CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karar TV canlı yayınında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin ülkeye etkilerine ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, bu sisteme geçişle beraber bürokraside taşların yerinden oynamaya başladığını, devletin bazı kurumlarının kapatıldığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, Ağustos 2018’de Türkiye’nin ekonomik krize girdiğini belirterek bu krizden nasıl çıkılacağını açıkladıklarını hatırlattı. Açıklamasında krizden çıkmak için ortak mücadele yapılması gerektiğini söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, iyi niyetle yaptıkları önerilerin hiçbirinin yerine getirilmediğini, iktidarın bildiğini okuduğunu ve Türkiye’nin bugünkü noktaya geldiğini iddia etti.
Kılıçdaroğlu, ekonomik krizden çıkılması için iktidara öneri sunduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
“Bugün geldiğimiz nokta nedir? Onların hiçbirisi dinlenmedi, bildiklerini okudular. Yüreğimi yakan budur. Gayrisafi milli hasıla 2014’te 934 milyar dolar. 2018’de 789 milyar dolara düşüyor. 900 milyardan 700 milyar dolara düştü. 2019’da 753 milyar dolara düşüyor. Şimdi krizin milli gelirde yarattığı sonucu burada çok net görüyorsunuz. Nüfus artıyor ama milli gelirde ciddi bir düşüş var. Demek ki ülke iyi yönetilmiyor. Bir sorunumuz var. Bunun çözülmesi lazım. Bu rakamlar Erdoğan’ın önüne gidiyor mu? Emin olun benim biraz tereddütüm var. Erdoğan’ın önüne gittiğini sanmıyorum, götürecek adam yok çünkü. Kim götürecek bu verileri?”
Ekonominin kötüye gittiğini, milli gelirde ciddi düşüşler olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Kovid-19’dan sonra daha derin bir ekonomi sorunuyla karşı karşıya kaldığını kaydetti.
“İktidarın bir numaralı sorunu, şeffaf olmamasıdır”
Türkiye’nin kalkınmasına ilişkin bir soruya Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Eğer siyaset kurumu elde ettiği kaynakları verimli ve yerinde kullanırsa büyüme kaçınılmaz oluyor. Kendiliğinden geliyor arkası ama bunları yerinde ve zamanında kullanmazsa sadece bir sonraki seçimde nasıl iktidar olabilirim, nerelere bu paraları harcarsam daha fazla oy alabilirim kaygısıyla hareket ettiği andan itibaren de Türkiye, kendi tarihsel süreci içinde ekonomik tarihsel süreci içinde hep kaybetmiştir. O noktaya gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük ekonomik kaynağı kullanan AK Parti hükümetleridir. Örnek vereyim, Cumhuriyetin 79 yılında iç borç, dış borç, özelleştirme vergi geliri hep beraber toplanandan kullanılan kaynak 713 milyar dolar. 713 milyar dolarla biz Telekom’u kurduk, Atatürk Barajı’nı yaptık, Keban Barajı’nı yaptık, otoyollar, demiryolları yaptık. AK Parti hükümetleri son 17 yılda toplam 2 trilyon 346 milyar dolar para kullandı. 17 yılda 79 yılda kullanılan kaynağın 3,5 katı kaynak kullandı.”
Bu kaynakla ne yapıldığının sorgulanması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “En büyük sıkıntımız şu, 17 yılda devletin gelirlerini kısmen biliyoruz da paraların nerelere ne kadar harcandığını kimse bilmiyor.” dedi.
Devletin vatandaştan aldığı veya vatandaş için borçlandığı her kuruşun hesabını siyasi otoriteye ve vatandaşına vermek zorunda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti iktidarının bir numaralı sorunu, şeffaf olmamasıdır. Milletvekili olarak yapılan en büyük havaalanının kaça yapıldığını bilmiyorum ama ben onun parasını ödüyorum.” ifadelerini kullandı.
Yap-işlet-devret modeliyle yapılan yapılara ilişkin bir soruya Kılıçdaroğlu, bu konuda kimsenin kendilerine bilgi vermediğini, şehir hastaneleri ile ilgili bilgiyi hastanelerin danışmanlığını yapan İngiltere’deki yabancı bir danışmanlık firmasının internet sitesinden öğrendiklerini kaydetti.
“Devlette savurganlık var”
“Kamu-özel iş birliği projeleri artık Türkiye’nin gerçekleri. Bunlarla ilgili sizin öneriniz nedir?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Bunları kamulaştıracağız, bütçenin içine alacağız.” yanıtını verdi.
