2022 FIFA Dünya Kupası, 20 Kasım-18 Aralık tarihlerinde Katar’ın ev sahipliğinde düzenlenecek. Teknik kapasiteleri ve top hakimiyetleriyle yıllar boyunca futbolseverlerin izlemekten keyif aldığı isimlerin başında gelen yıldız orta saha oyuncuları, geçmişte olduğu gibi Katar’da da ülkeleri için belirleyici rol oynayacak.
Tarihin en iyi futbolcuları arasında gösterilen Arjantinli Diego Armando Maradona ve Hollandalı Johan Cruyff başta olmak üzere, yolu Türkiye’den geçmiş Gheorge Hagi ile Zico, orta saha dendiğinde futbol dünyasının ilk sıralarda saydığı yıldız isimler arasında yer alıyor.
Dünya Kupası tarihinde aktif isimler dışında unutulmazlar arasına giren en iyi 11 orta saha oyuncusu şöyle:
Diego Armando Maradona (Arjantin):
Hem futbolu, hem de sansasyonel hayat tarzıyla adını tüm dünyaya duyuran efsanevi futbolcu Maradona, 1986’daki Dünya Kupası’nın kazanılmasında ve takımının 1990’da finale yükselmesinde en büyük pay sahibi.
Saha içi ve dışında her zaman ilgiyle takip edilen Maradona, belki de en fazla Meksika’daki 1986 Dünya Kupası çeyrek finalinde İngiltere’yi 2-1 yendikleri mücadelede attığı gollerle konuşuldu. Maradona, sonradan “Tanrı’nın Eli” olarak nitelendirdiği elle attığı golle İngiltere karşısında takımını öne geçirmiş, 4 dakika sonra ise kendi yarı sahasından hareketlenip rakiplerini birer birer geçerek fileleri havalandırdığı tarihin en güzel gollerinden birini kaydetmişti.
Birçok otorite tarafından her ne kadar kaldırdığı Dünya Kupası sayısı az olsa da Pele’den daha yetenekli kabul edilen futbolcu, kendisinin Brezilyalı yıldızdan farklı olduğunu, “Bir de Avrupa’da oynamak gerekir.” diyerek ifade etmişti. Maradona, 1982, 1986, 1990 ve 1994 olmak üzere 4 kez Dünya Kupası sahnesinde boy gösterdi.
Johan Cruyff (Hollanda):
Total futbolun öncüsü Hollanda’nın en çok isim yapan oyuncusu olan ve futbolculuğu bıraktıktan sonra kariyerine teknik direktör olarak devam eden Cruyff, milli takım formasıyla 48 maçta 33 gol attı.
1974’te finale yükselen Hollanda takımının as oyuncusu Cruyff, 1978’deki organizasyona ise Arjantin’deki askeri yönetimi protesto ederek katılmadı.
Kulüp bazında Ajax ve Barcelona ile birçok başarı elde eden Hollandalı efsane, futbol dünyasında “Cruyff dönüşü” isimli hareketiyle de akıllara kazındı.
Michel Platini (Fransa):
Oyun kurucu pozisyonunda 1980’lerin rakipsiz futbolcusu Platini, son vuruşlardaki ustalığıyla da hatırlanıyor.
Milli takımının formasıyla 72 maçta 41 gol atan Platini, 1978, 1982 ve 1986 olmak üzere 3 Dünya Kupası’nda boy gösterdi. 1983, 1984 ve 1985’te Avrupa’da yılın futbolcusu seçilen Platini, ülkesinde de “Yüzyıla damgasını vuran futbolcu” unvanına layık görüldü.
Bobby Charlton (İngiltere):
İngiltere Teknik Direktörü Alf Ramsey, 1966’da zafere ulaşan milli takımı, Bobby Charlton’ı merkez alarak oluşturdu.
Uzun bir dönem dünya genelindeki en ünlü İngiliz futbolcu olarak kendisini kabul ettiren Charlton, futbol kariyerine sağ iç olarak başladı ancak zamanla, 4-1-3-2 dizilişindeki İngiltere Milli Takımı’nda forvet oyuncularının arkasında, hücuma yönelik orta saha olarak kendisini kabul ettirdi.
Avrupa’da yılın futbolcusu ödüllü oyuncu, İngiltere’nin 1962, 1966 ve 1970 Dünya Kupası kadrolarında yer aldı.
Lothar Matthaeus (Batı Almanya/Almanya):
Yeteneklerini betimlemekte yetersiz kalsa da kendisine yakıştırılan “Yok edici” (Destroyer) lakabı, futbolcunun ana özelliğini ve oyun anlayışını tam manasıyla ifade ediyor.
