Olay Gazetesi Bursa

Futbolda büyük çalım

Olay Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali İnan, Türk futboluyla ilgili bir solukta okuyacağınız yazı kaleme aldı...

İnan, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Ben sporcunun zeki,

çevik ve ahlaklı olanını severim.”

Mustafa Kemal Atatürk

İlkokul üçüncü ya da dördüncü sınıftayım; daha ‘meşin yuvarlak’ bizim kasabaya gelmemişti. Ne topumuz vardı nede ayakkabımız. Ama futbola tutkumuz büyük ve coşkuluydu.

Yaratıcılığımıza sınır çizilmezdi; birçok şeyimizi kendimiz yaptığımızdan, futbol topu yapmakta bizim marifetimiz oldu.

Ahırdaki at ve eşekler düzenli olarak kaşağı ile tımar edilir. Bu kaşağıda biriken kılları attırmazdım babama, biriktirirdik. Yeteri kadar olduğunda onları avuçlarımızın içinde birleştirip büyütürdük. Ortaya küçük bir top çıkardı.

Radyodaki çocuk saati programı hayatımın merkeziydi, hiç kaçırmazdım. Pazar günleri ise futbol maçı yayınlarını dinlerken olanca dikkatimle dinler, maçı spikerlerin sesinden sahadaymış gibi hisseder başka her şeye kapatırdım kendimi.

Orhan Ayhan, Necati Karakaya, Abidin Aydoğdu maç spikerleriydi. Ben Orhan Ayhan’ın anlatımına bayılırdım… Beni öyle çok etkilemiş olmalı ki, onu taklit edip, onun gibi maç anlatmaya başlardım. Üstesinden gelmiş olmalıyım ki, ilkokuldaki okul müsamerelerinde bana maç anlattırırlardı öğretmenlerim.

Galatasaray taraftarıydık. Seçicilikten değil, Metin Oktay’dan dolayı. Her birimizin gönlünde bir Metin Oktay yatardı. O günün Galatasaray kadrosu bile hala ezberimde durur.

Ortaokuldayken meşin futbol topumuz oldu. Yedi kişi ortak 28 liraya dükkâncı Şakirden dört haftalık taksitle aldık.

Harman yerleri bizim sahamızdı. Hakemsiz ve ofsaytı olmayan maçlar yapmaya başladık. Hatta forma niyetine beyaz yarım kollu atletlerimizin arkasına numaralar verelim istedik. Ama nasıl yapacaktık? Yine yaratıcılığımız devreye girdi, kırmızı iplik aldık, büyük ablam biçki dikiş kursuna gittiği için o yapar diye, bizim atletlerin arkasına kurşun kalemle yazdığımız numaraları ablam tek tek işledi.

İyiden bir hava geldi hepimize bu uyduruk formalarla artık takım gibi hissediyorduk kendimizi. Epey maçlar çıkardık aramızda.

Büyüdük…

“Adam olmamız” gerekiyordu, büyüklerimizin deyişiyle. Top peşinde koşmak karın doyurmazdı. Cervantes’in o muhteşem, büyük eseri Don Kişot’ta da dediği gibi “sahibinin karnını doyurmayan iş metelik etmez.” Cervantes’den haberimiz yoktu ama onun sözünü hayatımıza rehber edindik.

Yola çıktık “Adam olmak” için. Hala da yürüyoruz. Ne Yazık ki, hep dikenli oldu yollarımız.

Biz çekilince futboldan ve sahalardan, Futbol bakın kimlere kaldı…

***

Fatih Terim fonu kurulmuş…

Kurulmuş çünkü biz kurulduğunu bilmiyoruz; neredeyse iki yıl olmuş. Ülkenin gündemine şimdi gelince haberimiz oldu böyle bir fondan.

Bir bankanın şube müdürü, banka işlemi dışında bir fon bulduğunu söylüyor, büyük paralar kazandıracağını vaat ediyor. Bunu da ilk Fatih Terim’le başlattığı için, bu işin adı Fatih Terim Fonu diye adlandırılmış.

Büyük teknik adam, ‘imparator’ lakabını taşıyan, hiçbir konuda kül yutmayan Fatih Terim, paralarını yatırdığı fon buharlaşmış…

Yalnızca Terim’le sınırlı kalsa neyse ama ülkemizin en önemli, en meşhur futbolcu – teknik adamları olarak göz önünde olan Emre Belözoğlu, Arda Turan, Selçuk İnan, Emre Çolak ve başka birçok iş insanı ve hırslı kişiler…

Ne paralarmış! Nasılda birikmiş bunca para! İnsan o kadar çok paraya sahip olduğu halde, neden daha fazlasını ister ki?

Doyumsuzluk mu?

Arsızlık mı?

Adını koymak zor…

OLAY Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali İnan’ın yazısının tamamı için tıklayın…