Dilek Atlı
Türk geleneksel sanatlarından biri olmasına rağmen ebru, hat, tezhip ve minyatürün gölgesinde kalan kaat’ı sanatı, ona gönül veren ellerde yaşamayı sürdürüyor.
Bu sanatın kendi için bir tutku olduğunu söyleyen kattâ Nilüfer Damar Şen, “Türk süsleme sanatlarımız arasında belki de en çok değer görmesi gereken kaat’ı bugün birçok kişi tarafından bilinmiyor. Oysa, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yaşamış ve ona gönül vermiş ustalarca bugünlere kadar ulaşmış bu sanat, tarihimizi ve kültürümüzü korumak istiyorsak herkes tarafından bilinmelidir. Ona gerekli önemi verilmeliyiz ve kaat’ı sanatına sahip çıkmalıyız. Benim en büyük amacım bu sanatı duyurmak ve yaşatmak” diye konuştu.
ÜNVERLERİN KATKISI…
Balibey Han’da bulunan Hayalim Sanat Evi adlı atölyesinde çalışmalarını ve verdiği eğitimleri sürdüren kattâ Nilüfer Damar Şen, kaat’ı sanatını gündeme getirip canlandırmayı kendine amaç edindiğini belirtti. Kaat-ı sanatının temel malzemesinin kağıt olduğunu ve bunun basit bir kağıt kesme sanatı olmadığını vurgulayan Şen, “Kağıtsız bir hayat yok. Kağıda dokunmadığımız tek bir gün bile yok. İnsan hayatında önemli bir malzemedir kağıt. Bu bakımdan kaat-ı sanatı bize çok yakın ve günümüzde adını duyurmayı daha çok hak eden bir sanattır” diye kaydetti. Cumhuriyet döneminde Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in özverili çalışmalarıyla kaybolmaya yüz tutmuş bu sanatın günümüze kadar ulaştığını belirten kattâ, “Kültürümüze ve tarihimize olan katkılarından dolayı hocamıza çok şey borçluyuz. Kaat’ı sanatının yaşıyor olması onun araştırmaları sayesindedir. Böylece kaat’ı ile ilgili bilgi ve örnek eserlere sahip olduk. Bilgiler bir araya geldi. Ayrıca, kızı Gülbün Mesera ve gelini Dürdana Ünver de onun izinden gittiler ve örnek birer Cumhuriyet kadını olarak bu sanata hayat verdiler” ifadelerini kullandı.
2004 yılından bu yana bu sanat ile ilgili eğitimler aldığını sözlerine ekleyen Şen, “Filografi ile ilgili merak duyarken denemelerim oldu ve çalışmalar yaptım. Çok da sevdim. Daha sonra bir gün karşılaştığım bir kaat’ı eseriyle büyülendim. İkisi çok farklı dallardı. Ben kaat’ı sanatına da yönelmek istedim. 2013 yılında kattâ Dilek Erim’den dersler aldım. Daha sonra da Dürdane Ünver hoca ile tanıştım ve ondan dersler almaya başladım. Bu dersler halen sürüyor. Dürdane hocamızın bitmek bilmeyen heyecanına tanıklık etmek beni çok etkiliyor” şeklinde konuştu.
KAAT’I NEDİR?..
Kaat’ı sanatının emek ve sabır isteyen bir geleneksel sanat dalı olduğunu kaydeden Şen, bu sanat için az malzemeyle çok güzel eserlerin ortaya çıktığını ve sadece özveriye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Kesim kretuvarı, neşter, bant, cetvel ve aydınger kağıt gibi basit malzemeler kullanılarak çalışmaların yapıldığına değinen Şen, “Kanuni Sultan Süleyman ile en parlak dönemini yaşayan kaat’ı için özel kağıtlara ihtiyaç duyuyoruz. Bunun için kağıtlarımızı yumurta akı ve nişasta ile kendimiz yapıyoruz. Doğal malzemeler ile boyuyoruz. Asitsiz, dokulu kağıtlar da kaat’ı kesimine uygun olabilir ve kullanılabilir. Kağıt keserken ebru kağıtları da kullanılabilir. Kaat’ı sanatının önemli eserlerini örnekleyerek çalışmalarımızı yaparız. Rıfkı dediğimiz oyma kesimlerde kendi yaptığımız kağıtları kullanırız. Bu kesimler, incelik ve ustalık ister. Bu nedenle zamanla ve sabırla oluşacak bir yetenektir. Öğrencilikten sonra özgün desenler de çalışılabilir elbette. Ben çalışmalarımda deriyi de bir malzeme olarak kullanıyorum. Gelecek Mayıs ayında Balyan yaprağı üzerine çalıştığım kaat’ı örnekleriyle bir sergi açacağım” dedi.