Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İlim Yayma Ödül Töreni’ne katıldı.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin akademik ödüllerinin verildiği, Mühendislik ve Doğa Bilimleri’nde Prof. Dr. Mehmet Zahmakıran’ı, Sosyal Bilimler’de Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu’nu, İlim Yayma Büyük Ödülü’nde ise Prof. Dr. Fikrettin Şahin’i tebrik etti.
Türkiye’nin sorunlarına çözüm getiren, gerçekten özgün değerler üreten, akademik yetkinliği olan, toplumda etki oluşturan çalışmaların özellikle bu şekil mükafatlandırmayla geleceğe bir başka heyecan katacağına inandığını belirten Erdoğan, neden “mükafat” ifadesini kullandığını şöyle açıkladı:
“Dün akşam Necip Fazıl Mükafat Tören’indeydik. Prof. Dr. Uğur Derman Hocamız dedi ki ‘Sanatta, musikide ödül denilebilir ama ilimde bunun adı mükafat olursa çok anlamlı olur, bu da benim teklifimdir’ dedi. Tabii Uğur Derman Hocamız malum, çizgiye derman olmuş bir hocamız. Hatta çok farklı bir konumu olan hocamız. Dolayısıyla o nasihati tutalım istedim, onun için söylüyorum. Bu mükafat programına 758 başvurunun gelmiş olması aslında mayanın tuttuğuna işaret ediyor. Önümüzdeki yıllarda bu çalışmayı uluslararası boyuta da taşıyarak inşallah dünya çapında bir marka haline dönüştüreceğinize inanıyorum.”
Erdoğan, mükafat alan veya alacak hocaların tartışma götürmez olmasının değerlendirme sürecinin de sağlıklı ve tarafsız işlediğinin göstergesi olduğunu vurgulayarak, İlim Yayma camiasına da böylesinin yakıştığını söyledi.
Temelleri 68 yıl önce atılan cemiyetin kendisinin de ekmeğini yediğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Onun tasından çorbamızı içtik ve karavanasına her sabah çaydanlıkla oradan bardağından çayımızı aldık, tabii öyle cam bardak değil ha onu karıştırmayalım ve öyle yetiştik. Onun için oradaki büyüklerimize, bizim ne kadar onları şükranla anarsak azdır, Allah onlardan razı olsun, mekanları cennet olsun, inşallah. Bu hareket Şehit Başbakan Merhum Menderes’in teşvikiyle başlayan bir mücadelenin meyvesi olarak bugünlere gelmiştir. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet niyaz ediyoruz. Cemiyetimizin tarihi gerçek bir ilim ve irfan mücadelesinin fazilet ve adalet mücadelesinin tarihidir. Milletin iradesine saygının, milletin hukukuna riayetin ve sahip çıkmanın sembolü olan bu müessese, ülkesinin ve milletinin, insanlığın hayrına yüz binler yetiştirmiş bir ocaktır. Kurulduğu günden beri hiç sönmeyen bu ocak giderek daha da büyüyen bir iman ve inanç ateşinin hak yolunda bir kararlılık güneşinin adı haline gelmiştir. Bu cemiyet, ayrıştıranların değil birleştiren ve kucaklaştıranların yuvası olmuştur. Burası milli ve yerli bir aklın rehberliğinde ve duru bir kalbin eşliğinde memleket hayrına büyük hayallerin kurulduğu, yeşerdiği, büyütüldüğü bir yerdir. Husumetin kapısından içeri giremediği bu cemiyet, daima fitne ve fesada karşı verilen amansız mücadelenin de kalelerinden biri olmayı sürdürmüştür. Bütün kalbimle inanıyorum ki bu ocak bugüne kadar olduğu gibi inşallah bundan sonra da milli iradenin yılmaz savunucusu olacaktır. Birlik ve beraberliğimizin bu numune kurumu, milli ve manevi değerlerimize bağlı nesiller yetiştiren bir çatı olarak daha nice yıllar hizmet verecektir. Milletin bağrından çıkan ve sadece millete hizmet için çalışan bu örnek sivil toplum kuruluşumuza ilk günden beri emeği geçmiş olan herkesi tekrar hayırla, rahmetle, minnetle yad ediyorum.”
Erdoğan, İlim Yayma çatısı altında Türkiye’nin dört bir köşesinde koşturan, insan yetiştirmek için ailesinden fedakarlık ederek, gecesini gündüzüne katanlara teşekkür etti.
