Olay Gazetesi Bursa

Dünyanın en zeki adamının oğlu akıl hastanesinde!

Dünyanın görüp görebileceği en inanılmaz beyinlerden biri Albert Einstein’dır. Kendisi gibi bilim insanı olmak isteyen oğlu Eduard Einstein'ın akıl hastanesinde biten hayat hikayesi ise, Einstein'ın bilim dünyasına kattıkları kadar sıra dışı.

Eduard Einstein’ın annesi Mileva Marić, Albert Einstein’ın ilk eşiydi. Marić, Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü’nde Albert Einstein’ın sınıfındaki tek kadın öğrenciydi.

Tıpkı Einstein gibi muazzam bir zekaya sahip olan Marić, Einstein’dan dört yaş büyüktü lakin bu durum Einstein’ın zerre kadar umrunda değildi. Bu etkileyici kadına karşı engel olunamaz bir çekim hissediyordu. İkilinin ilişkisi kısa süre içerisinde romantik bir hal aldı ve evlenmeden önce Lieserl adında bir kız çocukları oldu.
 

Lieserl’in doğumunu bir mektupla öğrenen Einstein’ın küçük kızını hiç görmediğini bilsek de bebeğin akıbeti hakkında net bir bilgiye sahip değiliz ne yazık ki…

Evlilik dışı bir bebek olan Lieserl’in küçük yaşta öldüğü ya da bir aileye evlatlık olarak verildiği tahmin ediliyor. 1903 yılında evlenen Einstein ve Marić çiftinin Hans Albert ve Eduard adında iki oğulları oldu. Ancak bu birliktelik çok uzun sürmedi ve Marić, 1914 yılında Einstein’dan boşandıktan sonra oğullarını alıp Zürih’ten Berlin’e döndü. 
 

Eduard Einstein, doğduğu günden beri hastalıklarla boğuşan bir çocuktu. Zayıf bünyesi onu ailesiyle birlikte gezmekten alıkoyuyor ve zamanının çoğunu evde geçirmek zorunda kalıyordu.

Küçük Edurard’ın bu durumu ailesini de çok üzüyordu. Albert Einstein, bir arkadaşına yazdığı mektubunda Eduard’ın durumuyla ilgili duyduğu endişeyi dile getirmiş ve küçük oğlunun sürekli hastalıklarla boğuşuyor olması yüzünden hiçbir zaman tamamen iyileşemeyeceğini düşündüğünü söylemişti. Yine de Einstein, oğlunun sağlığına kavuşması için elinden geleni yapmaya kararlıydı.
 

Eduard’ın yaşı ilerledikçe ilgi alanları da çeşitleniyordu. Şiire merak sarmış, piyano öğrenmeye başlamış ve psikiyatri ile alakalı eline geçen her şeyi okur olmuştu.

Babasının ‘Tete’ (küçük) diye seslendiği Eduard, tıpkı anne babası gibi büyük bir bilim insanı olmaya kararlıydı. Ailesinin izinden giden Eduard, Zürih Üniversitesi’ne girdi ve burada tıpkı babası gibi kendisinden yaşça büyük bir kadına aşık oldu. Ve tıpkı anne babasının ilişkisi gibi kendi ilişkisi de büyük bir hüsranla sonuçlandı. Eduard’ın mental sağlığı da bu dönemlerde kötüye gitmeye başladı.
 

Eduard git gide zihninin içindeki bir batağa saplanmaya başlamıştı ve bunun sonucu olarak 1930’larda bir intihar girişiminde bulundu.

Eduard’ı muayene eden doktorlar genç adama şizofreni teşhisi koymuşlardı ve uygulanan ‘şiddetli’ tedaviler yüzünden Eduard’ın durumu ileride öyle bir hale gelecekti ki konuşmayı bile unutacaktı. Baba Einstein, Eduard’ın durumunun kalıtsal olduğuna ve hastalığın anne tarafından oğluna geçtiğine inanıyordu. Ancak yaptığı bu bilimsel gözlem ona acılarını unutturmuyor ya da suçluluk duygusunu hafifletmiyordu. Albert Einstein’in ikinci eşi Elsa bununla ilgili, “Bu keder Albert’ı yiyip bitiriyor.” demişti.
 

Nazilerin yükselişe geçmesi Albert Einstein’ı zor duruma sokmuştu. Her ne kadar dünyanın en ünlü bilim insanlarından biri de olsanız, bu Yahudi olduğunuz gerçeğini değiştirmiyordu…

Einstein, ailesiyle birlikte Amerika’ya gitmeye karar vermişti ve arzusu küçük oğlu Eduard’ın da ağabeyiyle birlikte onlara katılmasıydı. Ancak Eduard’ın günden güne kötüleşen ruhsal durumu buna izin vermiyordu. Einstein, Amerika’ya gitmeden önce oğlunu son bir kez daha görmek istedi. O andan itibaren, Eduard’a yazmaya devam etse ve tedavisi için para gönderse bile onunla bir daha bir araya gelmeleri mümkün değildi.
 

Eduard, ömrünün geri kalanını İsviçre’de bir klinikte geçirdi ve 55 yaşında hayata gözlerini yumdu. Biricik oğluna yardım edememiş olmanın acısı ise Albert Einstein’ın yüreğinden bir türlü silinmedi.

Hayatının 30 yılını dört duvar arasında iyileşmeyi bekleyerek geçiren Eduard, ne yazık ki iyileşmek yerine günden güne kötüye gitmişti. Ağır tedaviler Eduard’ın konuşma ve bilişsel yeteneklerini etkilemiş ve hastalığını hafifletmek yerine daha da kötüleştirmişti. Belki de babası gibi unutulmaz bir bilim insanı olacak olan Eduard Einstein’ın hayatı Zürih’teki Hönggerberg mezarlığında son buldu.