AYŞEGÜL GÜRAL AKTÜRK
Uludağ Üniversitesi’de görev yapan ekonomi hocaları, 2014 yılındaki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi ve 2015 beklentilerini paylaştı.
BÜYÜME YABANCIYA BAĞLI
Türkiye’nin farklı bir büyüme ve kalkınma modeline gereksinim duyduğunu dile getiren Ölmezoğulları, büyümenin çok büyük ölçüde yabancı sermaye girişlerine bağlı olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Ölmezoğulları, ”Büyüme oranının en yüksek olduğu yıllar aynı zamanda cari açığın rekorlar kırdığı yıllar olurken, cari açıkta azalma ancak büyümenin yavaşladığı dönemde mümkün oluyor. Bu nedenle 2015’te en önemli kaygı verici bekleyiş FED’in faiz artırımına gitmesi oluyor” diye konuştu.
TASARRUFTA DURUM VAHİM
Nalan Ölmezoğulları, Türkiye’nin hızlı büyüme için gerekli tasarruf ve yatırımın çok uzağında olduğunu vurgulayarak, ”Yatırımlar gelişmekte olan ülkeler grubunun oldukça gerisinde. Tasarruf oranımız söz konusu olduğunda durum daha da vahim. Tasarruflarımız bu düşük yatırım oranını bile karşılayamayacak düzeyde” dedi.
SIKINTI SONUÇLAR OLABİLİR
ABD ekonomisindeki olumlu gelişmelerin 2015 yılında Türkiye için sıkıntılı sonuçlar getirebileceğini ifade eden Ölmezoğulları, bu olumsuzlukları telafi edebilecek beklentilerin de oluşabileceğini kaydetti. Ölmezoğulları, bunlardan birinin Avrupa Birliği (AB) ve Japonya’nın parasal genişleme programı, diğerinin ise petrol fiyatlarındaki düşüş olduğuna dikkat çekti.
ENFLASYONU DAHA AZ ÖNEMSİYORUM
Petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye’nin cari işlemler açığına, büyüme ve istihdam rakamlarına olumlu yansıması beklenebileceğini dile getiren Prof. Dr. Nalan Ölmezoğulları, ”Enflasyon açısından ise petrol fiyatlarındaki düşüş olumlu, kurda yükseliş olumsuz etki yapacaktır. Görünürde enflasyon hedeflemesi uyguluyoruz ama hedef bir türlü tutmuyor. Enflasyonu diğer sorunlarla karşılaştırıldığında daha az önemsiyorum” diye konuştu.
DAHA ÇOK TEMENNİ PAKETİ
Ölmezoğulları, reform programlarının çok daha somut politikaları açık bir şekilde ifade etmesi gerektiğini vurgulayarak, ”Kasım ve aralık aylarında açıklanan iki reform ya da ‘dönüşüm’ paketi için bunu söyleyebilmek çok güç. Bunlar daha çok bir dilek ve temenniler paketi gibi görünüyor” dedi.
BÜYÜMEDE % 3’ÜN ALTI SÜRPRİZ SAYILMAMALI
UÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Metin Özdemir, Türkiye ekonomisinde 2014 yılı büyümesinin ihracatın desteğiyle gerçekleştiği bir yıl olduğunu söyledi.
Türkiye’nin cari açığın azalması amacıyla büyümenin düşük, enflasyonun ise yüksek olduğu bir konjonktüre sıkıştığını belirten Özdemir, ”Enflasyon yılın ilk yarısında kurdaki değer kayıpları ve gıda fiyatlarındaki yükseklik nedeniyle yüzde 5 hedefinin uzağında, yüzde 9 dolayında yılı kapatacak gibi duruyor” diye konuştu. Mevcut konjonktür itibariyle Türkiye ekonomisi için 2015’in zor bir yıl olacağını dile getiren Özdemir, Euro alanındaki deflasyonist eğilimler, Rusya’nın yaşadığı türbülans ve Ortadoğu’da süren jeopolitik risklerin ihracat performansını olumsuz etkileyeceğini vurguladı. Özdemir, büyümede yüzde 3’ün altının sürpriz sayılmaması gerektiğine işaret ederek, ”Petrol fiyatlarındaki gerileme destek verse de ihracatın olumsuz performansı dış açığın mevcut düzeyini korumasını sağlayacak gibi duruyor” dedi.
İKİ ÖNEMLİ RİSK VAR
Enflasyonun azalmasını ve yüzde 7,5-8 aralığında kalmasını beklediğini dile getiren Özdemir, işsizliğin ise ortalama yüzde 11’ler düzeyinde olacağını vurguladı. Dünya ekonomisinin uzun sürebilecek ‘düzenli bir durgunluk’ sürecinde olduğunu ifade eden Doç. Dr. Metin Özdemir, ”FED’in 2015’de faiz artıracağı ancak bunu düşük dozajlarla götüreceği anlaşılıyor. Türkiye için iki temel risk var. İlki konjonktürel nitelikte. Bu da FED’in faiz artırımlarının dış finansman kısıtı doğurması. İkinci risk ise, dünyanın düzenli durgunluğa girdiği süreçte bizim de bir süre potansiyelimizin altında büyüme riskiyle karşı karşıya olmamız” diye konuştu.
YAPISAL REFORMLARI TAŞIYACAK İNSAN KAYNAĞI ŞART
Hükümet tarafından yapılacak olan reform hazırlıklarını da değerlendiren Özdemir, şunları kaydetti: ”İktisat politikası olarak benimsenen sermaye girişleri aracılığıyla yurtdışı tasarrufları kullanan ve iç talebe dayalı büyüme modelinin sınırlarına dayandığı kanısındayım. Hükümetin 10. Kalkınma Planı çerçevesinde potansiyel büyümeyi yukarı çeken, ihracata dayalı üretim yapısını gerçekleştirmeye yönelik reformlar öngörmesi ve irade ortaya koyması önemli. Türkiye’nin bununla birlikte iktisat politikalarının ötesinde özellikle eğitim politikalarına ilişkin ciddi bir perspektif sunması gerekiyor. Yapısal reformları taşıyacak uygun bir insan kaynağına ihtiyaç var ve eğitim politikalarının bu ihtiyaca göre tasarlanması çok önemli.”