Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın’ın mahkemeye sunduğu dilekçelerde, Erdoğan’ın 29 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşma hatırlatıldı.
Dilekçede, Erdoğan’ın konuşmasında kullandığı, “Şu ana kadar şahsıma her türlü saygısızlığı, hakareti yapanları bir kereye mahsus olarak affediyorum ve davalarımı çekiyorum. Zira asıl bu imkanı doğru değerlendirmezsek millet bizim yakamıza yapışma hakkına sahip olur diye düşünüyorum. Onun için siyasetçiler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin ülkemizin önündeki bu gerçeğe, bu hassas duruma uygun şekilde davranacaklarına inanıyorum” ifadelerine yer verildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, demokrasinin gelişmesi ve bu çerçevede düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması yönünde gerçekleştirilen tarihi reformların mimarı olduğunun altı çizilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız, tüm özgürlükler gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün de sınırları olduğunu, hak sahiplerinin sorumluluk içinde hareket etmelerini ve özellikle başkalarının haklarına riayetin önemini sürekli vurgulamıştır.
Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın bu çağrısının, özellikle son yıllarda başta siyasi parti liderleri olmak üzere muhalif kesimlerde karşılık bulmadığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine yönelik sistematik bir hakaret kampanyasının yürütüldüğü bilinen bir gerçektir. Ayrıca 2011 yılında bugünkü gibi dava ve şikayetlerden vazgeçmek suretiyle iyi niyet ortaya konulmuş olmasına rağmen kısa süreli bir bahar havasından sonra sistematik hakaret kampanyasına kaldığı yerden devam edildiğine üzülerek müşahede edilmiştir.”
Dilekçede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsına ve ailesine yönelik hakaret ve iftira içeren saldırılara karşı yasal haklarını kullanmasının muhalefetin susturulması veya baskı altına alınmaya çalışılması şeklinde yorumlanmasının iyi niyetli ve gerçekçi bir yaklaşım olmadığı da vurgulandı.
Dilekçede, “Bütün demokratik liderler gibi Sayın Cumhurbaşkanımız da muhalefetin, yapıcı ve yararlı eleştirinin vazgeçilmezliğinin idrakindedir. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle sorumsuz muhalefetin yıkıcı, ölçüsüz eleştirinin ve hakaretin muhalefete ve ülkeye bir katkı sağlamadığı, sorunları çözmek yerine derinleştirdiği, birlik ve beraberliğimizi zedelediği anlaşılmıştır” denildi.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden ve milletçe ödenen ağır bedellerden sonra tarihi bir fırsat yakalandığının tartışmasız olduğu belirtilen dilekçede, bu fırsatın kuşkusuz herkesin aynı fikirde olması değil, milletin asgari müşterekte buluşması, başkasının varlığına, inancına ve düşüncesine saygı göstermesi olduğu kaydedildi.
“Fikirlerimizin farklılığı zenginliğimizdir” ifadesine yer verilen dilekçede, ancak bu zenginliğin karşılıklı saygı, empati ve özellikle üslup güzelliğiyle tahkim edilmesi gerektiği, aksi takdirde sahip olunan zenginliğin bir felakete dönüşmesi ihtimalinin gözardı edilemeyeceği vurgulandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletin asgari müşterekte buluşması, birlik ve beraberliğin tahkim edilmesi, siyasi hayattaki asgari nezaketin kalıcı olarak tesis edilmesi ümidi ve iradesiyle davalardan feragat ettiği bildirildi.