“Nasıl kamulaştıracaksınız?” sorusuna ise Kılıçdaroğlu, “Bu işleri niye açıklamıyorlar? Açıklamamalarının nedeni şu; 100 liralık iş 1000 liraya yapılmış. Biz de önce bakacağız, bunun gerçek maliyeti nedir. Elbette makul bir karı olacak, yüzde 25 gibi makul kar da koyarsınız.” cevabını verdi.
Maliyetlerin çok şişirildiğini, bu maliyetler üzerinden hazineden para alındığını savunan Kılıçdaroğlu, verilerin açıklanmamasının nedenin, gerekçesinin maliyetlerin şişirilmesi olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, yatırım yapan insana kızılmaması gerektiğini belirterek, “Yatırım yapan insanın gerçek maliyeti, makul karı, piyasanın öngördüğü karı…Yoksa öyle ‘çok sembolik bir kar verelim’ de değil. Makul bir karıyla birlikte kendisine verilir, ikna edilir, anlatılır. Yoksa ‘ben devletim, işte sen bu yatırımı yaptın, geçen iktidar döneminde yaptın ben seni ezeceğim.’ Bu doğru değil, devlete zarar verir ve devletle vatandaş arasında güveni sarsar.” dedi.
Devlette, alabildiğine savurganlık olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, “Önerilerimizin birisi şuydu, derhal israfla mücadele konusunda bir genelge çıkarın. Araç saltanatına son verin. Yeter. Bu kadar israf olmaz. Yazıktır, günahtır.” diye konuştu.
“Yaptığınız bir yatırımın hesabını vereceksiniz”
Kılıçdaroğlu, israfın hem ahlaki hem de inanç anlamında olmaması gerektiğini vurgulayarak “Vatandaşın parasını harcıyorsunuz. İsrafı önleyeceksiniz. Bunu önlemek zorundasınız.” dedi.
Saydam ve şeffaf olunması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Yaptığınız bir yatırımın hesabını vereceksiniz. Gereksiz yatırımlardan, harcamalardan vazgeçeceksiniz. Bütçenin saydam olması lazım. Hesap verilmesi lazım bütçe üzerine. Parlamentoya geldiği zaman bakanlar bilmiyorlar.” açıklamasını yaptı.
Yeni sistemde kanun tekliflerini milletvekillerinin hazırladığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Kanun teklifi getirilip milletvekiline veriliyor ve deniliyor ki, ‘Çık, bunu örneğin Plan Bütçe Komisyonu’nda savun.’ Adam bilmiyor ki, nereden bilecek. Milletvekilini suçlamıyorum, sistemi suçluyorum. Sistem yanlış. Milletvekilini çaresiz bırakıyor sorulan sorular karşısında. Bazen bürokratlar geliyor ve dönüyor bürokratlara, ‘ne diyeyim, buna nasıl bir cevap vereyim.’ Onlar bir kağıt veriyor ‘Çık bunları anlat’ diye. Genel Kurul’da da böyle. Bütçe geliyor, bütçeyi savunamıyor. Hazırlanmış eline verilmiş. Ayrıntısını bilmiyor, gelen sorulara da yanıt veremiyor. Bunların kalkması lazım.”
Kılıçdaroğlu, 2018’de ihale sisteminin yanlış olduğu ve düzeltilmesi gerektiği konusundaki önerilerini anımsatarak “Bu ihale sistemiyle ancak birilerine para aktarıyorsunuz.” dedi.
Eski bir bakanın Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı bir yatırımcının yaşadıklarına ilişkin söylediklerini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Yabancı bir firma Türkiye’de çok büyük yatırım yapmak istiyor lojistik alanda ama diyorlar ki, ‘yatırım alman için şu kadar para vermen lazım.’ Rüşvet isteniyor yani. Bana anlatan da eski bir AK Partili bakan. Dürüst, hakkında hiçbir şaibe çıkmayan önemli bir bakanlığı üstlenmiş bir kişi. Firma Türkiye’de yatırım yapamıyor. Çünkü, ‘ben bu rakamı nerede göstereceğim’ diyor. Bizim ülkemizde bütün hesaplarımız didik didik edilir. Ben bunu nerede göstereceğim, 3 lira değil, 5 lira değil.”
Türkiye’de herkesin canını acıtan ve “sistem” diye oluşturdukları ama tümüyle sistemsizlik olan bir yapıyla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Burada ne bütçeyi kontrol edebilirsin ne de başka bir şeyi. Varlık Fonu’nda da Cumhuriyetin kurduğu bütün o değerleri getirdiler ve onlar güvence. Ziraat Bankası’ndan tutun Halk Bankası’na kadar devletin en önemli kurumları yabancılara güvence gösteriliyor.” diye konuştu.
