Olay Gazetesi Bursa

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan operasyon değerlendirmesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Binlerce kilometre uzağa kaçıp oradan ihanet şebekesini idare edenler var. Kurumlarda yaptığı ihanetin ortaya çıkacağı korkusuyla soluğu yurt dışında alanlar var" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜBİTAK Gebze Kampüsü’nde düzenlenen TÜRKSAT 6A Yerli Haberleşme Uydusu Projesi İmza Töreni’nde yaptığı konuşmada, projede görev alan mühendis, bilim insanı ve işçileri tebrik etti. 

Törenden önce, 3 milyar dolar bedelle tamamlanan, bu boyutuyla Türkiye’de bugüne kadar tek kalemde yapılmış en büyük sanayi yatırımı olan TÜPRAŞ Dönüşüm Tesisi’ni açarak büyük bir gururu yaşadıklarını, bu proje ile de iftihar ettiklerini anlatan Erdoğan, “Büyüyen, güçlenen, gelişen yeni Türkiye’nin yansımalarını, gurur tablolarını hep birlikte müşahede ediyoruz” dedi. 

Erdoğan, bu yılın ocak ayında Japonya’da yapımı tamamlanan TÜRKSAT 4A Uydusu’nu teslim aldıklarını, uydunun 15 Şubat’ta da Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssü’nden başarıyla fırlatıldığını hatırlattı. Yazılımının tamamı, donanımının yüzde 80’i yerli olan ilk keşif uydusu Göktürk 2’nin 2012 yılında Çin’den uzaya gönderildiğini anımsatan Erdoğan, tasarımı ve üretimi Türkiye’de gerçekleştirilen ilk yer gözlem uydusu olan RASAT’ın da 2011 yılında yörüngesine yerleştiğini vurguladı. 

Startı verilen TÜRKSAT 6A uydusunun bu uydulardan çok daha farklı ve ileri bir proje olduğuna işaret eden Erdoğan, “İktidarımız döneminde 4 tane önemli projeyi gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Hem ticari hem askeri amaçlı görevler üstlenecek olan TÜRKSAT 6A uydumuzda kullanılacak alt sistemler, yer istasyonu ve yazılımlar tamamen milli imkanlarla gerçekleştirilecek. Bu proje kapsamında geliştirilecek olan alt sistemler, daha sonra üretilecek milli haberleşme uydularının da alt yapısını oluşturacak. Dolayısıyla proje, sadece vereceği hizmetle değil aynı zamanda stratejik mahiyetiyle de bizim için son derece önemli. Bunlar, bir sıçrayışın, bir özgüvenin alametleridir. Türkiye’nin ileride bu kendi yaptığı uyduları uzaya gönderebileceği gibi bu tür imkanlara sahip olacağına da ben yürekten inanıyorum. Türkiye bugün hayalleri gerçeğe dönüştürüyor. İnşallah yakın zamanda hayali dahi kurulamayanları da gerçekleştirmeyi mutlaka başaracaktır” diye konuştu. 

“Gelecek Türkiyemiz için, milletimiz için çok daha farklı olacak”

Araştırma ve geliştirme faaliyetlerini geliştirmenin, bilgiye giden yolu açmanın mücadelesi içinde olduklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: 

“Eğitime, özellikle mesleki eğitime, bilime, araştırmaya, Ar-Ge’ye yaptığımız yatırımlarla Türkiye artık çok farklı bir kulvarda ilerlemeye başladı. TÜBİTAK’ın koordinesinde 6 ayda bir yapmakta olduğumuz, özellikle bu Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantılarımızda bir defa uzun yıllar yapılamayan, ertelenen adımları biz attık. Bütün bu çalışmalarımızda neredeydik, nereye geldik, nereye gideceğiz? Hep bunları planladık ve geldiğimizde Ar-Ge çalışmalarına devletin neredeyse para ayırmadığı bütçeden bir dönemi şu anda yüzde 1’e yaklaşmış durumdayız. Aslında hedefimiz yüzde 2. Şimdi artık yüzde 2 yetmez, belki bu yüzde 3’e çıkarılması gerekecek. Bunu başarmamız halinde, özel sektörün de Ar-Ge yatırımlarında rol almasıyla birlikte -ki özel sektör de bu alanda artık rol almaya başladı- inanıyorum ki gelecek Türkiyemiz için, milletimiz için çok daha farklı olacaktır. Savunma sanayi projeleri başta olmak üzere pek çok konuyu şahsi himayemize alarak, süratle mesafe kat edilmesini sağladık.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin iktidarları döneminde bilim ve teknoloji alanında çok önemli bir mesafe kat ettiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda başladığımız yerle geldiğimiz nokta arasında gerçekten çok önemli bir fark olduğunu görüyoruz. Mesela 2002 yılında ülkemizde, belki garibinize gidecek, sadece 2 tane teknopark vardı. Bugün, 41’i faal, 59 teknoparkımız bulunuyor. Bu nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımdan çok önemli. Bu teknoparklarda, 3 bin firmamız, 30 bin personeliyle araştırıyor, üretiyor ve yılda 1 milyar 700 milyon dolar ihracat yapıyor. Hemen yakınımızda kurmakta olduğumuz bilişim vadisi, Türkiye’de yeni bir safhanın da inşallah başlaması anlamına geliyor. Bu da çok önemli. Gerçekten çok büyük bir gurur tablosunu, dünyada parmakla gösterilecek bir bilişim vadisini, Türkiye’de işte burada kazandırıyoruz. Marka ve patent başvurularındaki muazzam artışlar, ülkemizin bu konuda doğru bir istikamette ilerlediğine işaret ediyor. TÜBİTAK’ı asli işlevine, yani bilim ve teknoloji alanında yenilikçi ve yönlendirici bir kurum haline inşallah dönüştürüyoruz.” 

TÜBİTAK bünyesinde faaliyet gösteren enstitüler ve araştırma merkezlerinin takdire şayan başarılar ortaya koyarak kendilerini gururlandırdığını aktaran Erdoğan, özel sektörün de bu konuda önemli bir seviyeye ulaştığını ifade etti. 

