DİLEK ATLI
Uğur Kökten’in dünyanın farklı kentlerine yaptığı seyahatlerden yola çıkarak anı ve düşüncelerinin yanı sıra birikimlerini de aktardığı deneme kitabı, “Kırk Kent Kırk Düş”, Eksik Parça Yayınları’ndan çıktı. 1960’lı yıllardan 2014’e kadar süren zaman aralığındaki yolculukları konu alan Kökten, “Ben yolculuk yaptıkça benimle birlikte doğan ve süregiden bir birikim oluştu. Yarım yüzyıldan uzun bir zaman… Her yolculuk, ya özgür bir seçimin ya da kimi görevlerin sonucuydu” diyor.
Her yolculuğunda ve sonrasında izlenimlerini, notlarını, tanıklıklarını kaydettiğini belirten yazar, kitapta yer alan yazıların bazılarının yeni, bazılarınınsa daha önceki dergi yazıları olduğunu vurguluyor.
‘DENEMELERİMDE ÜÇ ANA DAL VAR…’
İnşaat mühendisi olan Kökten kitapla ilgili olarak, “Mesleğim dolayısıyla, mimari bir yaklaşıma sahip oluşum doğal sayılır. Zaten, geçmişte -1993 yılı ağustos ayında- Mimarlar Odası’nca düzenlenen ‘Türk Edebiyatı’nda İç ve Dış Mekan’ konulu bir konuşma yapmıştım. Kitaptakine benzer çalışmalar bir bakıma. Öte yandan, benim denemelerim genelde üç ana dal üstüne oturur: önce zaman (yani, XX. Yüzyıl: savaşlar), sonra değişik coğrafyalar, üçüncüsü de doğa. Böyle bir gözlükle bakarak, bir kentte ya XX. yüzyılın izlerini ya da kültürün izlerini (müzeler, kitaplıklar ve anıtlar) ararım” diye konuşuyor. Paris’ten Nariobi’ye, Bağdat’tan Moskova’ya kadar birçok dünya kentini deneme türündeki yapıtı Kırk Kent Kırk Düş’te kaleme alan Kökten yazım sürecine de değinerek, “Tuttuğum notlar, yolculuk öncesi hazırladığım notlar, anılar, birikimler, tamamlayıcı bilgi ve belgelerden yararlandım. Başta tarihsel özen çok önemli. Sonra ülkelerin, iklimlerin, kültürlerin, insanların karşılaştırılmasında gösterilecek dikkat elbette” diyor.
1970’ten beri deneme yazıları farklı dergilerde yayımlanan ve kitaplar kaleme alan Kökten, “Kırk Kent Kırk Düş” kitabının diğer yapıtlarından farkını ise şu sözlerle açıklıyor:
“Biliyorsunuz, herkesin gitmek, görmek istediği birtakım yerler vardır. Bu özlem, bu istek, bir bakıma yaşam boyu sürer. Bir tür ‘düş’ gibidir, gerçekleşmediği sürece. Ben de, kitabın ismini böyle seçtim. Aslında, sayı ‘kırk’dan fazla olacaktı. Yani, olabilecekti. Ayrıca, her kentin birazı -benim gözümde- Türkiye’dir. Karşılaştırmalar, örnekler, alınmasını istediğim dersler vardır. Özellikle, gençlerimiz için. Sonuçta, yine de, pasaportsuz, masrafsız bir yolculuk türü! Öbür çalışmalarım arasındaki yerine gelince, genelde benim yapıtlarım ‘kötümser’ bulunuyor. Kimi kitabımın ‘Umut İçin Senfoni’ adını taşımasına karşın. Eğer böyle düşünülüyorsa,’Kırk Kent’ de bir iyimserlik çağrısı olsun.”