“Maya sağlam olunca, emekler Hak için Allah’ın rızasını kazanmak için verilince Rabbim de bereketini ihsan ediyor.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Fidan toprağa samimiyetle dikilince ne kadar olursa olsun hiçbir fırtına onun büyüyüp serpilmesine mani olamıyor. Dikkat edilirse ülkemizde gerçekten uzun soluklu varlık gösteren kurumların hepsi de arkasında milletin, özünde samimiyetin olduğu yapılardır. Milletin kalbinde karşılık bulamamış hiçbir kurum, maddi olarak ne kadar desteklenirse desteklensin bir süre sonra içi boş bir balon gibi sönmeye mahkumdur. Türkiye’nin sivil toplum tarihi bu bakımdan pek çok kötü örnekle doludur. Ancak İlim Yayma Vakfımız, İlim Yayma Cemiyetimiz ki bunlar kardeş zaten iç içe, Sabahattin Zaim Üniversitesi ile İrfan Okullarıyla, yurtlarıyla, burslarıyla, yayınlarıyla ilim ve irşat faaliyetleriyle hamd olsun dimdik ayaktadır. İlim Yayma Cemiyetimiz de ülkemizin dört bir yanına dağılan 176 şubesi, 179 yurdu, 79 eğitim merkezi ve burslarıyla ilim ordumuza neferler yetiştirmeyi sürdürüyor.”
Bu mükafat programıyla İlim Yayma Cemiyeti’nin yeni bir alanda daha, aynı başarılı yolda yürümeye devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bilenle bilmeyenin eşit olmadığını farz eden bir inancın mensuplarıyız. Asırlar boyunca medeniyetimiz dünyanın tüm ilim pınarlarının kaynağı olmuştur. Fikirle, yazıyla ve amelle ilim peşinde ömür harcayan ecdadın tıptan, astronomiye, mühendislikten sosyal bilimlere kadar her alanda sergilediği başarıları iftiharla yad ediyoruz. Rahmetli Fuat Sezgin Hocamızın yadigarı olan İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi bu konudaki büyük birikimin en azından bir kısmını derli toplu bir şekilde bize hatırlatıyor. Peki buna rağmen nasıl oldu da bugün ilmin neredeyse her alanında böylesine geriye düştük? Bizden ilham alarak yola çıkanlar şimdi fersah fersah önümüze geçmişken nasıl oldu da biz bugün sahip bulunduğumuz mirasımızın bile farkına varamaz hale geldik? Bu sorular üzerinde cesaretle düşünüp doğru cevapları bulmadan coğrafyamızın ve kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntıları çözemeyiz. Yitik kaybedildiği yerde aranır derler, çözümü kendi içimizde, kendi ruhumuzda, kendi zihnimizde, kendi dünyamızda bulacağız.”
Erdoğan, kendilerine düşen şeyin, medeniyetin 3 tasavvurunu, kalb-i selimi, zevk-i selimi, akl-ı selimi kendi tarihlerinde, kendi geçmişlerinde aramak, bulmak ve yeniden yorumlayarak geleceğe taşımak olduğunu söyledi.
Hep aynı şeyleri yaparak her defasında farklı sonuçlar beklemenin akıl ve basiret sahiplerinin hiçbir zaman çözüm yolu olmadığını anlatan Erdoğan, “Dünyanın ve bizim karşı karşıya bulunduğumuz her yeni duruma uygun yeni duruşlar, yeni yöntemler geliştirmemiz şart. Bunu yaparken Türkiye’nin yaşadığı FETÖ tecrübesi ve halen medeniyet coğrafyasında şahit olduğumuz pek çok hadisenin bize verdiği mesajı doğru okumalıyız.” diye konuştu.
