AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Rixos Oteli’nde düzenlenen AK Parti 4. Sosyal Bilimler Teşvik Ödülleri Töreni’nde yaptığı konuşmada, siyasi hareketlerin, kültürel hareketlerden bağımsız düşünülemeyeceğini belirtti.
Davutoğlu, kitapla beslenmeyen bir siyasi hareketin, kendisini boşlukta hissedeceğini belirterek, “O boşluk içinde seyrederken konjonktürel, günü birlik ve gelip geçici hevesler ya da düşünceler içinde olabilir. Biz kitaptan besleniyoruz, biz ilimden besleniyoruz, ama en önemlisi de kitabı ve ilmi merkez addetmiş, onun etrafında şekillenmiş bir hayatı savunan köklü bir gelenekten, bir medeniyetten besleniyoruz” dedi.
“Bizim kervanımıza katılacak olanlar, katılmak isteyenler, kitaba, medeniyete, sosyal bilimlerin ufuk açıcı fikirlerine her zaman hem açık olmalı hem ona saygı göstermeli” diyen Davutoğlu, “”Kelamı anlamayanlar kalemi anlayamaz, kalemi anlamayanlar kitabı anlayamaz, kitabı anlamayanlar insanı anlayamaz” diye konuştu.
‘Devlet adımının gururu tehlikeli’
Davutoğlu, bilgisi ile gurura kapılandan daha tehlikeli kimse olmadığını, devlet adamının gururunun tehlikeli olduğunu söyledi. Her okunan kitabın insana tevazu öğrettiğini belirten Davutoğlu, “Bilmediğiniz yeni bir şey öğrendikçe ‘Oldum’ deme şansınız kalmaz. Hep, ‘Hamdım, hamım, inşallah bir gün olurum’ deme mahviyetini ve tevazusunu size gösterir” ifadesini kullandı.
Kitabın ahlak ve edep timsali de olduğunu anlatan Davutoğlu, çalıştığı odaları mümkün olduğu kadar kitapla doldurmak istediğini dile getirdi. Kitabın olduğu yerde edebe mugayir bir şey olmayacağını dile getiren Davutoğlu, kitabın insana eleştiri ile hakaret arasındaki farkı öğrettiğini vurguladı.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Kitap eleştirilebilir, kitabın yazarı eleştirilebilir ama gerçekten kitap dostu olan biri, başka bir kitap yazarına, alime ya da herhangi bir insana hakaret nazarıyla yaklaşmaz. Kitap eleştiriyi öğretir. Son 3 gün içinde, gerçekten sadece bir Başbakan ya da AK Parti Genel Başkanı olarak bunu söylemiyorum, iki siyasi partinin genel başkanının yaptığı iki tavır, ben dedim ‘Herhalde bu genel başkanların evlerinde kitap eksik.’ Birisi, ‘Osmanlı Devleti’ni 1. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın kuklası’ olmakla itham etti, hakaret etti ve bunu da 18 Mart Çanakkale Savaşı’nın 100. yılında yaptı. Bizler, Çanakkale şehitlerinin o büyük fedakarlıkları üzerine konuşurken, hissederken bir genel başkan çıktı dedi ki ‘Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın kuklası.’ Eleştirebilirsiniz, Osmanlı Devleti’nin o günkü yöneticilerini eleştirebilirsin. Kimse eleştiriden azade, bigane değildir ama bir devleti ve de tam da emperyalistlerin, bütün yedi düvelin yüklenerek bir kadim medeniyeti yok etmek üzere Çanakkale’ye yürüdüğü savaşın yıl dönümünde bütün o insanlara dönüp ‘Siz aslında kuklaydınız’ demek, ne büyük cehalettir. Bilmez ki bu genel başkan, aslında Çanakkale’de o ya da bu safta herkes centilmence bir savaş verdi, doğru ama bizim safımızda olanlar sadece İstanbul’u değil, sadece Anadolu’yu değil, sadece Türkiye’yi değil bütün mazlum milletleri, en önemlisi de kitaba dayalı bütün kadim medeniyetimizi savundular.”
“‘Nankör’ diyen kişinin kendisi, öylesine nankörlük yapıyor ki…”
Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Diyanet İşleri Başkanı Görmez’e “Nankör” dediğini belirterek, şunları kaydetti:
“Şimdi ben, bu Anamuhalefet Partisi Genel Başkanına sesleniyorum, dünyanın neresinde, hangi görüşü savunmuş olursa olsun dünyanın neresinde bir din adamına, bir siyasi ‘Nankör’ diye hitap edebilir. ‘Nankör’ diyen kişinin kendisi, öylesine nankörlük yapıyor ki bu milletin imanının temsil edildiği bir makama bu ifadeyi kullanabiliyor. Çanakkale Savaşı yıl dönümü vesilesiyle ki konuşmasında hutbe ile duayı ve birçok şeyi karıştırdı, birçok cehalet örneği var da şimdi girmeyeyim. Birçok temel kavramı karıştırdığı konuşmasında, cehaletini sergilediği konuşmasında, Atatürk’ün hutbede yer almadığını ifade ederek, buradan hareketle hakarette bulunuyor. Örnek vermek istemiyorum ama Yunanistan’da bir siyasi liderin Atina Başpiskoposu ile ilgili ya da Rusya’da Moskova Patriği ile ilgili ya da Vatikan’da, Avrupa’nın herhangi bir yerinde Papa ile ilgili herhangi bir görüş dolayısıyla böyle bir ifadeyi kullanma cüretine sahip olan birisi, halkın huzuruna çıkabilir mi? Din ve devlet işleri ayrıdır ama devlet adamları dine saygıyı öğrenecekler, saygıyı öğrenecekler.”
