İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Biz yeni Türkiye derken, yeni paradigmadan bahsediyoruz. Eski Türkiye’nin korkulara odaklanmış paradigması yönetmiyor ülkeyi. Eski Türkiye’nin olmasa da düşman üreterek onun içinden statükoyu devam ettiren paradigması yok yeni Türkiye’de. Yeni Türkiye’de yeni paradigmalar, gelişmiş demokrasi, kimseyi düşman ilan etmeme, herkesi vatandaş olarak tanımlayıp bunun gereğini yapma var” dedi.
Bakan Ala, AA Editör Masası’nda çözüm sürecinde ilişkin soruları cevaplandırdı. “Çözüm Süreci’nde gelinen noktayı özetleyebilir misiniz? Bakanlık olarak sizin yürüttüğünüz çalışmalar neler? Seçime kadarki süreçte ne tür gelişmeler öngörülüyor? Yeni yasal düzenlemeler düşünülüyor mu? Yeni adımlar açılacak mı?” sorusu üzerine Ala, sürece ülke genelinde ciddi bir destek olduğunun altını çizdi.
Milletin bu sorunun kökten çözülmesini arzu ettiğini bildiren Ala, bazı odakların senelerce ”millet birbirine karşı faaliyete geçsin, büyük sorunlar çıksın” diye işbirliği yapıp bir dil geliştirdiğini ancak bunu başaramadıklarını vurguladı.
Çözüm sürecinin, başörtüsü sorununun çözülmesi sürecine benzediğine dikkati çeken Ala, şunları söyledi:
“Bir zamanlar hatırlarsanız başörtüsünden dolayı sürekli ‘irtica geldi, geliyor’ diye ne kirli işlere örtü yapıldı. Arkasından bizim özgürlüklerimizi, başörtüsü özgürlüğünü kısıtlayarak, millete bizi öcü gibi göstererek, ‘bunlar gelecekler, şöyle yapacaklar, böyle yapacaklar’ diye, bazı kişiler arkada bir sürü yolsuzluk, bir sürü hırsızlık yaptı. Biz, millet olarak geldik, başörtüsünü serbest bıraktık. Kuran-ı Kerimi her okulda seçmeli ders haline getirdik. Din özgürlüğü önündeki engellerin çoğunu kaldırdık. Devlet kayıtlarında dini örgütlerin, cemaatlerin, vatandaşların düşman olarak tanımlanmasına son verdik. O gizli kırmızı kitaplarda, şurada, burada. Ne oldu? Huzur oldu, öyle değil mi? Bir şey geldi mi? İrtica falan nereye gitti onlar? Demek ki onların hepsi sanal, uydurulmuş yalanlardı. Millete huzurdan başka ne geldi? Şimdi herkes üniversiteye giriyor. Kamu kurumlarında da isteyen istediği gibi giyiniyor. Huzurdan başka ne geldi? Eksilen ne? Eksilen strestir, yalandır, hırsızlıktır, dolandırıcılıktır, bunlar perde yapılarak.
İşte bu alan da aynı din özgürlükleri gibi önemli bir alanımız. Türkiye’nin ayağındaki ikinci büyük pranga. Bunu da çözdüğümüz, yani Türkiye’de terörü bitirdiğimiz, gelişmiş demokrasiyi inşa ettiğimiz, yeni bir anayasa yapıp milleti, memleketi rahatlattığımız zaman, aynen bugün din ve vicdan özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırdığımızda oluşan zihinsel konforumuz, burada da oluşacak. Türk kardeşimiz de Kürt kardeşimiz de Çerkez de Laz da hepimiz, 78 milyon, memleketi nasıl kalkındırır, ilk 20 içindeyiz, G-20’nin başkanlığının yapıyoruz, ilk ona nasıl gereriz, 2023 hedeflerine nasıl varırız diye çalışacak. Olup bitecek bu. Bunu gerçekleştirmek için biz bu çözüm sürecini başlattık ve devam ettiriyoruz.”
“Analar aynı dilde ağlar, aynı dilde sevinir”
Çözüm sürecine yönelik çok sayıda sabotaj girişimi olduğunu belirten Ala, “Ama bunların hiç biri bizi yıldırmıyor çünkü halk bize bu desteği veriyor. Doğu ve Güney Doğu’da bu meseleden huzursuz olmuş, bu kadar ağır maliyetler ödemiş, -ki hepimiz ödedik- insanların yüzde 80’inden fazlası çözüm sürecine destek veriyor” dedi.
Bakan Ala, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Analar aynı dilde ağlar. Biz, analar aynı dilde sevinsin istiyoruz. Çünkü onların sevinçleri de aynı dildedir. Onlar çocuklarına sarılırken de aynı dilde sevinirler, arkalarından ağlarken de aynı dilde ağlarlar. Biz onların gözyaşını işin merkezine koyalım. Vicdanımızı işin merkezine koyalım.