“Kemaletle kemalat olmaz.” diyen Erdoğan, “Medeniyetimizin ve kültürümüzün kendi dinamikleri içinde doğmayan tek gayesi ümmete, millete ve insanlığa hizmet olmayan hiçbir güç, hiçbir iktidar, hiçbir yapı bize iki asırdır hasretini çektiğimiz şahlanışı yaşatamaz. Kökleri sağlam olmayan ağaç, gövdeye sıkı sıkı bağlı olmayan dal, ona güçlü şekilde tutunmayan yaprak, varlığını sürdüremez. Mevlana Hazretlerinden ilhamla bir ayağımızı inancımıza, değerlerimize, kültürümüze sabitleyip diğeriyle tüm dünyayı, tüm evreni kucaklayacağız. Geçmişin acı tatlı tecrübelerinden ders alarak ihtişamlarından cesaret alarak istikbale odaklanacağız. Sadece sorunlara, sadece eksiklerimize değil, bunları çözecek dertlerimize şifa üretecek reçeteleri uygulamaya yoğunlaşacağız.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye olarak bu sürece öncülük etme görevinin hem tarihi hem de coğrafi olarak kendilerine düştüğünü dile getirerek, kendi tecrübelerinin bu konuda samimi olunması ve yeterli gayret gösterilmesi halinde çok kısa bir sürede önemli mesafeler katedilebileceğine işaret ettiğini söyledi.
Türkiye’nin son 17 yılının diğer alanlarla birlikte ilmi faaliyetlerde de adeta bir silkiniş, bir kabuğu kırma, bir yeniden diriliş dönemine girdiğinin ifadesi olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Hala yapmamız gereken çok iş var. Ama hamdolsun istikamet çizilmiş ve kutlu yürüyüş başlamıştır. Sayıları 250’yi bulan üniversitelerimiz, bilimsel araştırma faaliyeti yürüten kurumlarımız, özel sektörümüzün araştırma, geliştirme merkezleri harıl harıl çalışıyor. Eskiden yurt dışına giden bilim ve araştırma insanlarımızın göçü artık tersine dönmüş durumdadır. İlmi ve akademik bakımdan olgunlaşmış, kendi alanında çığır açıcı eserler vermiş pek çok vatandaşımız artık ülkemize ve milletimize minnet borcunu ödemek gayesiyle bu topraklara geri dönüyor. Uluslararası lider araştırmacılar programıyla TÜBİTAK’ımız son birkaç yıldır bu alanda gerçekten büyük çabalar sergiliyor. İnşallah önümüzdeki dönemde insan yetiştirmek için öğrenci ve akademisyen değişim programlarına daha fazla ağırlık vereceğiz.”
“Vaatten ziyade icraata bakıyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geride bıraktıkları hafta İsviçre ve Malezya’yı kapsayan 4 günlük seyahatinin olduğunu hatırlatarak, Cenevre’de BM öncülüğünde ilk kez düzenlenen Küresel Mülteci Forumu’na katılarak bu tarihi foruma eşbaşkanlık yaptığını anlattı.
Dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan, milli gelire oranla insani yardımlarda dünyanın en cömert ülkesi olarak Cenevre’de Türkiye’nin mazlumlara sahip çıkmak adına yaptığı çalışmaları anlattıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Her yıl milyonlarca insanı vatanlarını terk etmeye zorlayan sebepleri ve bunların çözüm yollarını muhataplarımızla paylaştık. Meselenin imkan kıtlığı olmadığını, vicdan ve empati eksikliği olduğunu foruma katılan herkese rakamlarla izah ettim. Suriye’nin kuzeyinde hayata geçirmeyi planladığımız güvenli şehirler gibi insani dramları hafifletecek, mültecilerin geri dönüş haklarını garanti edecek projelere ağırlık verilmesinin gerekliliğini ifade ettim. Ayrıca Suriye’de attığımız adımların önemini ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşleriyle ilgili pozitif gelişmeleri anlatma fırsatı bulduk.
Foruma katılan ülkeler, dünyadaki mültecilerin yükünü paylaşma adına 7,5 milyar dolarlık bir taahhütte bulundu. 2 trilyon doların silahlanmaya ayrıldığı, bir trilyon doların ise lüks tüketime harcandığı bir dönemde bu rakam, elbette devede kulak misalidir. Avrupa’nın mülteci sınırlarının dışarıda tutulması için tahsis ettiği miktar bile forum kapsamında ayrılan miktarın katbekat üstündedir. Sembolik meblağlarla mültecilerin sıkıntılarına çözüm bulunamayacağı gayet açıktır. Daha önce yerine getirilmeyen sözlerin acısını çok çekmiş bir ülke olarak vaatten ziyade icraata bakıyoruz. Bundan sonraki aşamada alınan karaların takipçisi olup uygulamaya geçmesi için gayret göstereceğiz. Bilhassa Batılı zengin ülkelere artık denizin bittiğini, mülteci sorunundan kaçmalarının daha fazla mümkün olmadığını söylemeyi sürdüreceğiz.”