“İnsanı karşıdan vurdukları zaman, ‘erkekçe vurdu’ dersin…”

Geçen 12 yılda sadece TÜBİTAK aracılığıyla, özel sektörün araştırma geliştirme faaliyetlerine verdikleri desteğin 4,5 milyar lirayı bulduğunun altını çizen Erdoğan, “Burada bir hususun özellikle üzerinde durmak isterim. 12 yıl boyunca başbakanlık vazifemizi ifa ederken Türkiye’de bilim, teknoloji, özellikle de araştırma geliştirme çalışmalarının artması için çok büyük bir gayret ve hassasiyet içinde olduk. TÜBİTAK’ı, böyle bir hedef ve böyle bir hassasiyet içinde yeniden yapılandırdık, teşvik ettik, çok güçlü şekilde destekledik” ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün iyi niyetlerine, samimi gayretlerine rağmen TÜBİTAK’ın içine yerleşen bir urun, kurumu içten içe çürütmeye, farklı gayelere taşımaya başladığını gördüklerini dile getirerek, “Düşünün, siz bilim diyorsunuz, araştırma geliştirme diyorsunuz ama birileri kurumun içine bir kanser hücresi gibi sızıyor, sizin bu samimi gayretlerinizi çürütmenin mücadelesini veriyor. TÜBİTAK’ın içine öyle bir ihanet şebekesi yerleşiyor ki mesaisini, birikimini vatanı için, milleti için, bayrağı için değil ihanet için kullanıyor. Bilim ve teknoloji değil, örneğin üst düzey devlet görevlilerinin kriptolu telefonlarını dinlemek için orada alçakça çalışmalar, alçakça faaliyetler yapıyorlar. Eğer benim telefonumu, bana verilen kriptolu telefonu buradaki bu telefonu verenler dinliyorsa, bunlara ben farklı bir yaklaşım bir defa asla gösteremem. Bizim nasıl sırtımızın hançerlendiğimizin en büyük delili maalesef TÜBİTAK’taki işte bu tiplerdir. İnsanı karşıdan vurdukları zaman, ‘Erkekçe vurdu’ dersin ama arkadan vurdukları zaman bu kalleşçe, alçakça vuruştur. Bunu görmemiz lazım” şeklinde konuştu. 

“Elde ettikleri bilgileri nerede kullandıkları, servis ettikleri soruşturuluyor”

Erdoğan, kuruma bilimsel çalışma yapması için alınan elemanların dönemin cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını, kuvvet komutanlarını, bakanlarını ve anayasa mahkemesini dinlediğini belirterek, “Elde ettikleri bilgileri nerede kullandıkları, kimlere servis ettikleri, kimlere sattıkları ya da peşkeş çektikleri şu anda görüyorsunuz çok hassas şekilde soruşturuluyor” ifadesini kullandı. 

Bu durumun soruşturulmadığını, soruşturulamadığını söyleyen Erdoğan, ” TÜBİTAK içine sızmış bu hainler, maalesef yargı içine sızmış haşhaşiler tarafından korunuyordu. Hamdolsun şimdiTÜBİTAK bunlardan arındırılıyor. Tam temizlendi demiyorum. Tam temizlendiğinin veya temizleneceğinin umudu içindeyim” diye konuştu. 

“Yargıyı da bu haşhaşi urun baskısından, şantajından, tehdidinden temizleyeceğiz” diyen Erdoğan, “Çünkü oradaki yuvalanmaları da çok ileri derecede” değerlendirmesinde bulundu. 

Erdoğan, TÜBİTAK’ın da birçok kurum gibi normalleştiğini, asli vazifesine döndüğünü anlatarak, “Burada tabii çalışan tüm kardeşlerimin bize yardımcı olması lazım. Kardeşlerim bu bizim ulusal güvenliğimizin çıkış noktasıdır. Bu milletimizin çıkış noktasıdır. Bu bir milli meseledir. Bu bizim için bir ahlaki meseledir. Bunu hep beraber çözeceğiz. Bilim insanları olarak bilim bu tür bir şeyi kabul etmez. Bunu temizlemeye mecburuz” ifadelerini kullandı. 

“Bazı istihbarat örgütlerinin kaynaklarını kesiyoruz bu adımlarla” 

İstanbul merkezli “paralel yapı” operasyonuna değinen Erdoğan, şunları söyledi:

“Şimdi günlerdir bazılarının televizyonlarının ekranlarından, gazetelerinin sayfalarından hüngür hüngür ağladıklarını görüyorsunuz. Hayret! Bir gün, iki gün değil, üç gün, dört gün, bir haftadır bakıyorsunuz ‘Şu kadar kişi alındı, şu kadar kişi alınıyor’ filan falan… Haberler. Hani siz örgüt değildiniz? Bakın haberler nasıl yayılıyor, görüyorsunuz değil mi? Ya siz örgüt olmasanız bunları nereden bileceksiniz. Bunu bildikleri için bazıları evlerinde değil, gittiler gazetelerinin içerisinde beklemeye başladılar. Niye orada beklemeye başladılar? ‘Buradan gelip bizi alamazlar’ diye beklemeye başladılar. Zannediyorum bir, ikisi herhalde kaçıverdi bu arada. Bunları yapıyorlar. Eğer dürüstseniz, samimiyseniz, bir suçunuz yoksa o zaman durun, çağrıldığınızda da gelin teslim olun. İşledikleri ihanet suçlarının ne boyutta olduğunu çok iyi biliyorlar. Ondan dolayı da kendilerine göre şov araçlarını da iyi kullanıyorlar. Başlarına gelecek olanı biliyorlar.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece TÜBİTAK içindeki ihanetin dahi bu kişilerin ne kadar ülke ve millet düşmanı olduklarının, hangi kirli odakların hizmetkarı olduklarının ispatı olduğunu belirterek, şöyle devam etti: 

“Bazı  ülkelerden, bazı medya kuruluşları, görüyorsunuz, bunların gözyaşlarını masum bir gözyaşı gibi yansıtmanın derdi içindeler. Çünkü uluslararası odakların, hatta belki de bazı istihbarat örgütlerinin kaynaklarını kesiyoruz bu adımlarla. İhanetin üzerine giderek, maşaları tasfiye ederek, Türkiye düşmanı çevrelerin kurgularını, tuzaklarını bozuyoruz. Bu o kadar önemli. İşte onun için sadece içeride değil, dışarıda da feryat var. Daha önce de söyledim. Paralel yapı tek başına bütün bu kurguyu kuracak, idare edecek zekaya, birikime, beceriye sahip değildir. Bunları maşa olarak kullanan bir üst akıl var demiştim. İşte o üst akıl, onlarla birlikte yaygara koparıyor. Tabii bu üst aklın uzantıları da var. Hepsi devreye giriyor.”

