Diyetisyen Dilara Uzel, Ramazan ayının 13’üncü gününü geride bıraktığımız şu günlerde bazı vatandaşların sahura kalkmayarak, gece yatmadan yiyerek niyetlendiklerini söyledi. Bu durumun vücudun metabolik düzeni açısından sağlıklı bir seçenek olmadığını anlatan Uzel, “Bu kutsal ayı sağlıklı bir vücut ve ruh haliyle tamamlamak elimizde.
210
Bedenimizin ve orucumuzun sıhhatine zarar vermemek için beslenme tarzımıza ve seçtiğimiz besinlere daha çok dikkat etmeliyiz. Bu süreçte yapılan beslenme hataları yalnızca kilo aldırmakla kalmayıp, aynı zamanda çeşitli rahatsızlıkları da beraberinde getirebilir.
310
Uzun süre bir açlık söz konusu olduğu için sahura mutlaka kalkılmalıdır. Sahur vücudun metabolik düzeni ve oruç süresince kan şekerinin kontrol altında tutulması açısından son derece önemlidir.
410
Sahurda bol su içilmeli, aşırı yağ içeren ve tuzlu besinler tüketilmemelidir. Sahurda sadece su içerek niyetlenmek veya gece yiyip yatmak vücudun metabolik düzeni açısından sağlıklı bir seçenek değildir. Kahvaltılık türünde, çok ağır olmayan ve aynı zamanda tok tutan besinler tercih edilmelidir. Uzun süre tokluk sağlanması için yumurta, peynir, yoğurt gibi kaliteli protein kaynaklarının yanına kan şekeri dalgalanmalarını önlemek için tam buğday ekmeği mutlaka eklenmelidir. Mevsim yeşillikleri, ceviz, fındık gibi yağlı tohumlar, az yağlı sebze yemekleri ve meyve tüketimi de günlük beslenmenin dengelenmesi için alternatif seçeneklerdir” dedi.
510
Uzel, “Gün içerisinde sıvı alımı olmadığı için Ramazan ayında su tüketimi daha da önem kazanır. İftar ve sahur arasında 2-2.5 litre su mutlaka içilmelidir. Sıvı alımı dengeli bir şekilde yarım saat aralıklarla alınmalıdır. En sık yapılan hatalardan biri özellikle yemeklerle birlikte veya sonrasında asitli ve şekerli içecek tüketmek ve az su içmek olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlığımız için yaşam iksirimiz olan su tüketimini ihmal etmeyelim” dedi.
610
Diyetisyen Dilara Uzel, bu dönemde sık yapılan hatalardan birinin de bin bir çeşit yemekle bizleri bekleyen iftar sofralarının olduğunu anlatarak, “Ramazan ruhunu kaybetmemek adına olabildiğince sade ve hafif sofralar kuralım. İftar saati geldiğinde uzun saatler boş kalmış olan mideyi doldurmak için kontrollü davranmak gerekiyor.
710
Yemeklerin yavaş tüketilmesi sindirim sistemimizi rahatlatacaktır. Küçük lokmalar halinde besin tüketimi ve çok çiğnemek sizi yemek sonrasında oldukça rahatlatır. Unutulmamalıdır ki tokluk sinyali yemeğe başladıktan 20 dakika sonra hissedilmeye başlar. Orucu birkaç hurma veya zeytinle açtıktan sonra çorbayla devam etmek en doğru seçenek olacaktır. Salata, sebze yemekleri ve kuru baklagil tüketimi bağırsak sağlığımız için oldukça önemlidir. Ayrıca ana yemekler kızartma ve kavurma yerine ızgara, haşlama, fırınlama gibi pişirme teknikleriyle pişirilirse hem mideniz rahat edecek, hem de kalori alımınız azalacaktır. Aynı zamanda iftar sonrası yürüyüşler de ihmal edilmemelidir” ifadelerine yer verdi.
810
Diyetisyen Dilara Uzel, tam buğday ekmeği tüketilmesi gerektiğini anlatarak, “Olmazsa olmazımız Ramazan pideleri beyaz undan yapıldıkları için doygunluk sağlamazlar ve daha çabuk acıkmaya neden olurlar. Kan şekerimizin daha dengeli olması ve tokluk süresinin uzaması için özellikle sahurda tam buğday ekmeği tercih etmeliyiz.
910
Kültürümüzün bir parçası olan pideyi de az miktarda ve iftarda tüketebiliriz. Özellikle şerbetli tatlı tükettiğimiz bir öğünün ardından çabuk acıkma, kilo alma, konsantrasyon bozukluğu, yorgunluk ve dikkatsizlik de beraberinde gelir. Tatlı tüketimi bol şerbetli tatlılar yerine güllaç, dondurma, sütlaç, kazandibi gibi sütlü tatlılarla ya da meyveli tatlılarla haftada 1-2 defa olabilir. Ramazan’da uzun süreli açlık sonucu kas kayıplarının yaşanmaması, metabolizmanın yavaşlamaması ve kilo kontrolü için egzersiz yapalım. Egzersiz zamanlamasını sabahın erken saatlerinde, iftardan önce veya iftardan 2 saat sonra şeklinde belirleyebiliriz” dedi. (CNNTÜRK)