Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul’daki ana darbe soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede, örgütün sözde Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapılanmasına geçmişte mensup olan emekli Hava Yarbay Gürol Doğan’ın savcılıkta verdiği ifadeye yer verilerek, Hava Harp Okulu içerisinde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’den bahsederken ”kaptan” kod adının kullanıldığı belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan 351 sayfalık iddianamede, gizli tanık, bilgisine başvurulan ve geçmişte bu yapılanmaya mensup şahısların ifadelerine de yer verildi.
FETÖ/PDY’nin sözde “ABD Colorado bölge imamı” Hasan Polat’ın 17 Ağustos 2016 tarihli ifadesinde, “1994 yılından sonra ‘murakıp’ dediğimiz ve 3-5 subayla ilgilenen ekip sorumluları, mesleki görünümlerini değiştirdiler. Cemaatteki görevlerini bırakarak gerçekten esnaflık yapmaya başladılar. Cemaatin vermiş olduğu sermaye ile kurulan bu işler, paravan olarak bugüne kadar devam etti. Bu tarz murakıplar, kendilerinden başka bu görevi yapan isimleri de tanımaktadırlar.” dediği anlatılan iddianamede, Polat’ın, “Gülen’in ABD’ye gittiği tarihe kadar bu murakıpların Altunizade FEM dershanesine özel arabayla geldikleri, gizli arka kapı kumandalarının kendilerinde bulunduğu, kimseye görünmeden bu kapıdan girdikleri ve asansörle direkt 5. kata çıktıkları” yönünde beyanda bulunduğu kaydedildi.
“(Binde birini bile tanımam) sözü, apaçık yalan”
İddianamede, Hasan Polat’ın şu beyanlarına yer verildi:
“Gruplar, birbirini görmeden 3’lü 5’li gruplar halinde Gülen’in özel odasına geçerlerdi, Gülen her grupla ayrı görüşürdü. Mezun olan öğrenciler, mezuniyet töreni sonrası yine gruplar halinde Gülen’in özel odasına gelirler, kılıçlarından birkaç tanesini veya yaptırdıkları bir hediyeyi sundukları Gülen de onlara pahalı bir saat ya da kalem gibi hediyeler verir, rütbelerini kendi eliyle takar ve dua ederdi. 15 Temmuz sonrası darbeci olarak yakalanan Murat Şirzayi, İhsan Bakar gibi isimler yüzbaşılık sonrası bütün rütbelerini Fetullah Gülen’e getirdiler ve aynı seremoni ile onun elinden bizzat yeni rütbelerini taktıklar. Gülen’in Amerika’ya gittiği tarih olan 1998 yılına kadar, bu seremoni bütün Harp Okulu mezunlarına ve rütbe değişimi yapan askerlerin tamamına, mutlaka uygulanmıştır. Bu açıdan Gülen’in darbe sonrası, ‘binde birini bile tanımam’ sözü apaçık bir yalandır. O tarihten beri İstanbul ve Ankara başta olmak üzere askeri üstlerin ve kolorduların bulunduğu bütün illerde, irtibatı temin etmek üzere esnaf görünümlü cemaat mensupları istihdam edilmektedir.
Bazen örgüt okullarında, bazen de Milli Eğitimde olabildikleri gibi, esnaflık da yapabilen bu isimlerin, en meşhuru darbenin ertesi günü ismi medyaya yansıyan Adil Öksüz’dür. Bu şahıs, Gülen’in özel yetiştirdiği mollalarından olup cemaatten çıkmadan önce benim de yakın arkadaşımdı. Gülen, 36 yıldır sürekli yakın çevresinde sayısı 10 ile 30 arasında değişen ilahiyat mezunu mollalara ders verir. Bu mollalardan en bilgili ve kabiliyetlerini seçerek, özel görevlendirmeler yapar. Mollaların imamı ise son 25 yıldır Cemal Türk hocadır. Kriminal bir sorumluluğu olmamasına rağmen, sürekli olarak Gülen’in yanında bulunması hasebiyle cemaatin kara kutularından biridir. Bu mollalardan meşhur olan bazıları Mustafa Yeşil, Rıdvan Kızıltepe, Ahmet Kurucan gibi isimlerdir. Adil Öksüz’ün ise 20 yıldır Mustafa Özcan’ın yardımcısı olarak, Hava Kuvvetlerinden sorumlu olduğunu düşünüyorum.”