“Yargı içindeki çeteleşmeyi de çökerttik”

Erdoğan, bir yıl boyunca yetkileri dahilinde paralel yapının “inlerine” girdiklerini kaydederek, “TÜBİTAK bunların inlerinden biri haline getirilmişti, oraya girdik. Emniyet gibi, TİB gibi, KOSGEB, üniversiteler gibi kurumlardaki kurgularını bozduk. Ancak bütün delilleri ortaya koymamıza rağmen, yargı bu ihanetin üzerine gitmiyor ya da gidemiyordu” dedi. 

“1 yıl boyunca azimle çalıştık. Yargıyı da bu tehdit ve şantajdan kurtardık” diyen Erdoğan, “Yargı içindeki çeteleşmeyi de çökerttik. Şu anda yargı da bu değişim dönüşümle birlikte inanıyorum ki bir normalleşme sürecinin içerisine girecektir. Bir şekilde bu iddiaların üzerine gidecektir. Eski Türkiye’de değiliz artık. Masumların cezalandırılıp suçluların dolaştığı bir Türkiye yok. Masum ile suçlunun hassasiyetle birbirinden ayrılacağı, hukuk ve demokrasinin en temiz şekilde işleyeceği bir Türkiye var. Hiç kimse timsah gözyaşı dökmesin. Hiç kimse feryat figan ortalığa dökülüp zavallılığını dünyaya sergilemesin” diye konuştu. 

İstanbul merkezli “paralel yapı” operasyonunu başlatan sürece değinen Erdoğan, “Tutturdular bir Molla Muhammed. İki gözü yüzde 90 görmüyor. Ve onunla beraber 122 kişiyi içeri aldılar. Adamcağız 17 ay tutuklu kaldı. Niye? Pensilvanya’ya aykırı ifadede bulundu, onun gibi düşünmedi, onun gibi yaşamadı ve onları 17 aydan çıkıp açtıkları dava ile yaptıklar müracaatla işte şimdi halkalar sökülmeye başladı” ifadelerini kullandı. 

“İşlediği suçun boyutunu bildiği için korkup kaçanlar var”

Erdoğan, özellikle medyanın ve siyasetin bu hukuk süreci ve süreçlerinde ulusal ve uluslararası algı operasyonlarından uzak  durmasının kaçınılmaz bir sorumluluk olduğuna dikkati çekerek, “Herkes hukukun işleyişine yardımcı olacak. Ak ile karanın net bir şekilde ortaya çıkacağı bu süreçte herkes sorumlu davranacak” dedi.

“Bu ülkede 15 yıldır korkuyla yurt dışında yaşayıp uyuşturduğu takipçilerine yasa dışı işler yaptıranlar var” diyen Erdoğan, şunları söyledi:

“Gemiyi daha ilk rüzgarda terk edip binlerce kilometre uzağa kaçıp oradan korkakça ihanet şebekesini idare edenler var. Kurumlarda yaptığı ihanetin ortaya çıkacağı korkusuyla soluğu yurt dışında alanlar var. İşlediği suçun boyutunu bildiği için korkup kaçanlar var. Bunların hepsi tek tek ortaya çıkacak. Bunların hepsi yurt içinde olduğu gibi yurt dışındaki inlerinde de takip edilecek.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra her kurumun sadece kendi işini yapacağını vurgulayarak, “TÜBİTAK bu dönüşümü inşallah farklı bir şekilde gerçekleştirmenin neticelerini, işte bugün attığımız imzalarla veriyor. İnşallah çok daha fazlasını hep birlikte başaracağız” şeklinde konuştu. 

“Artık her alanda kendi ihtiyaçlarımızın projelerini burada gerçekleştirmek durumundayız”

Türkiye’nin araştırma geliştirme projelerinde, savunma sanayisinde ayrı ve özel bir yere sahip olduğunu söyleyen, Erdoğan, “Bana göre TÜBİTAK, bu işin olmazsa olmazıdır. Savunma sanayinde artık biz her alanda kendi ihtiyaçlarımızın projelerini burada gerçekleştirmek durumundayız. Benim insanımın batıdakinden ne farkı var. Niye biz bunları burada gerçekleştiremiyoruz. Biz bu projeleri burada niye halledemiyoruz. Parmak ucu kadar bir şey yapıp dünyanın parasını kazananlar karşısında biz bunları niye halledemiyoruz?” diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzlerce, binlerce gencin dünyanın değişik yerlerine gönderildiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Hala gönderiyoruz, göndereceğiz de ama bu merkezlerde artık bunları yapmak durumundayız. Bu bir özgüven meselesidir. Buradaki hocalarımızdan gençlerimize kadar, bu özgüveni doğrusu sizlerde görüyorum, görmek zorundayım. Bir Cumhurbaşkanı olarak biz hocalarımıza, gençlerimize güvenemezsek bir netice alamayız. Öyleyse burada hocalarımızın, yöneticilerimizin de yanlarında çalışan gençlere güvenmeleri, gençlerin de hocalarına güvenmeleri suretiyle yeni adımların atılması lazım. ‘Biz yaparız’ bunu bir defa dememiz lazım. ‘Yapacağız’ dememiz lazım. ‘Üreteceğiz’ dememiz lazım.” 