“Kılıçdaroğlu, hatim ne demek bilir mi”
Söz konusu hutbenin okunduğu günün sabahı 253 bin şehit için bütün camilerde 253 bin hatim indirildiğini belirten Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu, hatim ne demek bilir mi, bilmem ama 253 bin hatim indirildi ve her yerde Gazi Mustafa Kemal’e ve bütün şehitlere dualar edildi” dedi.
Başbakan Davutoğlu, Çanakkale’de, 18 Mart’ta yapılan törende de her konuşmacının Gazi Mustafa Kemal’i ve bütün şehitleri hürmetle andığına işaret ederek, “Diyanet İşleri Başkanımız da duasında bütün şehitlerimizle birlikte Gazi Mustafa Kemal’i de andı. Hadi eleştirme ihtiyacı hissettiniz, hadi eleştirebilirsiniz, hepimiz eleştiriye açık olalım ama eleştirinin de edebi olur, eleştirinin hayası olur, üslubu olur. Hakareti eleştiriden ayırt edemeyenler, genellikle kitapla aşina olmayanlardır. Kitap çünkü bize seviyeli eleştiriyi öğretir” değerlendirmesinde bulundu.
“Yüzümüzün kızarmasına sebep olacak dil ve davranışlardan uzak kalalım”
Davutoğlu, eleştiri yapmak için eleştiri ahlakını benimsemek gerektiğine ve eleştirinin kitabın öğrettiği bir şey olduğuna işaret etti.
Siyaset hayatına ilmin, ilmi üslubun egemen olması çağrısında bulunan Davutoğlu, “Çağrım, miting meydanlarında halkla kurduğumuz iletişimin güzel bir dile dayanması, birbirimize yapacağımız eleştirilerin belli bir seviyede olması ve şu seçim döneminde halkımızın yüzünü kızartacak veya onlara hitap ederken bizim yüzümüzün kızarmasına sebep olacak tüm fiil, eylemler, dil ve davranışlardan uzak kalmamız. Düşüncesi olan düşüncesini getirsin ama,hakareti olan o hakaretini aynaya bakarak kendisine söylesin” diye konuştu.
Davutoğlu, AK Parti’nin sadece siyasi hakeret olmak yerine aynı zamanda kültürel bir hareketin siyasi yansıması olduğunu, sadece milletten oy istemek yerine milletle bütünleştiğini, sadece güzel siyasi şiarlar üreten bir siyasi söylem hareketi olmak yerine siyasi şiarlarin içini doldurduğunu, güçlü ilmi bir hareket yarattığını belirterek, bunun için diğer partilerden farkları bulunduğunu vurguladı.
Yeni kütüpaneler açılacak
Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi’nde, 2009’da 600 metrekarelik alanda, 50 bin yayın muhafaza edecek kapasiteli kütüphane açıldığını hatırlattı.
Türkiye’de bin 124 halk kütüphanesi bulunduğunu söyleyen Davutoğlu, “İnşallah bu sene içinde de 10 kütüphane açacağız. Muş, Burdur, Uşak, Siirt, Çanakkale, İzmir, Denizli ve Ankara’da” dedi.
Davutoğlu, ayrıca 12 yılda 12 gezici kütüphaneyi hizmete aldıklarını, 15 gezici kütüphanenin ise gelecek yıl hizmet vermeye başlayacağını bildirdi.
Teşkilat toplantıları öncesi ve sonrası kitap okunması talimatı
Davutoğlu ayrıca, tüm teşkilatlara, her teşkilat toplantısı öncesi ve sonrasında, bir kitaptan mutlaka bir bölüm okunması talimatı verdi.
Bu kitabın, Mesnevi’den bir bölüm, Fuzuli’den bir şiir veya klasiklerden olabileceğini dile getiren Davutoğlu, “Klasiği olmayan bir kültürün, yaşama şansı olmaz, oksijen tüpünde yaşıyor gibi olur. Klasiklerimizi tespit edin o klasikleri okuyun” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, Valilere yapılan toplantıda da Kınalızade Ali’nin “Ahlak-ı Ala’i”yi okuması görevi verdiğini hatırlattı.
Ödül alanlar
Akademisyenlerden oluşan 5 kişilik jüri, “Afrika’ya Yönelik Türk Dış Politikasında Süreklilik ve Değişim” makalesiyle Kieran E. Uchehara’yı birinciliğe, “Yapılandırmacı Perspektiften Kamu Diplomasisi ve Türkiye: ABD Yazılı Basınından Yansımalar” makalesiyle Samet Kavoğlu’nu ikinciliğe, “Globalisation as an Agent of Party Ideological Change: The case of the Turkish Religious Right” makalesiyle Hakan Köni’yi üçüncülüğe layık gördü.
Tezlerde ise Hüsamettin Aslan “Brezilya’nın Anatomisi ve Lula da Silva (İşçi Partisi) ile Recep Tayyip Erdoğan (AK Parti) Hükümetlerinin Karşılaştırılması” ile birinci, Oğuz Göksu “Siyasal İletişim Uygulamalarında Siyasal Kültürün Rolü” ile ikinci, Hüseyin Şeyhanlıoğlu da “Demokrat Parti ve Siyasal Muhafazakarlık” ile üçüncü oldu.
Törende, birincilere 10 bin lira, ikincilere 7 bin 500 lira, üçüncülere ise 5 bin lira para ödülü verildi.