İlki 1982’de olmak üzere 5 Dünya Kupası’nda forma giyen Matthaeus, 1986’da, 3-2 yenildikleri final maçında Arjantin’in yıldız oyuncusu Maradona’yı tutmakla görevlendirilmişti. Maradona, bu karşılaşmadan sonra yaptığı açıklamada, “Şu ana kadar karşılaştığım en iyi rakip. Bu, onu tanımlamak için yeterlidir.” ifadesini kullanmıştı.
Matthaeus, 20 yıllık kariyerinde 150 defa milli takım formasını giyerken, 25 kez ile Dünya Kupası tarihinin en fazla maça çıkan oyuncusu konumunda.
Gheorghe Hagi (Romanya):
Romanya Milli Takımı’nın formasını 125 kez giyen Gheorghe Hagi, 35 golle ülkesi adına en skorer futbolcu unvanını Adrian Mutu ile paylaştı.
Ülkesinin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olarak görülen ve Galatasaray’a altın çağını (1995-2001) yaşatan Hagi, 1990, 1994 ve 1998’deki Dünya Kupalarında ülkesiyle gruptan çıkma başarısı gösterdi.
Romanya, Hagi ile Dünya Kupası’ndaki en iyi turnuvasını 1994’te geçirdi ve bu organizasyonda çeyrek finale kadar yükseldi.
Zinedine Zidane (Fransa):
Hem Fransa’nın hem de dünyanın en iyi orta saha oyuncuları arasında sayılan Zinadine Zidane, milli takım formasıyla 3 Dünya Kupası’na katıldı.
1998’deki final maçında Brezilya karşısında kazanılan şampiyonluğa iki golle katkı sağlayan Zidane, sakatlığı nedeniyle 2002’de bir maç oynayabildi.
Milli takımdan emekli olan Zidane, teknik direktör Raymond Domenech tarafından ikna edildi ve 2006’daki Dünya Kupası’na katıldı. Fransa’nın finale yükseldiği turnuvada Zidane, İtalya ile oynanan bu maçta Marco Materazzi’nin göğsüne kafa attı ve futbol kariyerini hafızalardan silinmeyecek bu hareket ve gördüğü kırmızı kartla noktaladı.
Enzo Scifo (Belçika):
Belçika formasıyla 4 Dünya Kupası gören Scifo, ülkesinin yetiştirdiği en büyük futbolcular arasında gösteriliyor.
Avrupa’nın büyük kulüplerinde oynayan ancak en iyi performansını milli takımla gösteren Scifo, Belçika’nın 1986’da yarı finale çıkmasında büyük rol oynarken, daha sonra 1990, 1994 ve 1998’de de Dünya Kupası’nda sahne aldı.
Zico (Brezilya):
Gözlem yeteneği, son vuruşlardaki ustalığı ve top hakimiyeti neticesinde kendisine “Beyaz Pele” lakabı yakıştırılan Zico, adını ilk kez sakatlık problemleriyle boğuştuğu, takımın taktik anlayışına ters düştüğü 1978’deki Dünya Kupası ile duyurdu.
Bir dönem Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğünü yapan ve futbolculuğunda 1982 Dünya Kupası’nda kariyerinin üst seviyelerine çıkan Zico, 1986’daki Brezilya kadrosuna da dahil edildi. O dönem 33 yaşında olan Zico, ilk tur maçlarında yedek kaldı ve Fransa ile oynanan çeyrek final karşılaşmasında penaltı kaçırarak kariyerinin en kötü anını yaşadı.
Socrates (Brezilya):
Olağanüstü bir futbol zekasına sahip Socrates, 25 yaşına kadar milli takım formasını giymezken 3 yıl sonra 1982 Dünya Kupası’nda Brezilya’nın kaptanı olarak sahaya çıktı.
Günde bir paket sigara içtiği söylenen ve durduğu yerden kullandığı penaltı atışlarında topu üst köşeye göndermesiyle hatırlanan futbolcu, 2004’te 50 yaşındayken futbola döndü ve kısa bir süre için İngiltere’nin Garforth Town takımında top koşturdu.
Pierre Littbarski (Batı Almanya):
Alman futbolunun unutulmaz isimlerinden Littbarski, kıvrak bilekleri ve top sürme kabiliyetiyle akıllarda yer etti.
2006’da verdiği demeçte, “Hayatımın en mutsuz anlarını 1982 ve 1986’daki finallerde yaşadım.” diyen Littbarski, üç final gördüğü kariyerinin en mutlu gününü, kuşkusuz Dünya Kupası’nı kaldırdıkları 8 Temmuz 1990’da yaşadı.
İspanya 1982’de ve Meksika 1986’da finalde kaybederek Dünya Kupası ikinciliği yaşayan Alman ekibinde yer alan Littbarski, takımıyla 1990’da mutlu sona ulaşmayı başardı.
AA