Bütün araştırma, geliştirme destekleriyle, devreye aldıkları projelerle, bu işler için tahsis ettikleri kaynaklarla adeta bir savunma sanayi iş birliğini başlattıklarını anlatan Erdoğan, “Hamdolsun verdiğimiz emeklerin, yaptığımız fedakarlıkların karşılığını da almaya başladık. Bugün ülkemiz savunma sanayi 5 milyar doları aşan üretim gücüne ve 1,5 milyar dolarlık ihracat kapasitesine ulaştı. Bu alanda yılda 1 milyar dolar Ar-Ge harcaması yapabilir hale geldik. Geçmişte ülkemiz ekonomisi için ağır birer yük durumunda olan savunma sanayi harcamaları, bugün ekonomimizin itici güçlerinden biri haline geldi. Kendi tankımız Altay, kendi helikopterimiz Atak’ı, kendi insansız hava aracımız Anka’yı, kendi savaş gemimiz Milgem’i üreterek bu alanda dünya çapında söz sahibi ülkeler arasına girdik” ifadelerini kullandı. 

“Savunma sanayimizin her alanında muazzam sonuçlar alıyoruz”

“Aynı şekilde bakıyorsunuz özel sektörde, işte Baykar da o da yine insansız hava aracını şu anda üretmiş durumda” diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 

“İşte bu bir cesaret ve artık 30 bin mili yakalamış durumda buraya kadar çıkmış durumda. Bütün bu adımlar özgüvenin neticesi. Bunları hem kendimiz için kullanacağız ve talepler başladı ve bu taleplere de cevap vermeye çalışacağız. Havacılıkta aynı şekilde süratle mesafe katediyoruz. Zırhlı araçlar, füzeler, roketler, milli piyade tüfeğimiz başta olmak üzere savunma sanayimizin her alanında muazzam sonuçlar alıyoruz. Artık biz 250 kilometre menzilli füze ile övünemeyiz. Bu bize yeter diyemeyiz. Biz 750, bin 500, 2 bin 500 en az menzilli füzelerimizi üretmek zorundayız. Bunu halletmek zorundayız. Niye? Caydırıcı bir güç bunlar elinizde olacak. Bu olduğu anda o ülke çok daha farklı bir konuma geçer. Bunu başarmaya muktedir miyiz? Evet muktediriz.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün ilk adımının atılmasına şahitlik ettikleri TÜRKSAT 6A projesinin de Türkiye’yi uzay sanayisinde yeni bir safhaya çıkartacağını vurgulayarak, “Ankara’da kurduğumuz Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi ile Radar ve Elektronik Harp Merkezi, bu konuda atılmış diğer önemli bir adımımız oldu. Şimdi Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yanında ağırlıklı olarak bu doğrultuda faaliyet gösterecek ülkemizin en büyük teknoparkını kuruyoruz. İnşallah cumhuriyetimizin 100. yıl dönümü olan 2023’te özellikle de savunma sanayimizi dışa bağımlılıktan tümüyle kurtarmış olacağımız bir kırılma noktası olacak. Bir kez daha atılan bu imzaların, başlatılan projenin hayırlı olmasını Allah’tan temenni ediyorum. Şu ana kadar emeği geçen tüm kardeşlerime ve bu aşamadan itibaren Türkiye’nin bu iftihar tablosunda görev alacaklara başarılar diliyorum. Özgüveniniz daim olsun” şeklinde konuştu. 

“TÜRKSAT 6A ile kendi haberleşme uydusunu yapabilen 10 ülke arasına giriyoruz”

TÜRKSAT AŞ Genel Müdürü Ensar Gül, “TÜRKSAT 6A ile kendi haberleşme uydusunu yapabilen 10 ülke arasına giriyoruz. Sadece yapmak değil fırlatmak da önemli. Şu anda ROKETSAN fırlatma yöntemleri üzerinde çalışıyor” dedi.

TÜBİTAK Gebze Kampüsü’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla gerçekleştirilen TÜRKSAT 6A Yerli Haberleşme Uydusu Projesi İmza Töreni’nde konuşan Gül, TÜRKSAT 6A uydusunun maliyetinin yaklaşık 550 milyon lira olduğunu, bunun 150 milyon lirasının TÜRKSAT tarafından, geri kalan kısmının da Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nca karşılanacağını söyledi.

Uydunun satın alınması halinde daha ucuza mal olacağını ancak içinde Ar-Ge olduğu için maliyetlerin biraz fazla olduğuna dikkati çeken Gül, “Ama sonuçta kendi uydu platformumuzu elde etmiş olacağız ve bundan sonra ki uydularda bunu kullanacağız. Ekstra maliyetimizi de bunun için ödüyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin 1979 yılında yer istasyonu kurduğunu ve uydu üzerinden haberleşmeye başlandığını anlatan Gül, şöyle devam etti:

“1994 senesinde ise ilk uydumuza sahip olduk. Bundan sonra diğer uydular hareket etti. 1C, 2A, 3A, 4A, 4B, 5A ve 6A uydularımız. Biz bu uyduları yaptırırken, 3A yapılırken Fransa’ya, 4A yapılırken Japonya’ya mühendislerimizi gönderdik. Mühendislerimiz bu işi öğrendiler ve şimdi de 6A projesinde görev alacaklar. TÜBİTAK UZAY tarafından BİLSAT uydusu, RASAT uydusu, Göktürk2 uydusu geliştirildi. Aslında Türkiye şu ana kadar gözlem uydularını geliştirebiliyordu ama haberleşme uydumuz yoktu. Şimdi de haberleşme uydumuzu kendimiz geliştireceğiz.”

Gül, TÜRKSAT 6A’nın uzaya fırlatıldığında, Türkiye’nin kendi haberleşme uydusunu yapabilen 10 ülke arasına gireceğini vurgulayan Gül, uyduyu sadece yapmanın değil fırlatmanın da önemli olduğunu kaydetti.

Şu anda ROKETSAN’ın fırlatma yöntemleri üzerinde çalıştığını vurgulayan Gül, “Biz bu psikolojik sınırı aşmış olacağız. Çocuklarımız artık Türkiye’de kendi uydusunu yapabiliyor, kendi uzay aracını yapabiliyor. Fırlatma işlemi tamamlandığında da ‘uzaya fırlatabiliyoruz’ diyeceğiz. Bu çok önemli” ifadelerini kullandı.

