva kanseri tedavisinde uzun yıllar standart tedavi olarak “radikal vulvektomi ve bilateral inguinofemoral lenfadenektomi” adı verilen yöntem kabul edilmiş olsa da son 20 yılda yayılım olmayan alanların geniş şekilde çıkarılmasının yarattığı sorunlar nedeniyle farklı uygulamaların gündeme geldiği belirtiliyor. Son olarak memede olduğu gibi tümörün yayılma olasılığının en fazla olduğu istasyon olan lenf nodu belirleniyor. Günümüzde vulva kanseri olgularına yaklaşımda en önemli değişikliğin tedavinin bireyselleştirilmesi olduğu belirtiliyor. Bu noktada tek tümörü olanlarda vulvanın korunması sağlanırken, kasık diseksiyonda ayrı kesiler kullanılıyor. Erken evre kanserlerde lenf nodu biyopsisi ve ilerlemiş hastalığı olan olgularda ise ameliyat öncesi kemoradyoterapi uygulamaları önem kazanıyor.
ERKEN EVREDE STANDART CERRAHİ TERCİH EDİLMİYOR
Erken evre vulva kanseri olgularına standart yöntem uygulanmasının hastalarda birçok ciddi probleme yol açabildiği belirtiliyor. Günümüzde erken evre vulva kanserli olgularda standart yöntem yerine geniş bölgesel çıkarımın yeterli olacağı anlayışı benimseniyor. Evre I’de, özellikle 2 cm’den küçük tümörlerde, 1 cm cerrahi sınırla tümörün tam çıkarımı yeterli görülüyor. Bu işlem sonrası hastalığın tekrarlama riski çok az olup, bu grupta lenf noduna yayılım olasılığının yüzde 1’den az olduğuna dikkat çekiliyor. Ancak bu hastalarda tümörün derinliği arttıkça lenf nodu yayılımı riski arttığı için evre IB ve daha ileri evrelerdeki hastaların tümüne standart yöntem uygulanması gerekiyor.
İLERİ EVREDE AMELİYAT ÖNCESİ KEMORADYOTERAPİ UYGULAMASI
Evre III ve evre IV, tüm vulva kanserlerinin yüzde 30- 40’ını oluşturuyor. Bu hastaların yüzde 50-60’ında tümör lenf noduna yayılıyor. Eğer cerrahi yöntem, idrar veya dışkı tutamamaya neden olacaksa veya kitle ameliyat için uygun değilse bu tür olgulara ameliyat öncesi kemoradyoterapi uygulanıp tümör ameliyat edilebilecek duruma getiriliyor.