Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bursa’da “BTSO Ekonomiye Değer Katanlar Ödül Töreni’nde açıklamalarda bulunuyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;
Bu sene Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünü idrak edeceğiz. 29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin inşallah ikinci asrına merhaba diyeceğiz. BM üyesi 193 devletin çoğunun geçmişini 50-60 yılını zor bulduğu denklemde 100 elbette bir devlet için önemlidir. Sadece bu vasfıyla bile cumhuriyetimiz dünyada farklı konuma sahiptir. Türkiye tarihi bir asra hapsedilemeyecek kadar köklü maziye, derin hafızaya, zengin müktesebata sahip bir devlettir.
Kökü mazide ati olan ati ifadesinin ete kemiğe büründüğü yer hiç şüphesiz Bursamızdır. Bursa Sanayi ve Ticaret Odamız 134 yıllık köklü geçmişiyle şehrimizin hafızası konumundadır. Odadımız 1,5 asra yaklaşan bu tarihi süreç içerisinde Osmanlı’nın dağılmasına, vatan topraklarının işgal edilmesine, yeni devletimizin cumhuriyetimizin kuruluşuna, tek parti faşizminin millet iradesiyle yıkılmasına, her 10 yılda bir tekrarlanan darbe ve vesayet girişimlerine ülkemiz ekonomisinin 70 cente muhtaç olduğu kara günlere, milletimizin yaşadığı tüm sıkıntı, zorluk, ekonomik ve siyasi çalkantılara bizzat şahitlik etmiştir.
Bu odanın üyeleri rahmetli Menderes’in başlattığı demokrasi ve kalkınma hamlesini nasıl darbelerle kesintiye uğratıldığını gördüler. Sermayeyi renklere ayıran 28 Şubat zihniyetinin ülkemiz ekonomisine verdiği zarara tanık oldular. Yürütmede çift başlılık sorununun nelere yol açabileceğini, bir anayasa kitapçığının ülkeyi nasıl bir ekonomik krize sürüklenebileceğini bilfiil yaşadılar. Tüm bu krizlerle beraber son 20 yılda yakalanan ekonomik ivmeyi ve topyekûn kalkınma hamlesini bizzat gördünüz, yaşadınız.
Bu tecrübelerin ışığında artık şu gerçeği hepimiz idrak edebiliyoruz. Siyasi istikrarın tesisi ekonomik büyüme açısından vazgeçilmezdir. Belirsizliğin hakim olduğu iklimde ne ekonomi ne de demokrasi gelişir. 24 günlük, 38 günlük, 2 aylık hükümetlerin görev yaptığı günlerde iş dünyası önünü göremez, geleceğini planlayamaz. AK Parti öncesi eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki en büyük fark işte budur. Bu önemli kazanımı sayesinde ülkemiz terör örgütlerinden, uluslararası güçlere, darbe girişimlerinden sokak eylemlerine kadar maruz kaldığı onca saldırıya rağmen her türlü badireyi atlatmayı bilmiştir.
Bolu Tüneli gibi 17 bakan nice eseri milletimizin hizmetine sunduk. Koalisyon hükümeti olsa yıllarca bitmeyecek otoyolu, havalimanını hizmete açtık. Bugün dünya enerji ve gıda başta olmak üzere krizleri konuşurken biz ihracatta 254 milyar dolara ulaştık. Artan işgücüne rağmen 32 milyon sınırına yaklaşan istihdamı, elde ettiğimiz büyümeyi, turizmde 46 milyar doları bulan turizm gelirimizi, savunmadan enerjiye her alanda yakalanan tarihi başarıları konuşuyoruz. Türkiye artık ekonomik büyümesi, diplomatik hamleleriyle kendinden söz ettiriyor.
Ülkemizin küresel siyasetteki özgül ağırlığı yaşanan her hadiseyle birlikte daha da artıyor. Türkiye yalnızca bölgesine değil, Afrika’dan Asya’ya tüm mazlum milletlere de ilham kaynağı oluyor. Ülkemizi 20 yıl gibi kısa sürede böyle bir dönüşümün baş aktörü yaptığımız için biz de iftihar ediyoruz. Yapmak, imar ve ihya etmek zor, yıkmak, yok etmek, daima kolay olandır. Her alanda yıkma ile yapma arasında devasa farkı görmek mümkündür.
Binbir emekle belli seviyelere getirilen projelerin akamete uğratılması, kifayetsiz muhterisinin yanlış kararın ürünü bir imzaya bakar. Başta devrim otomobilleri olmak üzere bunun örneklerine geçmişte defalarca rastladık. Aynı kirli oyun tekrar sahnelenmek istiyor. Son 20 yılda en büyük başarıyı elde ettiği savunma sanayi alanında kopartılan fırtınayı eminim sizler de takip ediyorsunuz. Ülkemizin gurur kaynağı olan projelerini daha sandıktan çıkmadan dillerine dolamaya başladılar. Attıkları yalanın altında ezilince de mertçe çıkıp özür dilemek yerine masanın diğer ortakları gibi başkalarını suçlama yoluna gittiler.
İHA ve SİHA konusu aslında 6’lı Masa’nın ülkemizin stratejik yatırımlarına yönelik hazımsızlıklarının ilk değil en son örneğidir. Milletle gönül bağını kopartmış olan masanın en büyük ortak pekçok yatırımımızı doğrudan hedef aldı. Tüm dünyada başarılarıyla adından söz ettiren şirketlerimize çete iftirası atmaktan çekinmedi. Üreten, ihraç eden, insanımıza istihdam sağlayan, ülkemize yatırım yapan firmalarımızı açıkça tehdit ettiler. Daha pekçok ihanet derecesine varan hezeyan, tehditlerle iş dünyamıza yönelik iftiralarda bulundular.
Sanayi ve ticaret odalarımızın önemli kısmından maalesef bu tehditler karşısında ciddi bir ses yükselmedi. Bu zatın özel sektörü alenen tehdit eden ifadeleriyle ilgili serbest piyasa ekonomisi savunucularından da tek bir cümle duymadık. Oysa biz siyasetçilerden önce en güçlü tepkiyi iş dünyamızın vermesi gerekirdi. Çete yaftası karşısında en sert eleştirinin iş dünyamızın, iş adamlarımızın bizatihi kendisinden gelmesi gerekirdi. Yıkım masasının son dönemde bürokrasiden savunmaya, ekonomiden güvenliğe kadar tehdit dozunu sürekli arttırmasında bu sessizliğin önemli payının olduğunu düşünüyorum.
Sükutun yerini inşallah önümüzdeki seçimlerde inşallah tepki alacaktır. Ülkemizi stratejik yatırımlarını engellemeyi hayal edenlerin bu heveslerini bir kez daha kursaklarında bırakacağız. Müstemleke sevdalılarının ülkemizi tekrar kriz bataklığına sürüklemesine göz yummayacağız. Siyasi istikrarsızlık ikliminin yeniden hortlatılmasına müsaade etmeyeceğiz. Son birkaç ayda yaşadıklarımız bile bu çürük yapının Türkiye’ye kavga, entrika, kriz ve kaos dışında hiçbir şey vaadetmediğini göstermeye yeterlidir.
Ülkeye ve millete dair hiçbir hayalleri hiçbir hedefleri yoktur. İş dünyamızın böyle bir tuzağa düşmeyerek tercihini güçlü Cumhurbaşkanından, güçlü Türkiye’den yana kullanacağına inanıyorum. Rabbim yolunuzu, bahtınızı açık etsin diyorum.