İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Geçtiğimiz yıl üzerinde durduğum başka husus da yükseköğretim kalite kurulu oluşturulmasına olan ihtiyaçtı. Bugün bu konularda önemli mesafe kat edildiğini gördüğümü söyleyebilirim.
TÜRKİYE’NİN ÖNDE GELEN 10 ÜNİVERSİTESİ İÇİN FLAŞ KARAR
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün tüm bu konularda önemli bir mesafe katedildiğini memnuniyetle görüyorum. Misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma projesi kapsamında araştırma üniversitelerinin belirlenmesiyle ilgili çalışma tamamlanmış durumda. Şimdi sizlere araştırma üniversitesi olarak tespit edilen 10 üniversitemizi alfabetik sıraya göre açıklamak istiyorum, Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi.
Bu alanda yedek olarak belirlenen üniversiteler de şunlardır: Çukurova Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi. Asıl ve yedek olarak isimlerini saydığım bu araştırma üniversitelerimize yükseköğretim alanındaki hedeflerimize ulaşma konusunda çok büyük görevler düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”
“ŞİMDİ BURADA YÖK’E İKİ YENİ HEDEF AÇIKLAMAK İSTİYORUM”
YÖK’ün üniversitelerimizin bilimsel performanslarını objektif olarak ortaya koymak suretiyle hükümeti ve kamuoyunu bilgilendirmesi, çalışmaların daha sağlıklı yürütülmesini sağlayacaktır.
Şimdi burada YÖK’e iki yeni hedef açıklamak istiyorum. Bunlardan ilki öğretmen yetiştiren programların geliştirilmesidir. Çünkü eğitim öğretim meselesi şu anda ülkemizin en ciddi sıkıntısıdır. Öğretmen kalitesi meselenin önemli boyutlarından biridir. Bunun yanında müfredattan ders kitaplarına ilk-orta-lise ve yükseköğretime geçişteki sistemlere kadar eğitim ve öğretimde çözmemiz gereken pek çok sorunumuz bulunuyor.
“İKİ ALANDA ARZU ETTİĞİMİZ GELİŞMEYİ SAĞLAYAMADIK”
Hep ifade ettiğim gibi 15 yılda çok büyük reformlara imza attık. Bu bir özeleştiridir aynı zamanda. İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim öğretimdir ve kültürdür. Eğitim-öğretim nesillerin mimarlığıdır, eğitim-öğretim kurumları da nesillerin tasarlandığı ve inşa edildiği yerlerdir. Böylesine önemli bir konuda en küçük bir ihmale aksaklığa, yanlışlığa tahammülümüz olamaz.
“DERS KİTAPLARININ İÇERİKLERİ KONUSUNDA GİDEREK DAHA FAZLA ŞİKAYET GELMEYE BAŞLADI”
Mesela son günlerde şahsıma ders kitaplarının içerikleri konusunda giderek daha fazla şikayet gelmeye başladı. Tabi ben bu şikayetleri ilgili arkadaşlarımla, başta hükümetimizin yetkilileri olmak üzere zaman zaman YÖK Başkanımla bunları paylaşıyorum.
Demek ki burada bir sıkıntı var. Milli Eğitim Bakanımızla bu meseleyi konuştuk. Gerekli tespitler yapılacak ve tedbirler alınacak dediler. Eğitim öğretimde istediğimiz neticeyi alamadıkça tabii olarak yeni arayışlar içerisine giriyoruz. Bu da ayrı bir eleştiri konusu oluyor.
ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİ VE VELİLERİMİZİ MEMNUN EDECEK SONUCA ULAŞAMADIK
Sınav sistemlerini defalarca değiştirdiğimiz halde, hala öğretmenlerimizi de öğrencilerimizi de velilerimizi de memnun edecek bir sonuca ulaşamadık. Bu sosyolojik bir olaydır. Yaptığımız son düzenlemeye rağmen müfredat ve ders kitapları hakkında istediğimiz neticeyi elde edemediğimiz anlaşılıyor.
“O FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ DENEN AHLAKSIZLAR BUNU DA YAPTILAR”
Yüksek öğretime geçiş sınavında da öğrencilerimizin işlerini kolaylaştıracak formüller geliştirmekte fayda var. Az önce YÖK Başkanımız bazı müjdeler verdi. İnşallah bunları daha da kolaylaştırırız. Böylece öğrencilerimiz üniversiteye geçişte de bu kolaylıkla birlikte, öyle eskiden olduğu gibi sağdan soldan dışardan müfredatı bırakıyor, milli eğitim müfredatının dışında sorular çıkıyor. Ya böyle şey olur mu? O FETÖ terör örgütü denen ahlaksızlar bunu da yaptılar. Bu ülkede kalktılar kendilerinin dershanelerinin verdiği sorularla üniversite imtihanını da yaptılar. Ve o kitaplarla maalesef çocuklarımız belli istikametlere yönlendirildi. Artık bunlardan kurtulmaya başladık. Fakat tamamıyla kurtulmamızın gereğine inanıyorum. Onun için müfredat konusunda MEB ile YÖK’ün işbirliği burada büyük önem arz ediyor. Ve daha sade, daha kolay ulaşılabilir, evlatlarımızın üzerinde daha az baskıya yol açan bir sistemi hep birlikte geliştirmeli ve hayata geçirmeliyiz.
YÖK’ten benim bir başka talebim var. Sanayimizin ihtiyaç duyduğu kalitede beceriye sahip elemanların yetişmesini sağlayacak adımların atılmasıdır. MYO’ların müfredatından yeterliliklerine kadar baştan sona gözden geçirilerek yeniden yapılandırılması dahil gereken her çalışma yürütülmelidir.