Gül, uydu platformunun, diğer uydularda da kullanılacağını anlatarak, ayrıca Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından “Türkiye Uzay Ajansı Kanun” tasarısı hazırlandığını, bu uzay ajansının da Türkiye’nin uzay konusundaki projelerini koordine edeceğini ve yöneteceğini sözlerine ekledi.

Konuşmaların ardından, TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü öncülüğünde, aralarında TAI ve ASELSAN’ın da bulunduğu yerli sanayi kuruluşlarının desteğiyle yapılacak olan TÜRKSAT 6A Haberleşme Uydusu Projesi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlık Müsteşarı Feridun Bilgin, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak ve TÜRKSAT AŞ Genel Müdürü Gül tarafından imzalandı.

İmza törenine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ve ilgili kurum yetkilileri katıldı.

Gebze Teknik Üniversitesi’ne ziyaret

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha sonra Gebze Teknik Üniversitesi’ni ziyaret etti. 

Burada bir konuşma yapan Erdoğan, konuşmasına, 41 gün önce kuruluşu gerçekleşen üniversiteye, “41 kere maşallah” diyerek başladı.

Üniversitenin millet ve ülke için hayırlı olmasını Allah’tan dileyen Erdoğan, şöyle devam etti: 

“Başbakanlık vazifesini ifa ettiğim 12 yıllık süreçte yeni 99 üniversitenin kurulmasına öncülük etmiştim. Çok eleştiriler aldım dediler ki ‘bir anda bu kadar üniversiteyi kurmak doğru mu?’ dediler ki ‘hoca yok üniversite kuruluyor.’ Bütün bunlara karşı o süreç içerisinde ben de hep düşüncelerimi ortaya koydum. Türkiye’nin çok ciddi bir göç durumuyla karşı karşıya olduğunu, özellikle öğrenci göçünün inkar edilemeyecek, engellenemeyecek bir durumda olduğunu,  bunun ortaya koyduğu mali portrenin çok çok büyük olduğunu, öyleyse bizim o garip gureba, fakir fukara doğu, güneydoğu bu bölgedeki yavruların ayağına üniversiteyi götürmemizin gerekliliğine… Dolayısıyla her ilimizde bir üniversitenin olmasının bizim olmazsa olmaz bir görevimiz olduğunu ifade ederek, asıl görev tüm bu üniversitelerdeki hocalarımızın, yeni akademisyenler yetiştirmek suretiyle oralara da bu hizmeti götürmemiz gerektiğini ifade ettim.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gebze Teknik Üniversitesi’nin kendisi için bu noktada ayrı bir yere sahip olduğuna dikkati çekerek, “O da Cumhurbaşkanı olarak kuruluşunu onayladığım ilk üniversite, 12 yıllık süreçte kuruluşuna öncülük ettiğimiz 100. üniversite oldu. Bu bakımdan anlamlı. 2002 yılında Türkiye’de toplam 76 üniversite vardı. Gebze Teknik Üniversitesi ile birlikte 100 yeni üniversite ve sayı 176’ya böylece ulaşmış oldu. Tekrar bu yeni üniversitemizin hayırlı olmasını diliyor, başta öğrenci, hocalarımız olmak üzere tüm üniversite camiasına başarılar temenni ediyorum” diye konuştu.  

Gebze Teknik Üniversitesi’nin sıfırdan kurulmuş bir üniversite olmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Üniversitemizin temelinde, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü gibi oldukça büyük bir tecrübe birikimi vardır. Ben buna böyle inanıyorum. Bugüne kadar yapılan çalışmaların, elde edilen başarıların üniversite vasfıyla çok daha yükseklere taşınacağına yürekten inanıyorum. Bugün İzmit ve Gebze’de gerçekten dolu dolu bir ziyaret inceleme ve açılış programı gerçekleştirdik. Tabii eski alışkanlık ‘İzmit’ dedik aslında Kocaeli dememiz lazım. Önce Kocaeli İzmit’te TÜPRAŞ’ın fuel oil dönüşüm tesisinin açılışını yaptık. Tabii rakam küçük değil 3 milyar dolarlık bir yatırım ama özelleştirme sürecinden itibaren alırsak 10 milyar dolarlık bir yatırım. Türkiye’de bugüne kadar tek kalemde yapılmış en büyük sanayi yatırımı olma özelliğini taşıyor.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından TÜBİTAK Gebze Kampüsü’ne geçtiklerini ve çok önemli bir törene iştirak ettiklerini anımsatarak, “TÜRKSAT 6A haberleşme uydusu geliştirilmesi ve üretimi projesi, orada atılan imzalarla resmen başlamış oldu. Ülkemiz, milletimiz adına çok büyük bir prestij ve iftihar vesilesi olduğuna inanmış olduğum bir proje. Ardından bazı tesislerimizi ve bu noktada aldığımız brifingle de geleceğe yönelik buradaki heyecanı, arkadaşlarımla paylaşma fırsatını buldum. Bilim, teknoloji ve Ar-Ge adına Türkiye’nin ulaştığı seviyeleri, bu brifingde görme fırsatım oldu. Son olarak da Gebze Teknik Üniversitemize geldik ve şimdi sizlerle bir aradayız. Az önce Haluk Hocamızın haklı olarak ifade ettiği böyle küçük bir konferans salonunda hakikaten 5 bini aşkın öğrenciye sahip bir üniversitede böyle küçük bir konferans salonun da olmaması lazım” ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, Gebze’deki yerel güç, kuvvetlerin aynı zamanda üniversitenin kendi imkanlarının elele vermesi gerektiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü burası aynı zamanda bir sanayi şehri. Buranın sanayicileri de üniversitelerini hele hele bir teknik üniversiteyi kendi başına bırakmayacaklardır, onlar da gerekli destekleri vereceklerdir. Bu noktada gerek valimiz, gerek belediye başkanımız tabii hükümet olarak da bakanımız buraya verecekleri destekle bir an önce burada yeni bir kampüs oluşumuna vesile olacaklardır. Büyüklerimizin bir ifadesi var hakikaten mekanın şereflisi kaliteli insanın yetişmesine vesile oluyor. Onun için de burada güzel bir proje, güzel bir mekan… İnşallah Kocaeli Üniversitesi de şu andaki öğrenci sayısıyla büyük bir rakama ulaştı. Zannediyorum 78 bin filan öğrenci var orada da.”