Türkiye gelişecek. Biz Kopenhag Kriterleri’ni hedef olarak koymadık mı, altına imzayı atmadık mı? Bu, ‘gelişmiş demokrasi’ demek. Hepimiz gelişmiş bir demokrasi içinde yaşamak istemiyor muyuz? Peki bir millete gelişmiş bir demokrasiden daha güzel ne vaat ettiler? Hiçbir şey. Gelişmiş bir ekonomi de vaat ediyoruz, 2023 hedefini koymuşuz. Gelin beraber bunları gerçekleştirmeye çalışalım. Eski Türkiye yok. Biz yeni Türkiye derken, yeni paradigmadan bahsediyoruz. Eski Türkiye’nin korkulara odaklanmış paradigması yönetmiyor ülkeyi. Eski Türkiye’nin olmasa da düşman üreterek onun içinden statükoyu devam ettiren paradigması yok yeni Türkiye’de. Yeni Türkiye’de yeni paradigmalar, gelişmiş demokrasi, kimseyi düşman ilan etmeme, herkesi vatandaş olarak tanımlayıp bunun gereğini yapma var. Peki hepsini yapabilmiş miyiz? Çoğunu yaptık. 2002’den bugüne kadar olanlara bakın, hiçbir konuda Türkiye’nin demokrasisini geriye götüren bir adım atılmış değil. ilk 3 ayda Olağanüstü Hal’in kaldırılmasından başlanmış, bugün 24 saat Kürtçe yayın yapan devlet televizyonu, özel okul açılabilmiş. Saymakla bitmez. İşte bunlar bizim hedeflerimizin de ne kadar realist olduğunu gösterir. Şimdi bu çözüm sürecini de nihayetlendirelim. Bu terör meselesi bitsin. Siyaset devreye girsin ve biz 78 milyon insanımızla 2023 hedeflerini, 2071 vizyonunu gerçekleştirmeye çalışalım.”
“Oğlum mühendis olmak istiyordu”
Diyarbakır’da belediyenin önünde çocuğunun geri getirilmesini talep eden bir annenin kendisine, “Benim çocuğumu dağa götürdüler. O mühendis olmak istiyordu. Geri geldiğinde onun hakkı zayi olur mu? sorusunu sorduğunu aktaran Ala, bundan 20 yıl önce ne bu protestonun yapılabileceğini ne de bu sorunun sorulabileceğini söyledi. Ala, “(Hakları teslim edelim, hep birlikte daha çok hak elde edelim) diyoruz. O zaman bu çatışma, terör neden? Terör neyi çözmüş ki bunu çözsün. Yeryüzünde neyi çözmüş? Bir tane söylensin bana, densin ki terör yeryüzünde insanlık tarihi boyunca şu meseleyi çözmüş. Yok” diye konuştu.
Çözüm sürecine karşı çıkanların millete gözyaşı, kan ve şiddetten başka bir şey vaat etmediğini ifade eden Ala, milletin tercihini yaptığını, konunun taraflarının da bu tercih doğrultusunda hareket etmeleri gerektiğini bildirdi.
Cizre’deki olaylar
Bakan Ala, “Kamu güvenliği konusunda zaman zaman bölgede sıkıntılı durumlar yaşanabiliyor. Cizre’deki olayları nasıl yorumluyorsunuz? Arkasında kimler var? Ne yapılmak isteniyor?” sorusu üzerine, kamu düzeni sağlandığında bölgedeki herkesin rahat edeceğini belirtti.
Bu işi organize edenlerin, yakıp, yıkıp vatandaşa zarar verenlerin önemli bir kısmının tespit edildiğini dile getiren Ala, “Vatandaşı da rahatsız etmeden, eskisi gibi ‘Ayrım yapmaksızın alalım. İçinden belki birkaç suçlu çıkar’ demeden. Gerçekten titiz bir çalışmayla bu işi organize edenlerden tespit edilenler gözaltına alınıp tutuklandı” dedi.
“Cizre de çözülüyor, çözülecek”
Kamu düzeninin sağlanmasına yönelik aldıkları tedbirlerden vatandaşların da memnun olduğunu ifade eden Ala, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bölgede çözüm süreci ne zaman ciddi bir mesafe alacak olsa, bazı odaklar devreye giriyor ve bunu baltalamaya çalışıyor. 8 Mayıs 2013’te PKK geri çekilme kararı aldı ve geri çekilmeye başladı. Bunu da ilan etti. Aradan 20 gün geçti, Gezi olayları oldu. Sonra durdurdular. Daha sonra ’15 gün içinde güzel şeyle olacak’ dendi, açıklama yapıldı. Arkasından bir hafta geçmeden Kobani olayları oldu. Bu açık. Türkiye’nin bu meseleyi beraberce çözdüğümüzde nasıl bir gelişme içinde olacağı çok açık. Herkes tarafından görülüyor. Onun için bunu istemeyenler devreye giriyor. Ne yapalım? Onlar her zaman devrede olur. Sürekli dışarıda yanlış aramanın alemi yok. Kendimize dönelim ve bunlara fırsat vermeden gereğini yapalım. Nedir gereği? Bakın önümüze konulan hiçbir engel bizi bu projeden vazgeçiremedi. Ne yaptık? Hemen o meseleyi çözdük ve yolumuza devam ettik. Doğru olan bu. Oradaki vatandaşlarımız da bunun arkasında duruyor, durmaya devam etmeli. Orada birçok yerde meseleler çözüldü. Şimdi Cizre meselesine geldi. Cizre de çözülüyor, çözülecek.”
