Olay Gazetesi Bursa

Davutoğlu: ‘Vekil transferine karşıyım’

Başbakan Davutoğlu, yeni anayasayı referanduma götürmek için milletvekili transferini etik ve ahlaki bulmadığını söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ürdün dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Birçok başlıkta açıklama yapan Davutoğlu, yeni anayasa çalışmaları, terörle mücadele, Rıza Zarrab’ın ABD’de tutuklanması gibi konulardaki sorulara yanıtları şöyle:

 

YENİ ANAYASA

 

Anayasa’nın tek zorluğu elimizdeki siyasi güç ile tek başına Anayasa yapamayacak olmamız. 316 yetmiyor. Önümüzde iki yol var. Ya ‘CHP komisyonu dağıttı’ deyip bunu zamana yaymak ki benim siyasi ahlakım buna izin vermez. Ya söz vermeyeceksiniz ya gereğini yapacaksınız. Önümüzdeki hafta anayasa hukukçusu akademisyenlerden oluşan bir heyetle, sonra geçmişte Anayasa Komisyonu’nda çalışan arkadaşlarımızla bir toplantı yapacağım. Hafta sonu pratik ve teorik heyeti bir araya getireceğim. Siyasi perspektifi verdikten sonra hedefimiz 1-1.5 ayda ama bu yasama dönemi içinde anayasayı iskeletiyle ortaya çıkarmak. Gündemde tutup adım atmamak bize yakışmaz.

 

“VEKİL TRANSFERİNİ AHLAKİ BULMAM” 

 

(Referandum olasılığı nedir, ne kadar süre içinde bir referandum beklemeliyiz?) Bir şey söylemem hukuki açıdan doğru olmaz. ‘316 milletvekili ile şu zaman yapılacak’ desem, kalan 14 vekil nereden tamamlanacak diye bir tartışma açılır. Bunu etik bulmam, transfer çalışmasını da ahlaki bulmam. 2012’deki tasarımızı hafta sonu madde madde okudum. Benim de zihnimde sorular var. İçselleştirmediğim hiçbir fikri savunmadım. Aramızda tartışmamız gereken sorular var; ‘Anayasa’nın başlangıcı olsun mu’dan başlayan. Anayasa zinhar konjonktürel olmayacak. Siyasi realite üzerinden anayasa yapmaya başlarsak, ‘14 oyu şuradan alabilirim, dolayısıyla orayı tatmin edeyim’ dediğinizde fikriniz sapmaya başlar. Pazarlıkçı ya da revizyonist bir anayasayı doğru görmüyorum. Yazım, kültür, dil itibariyle, felsefesiyle farklı bir anayasa hedefliyoruz. O felsefeyi bulana kadar çalışacağız. Böyle bir anayasanın da kolaylıkla 330 ve üzeri bir destek bulacağına inanıyorum. Açık, net bir sisteme ihtiyaç var. Bu da bizim için Başkanlık sistemi. Ama bu başkanlık sisteminin de güçler ayrılığı sistemi ve karşılıklı denge-denetlemenin o kadar iyi tanımlanmış olması gerekir ki kimsenin zihninde şüphe kalmamalı.

 

“İKİ KAMARALI SİSTEME İHTİYAÇ YOK”

 

(İki kamaralı sistem düşünüyor musunuz?) Yok. Onu da tartışacağız tabi. Ama prensip olarak üniter devletlerde ve Anayasa Mahkemesi’nin olduğu yapılarda iki kamaralı sisteme ihtiyaç olduğu kanaatinde şahsen değilim. Ama olmayacak diye bir şeyi de öne sürmek istemem. İnşallah Haziran sonuna kadar görevimiz zihnimizdeki en iyi anayasayı sunmak.

 

“PARTİSİZ BAŞKANLIK OLMAZ”

 

(Partili başkanlık sistemi mi olacak? Türk tipi başkanlık sisteminin özellikleri neler olacak?) Başkanlık zaten partili başkanlıktır, partisiz başkanlık olmaz. Bunların hepsi çalışmalar bitince netleşecek. Arkadaşlardan 10’a yakın kritik konuyu bu hafta içinde çalışmalarını istedim. 

 

“DEMOKRATİK OLMAYAN HİÇBİR SİSTEMİ KABUL ETMEM”

 

(Demokratik başkanlık mı olacak?) Demokratik olmayan hiçbir sistem, başkanlık ya da parlamenter sistem önerisini kabul etmem. Yetki kimdeyse sorumluluk onda olmalıdır. Ve sonunda hesabı kim verecekse yetki onda olmalı. Ama bizim çarpık parlamenter sistemde böyle bir şey yok. 12 Eylül anayasası hep bir generalin cumhurbaşkanı olacağı varsayımıyla yapıyı kurduğu için Özal’dan başlayarak milletin adamı olan kişilerin cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalıştılar. En büyük devrim de buna izin veren anayasayı yazmak olacaktır.