Kültür konusundaki kuraklığımızı her alanda görüyoruz. Teknolojiyi, interneti, sosyal medyayı kültürel kuraklığımızın sebepleri olmaktan çıkartarak kültürel yükselişimizin alt yapısı haline dönüştürmeliyiz. Ecdadımızın en zor şartlarda başardığı bir işten, biz elimizdeki bu imkanlarla gelemezsek dönüp kendimizi sorgulamalıyız. Bilim bu iki konu benim için böylesine önemlidir. İlgili tüm kurumlarımızdan bu doğrultuda içi dolu, tutarlı, uygulanabilir ve netice almaya yönelik çalışmaları özellikle bekliyorum.
“15 TEMMUZ, DAHA ÖNCE 17-25 ARALIK BÖYLE BİR ORGANİZASYONUNUN ÜRÜNÜDÜR”
Türkiye’nin en büyük zenginliği insan kaynağıdır deriz. Ama bu eksik bir tespit. Bu ancak kaliteli bir eğitim öğretimle mümkündür. Eğitim öğretim meselesi o kadar önemlidir ki, Türkiye’yi dershaneler ve kolejlerden yetişenlerin örgütlerin saldırılarına bu ülkede maruz kaldık. 15 Temmuz, daha önce 17-25 Aralık böyle bir organizasyonunun ürünüdür. Türkiye’nin en parlak beyinlerini devşirip, zihinlerini kendi milletine karşı kullanacak şekilde iğdiş edenlere karşı en büyük mücadeleyi vereceğimiz yer yine aynı alandır.
“BİRİLERİ GELİP KENDİ BÖLÜCÜ FİKİRLERİNİ, SAPKIN İNANÇLARINI ORAYA ZERK EDER”
Bunun için diyoruz ki insanımızı sadece kuru bilgiyle donatmak, öğretmek yetmez. Onu aynı zamanda dürüst, vicdanlı, ahlaklı, ülkesini seven bir şekilde eğitmek zorundayız. Eğer biz tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet idealimizi evlatlarımızın gönüllerine nakşedemezsek birileri gelip kendi bölücü fikirlerini, sapkın inançlarını oraya zerk eder. Bu mesele doğrudan doğruya kendinizi nereye, hangi toprağa, geleceğe ait hissettiğinizle ilgilidir. Biz yerli ve milli dedikçe rahatsız olanlar kendilerinin örnek aldığı kişilerin gerisine baktıklarında hepsinin de benzer bir anlayışla çalıştıklarını göreceklerdir.
80 milyon bu ülkede tek millet olmadıkça bu sıkıntıyı aşamayız. Bayrağımızın etrafında uzağında şurasında burasında çeşitli paçavralarla ona emsal çıkarmaya çalışanlar bu ülkede rağbet görüyorsa bunda bir sıkıntı var demektir. Biz bayrağımızı tartışılmaz değerler arasında görüyoruz. Bu milletin bayrağı malum rengi şehidimizin kanından alınmıştır, hilal bağımsızlığımızın ifadesidir, yıldız şehitlerimizin ta kendisidir.
“ÜLKEMİZDE BİRİLERİ TERÖR ÖRGÜTÜYLE İLİŞKİSİ OLAN VE KAMUDAN İHRAÇ EDİLEN ÖĞRETMENLER İÇİN DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR”
Ülkemizde birileri terör örgütüyle ilişkisi olan ve kamudan ihraç edilen öğretmenler için dünyayı ayağa kaldırıyor. Ama öğretmenlerin terör örgütü tarafından alçakça katledilmesi karşısında sus pus olduklarını görüyoruz. Aybüke evladımızı, Necmettin evladımızı nereye koyacağız. Bunlar bu ülkede öğretmenlik için güneydoğuya gittiler, ama şehit ettiler. Fakat bir söz çıkmadı onlardan. Bu iddialı çıkışımız Aybükeler içindir, Necmettinler içindir. Ve bunların sayısının artması lazım. Ama onların varlıkları için de biz mücadelemizi sürdürmemiz lazım. Fakat o sessiz kalanların derdi bir birey veya meslek mensubu olarak öğretmen değildir. O tutuklu şahıslar da onların umurunda değildir.
Ben burada da ifade ediyorum. “Doğu – Batı Almanya ayrıldığında 600 bine yakın memur görevden alındı, sizinki ne” diyen yok. Biz darbeye maruz kalmışız. Bunları kimse dile getirmiyor.
“ŞİMDİ HÜKÜMET KURAMAYACAKLAR GÖRECEKSİNİZ”
İşte Almanya’da bir seçim oldu. Bizde de bir referandum oldu. Türkiye’ye nasıl saldırdıklarını gördünüz. Şimdi kendi seçimlerinde bize saldırıyorlar. Yahu seçimin bizimle ne alakası var? Almanya’da seçim yapıyorsunuz, bizi niye kullanıyorsunuz? Şimdi hükümet kuramayacaklar göreceksiniz, bu da birkaç aylarını alır. En az birkaç aylarını alır. Hollanda saldırdı saldırdı, hala hükümet kuramıyor. Niye? Dürüst siyaset, dürüst politika çok önemli. Zannediyorlar ki biz Türkiye’ye vurursak çok puan alırız, işte alamıyorsunuz. Ve alamayacaksınız da ve kaybedeceksiniz. Ama biz dürüst siyaset yapmaya devam edeceğiz.