“Gülen: İşimiz uzun soluklu, kendinizi belli etmeyin”
Terör örgütünün sözde Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapılanmasına geçmişte mensup olan emekli Hava Yarbay Gürol Doğan’ın da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 7 Kasım 2015 ve 31 Aralık 2016’da ifadelerinin alındığı aktarılan iddianamede, Doğan’ın, “(Gülen Cemaati) ile ortaokul birinci sınıfta iken tanıştığı, 1982 yılında Hava Harp Okuluna kayıt yaptırdığı, 1983 yılında devre arkadaşı Semih Koşucuoğlu vasıtasıyla yeniden yapılanma içerisine girdiği, bu şahsın kendisinin okulda bulunduğu 6. bölüğün sorumlusu olduğu, cemaatten bilgilerin bu şahıs tarafından getirildiğini ve onun tembihlemesiyle Hava Harp Okulu içerisinde Gülen’den bahsedilirken etraftan anlaşılmaması için ‘Kaptan’ kod isminin kullanıldığı, bir gün okulun 3. veya 4. sınıfında iken Semih Koşucuoğlu’nun, ‘Gülen’in İstanbul’a geleceğini ve öğrencilerle konuşma yapacağını, herkesin mazeretsiz olarak katılması gerektiğini’ söylemesi üzerine okuldan kendisi, Şaban Umut, Hakan Evrim, Aydın Gündüz, Uğur Buldu’nun da içerisinde olduğu grubun sohbet toplantısına katıldığı, burada Gülen’in kendilerine ‘Bizim işimiz çok uzun soluklu bir iş, acele etmeyin ve kendinizi belli etmeyin. Askeriyede, maarifte, emniyette, yargıda ve bunların en etkin yerlerinde yerimizi alacağız. En az 20-30 sene sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak zaten’ dediği” yönündeki beyanlarına dikkat çekildi.
Gürol Doğan’ın, “Öğrencilik döneminden sonra, 2000 yılında Ankara’da Hava Kuvvetleri Psikolojik Harekat Kısım Amirliğine atandığı ve kendisi gibi cemaat mensubu Selçuk Başyiğit’in İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptığını gördüğü” beyanı da yer bulan iddianamede, Doğan’ın, “Selçuk Başyiğit, bana ordu içerisinde cemaat mensuplarının varlığının belirli olmaması için Gülen’in ‘içki içebilirsiniz, amirinizin bütün işlerini halledin ki sizden vazgeçmesin’ gibi talimatlarını iletti. 2006 yılında emekli olmaya yakın Hava Kuvvetleri Komutanlığının bahçesinde Selçuk Başyiğit bana, ‘cemaat olarak Silahlı Kuvvetlerde tümgeneral seviyesine gelindi, ‘Kaptan’ emir verdiğinde, aynı anda havaya kalkacak birçok F16’mız var’ dedi.” şeklindeki ifadesine işaret edildi.
”Gülen, Bediüzzaman’a hakaret etti”
Tokat’ta örgüte ait yurtta “belletmen” olarak görev yaptıktan sonra “ağabeylik” görevine yükseltilen, örgütün yönlendirmesiyle 2002’de Deniz Kuvvetlerine girerek astsubay olan, örgütün hedefleri doğrultusunda sistem içerisine atılan ve örgüt içerisinde bulunduğu müddetçe “ağabey” konumundaki şahısların talimatlarıyla faaliyet gösteren Hüseyin Gürler’in 2 Eylül 2016’daki ifadesinin de yer aldığı iddianamede, Gürler’in, “Semih isimli şahsın referansı ile 2011 yılının başlarında, Fethullah Gülen’in 12 imamından biri olan Abdullah Aymaz ile Altunizade FEM Dershanesinin yanında bir apartmanda birebir görüştük. Semih isimli şahıs günümüzden 4 ay öncesine kadar İstanbul kodlu sabit bir numaradan (ankesör olabilir) beni aradı. ‘Yarın Gölcük’e geliyorum görüşelim’ dedi. Görüşme esnasında Semih, Gülen’in Bediüzzaman hazretlerine hakaret ettiğini duyduğunu ve bu davanın kendisi için bittiğini, ölüm tehditleri aldığını ve kaçacağını söyledi. Ben bu duruma anlam veremedim. Ben de cemaatten soğudum, ardından ben Semih’e, ‘MİT’e git, bildiğin her şeyi anlat’ dedim. Semih de, oraya gidip olanları anlatırsa oradan sağ çıkarmazlar korkusuyla gitmediğini’ beyan etti. Konuşma devam ederken, Semih bana, ‘Cemaat içinden aldığım bir bilgiye göre, 11 Kasım ABD Başkanlık seçı̇mleri sonrası veya Yüksek Askerı̇ Şura sonrası, komuta kademesı̇nı̇ ele aldıktan sonra ya da hükümetı̇n YAŞ’a yönelı̇k çalışması FETÖ’cüler tarafından öğrenı̇ldı̇ğı̇ takdı̇rde YAŞ’tan önce cemaatı̇n darbe yapmayı planladığını söyledi.” şeklindeki açıklamalarına dikkat çekildi.