Kocaeli’nin üniversiteler şehri olması

Kocaeli’nin bir üniversiteler şehri olmasında, geleceğe yönelik başka adımları da atmaya hazırlandığını ifade eden Erdoğan, “Çünkü nüfusu itibarıyla artık büyükşehir ve ciddi de göç alan bir şehir. Öyleyse burada şimdi bu üniversitenin kalitede çok çok şöyle ileri adımlar atmış olması, inanıyorum ki bir cazibe merkezi olmayı da getirecektir. Gebze’nin genel olarak da Kocaeli’nin sanayi merkezi olmanın yanında da tabii artık bir bilim, teknoloji, araştırma ve geliştirme merkezine dönüştüğünü, çok büyük bir memnuniyetle müşahede ediyoruz. Yapılan yatırımlarla hele hele devam eden bilişim vadisi gibi önemli projelerle başlayacak yeni projeler var önümüzde. Kocaeli ve Gebze, Türkiye’nin hatta dünyanın müstesna merkezlerinden birisi haline gelecektir” diye konuştu. 

“Elbette biz bu alanda maalesef çok geç kalmış bir ülkeyiz” diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 

“On yıllar önce atılması gereken bu adımlar, kurulması gereken bu tesisler ancak şimdi bu dönemde hayata geçebiliyor. Ancak biz umutsuz olmadık, umudumuzu kaybetmedik dedik ki ‘biz bunları aşacağız.’ 12 yıl önce ‘zararın neresinden dönersek kardır’ dedik. ‘Bir yerden başlamalı’ dedik ve dört tane kendimize temel taş tespit ettik. ‘Eğitim’ dedik, ‘sağlık’ dedik, ‘adalet’ dedik, ’emniyet’ dedik. Eğitime verdiğimiz ağırlık, o gün bugündür devam ediyor. Önce yapısal noktada attığımız adımlarla Osmanlı’dan 79 yıllık cumhuriyet dönemi dahil tüm derslik sayısının üçte ikisinden fazlasını ki 265 bin derslik 12 yıl içerisinde yapıldı.” 

En çok personel alımı öğretmenlerde yapılıyor

Erdoğan, kendisinin talebeliğinde İstanbul’da ilkokulda 75 kişilik sınıfta okuduğunu belirterek, “Geldik orta, lise orada da aynı 80-85… İçinizde bu dönemleri yaşayanlarınız olmuştur. Hele hele Anadolu’da 100 kişilik sınıflarda okuyanlar oldu. Buralardan şimdi koyduğumuz hedef şu; dedik ki 30’un üzerinde olmayacağız 30’un altında olacağız. Hamdolsun artık bu çok yerde yakalandı. Şimdi 30’un üstünde sınıflarımız, dersliklerimiz hamdolsun yok” değerlendirmesinde bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdiki eksiğin öğretmen konusunda olduğunu anlatarak, “Çünkü bütçe ne kadar müsaade ediyorsa bir yerde de o kadar öğretmen alabiliyorsunuz. Buna rağmen hiçbir dönemde alınmamış öğretmeni, bu 12 yıl içerisinde eğitim camiamıza kattık. Aynı kararlılıkla bu da devam ediyor. Yani en çok personel alımı öğretmenlerde yapılıyor. İşte bu sene ağustosta yanılmıyorsam 40 bin öğretmen alındı yine bu ara dönemde bir 15 bin öğretmen daha alınmak suretiyle 55 öğretmen de bu eğitim öğretim sezonunda eğitim camiasına katılmış oluyor. Bunlar önemli rakamlar, bunlar geçmişte olan şeyler değildi. Attığımız adımlar, toprakla buluşturduğumuz bu tohumlar inanıyorum ki gelecek adına çok büyük değer ihtiva ediyor” şeklinde konuştu. 

Erdoğan, Türkiye’nin başta savunma sanayi olmak üzere pek çok alanda atılım yapan, ilkleri başaran, dünyayla rekabet edebilen bir ülke konumuna yükseldiğini belirterek, “Bu ivmeyle devam ettiği müddetçe inanıyorum ki araştırma geliştirme, inovasyon, markalaştırma, patent alanında özellikle mevcut durumu kat be kat artmak suretiyle dünyada ses getiren başarılara inşallah ulaşacağız” değerlendirmesini yaptı. 

Türkiye’de son 12 yılda üniversite sayısının 76’dan 176’ya, fakülte sayısının 558’den bin 484’e, enstitü sayısının 289’dan 631’e, yüksek okul sayısının 171’den 493’e çıktığını anlatan Erdoğan, hükümetin öğretim üyelerinin maaşlarında da ciddi oranda artış gerçekleştirdiğini kaydetti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüksek öğretim tazminatı ve akademik teşvik ödeneğiyle üniversitelerin cazibelerinin arttığını ifade ederek,  “Bütün bu yatırımlar Türkiye’nin geleceğine yapılmış yatırımlardır. Bu yatırımlar, bugün bile etkisini göstermeye başladı ki gelecekte etkisinin daha yüksek olacağına, Türkiye’nin eğitim ve bilim atmosferini daha da değiştireceğine ben gönülden inanıyorum” dedi. 

Cazibe merkezlerini yeniden inşa etmek zorundayız

Bilimin üretilmesi, gelişmesi, yerleşmesi için belli şartların bulunması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, tarihte Bağdat, Endülüs, Konya ve İstanbul gibi kentlerin sahip oldukları özgürlük, refah ve güvenlik ile dönemin alimlerini kendilerine çektiklerini aktardı. 

