2005 yılından beri süren hukuk mücadelesinde ilgili hükmün yer aldığı Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi için 15 Temmuz’da yasa değişikliği önerisi verildi. Kadının soyadını kullanması ile ilgili mevzuatı ve uygulamaları yorumlayan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Oruç, kapsamlı ve bütünsel hukuk düzenlemesine ihtiyaç duyulduğunu ve ivedilikle düzenlemeye başlanması gerektiğini söyledi. AYM VE MEDENİ KANUN Medeni Kanun’un 187. maddesine göre kadınların evlendikten sonra, eşinin soyadını alıyor. Kadın talepte bulunarak kocasının soyadı ile birlikte olmak üzere evlilik öncesi soyadını kullanıyor. AiHS’e ve anayasaya başta eşitlik olmak üzere birçok durumdan aykırı bulunan bu maddenin değişmesi gerektiği yasa değişikliği önerisinde belirtiliyor. Anayasa Mahkemesi (AYM) evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmak için aile mahkemesine giden ve başvurusu reddedilen avukat Neşe Aslanbay Akbıyık’ın bireysel başvurusunu değerlendirdi. AYM, yerel mahkemenin Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkını ihlal ettiğine hükmetti. AYM Neşe Aslanbay Akbıyık kararında AİHM’ye atıfta bulundu. Kararda soyadıyla ilgili olarak “AİHM’e göre soyadı, mesleki bağlamın yanı sıra, bireylerin özel ve aile yaşamında diğer insanlarla sosyal, kültürel ya da diğer türden ilişkiler kurabilmesi için önemli olup, onları dış dünyaya tanıtma fonksiyonu üstlenmektedir” ifadeleri yer aldı. Anayasa’da “herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” şeklindeki 17. maddesinin buna karşılık olduğu belirtildi. İPTAL DEĞİL, İHLAL KARARI AYM’nin verdiği kararı yorumlayan Yrd. Doç. Dr. Murat Oruç, “AYM’nin verdiği ihlal kararı bütün sorunları çözmektedir ya da çözecektir anlamına gelmiyor. Bu bir iptal kararı olsaydı o kanun hükmünün yürürlüğünü ortadan kaldırırdı; ancak Medeni Kanun’un 187. maddesi halen yürürlükte olup bütün hüküm ve sonuçlarıyla uygulanıyor. Kadın evlenmek üzere Nüfus İdaresi’ne gittiğinde evlilik öncesi soyadımı kullanma talebinde bulunamıyor. Kadının Aile Mahkemesi’nde dava açması gerekiyor, ancak bu davanın nasıl sonuçlanacağı bilinmiyor. Dava, Yargıtay’ın kararı onaması ya da daha önce olduğu gibi AYM’ye aykırı karar vermesiyle sonuçlanabilir” dedi. YARGITAY, İPTAL KARARINI BİLE UYGULAMAYABİLİYOR AYM kararlarıyla uygulamada nasıl karşılık bulduğunu aktaran Murat Oruç, Yargıtay’ın uygulamadaki rolünü vurguladı: “AYM Soyadı Kanunu’nun boşanma halinde çocuğun babasının soyadını taşımasıyla ilgili olan hükmü, AYM eşitlik ilkesine aykırı olacağı gerekçesiyle iptal etti. Bu kararın uygulamaya ne ölçüde yansıdığı üzerinde biraz düşünmek lazım. Soyadı Kanunu’nun 4. maddesine ilişkin AYM iptal kararı verdikten sonra bir yerel mahkeme bu kararı dayanak göstererek bir davada çocuğun boşanan annenin soyadını alması yönünde karar verdi fakat Yargıtay bu kararı bozdu. Yerel Mahkeme ise vermiş olduğu kararda direndi. Şu anda dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun önünde ve nasıl bir karar vereceği kestirilebilir değil.” KANUNDAN ÖNCE TOPLUMSAL HAZIRLIK SÜRECİ Kanun değişikliği önerisini değerlendiren Oruç, hukuki sürecin uygulanmasından önce ihtiyaçların ve taleplerin tespit edilerek toplumsal hazırlık sürecinin tamamlanması gerektiğini hatırlattı. 187. maddenin değişiklikte kadın ve erkek değil eşler olarak düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Oruç, “Kadınlar bu değişikliklerden sonra kendi soyadını kullanan kadınlar, kocasının soyadını kullanan kadınlar ve hem kendi hem de kocasının soyadını kullanan kadınlar olmak üzere 3 grup oluşturacak. Uygulamada karmaşa yaratabilecek bu durum, Nüfus Müdürlükleri’nde de problem oluşturabilir. Bunların bir an önce halledilmesi için hukuki düzenlemelere gidilmesi gerekiyor. Medeni Kanun’un 187. maddesinde kadın erkek ayrımı gözetilmeksizin eş ifadesinden hareketle bir yerlere varmak gerekiyor ve bunu yapmak için de toplumsal hazırlık sürecinin tamamlanması gerekiyor. AYM kararı olumludur ancak Türkiye için ayakları yere basan bir karar mı bilemiyorum” ifadelerini kullandı. İLGİLİ BÜTÜN KANUN MADDELERİ DEĞİŞMELİ Soyadına ilişkin bütün kanun ve hükümlerinin birbirine paralel olmak üzere toplumda ve hukukta uygulanabilir hale getirilmesinin öneminden söz eden Oruç, somut durumu şu ifadelerle aktardı: “Nüfus memurunun Medeni Kanun’un 187. maddesini görmezden gelerek AYM’nin kararına göre işlem yapması şu anda mümkün değildir. Bu konuda görüştüğüm nüfus memurları da aynen bu şekilde ifade etti. Nüfus ve Vatandaşlık İdaresi’nden bir talimat gelmesi gerektiğinden bahsettiler ve bu yönde bir talimat gelebilmesi için Medeni Kanun’un 187. maddesinin değişmesi gerekiyor. Değişikliğin ardından kanunlar hiyerarşisine bağlı olarak tüzük, yönetmelik ve genelgenin ardından bir talimat gelmesi mümkün. Şu anda, Medeni Kanun’un 187. maddesi yürürlükteyken de böyle bir talimat mümkün gözükmüyor. O nedenle ivedilikle Medeni Kanun’un 187. maddesinde değişikliğe gidilmesi gerektiği açık. Bütün yönleriyle bu meseleyi ele alıp toplumun dinamiklerini de görmezden gelmeden 187. maddenin ve konuya ilişkin bütün maddelerin tümüyle gözden geçirilmesi hatta gerekiyorsa yeniden yazılması gerekiyor.” YASADA ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLİK Türkiye’deki kadınların 2005 yılından beri sürdükleri bu hak mücadelesinde dile getirilen kanun değişikliği istemi bir kez daha gündeme geliyor. Mevcut Kanun’un ilgili 187. Maddesinde şu ifadeler yer alıyor: “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.” HDP İstanbul Milletvekili Kerestecioğlu’nun kanun teklifinde önerdiği değişiklik ise şöyle: “Eşler, eşinin soyadı veya eşinin soyadıyla birlikte kendi soyadını kullanmak için evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yazılı başvuruda bulunmadıkça kendi soyadını kullanır. Daha önce iki soyadı kullanan eş, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanır.”