“Yarın bir heyeti Moskova’ya gönderiyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda milli gelire oranla dünyada özellikle en az gelişmiş ülkelere en fazla desteği veren ülkelerde birinci sırayı Türkiye’nin aldığına dikkati çekerek, “Birileri sadece lafını yapıyor. OECD’in açıkladığı rakamlar ortada. Bir numara biziz.” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin Suriye kaynaklı yeni bir göç dalgasını daha kaldıramayacağını anlatan Erdoğan, “4 milyon insanın yaşadığı İdlib’deki son katliamlar sebebiyle bu bölgede tekrar ciddi bir hareketlilik oluştu. Bombardımandan kaçan 80 binin üzerinde İdlibli kardeşimiz ülkemiz sınırlarına doğru göç etmeye başladı. Şayet İdlib halkına yönelik vahşet son bulmazsa bu sayı daha da artacaktır. Böyle bir durumda Türkiye bu göç yükünü tek başına taşımayacaktır. Bizim maruz kalacağımız baskının olumsuz yansımaları, başta Yunanistan olmak üzere tüm Avrupalı ülkelerin de hissedeceği bir konu olacaktır. Bu durumda 18 Mart mutabakatından önce yaşanan sahnelerin tekrarlanması kaçınılmazdır. Biz Rusya nezdinde saldırıların son bulması için gereken her türlü çabayı gösteriyoruz, göstermeyi de sürdüreceğiz. Yarın bir heyeti Moskova’ya gönderiyoruz, görüşmeleri yapacaklar ve alınacak neticeye göre biz de atacağımız adımları belirleyeceğiz.”
Erdoğan, Avrupa ülkelerini Türkiye’yi, Suriye’de attığı meşru adımları nedeniyle köşeye sıkıştırmak yerine enerjilerini İdlib’teki katliamı engellemek için harcamaya davet ettiklerini, diğer türlü İdlib’deki yangının kendi topraklarına sıçramasına mani olamayacaklarını söyledi.
Cenevre’den sonra Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed himayesinde bu sene ilk kez lider seviyesinde düzenlenen Kuala Lumpur Zirvesi’ne iştirak ettiklerini hatırlatan Erdoğan, ilk gün Malezya ile 14 iyi niyet muhtırası imzalayarak, savunmadan teknoloji paylaşımına stratejik alanlardaki iş birliğini güçlendirdiklerini, gelecek dönemde burada atılan imzaların meyvelerini çok farklı şekilde toplayacaklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya ziyaretinin ikinci gününde ise İslam dünyasının dört bir ucundan zirveye katılan akademisyenler, araştırmacılar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldiklerini aktararak, Müslümanların etnik ve mezhep eksenli iç kavgalarla yorulmak, yıpratılmak istendiği bir dönemde İran, Katar, Malezya ve Türkiye olarak tüm dünyaya anlamlı bir mesaj verdiklerini dile getirdi.
Çatışmanın değil barışın, ayrışmanın değil vahdetin safında olduklarını dost, düşman herkese bir kez daha gösterdiklerini anlatan Erdoğan, gerek açılış konuşmasında, gerekse zirvenin diğer toplantılarında İslam aleminin içinde bulunduğu duruma dikkati çektiklerini ifade etti.
Kuala Lumpur Zirvesi’nin, Müslümanların inkişafına mani olan en büyük handikabın iç rekabet olduğunu tekrar ifşa ettiğini belirten Erdoğan, “Malum, bazı ülkeler ellerindeki imkanları Müslümanların güçlenmesi ve başarısı için değil adeta parçalanmışlıklarının devam etmesi için yapıyor. Kimi zaman diplomatik baskı yaparak, kimi zaman açıktan tehdit ederek İslam dünyasının kendi meselelerini özgürce konuşabilmesi ve bunlara çözüm üretmesi engelleniyor. Ne zaman Müslümanlar üzerlerindeki ölü toprağını temizlemeye kalksa, içeriden birileri sürekli bu süreci sabote ediyor. Müslümanlar ayağa kalkmaya çalıştıkça Batılı ülkelerden önce içimizdeki gafiller paçamızdan çekiyor.” dedi.
