Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Bosna Hersek’teki faaliyetleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Bosna Hersek Federasyonu (FBiH) Temsilciler Meclisi Milletvekili Salmir Kaplan, örgütün faaliyetlerinin kendi ülkeleri için de tehlikeli olabileceğine işaret etti.
Kaplan, örgütün işleyişini ve faaliyetlerini göz önünde bulundurduğunda darbe ihtimalini dahi her zaman imkan dahilinde gördüğünü belirterek, örgütün daha önce de Gezi Parkı’nda halkın, 17-25 Aralık olaylarında da yargının üzerinden bunu denediğini anımsattı.
Kaplan, Bosna Hersek’te “hizmet” olarak bilinen yapının faaliyetleriyle ilk kez 2000 yılında tanıştığını aktararak, o yıllarda üniversite eğitimi almak için geldiği Saraybosna’da, yapının içinden bazı öğrencilerle tanıştığını ve bu öğrenciler tarafından örgütün en küçük birimi olan evlere davet edildiğini söyledi.
Kaplan, o yıllarda fazla bilgi sahibi olmadığı yapının içinde yaşananları “tuhaf” olarak nitelendirirken, şunları söyledi:
“Saraybosnalı bir çocuk, ailesinin yanında değil onların evlerinde kalıyordu. Oysa ailesi de aynı şehirde yaşıyordu. Sabahın erken saatlerinde insanları uyandırıp Fetullah Gülen’in kitaplarını okutuyorlardı. Bir keresinde benden de okumamı istediler. Yeterince Türkçe bilmediğini, kitabı anlamayacağımı söyledim. Medrese mezunu olduğumu, Arapça bildiğimi ve Kur’an-ı Kerim okumak istediğimi söyledim. Kur’an-ı Kerim okumama gerek olmadığını, onların verdiği kitapları okumam gerektiğini söylediler. Tüm bunlar çok tuhaftı ancak o yıllarda bir bağlantı kuramadım.”
“Ne okullarında okudum ne de burslarını aldım”
Kaplan, ne örgütün okullarında okuduğunu ne de örgütten burs aldığını vurgulayarak, “Mostar’da medrese eğitimi aldıktan sonra üniversiteyi Saraybosna’da okudum. Yüksek lisansımı da İstanbul’da yaptım. Çok şükür benim üzerimde bir kuruş hakları yok.” ifadelerini kullandı.
Eğitim için 2005 yılında Türkiye’ye gittiğinde Milli Eğitim Bakanlığının bursuyla eğitim hakkı kazanmasına rağmen İstanbul’a vardıklarında örgütün temsilcilerince karşılandığını ve buna anlam veremediğini anlatan Kaplan, Türkçe eğitimi için gittiği İzmir’de 3 gün bu kişilerin evinde kaldığını, yapılanları gördükten sonra devlet yurduna geçtiğini söyledi.
Kaplan, evlerinde kaldığı 3 günlük süre içinde, tuhaflıkların devam ettiğine şahit olduğunu belirterek, “Televizyon izlememize izin vermiyorlardı. Eve polis baskını olması durumunda eşyaları yakınlarımızdan ve komşularımızdan aldığımızı söylememizi istiyorlardı. (Cumhurbaşkanı) Erdoğan’ın kendilerinden nefret ettiğini ve kendi içlerinde birlik olmaları gerektiğini söylüyorlardı. Bu kurallar altında orada yaşayamayacağımı söyledim. Bana bakanlığın sağladığı devlet yurduna geçtim.” dedi.
O günden itibaren yapıyla bağlantısı olan Bosnalı öğrencilere bu yapının içinde olmamaları gerektiğini anlatmaya başladığını kaydeden Kaplan, “Daha o yıllarda, Bosna Hersek ve Türkiye’deki tecrübelerim sayesinde, bu yapının iki ülke içinde tehlikeli olacağına işaret etmiştim.” diye konuştu.
“En iyi çözüm okullarını kapatmak”
Örgütün Bosna Hersek’teki temsilcilerinin başta emniyet olmak üzere devletin farklı makamlarındaki üst düzey yetkilileri ziyaret edip bağlantı kurduğunu da söyleyen Kaplan, “Bir okul yöneticisinin ya da sivil toplum kuruluşu temsilcisinin üst düzey bir emniyet yetkilisiyle ne işi olur?” dedi.
Yapının Bosna Hersek genelindeki okullarının kapatılmasının, ülkenin AB üyelik süreci göz önüne alındığında kısa sürede gerçekleşecek bir eylem olmadığını kaydeden Kaplan, sözlerini şöyle tamamladı:
“En iyi çözüm okullarını kapatmak olurdu. Bizim kendi liselerimiz var. Onların okullarında okuyan ve farklı yarışmalarda madalyalar kazanan öğrencilerimiz, devlet okullarında da o madalyaları kazanırdı. Bu öğrencilerin hiçbiri, Bosna Sema bünyesindeki okullarda fazladan bir şey öğrenmedi. Onlar bu öğrencileri daha 7. ya da 8. sınıfta keşfediyor. Kısacası, bizim bu okullara ihtiyacımız yok.
Onların okullarından önce de bu ülkede başarılı nesiller yetişti. Yasal olarak bu okullara karşı nasıl mücadele ederiz, bilmiyorum. En kötü ihtimalde, Bosna Hersek devleti bu okullarla kurumsal bağlarını koparmalıdır. Okullarını kapatamazsak da öğrencilerin oraya gitmemesini tavsiye edebiliriz. Bu şekilde davranırsak ülkemize bir şey yapamazlar ama onların elinden tutup devletin kurumlarına sokarsak 10 yıl içinde devletin organlarını ele geçirmelerine şaşırmayın.”