İstanbul’un yaklaşık 4 asır boyunca hem siyasi başkent, hem de dünya biliminin başkenti olduğunu dile getiren Erdoğan, “İstanbul’u bir ilim merkezi yapan da özgürlük, güvenlik ve refah ortamıydı. Şu anda batıdaki bilim merkezlerine baktığınızda özellikle ABD’ye baktığınızda bizim tarihimizdeki o iklimi sağlamaya çalıştığı için başarılı olduğunu görürsünüz” ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, Türkiye dahil dünyanın hemen her ülkesinden bilim insanlarının ABD’de faaliyet gösterdiğine işaret ederek, şöyle devam etti:

“İşte biz yeniden yeni Türkiye çıkışıyla bu atmosferi, iklimi oluşturmak zorundayız. Tarihte sahip olduğumuz o cazibe merkezlerini yeniden inşa etmek zorundayız. Bunu başarabilmek için özgürlük, güvenlik ve refaha ihtiyacımız var. İşte bu 3 alanda 12 yıllık süreçte çok büyük ilerleme kaydettik.”

Özgürlük, refah ve güvenliğin gelişmesiyle bilimin sağlam bir zeminde ilerlemeye başladığını bildiren Erdoğan, “Bilim büyüdükçe ekonomi büyüdü. Ekonomi büyüdükçe özgürlükler genişledi. Özgürlükler genişledikçe güvenlik artmaya başladı. Hep şu iki kavramı ifade ettim: İstikrar ve güven. Eğer istikrar ve güven olmazsa, Türkiye’yi sıçratamayız” değerlendirmesini yaptı. 

Üniversiteye gelen elinde döner bıçağıyla, silahla gelmeyecek

Erdoğan, istikrar ve güven ortamı içinde Türkiye’nin son 12 yılda ekonomisini 3,5 kat büyüttüğünü belirterek, “Güvenliği tam manasıyla zaten sağlamış olsaydık, burada belki bir çelişki göreceksiniz, o zaman inanın bu oran çok daha fazla olurdu. Neydi bu? Terör. Terörde istediğimiz neticeyi henüz tam alabilmiş değiliz” dedi. 

Terörün çözülmüş olması halinde yatırımların Doğu ve Güneydoğu’da da sıçramasıyla Türkiye’nin çok daha fazla büyümüş olacağını ifade eden Erdoğan, “Onun için biz çözüm sürecini başarıyla tamamladığımızda özellikle de Türkiye’ye yönelik ulusal ve uluslararası operasyonların önünü tamamen kestiğimizde, göreceksiniz özgürlük, güvenlik ve refah çok daha güçlenmiş olacak, bilim daha sağlam bir zemine kavuşmuş olacak” diye konuştu. 

Terör örgütünün okul, üniversite yaktığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu terörist yapıyla tabii ki mücadele kararlı bir şekilde devam edecek. Çözüm sürecini yakalayacaksınız. Üniversiteye gelen elinde döner bıçağıyla, silahla gelmeyecek. Onun en büyük silahının bilgisayar, kitap olması lazım. O olduğu andan itibaren, kendisi de güç kazanır kendisi de adam gibi adam olur. Bunu yakalamamız lazım” ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör estirmek suretiyle kişiye adam demezler. Bütün mesele ahlaki değerler noktasında bir şeyi yakalamak. O çok önemli” değerlendirmesinde bulundu. 

Hedef yeni Türkiye’dir

Yurt dışına çıkan öğrencilerin, bilim insanlarının umutla Türkiye’ye döndüğünü ve üniversitelerde görev aldığını söyleyen Erdoğan, “Tersine beyin göçünü, yani yuvaya dönüşü daha da hızlandıracağız. Bu konuda elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız. Önce kendi bilim insanlarımızı, ardından dünyanın bilim çevrelerini Türkiye’ye çekmeyi mutlaka başaracağız” dedi. 

“Ekonomide ve siyasette olduğu gibi bilim alanındaki bu gelişmeler de dünyada bazılarını rahatsız ediyor” diyen Erdoğan, “Bu süreci akamete uğratmak için, bu kararlı yürüyüşü durdurabilmek için her yol deneniyor” ifadesini kullandı.

Erdoğan, on yıllardır Türkiye’ye karşı yapılan operasyonlar ve kurgulanan tuzaklar nedeniyle ülkenin çok kan kaybettiğini ifade ederek, “Eğer bu operasyonlar başarıya ulaşırsa, bu tuzaklara düşersek, içerideki sorunları çözemezsek, inanın ülkeye ve millete yazık olur. Türkiye yeniden eski Türkiye’ye dönüşür. Buna müsaade edemeyiz” diye konuştu. 

“Hedef şahsım değildir. Hükümet ya da bir parti, o da değildir” diyen Erdoğan, “Hedef yeni Türkiye’dir. Bizler faniyiz, hepimiz gelip geçiciyiz. Kimse kalıcı değil. Aşık Veysel’in dediği gibi dünya malum, iki kapılı bir han, birinden gireceğiz, öbüründen çıkacağız. Olay bu. Girdik, şimdi çıkacağımız günü bekliyoruz. Bakalım ne zaman çıkacağız. Öyleyse ‘bu kadar küçük bir dünyada bu kavga niye?’ diye sorarlar. Eğer Türkiye’nin kazanımlarına, Türkiye’nin istiklaline bizim sahip çıktığımız gibi sahip çıkılmazsa bütün kazanımlar heba olur. Eski Türkiye yeniden can bulur” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetçilerden önce akademisyenlerin özgürlüğe, demokrasiye, milli iradeye inanmış olmaları gerektiğini belirtti. 

