Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
Bugün hem Filistin halkıyla dayanışma sergilenmesi hem de Gazze’de katliam yapan İsrail’e gerekli mesajların verilmesi bakımından son derece anlamlı bir zirve toplantısı gerçekleştirdik.
Amerikan yönetimi tüm uyarılarımıza rağmen ne yazık ki hukuksuz kararını 14 Mayıs günü uygulamaya geçirmiştir. Biz bu girişimi asla kabul etmedik, etmiyoruz.
Biz Filistin halkıyla dayanışma şuurumuzu hiçbir zaman sükuta erdirmeyeceğiz. Filistin davasının hep takipçisi olduk.
Barış sürecini sabote eden bu provokatif kararın bölgede yol açtığı sonuçların mesuliyeti bütünüyle birinci derecede Amerika’ya aittir.
Her gün gencecik evlatlarını İsrail terörüne kurban veren Filistin halkına uluslararası barış gücü gönderme dahil, bunun altını çiziyorum, uluslararası barış gücü gönderme dahil bir koruma sağlanması şarttır
Benim anlamadığım bir şey var. Trump cumhuriyetçidir değil mi? Önceki Bush? O da cumhuriyetçiydi. Fakat önceki Bush, özellikle de bana şu ifadeyi kullanmıştır; ‘İki devletli çözüme ne diyorsunuz?’. ‘Evet’ diyoruz ve Colin Powell’e benim yanımda talimat verdi, ‘bu işi bizzat sen takip edeceksin.’ O gün bugündür bakın, o cumhuriyetçi böyle söyledi ama şimdiki cumhuriyetçi maalesef işgalden yana oynuyor. Cumhuriyetçilerin de kendi arasında demek ki bir sıkıntı var. Öyle de olsa böyle de olsa, biz doğru olanı yapacağız.
Amerika’nın Kudüs konusundaki kararını bir kez daha reddediyoruz
Bugünkü zirvede Filistin davasına verdiğimiz desteği bir kez daha göstererek nihai bildirimizi kabul ettik. Bu çerçevede işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail’in saldırganlığını en güçlü ifadelerle telin ettik. Son olaylardan İsrail’i sorumlu tuttuğumuzu belirttik. İsrail’in bu suçları ABD yönetiminin desteğiyle işlediği aşikardır. BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası toplumun Filistin konusunda yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi gereklidir.
Bundan sonra uluslararası görevlere adaylığını koyan ve destek talep eden ülkeleri, Filistin’e yönelik tutumlarına göre değerlendireceğiz.
Ramazan ayı boyunca İİT üyesi tüm ülkelerde Filistinli kardeşlerimiz için yardım kampanyası yürütülecektir.
Üye devletler ve uluslararası toplum, yasa dışı İsrail yerleşimlerinde imal edilen ürünlerin piyasalara girmesini mutlaka engellemelidir.
İsrail bugüne kadar hep ‘Güçlüyüm, öyleyse haklıyım’ mantığıyla hareket etmiş, uluslararası toplum da buna müsaade etmiştir. Artık bu çarpık anlayışa ‘dur’ demenin, bu sistematik barbarlık karşısında sesimizi yükseltmenin zamanı gelmiştir. Fiille desteklenmeyen her söz havada kalmaya mahkumdur.