Yılmaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Gerçi… Akdeniz ve Ege sahilleri gibi deniz-kum-güneş tatili turistimiz yok. Kayak turizmi yeni kayak merkezlerine kayınca Uludağ geride kaldı. Fakat, Bursa’ya daha çok turist gelmesini sağlamak için önemli adımlar atılıyor.
O nedenle…
Kent içinde tarih-kültür pazarladığımız turizmde çeşitliliği arttırmak için yeni planlamalar yapılıyor, doğa ve sağlık turizmi projelendiriliyor.
O görüşmede…
Üzerinde konaklama, yemek, eğlence seçenekleri bulunan ve yüksek hizmet standardına sahip gemiler için kullanılan, yüzer otel olarak da adlandırılan cruiser gemilerin Mudanya İskelesi’ne yanaşabilirliği ele alındı.
Açıkçası, cruise gemilerin Mudanya’yı rotalarına alması önerisini ileten Saraçoğlu bizi de heyecanlandırdı.
“Bursa’daki turizm faaliyetlerinin gelişmesi bizim en temel noktamız” diye söze başlayıp şunu söyledi:
“Turizmi çeşitlendirme çalışmalarımız arasında orta büyüklükteki cruise gemilerin Mudanya İskelesi’ne gelmeleri de var. Bursa turizmi için yeni bir saha açarken, kent ekonomisine de katkı sağlayacağız.”
Şuna dikkat çekti:
“Cruise gemileri yolcularını belli rotada seyahat ettirirken konaklama, yeme ve eğlence ihtiyaçlarını karşılıyor. Pahalı olarak bakılıyor, ama konaklama turizminden farkı yok.”
Düşüncesi şu:
“Bursa deniz turizminde hiç olmadı. Şimdi İstanbul’dan gelen orta ölçekli cruise gemilerinin Mudanya’da 1 gün konaklama yapıp Ege’deki rotalarına devam etmelerini sağlayabiliriz.”
Şu bilgiyi de verdi:
“Liman ve Gümrük müdürlerimiz bunun olabilirliğini söyledi. Biz de Türkiye’de bu konuda çalışan 3 acenteyle görüşüp cruise gemileri Mudanya’ya getirmek istiyoruz.”
Şunu da ekledi:
“Mudanya’da sahile çıkacak gemi yolcuları günübirlik çevre gezileri yanında alışveriş de yapacaklar. Bu da bir fırsat olacak.”
Mudanya cruise gemilere yabancı değil
Aslında…
Mudanya ve Gemlik bu gemilere yabancı değil. Yıllar önce Mudanya ve Gemlik’te bu gemilerden karaya çıkan yolcular çevreyi gezip yemek yer, alışveriş için Bursa’ya bile giderlerdi.
Umarız yeniden gelirler.
Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz’ın yazısının tamamı için tıklayın…