Erdoğan, “1940’lardaki tek parti dönemini özleyen, faşizm, baskı, yasaklama, ret ve inkar özlemi içinde olan üniversite ve akademi dünyasının” geçmişte Türkiye’ye büyük zararlar verdiğini anlatarak, şöyle devam etti: 

“Üniversiteleri özgürlük ortamından çıkarıp hapishaneye, tek tip insan yetiştiren kurumlara, ikna odalarına çeviren bir zihniyet, inanın Türkiye’ye büyük zarar vermiştir. İşte biz de öğrenciliğimizi o şartlar içinde geçirdik. Üniversitelerde bu tek parti ve faşizm özlemi içinde olan zihniyet kadar aklını, iradesini, hatta inancını bir takım ihanet şebekelerine kiraya veren zihniyet de aynı derecede tehlikelidir. Nitekim işte o tek partici, faşizm zihniyet ile ihanet şebekelerinin nasıl bir ittifak içinde olduğu, nasıl bir iş birliği içinde olduklarını da bugünlerde görüyoruz. Başörtüsünü yasaklayanlarla, başörtüsüne ‘füruat’ diyenler kol kola girdiler. Darbecilerle, darbelere övgüler düzenler, düzenleyenler bir araya geldiler. Üst aklın maşası olanlar, ne kadar uçlarda gibi görünseler, bugünlerde görüyorsunuz kucaklaştılar. Bütün hayatları hukuku çiğnemekle geçenler, normalleşen bir hukuk karşısında eski Türkiye’nin hukukunu istemeye başladılar. Bütün hayatları özgürlükleri kısıtlamakla, tehdit etmekle, ret ve inkar etmekle geçenler, gerçek özgürlük karşısında eski Türkiye’nin baskılarını hatırlamaya başladılar. İnşallah o eski Türkiye’ye geri dönüş olmayacak. Türkiye, inanıyorum ki her bir ferdiyle normalleşmeye yani yeni Türkiye’ye sahip çıkacak.”

Üniversitelerin ve akademisyenlerin özgürlük ortamına daha fazla sahip çıkmaları, onu daha da geliştirmelerinin en büyük arzuları olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bilim de ancak o şekilde gelişecek ancak o şekilde üretilecek ve üretecektir” dedi. 

Kimi zaman hileyle soru çalarak belli kurumlara sızdılar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birikimini, sahip olduğu konumu ülkesi için seferber etmek yerine kriptolu telefonları dinlemeye yoğunlaştıranların nasıl bir ihanet işine girdiklerini herkesin gördüğünü dile getirerek, “Milletin parasıyla okudular, milletten ‘himmet’ adı altında topladıkları paralarla okudular, kimi zaman hileyle soru çalarak belli kurumlara sızdılar, milletin kurumlarında, milletin imkanlarını kullanarak, ne yazık ki millete çalışmak yerine gittiler uluslararası çevrelere hatta uluslararası istihbarat örgütlerine çalıştılar. İşte TÜBİTAK, bunun en bariz örneğidir. Bilim üretmesi, bilimi, araştırmayı, geliştirmeyi desteklemesi beklenen TÜBİTAK, gizli bir şeklide, sinsi bir şeklide bir ihanet şebekesine, onun maşası olan çevrelere çalıştı” diye konuştu.

Bugün TÜBİTAK’ın bir normalleşme süreci içine girdiğini belirten Erdoğan, “Normalleşmiştir diyemiyorum. Henüz yok. Daha orada ciddi temizliklerin yapılması gerekiyor. Biraz daha zaman alacak. Türkiye’nin şu anda uydusunu inşa edecek imzayı bugün attık. Hayırlı olur inşallah. Üniversitelerimizden de beklentimiz budur. Biz yasaklara ya da kökü dışarıda sahte hocalara aşık değil bilime aşık üniversiteler istiyoruz. İradelerini, zeka ve zihinlerini kurulan tuzaklar neticesinde ihanet şebekelerine kaptıran öğrenciler değil, akademisyenler değil, üniversiteler değil, özgür bireyler, özgür kurumlar istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

Allah nefes verdiği müddetçe bu mücadelemiz sürecektir

Erdoğan, özgürlük arttıkça aydınlıktan gözleri kamaşıp kendilerine özgürlük isteyenlerin yaygara yapacağını kaydederek, “Ne yaparlarsa yapsınlar, biz birilerinin özgürlüğü için değil 77 milyonun topyekün özgürlüğü için mücadele edeceğiz. Mesele budur. Bunu inşallah başardık, başarıyoruz. Güçlü Türkiye, büyük Türkiye, artık imtiyazlı kesimlere özgürlük sağlayan, imtiyazlı kesimlere çıkar sağlayan operasyonlarla hamdolsun artık başa çıkabiliyor. Dünden itibaren ulusal ve uluslararası medyada ya da bazı çevrelerde başlatılan Türkiye aleyhtarı algı operasyonları da göreceksiniz onlar da boşa çıkacak. Çetelerin hukuku değil milletin hukuku, inşallah Türkiye’yi çok daha özgür bir konuma yükseltecek. Bizler çok mücadele ettik. Türkiye’yi bu noktalara getirdik. Allah nefes verdiği müddetçe bu mücadelemiz sürecektir. Ardından bayrağı genç nesiller alacak. Sizlerin yetiştireceği o nesillere inanıyoruz, güveniyoruz” ifadelerini kullandı. 

Üniversitenin hayırlı olmasını temenni eden Erdoğan, öğrencilere ve akademisyenlere başarılar dileyerek sözlerini tamamladı. 

Notlar 

Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Görgün, ziyaretleri nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür ederek, Erdoğan’ın her fırsatta ülkenin kalkınmasında öncü olacak üniversitelerden beklentilerini dile getirdiğini söyledi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yöndeki açıklamalarına değinen ve üniversite adına yapılması planlanan faaliyetleri anlatan Görgün, artık üniversitelerin bilgi üretmesinin yanı sıra o bilginin etkin şekilde kullanılmasının sağlanması gerektiğini ifade etti. 

“Dünyanın en güçlü silahının ateşlenmiş insan ruhu olduğunu söylerler, bölge insanının ruhunu ateşlemek için üzerimize düşen tüm sorumluluğu almaya hazırız” diyen Görgün, bölge insanının, milletvekillerinin, bürokratların, il ve ilçe yöneticilerinin üniversitelerine olan ilgisinin kendilerini çok mutlu ettiğini dile getirdi. 

Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Görgün, Erdoğan’a konuşmasının ardından, günün anısına üzerinde Osmanlı arması ve padişahlarının portrelerinin yer aldığı porselen tablo hediye etti. Erdoğan da günün anısına Görgün’e hediye verdi.