Yemen’den Libya’ya kadar İslam alemindeki çatışmaları körükleyenlerin de yine bu çevrelerden başkası olmadığına değinen Erdoğan, “251 vatandaşımızın şehit olduğu 15 Temmuz darbesinin finans ayağında da bu odakların izlerini görüyoruz. Bunların sabotajlarına rağmen biz hedeflerimiz doğrultusunda yürümeye kararlılıkla devam ediyoruz. Hiçbir kirli senaryo, bir daha ülkemizi eski güçsüz, zayıf, iç karışıklıklarla boğuşan kötü günlerine Allah’ın izniyle döndüremeyecektir.” diye konuştu.
“Hiçbir zafer bize altın tepside sunulmamıştır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Atalarımız, ‘Yüksek dağın başı da dumanlı olur.’ diyor. Biz de güçlendikçe, ekonomik bakımdan bağımsızlığımızı perçinledikçe, İslam dünyasının meseleleriyle daha fazla ilgilendikçe, içeriden ve dışarıdan saldırılara maruz kalıyoruz. Son 17 yılda elde ettiğimiz başarıların gerisinde, her aşaması zorluklarla örülü çetin bir mücadele var. Ne vesayete, ne teröre ne de uluslararası şer şebekelerine karşı elde ettiğimiz hiçbir zafer bize altın tepside sunulmamıştır.
Ne yaptıysak, neyi başardıysak birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket ettiğimizden dolayı başardık. Bu süreçte İlim Yayma camiamızla beraber Türkiye davasına gönül vermiş diğer sivil toplum kuruluşlarımızın da desteğini aldık. Sizler kendi alanınızda yürüttüğünüz çalışmalarla ülkemizin yolunu ayrık otlarından temizlediniz. Sizler bilhassa, beşeri sermayemizin yetişmesi noktasında gerçekten ciddi çabalar harcadınız. Türkiye’nin insan kaynağı havuzunun nitelikli gençlerle, akademisyenlerle, öğretmenlerle dolması için mücadele ettiniz. Varsın birileri, İlim Yayma camiasıyla bağını koparmayı marifet zannetsin. Varsın birileri makamları gereği bulundukları görevlerden bili imtina etsin. Biz sizlerin ne yaptığını, ne tür fedakarlıklar gösterdiğinizi gayet iyi biliyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak sizlerin hizmetlerinden daima iftihar ettim, gurur duydum.İnşallah bundan sonra sizin yanınızda durmayı sürdüreceğim. Sizlerden de aynı kararlılıkla yolunuza devam etmenizi bekliyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İlim Yayma camiasından, son günlerde birilerinin inancını yaşamaktan başka hiçbir gayesi olmayan insanlara ve kurumlara yönelik azgınlıkları karşısında asla sinmemesini, çekinmemesini, endişeye kapılmamasını istedi.
“Bu davanın ve sizin hak yolunda yaptığınız faaliyetlerin sahibi Allah’tır.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Rabbimizin buyurduğu gibi ‘Allah size yardım ederse, size galip gelebilecek olan kimdir ki? O sizi bırakırsa, size yardım edecek, kurtarabilecek kimse olamaz.’ O halde müminler, Allah’a güvenip dayansınlar. Bu ilahi emre mütenasip şekilde, hepimiz sadece Rabbimize güveneceğiz, sadece Rabbimize dayanacağınız. En dar zamanlarımızda yardımı yine ondan bekleyeceğiz. Unutmayalım ki biz işimizi düzgün yaparsak en güzel şekilde insanımıza hizmet edersek, Rabbim de bizi nusretiyle destekleyecektir.”
Tören
İlim Yayma Ödül Töreninde, İlim Yayma Vakfı Akademik Danışma Kurulu Başkanı Doç. Dr. İdris Sarısoy, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Doç. Dr. Murat Yalçıntaş da ödüllerin içerikleri ve değerlendirme süreçleri hakkında bilgiler verdi.
İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğunun “Bestekar Sultanlar” temasıyla Osmanlı sultanlarının eserlerini seslendirdiği programda, İlim Yayma Büyük Ödülü’nü Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikrettin Şahin, Sosyal Bilimler Ödülü’nü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, Mühendislik, Sağlık ve Doğa Bilimleri Ödülü’nü ise Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zahmakıran aldı.
Tören sonunda İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel Çelikbilek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye takdim etti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanvekili Bilal Erdoğan, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Özkaya’nın yanı sıra çok sayıda akademisyen ve davetli de törene katıldı.