Türkiye’nin en gözde turizm noktaları arasında yer alıyor…
128
Pamukkale’deki travertenler, Türkiye’nin en gözde turizm noktaları arasında yer alıyor. Bu benzersiz yapı, 400 bin yıl boyunca zengin minerallere sahip doğal kaynak suyunun köpürmesi sonucu geride bıraktığı kireçtaşı kayalıkların yavaş yavaş birikmesiyle oluştu.
228
Bu doğal kaynak suyu yamaçtan aşağı akarken içindeki gazlardan da arınıyor. Böylece arkasında yaklaşık 3 kilometre uzunluğunda, 160 metre yüksekliğinde parlak beyaz kalsiyum karbonat tortusu bırakıyor.
328
Benzer bir yapı, Çin’de Huanglong ve ABD’deki Yellowstone Milli Parkı’nda da bulunuyor.Ancak ortak görüş, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Pamukkale’nin en muhteşem travertenlere ev sahipliği yaptığı yönünde.
428
Pamukkale, pandemi öncesinde yılda 2,5 milyon turist tarafından ziyaret ediliyordu. Ancak bu turistlerin büyük bir bölümü, çok daha büyük bir gizemin farkında olmadan bu büyüleyici manzarayı seyrediyordu.
528
Oysa, Pamukkale’nin beyaz kayalıklarının tepesinde yer alan, Hierapolis Antik Kenti’nin kalıntıları çok daha büyüleyici bir cazibeye sahip.
628
M.Ö. 2’inci yüzyılın sonlarında Bergama’daki Attalos Hanedanlığı tarafından kurulan Hierapolis, M.S. 133 yılında Romalıların eline geçti. BBC Türkçe’nin haberine göre; Burası, antik Roma yönetimi altında giderek gelişen bir kaplıca kentine dönüştü. 3’üncü yüzyıla gelindiğinde, İmparatorluğun her yerinden ziyaretçiler bu büyüleyici manzarayı seyretmek ve şifalı olduğu söylenen sularda yıkanmak için buraya akın ediyordu.
728
Bu şehir, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen, Anadolu’nun sıcak güneşi altında altın rengi parlayan travertenden inşa edilmiş olan etkileyici kemerli giriş kapısı, sütunlu ana caddesi ve güzel bir şekilde restore edilmiş amfitiyatrosuyla halen ziyaretçilerin gözdesi bir yer.
828
Güney California Üniversitesi’nden Roma İmparatorluğu uzmanı arkeolog Dr. Sarah Yeomans, “Termal sular muhtemelen şehrin kuruluşunun başlıca nedenlerinden biri” diyor:
928
“2’nci yüzyılın ortalarında Hierapolis, benim tahminime göre, farklı yerlerden gelen ziyaretçiler sayesinde diğer birçok yere kıyasla daha dinamik ve çeşitlilik içeren bir nüfusa sahip, güzel ve hareketli bir kaplıca merkeziydi.”
1028
Ancak Hierapolis, sunduğu tüm bu güzelliklere rağmen, Roma döneminde daha uğursuz bir nedenle de biliniyordu.Rivayete göre, yeraltına açılan “Cehennem Kapısı” da burada bulunuyordu. Yine o dönemdeki bu rivayetlere göre, bu kapıdan geçilerek girilen yeraltında üç başlı cehennem köpeği Kerberos’un zehirli nefesi yerden akıyor ve tanrı olarak kabul ettiği Hades’e (Plüton) masumları kurban veriyordu.
1128
Bu nedenle buraya, “Cehennem Kapısı” olarak adlandırılan Plütonyum’un yanına Apollon Tapınağı inşa edildi. Artık buraya gelenler, tapınaktaki din adamlarına kendileri adına tanrılara kurban vermeleri için ödeme yapmaya başladılar.
1228
Antik Roma döneminin ünlü tarihçilerinden Yaşlı Plinius ve Yunan coğrafyacı Strabon gibi dönemin önde gelen yazarları, bu kurban verme ayinlerini “tüyler ürpertici bir gösteri” olarak tanımlıyordu.
1328
Bir din adamı, kuzu ya da boğa gibi bir hayvanı tapınağın içine götürüyor ve sanki bir ilahi müdahale olmuş gibi hayvan oracıkta ölüyor, din adamı da canlı olarak dışarı çıkıyordu.
1428
Strabon, 17 ciltlik Coğrafya ansiklopedisinin 13’üncü cildinde tanık olduğu bu ayin karşısında şaşkınlık duyduğunu gizlemeyerek, “İçeriye serçeleri attım, hemen oracıkta son nefeslerini verip yere düştüler” diye yazıyordu.