Şu anda krizi en derin esnafın yaşadığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyayla bizim şöyle bir ayrışmamız oldu. Dünyada Kovid-19 mücadelesinde devlet destek olan kurum olarak, Türkiye’de ise devlet borç veren kurum olarak ortaya çıktı. Bütün ülkeler kendi sanayicisinden esnafına, işsizine kadar herkese destek olurken biz bırakın destek olmayı, bir de IBAN verdik vatandaşa, bize karşılıksız para ver diye. Bu ekonomide geldiğimiz noktayı göstermesi açısından tipik bir örnektir. Her şey bitmiş ne olursunuz bize biraz para verin. Biz en azından bununla sosyal yardım yapabilir miyiz diye.”
“Önümüzdeki süreç içinde hükümetin önünde çok ciddi borç yükü var”
Kılıçdaroğlu, şu anda öngördükleri krizi seçmen kitlesinin yeni yeni yoğunlaşarak yaşamaya başladığını ifade ederek “Önümüzdeki süreç içinde hükümetin önünde çok ciddi bir borç yükü var. 83 milyon insanı Londra’daki bir avuç tefeciye faiz öder hale getirdiler. Dünyanın faizini ödüyoruz oraya. Dolayısıyla önümüzde bir borç yükü var, bu borç yükü de ödenecek. Vatandaş bunu iliklerine kadar hissedecek. Tercih değişir mi? Şöyle sosyolojik olarak da üzerinde durmak gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Vatandaşın ekonomik durumu daha henüz tam hissetmediğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Kısmen hissedildi. Yıllardır aynı partiye gönül vermiş bir kişiyi düşünün, olumsuzlukların kalıcı olması halinde ‘Herhalde bunlar çözemiyorlar galiba bunu’ deyip, görüş değiştirilecektir. Sosyolojik olarak bakılacak buna ama şu var tabii bütün bunlara rağmen iktidar partisinin hala yüzde 30, 35 bandında olması önemli bir şey tabii. Milletvekillerini alana gönderiyoruz, şu gözleniyor; Kitleler halinde kopma olabilir.”
“Yerel yönetimlerin ekonomik olarak güçlendirilmesi lazım”
Kılıçdaroğlu, kurumların Sayıştay tarafından denetlenmesinin önemli olduğuna değinerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sayıştay işlevsiz hale getirildi. Uluslararası, Sayıştayın belirlediği denetim standartları var. Türkiye’nin buna uyması lazım. Türkiye’deki israfın boyutlarına bakmak için sadece Sayıştay raporlarına bakmak yeterlidir. Bunların hepsi önlenebilir. Birinci kuralımız şu, devlet vatandaşına ‘Bak ben israfı kesiyorum.’ diyecek. Yeni bir bütçe programı yapılması lazım. Yeni bir merkez ve yerel yönetim dengesi kurulsun dedik. Yani merkezi hükümetle yerel hükümetlerin eş güdümlü çalışması gerekir. Yerel yönetimlerin ekonomik olarak güçlendirilmesi lazım.”
“Kovid-19’a karşı yeni ekonomik önlemler noktasında neler söylersiniz?” sorusunu yanıtlarken Kılıçdaroğlu, “Sosyal devleti bütün dünya görmeye başladı. Devlet varsa vatandaşı için vardır. Neoliberal politikalar, düşük ücret yüksek kar üzerine inşa edilmişti. Artık bunun geçerli olmadığını, olmaması gerektiğini, herkesi gelir elde edebileceği, huzur içinde yaşayabileceği ve zor durumda kalan vatandaşa devletin koşulsuz bir şekilde destek vereceği bir döneme girdik. Bunu sağlayacak olan da demokrasidir.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, “Varlık Fonu çeşitli partiler tarafından gündeme getiriliyor. Siz ne yapacaksınız bu konuda?” sorusu üzerine, şunları söyledi:
“Varlık Fonunun, Parlamento ve Sayıştayın denetimine açık olması lazım. Karşı değiliz. Oradaki bütün mal varlığı bu milletin mal varlığıdır. Varlık Fonunu önce kamuya açmak gerekiyor. Vatandaşın parasını harcıyorsak nereye harcandığını, ne zaman harcandığını vatandaşa hesap vermemiz lazım. Dürüst siyasetçi vatandaşına hesap vermekten onur duyan siyasetçidir.”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin dünyanın hiçbir yerinde uygulanmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, sistemin ekonomik açıdan Türkiye’yi felakete sürüklediğini savundu. Türkiye’nin Demokratik Parlamenter Sisteme ihtiyacı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin darbe hukukundan arınmış bir anayasa ve seçim sistemi ihtiyacı olduğunu kaydetti.