 

DOKUNULMAZLIK DOSYALARI

 

(Anayasa 14 ve 83. maddeler-dokunulmazlık) Ahlaki açıdan AK Parti sanki dokunulmazlıkların kaldırılmasından çekiniyor gibi öne sürdüler. Bana daha önce meydan okuyan milletvekilleri şimdi ‘dosyamda ne var’ diye sormaya başladılar. İkincisi hukuki bir duruştur. Anayasaya geçici bir madde koymamış olsak ve sadece terörle irtibatlı dosyaları bile getirsek reformları, anayasayı unutmamız lazım. Savunma yapacak şahsın süre sınırı yok. Kürsüdeki suyla ne kadar idare edebilecekse, -bizim gibi oruca alışmış adamlar iki günde sürdürebilir- iki gün konuşsa kimse durduramaz. Dosyaları tartışmaya kalksak, en az üç yüz gün sürüyor. 

 

“CHP’NİN ÖNERİLERİNDEN BİRİ MÜZAKERE EDİLEBİLİR”

 

Çirkin bir oyun oynanmaya çalışıldı. HDP ‘dokunulmazlıktan korkuyorsunuz’ derken, HDP’li vekiller her gün milleti tahrik ederek 90’lı yıllarda olduğu gibi birkaç milletvekiline yüklenilmesini beklediler. Bir anda bütün o çukurlar, el yapımı bombalar, zulümler unutulsun bir mağduriyet edebiyatı doğursun. Yurtdışında öyle bir algı oluşturuldu ki; ‘HDP, Kürt partisi, onlar siyaset dışı kaldığında Kürtler külliyen siyaset dışında kalır.’ CHP ‘AK Parti korkar ben de bunun istismarını yaparım’ hesabında. Demirtaş, Kılıçdaroğlu’nu Cizre’ye davet ediyor. Nasıl bir işbirliğidir bu? Bizim önerimiz bütün bu siyasi oyunları boşa çıkardı. (Terörle ilgili fezlekeler öncelenebilir mi?) Yok. ‘Şu tarihte meclise intikal etmiş bütün dosyalar’ deyip bağlayacağız. CHP’nin teklif ettiklerinden bir tanesi müzakere edilebilir. Diğer ikisi makul değil. Değerlendireceğiz. CHP ile birlikte yaparsak bu şeref herkese ait olur. Ama gelmezlerse de fezlekeler gelir herkesin yüzü, ahlakı, siyaseti görünür.

 

“DOKUNULMAZLIK KALKARSA MÜDAHALEYE AÇIK OLUR”

 

Genel olarak dokunulmazlıkları kaldıralım’ diyenler var. Siyaseti bütünüyle müdahaleye açık hale getirdiğinizde parlamento aritmetiğiyle oynamak isteyen herkes dolaylı yoldan hükümet devirmeye kalkar. 280 milletvekili çıkarsaydık 4 milletvekili üzerinden hükümet değişebilirdi. Ayarlanmış bir savcı bütün ülkenin kaderiyle oynayabilirdi. 

 

ZARRAB’IN TUTUKLANMASI

 

(Rıza Zarrab’ın yakalanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?) Dosyanın muhteviyatı veya tartışmalar itibariyle eğer Türkiye’yi ilgilendiren bir şey söz konusu olursa düşüncemizi de tavrımızı da açıklarız. Ama şu ana kadar böyle bir yansıma yok. Tabii insanın aklına şu da geliyor: Bu kadar titiz olan bir hukuk sistemi bir sürü kumpas içinde olan Amerika’daki başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı görünen kişiler, yapılarla ilgili niye herhangi bir husus gündeme getirmiyor? Daha önce paralel yapının ABD’deki para kaynakları ile ilgili çok soruşturma başlatıldı. Bu nereye gitti acaba? Bu anlamda tutarlı bir şey görmek isteriz. Bütün kara para aklama çabalarına karşı aynı tutarlılığı görmek isteriz. Burada çekineceğimiz bir husus da olmaz. Nedir, önce konunun bir ortaya konulması lazım. Ondan sonra düşüncemizi açıklarız.

 

“TUTUKLU YARGILAMAYA KARŞIYIM”

(Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Rektörü sizi ziyaret etti. Akademisyenler bildirisi gündeme geldi mi?) Bu konu da açıldı. İlkesel tutumumu her yerde söylemişimdir. Prensip olarak hukuki zorunluluk yoksa hüküm verilene kadar tutuklu yargılamaya karşıyım. Suç hükme bağlanmadıkça özgürlüklerin kısıtlanmasının doğuracağı kul hakkından korkarım. Sonunda beraat olursa özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. Ama hüküm verildikten sonra bana da uygulansın. Delil saklıyordur, kaçacaktır v.s. Böyle bir durum varsa, o hukukçuların bileceği iş. Adalet Bakanıma da söyledim, tutuklu yargılama istisnai bir durumdur. Akademisyenlerle ilgili konuda da aynısı. 28 Şubat’ta baskılar yaşamış bir akademisyen olarak söylüyorum: Düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem. Ama Türkiye’de öylesine bir dönemden geçiyoruz ki, hukuka müdahale etmememizi isteyenler, en ufak bir şey olduğunda ‘niçin hukuka müdahale etmiyorsunuz’ diye soruyorlar. ‘Akademisyenlerin tutuklanmasına niye müsaade ettiniz’ diyorlar? Madem ki müdahale etmememizi istiyorsunuz, niye o zaman bize soruyorsunuz? Tutup hakime ‘bunu çıkar’ diye talimat mı vereyim? Verdiğim anda, tutuklama talimatı verme durumumdan ne farkı olur? Hakim kararını verecek.