1528
Bugün Apollon Tapınağı’nı ziyaret ettiğinizde bu dramatik sahnelerin gerçek olduğunu tahayyül etmek oldukça güç. Bugün burası etrafı, üzerinde mineral köpüklerin dolaştığı, yaklaşık 25 santimetre derinliğindeki berrak suyla dolu dikdörtgen bir mahfaza ve bir yanında da kemerli bir giriş bulunan huzurlu bir mekan.
1628
Buranın üzerinde etrafı seyretmek isteyenlerin oturabileceği basamaklar ve Hades’in (Plüton) heykelinin kopyası bulunuyor.Burayı ziyaret ettiğimde, buranın yüzyıllarca önce ölümlerle anılan bir yer olabileceğini hiç düşünememiştim.
1728
Aksine, bunların rivayet ve efsane olduğuna inanmıştım. Aynı yere giren hayvanlar ölürken, yanlarındaki din adamları nasıl sağ kalabilirdi ki?Benim sorduğum bu sorular, Almanya’nın Duisburg-Essen Üniversitesi’nde jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan volkan biyoloğu Hardy Pfanz’ın da aklını meşgul eden konulardı.
1828
Pfanz, “Antik dönemin yazarlarının yazdıklarını okuduğumda, bu olup bitenin bilimsel bir açıklaması olup olmadığını merak etmeye başladım. Acaba bu Cehennem Kapısı volkanik bir havalandırma olabilir miydi?” diyor.
1928
Pfanz, teorisini test etmek amacıyla 2013’te Pamukkale’yi ziyaret etti:”Ne bulacağımızdan çok da emin değildik. Tüm bunlar uydurma efsaneler de olabilir. Hiçbir şey olmamış da olabilirdi. Ama kesinlikle bu kadar hızlı bir cevap almayı beklemiyorduk.”
2028
Pfanz, burayı ziyaret eder etmez aslında olan biteni çok hızlı bir şekilde kavrıyor:”Girişin çevresinde düzinelerce ölü hayvan gördük: Fare, serçe, karatavuk, birçok böcek, eşek arıları vb. Böylece anlatılan hikayelerin doğru olduğunu hemen anladık.”
2128
Pfanz, portatif bir gaz analizörü ile yapının etrafındaki havayı test etti ve testin sonucunda da çok yüksek düzeylerde karbondioksit olduğunu gördü.
2228
Normal havada karbondioksit oranı yalnızca yüzde 0,04 civarında olur. Ancak Pfanz, tapınak etrafındaki oranın şaşırtıcı bir şekilde yüzde 80’lere ulaştığını keşfedince şoke olduğunu belirterek, “Sadece birkaç dakika boyunca yüzde 10’luk bir karbondioksite maruz kalmanız yaşamsal bir tehdit yaratır. Buradaki miktar gerçekten ölümcül düzeydeydi” diyor.
2328
Bu, aşırı karbondioksit seviyeleri, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran aynı jeolojik sistemden kaynaklanıyor.Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde yer alıyor. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor.
2428
Güney California Üniversitesi’nden Yeomans, “Plütonyum’un konumunun seçiminin, burada bulunan sismik gaz delikleriyle doğrudan ilgili olduğuna neredeyse kesin gözüyle bakıyorum. O dönemin inançlarında yeraltındaki dünya ve onunla ilişkili tanrılar ve mitlerin önemli bir yeri olduğu göz önüne alındığında, ayaklarının altında olduğuna inandıkları dünyaya en yaklaştıklarını düşündükleri noktalarda tapınaklar inşa etmiş olmaları akla yatkın.”
2528
Doğa güçlerine bu kadar yakın olmanın bir bedeli de oldu. Bu aktif fay hattı, M.S. 17, M.S. 60 yıllarında ve 17 ile ve 14’üncü yüzyıllarda şehri yerle bir eden depremlere yol açtı. Bu yıkımların sonucunda da Hierapolis Antik Kenti terk edildi.
2628
Ancak, bu gizemi büyük oranda çözmüş olmasına karşın Pfanz’ın aklını kurcalamaya devam eden bir konu daha vardı: Madem burası insan hayatını tehdit edecek kadar tehlikeli bir bölge, o zaman neden tapınağa giren din adamları sağ çıkabiliyordu?Pfanz, bu sorunun peşinden ertesi yıl Hierapolis Antik Kenti’ni bir kez daha ziyaret etti. Bu kez farklı saatlerde ölçüm yaptı:
2728
“Gün boyunca, hava sıcak ve güneşli olduğunda, karbondioksitin hızla dağıldığını fark ettik. Ancak, karbondioksit havadan daha ağır olduğu için geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor.”
2828
Pfanz, bu bulgulardan burunları yere daha yakın olan hayvanların bu zehirli bulutta çabucak boğuldukları ancak daha uzun boylu olan din adamlarının ise daha düşük karbondioksit soludukları için hayatta kaldıkları sonucuna vardı. (Milliyet)