Cizre’de açılan hendeklerin belediyenin araçlarıyla yapıldığını ifade eden Ala, “Belediyenin işi nedir? Sokaklara parke yapmak. Sokakları kazmak değil. Belediyenin araçlarıyla kazılmış. Hendekleri kapatacak. Orada bir güvenlik sıkıntısı varsa yerel yönetimden destek isteyecek. Onların güvenliği sağlanacak ve bu işi yapacaklar. Belediye ol, yetkiyi al, kaynağı gönderelim ama işini yapma. Millet de bunun görür. Kimse kusura bakmasın. Oradaki yolları düzeltmek belediyenin görevi ve onu yapmalı” diye konuştu.
Efkan Ala, “Bir vatandaşımıza karşı, ister teröristlerden, ister oradaki başka vatandaşlardan, ister çete, ister mafya, ister güvenlik birimlerinden gelsin, bir yanlış yapılmışsa, onu bulup ortaya çıkarmak bizim işimizdir. Bizim vatandaşımıza bir saldırı olmuş. Vatandaşımız ölmüş, yaralanmış. Biz oradan bakıyoruz. ‘Kim yaptı’ diye gidiyoruz. Sonunda kim çıkarsa çıksın. Ne örtme var… Böyle bir şey olamaz” dedi.
Cizre’de, 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın öldürülmesine ilişkin soruşturmayla ilgili soru üzerine Ala, kendisine ilk verilen bilgiyi kamuoyuyla paylaştığını, arkasından hemen mülkiye müfettişlerini görevlendirerek soruşturma ekibi oluşturduklarını, bunu da açıkladıklarını aktardı.
Ala, müfettişlerin ilk bulgusunu açıkladıklarını ve sonunda bir güvenlik görevlisinin tutuklandığını, olayla ilgili 3 kişinin yargılandığını bildirdi.
Efkan Ala, bölgedeki olaylarda yaşamını yitirenlerle ilgili özel ekipler oluşturularak cinayetleri çözdüklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Yani faili meçhul olmamalı. Biz devlet olarak elimizden geleni bütün açıklığıyla ortaya koyarız. Kime karşı yapılmış olursa olsun. Güvenlik birimleri ilk önce ‘burada bir çatışma olmadı’ diye bilgi verdiler. Bir sıkıntının olduğu ve güvenlik birimlerinin hatasıyla çocuğun öldürüldüğü ortaya çıktı. Bunu da gönderdiğimiz müfettişlerle yine biz ortaya çıkardık. Biz şöyle bir sorumluluk içindeyiz: Bir vatandaşımıza karşı, ister teröristlerden, ister oradaki başka vatandaşlardan, ister çete, ister mafya, ister güvenlik birimlerinden gelsin, bir yanlış yapılmışsa onu bulup ortaya çıkarmak bizim işimizdir. Bizim vatandaşımıza karşı bir saldırı olmuş. Vatandaşımız ölmüş, yaralanmış. Biz oradan bakıyoruz. ‘Kim yaptı’ diye gidiyoruz. Sonunda kim çıkarsa çıksın. Ne örtme var… Böyle bir şey olamaz. Devlet memurlarının da suç işlemeyeceğini garanti edemez tabii ama şunu garanti ederiz: mutlaka şeffaf bir biçimde, açık bir biçimde, saklısı, gizlisi olmadan soruşturulup, açığa çıkarılıp vatandaşla paylaşmak. Demokratik tutum bunu gerektirir. Bizim inancımızın, değerlerimizin bize söylediği de budur. Bunu yapıyoruz.”
“İhanet içindeler”
“Kobani olayları sırasında Van’da park edilmiş araçları panzerle alevlerin içine sürükleyen bir komiser ve iki polis açığa alındı. Hakkari’de olaylar sırasında zırhlı araçtan emniyet envanterinde bulunmayan patlayıcı atan emniyet görevlileri açığa alınarak haklarında idare ve adli soruşturma başlatıldı. Bu olaylarla ilgili son durum nedir?” sorusuna karşılık Ala, bu olayların paralel yapı içindeki bazı kişilerin nasıl bir ihanet içinde olduğunu gösterdiğini bildirdi.
Bunların üzüntü verici olduğunu belirten Ala, şöyle devam etti:
“Vatandaşın aracını koruması gereken polis görevlileri, orada onun için varlar. Sokakları koruyacaklar. İnsanların güvenliğini sağlayacaklar. Orada kendi aracını bile, daha çok araç yakıldı, ‘çözüm süreci dediniz işte böyle oluyor’ diye nasıl bir sabotaj var, götürüp itiyor. İyi olan da şu: Bunu gören yine devletin görevlisi, yine başka bir polis. Hemen orada gereği yapılıyor, bildiriliyor ve ondan sonra görevden alınıyorlar. Eskiden bunlar kapalı kalırdı, üstü örtülürdü. Bizim farkımız bu. Hakkari’de, bizim kardeşlerimiz onlar, bizim annelerimiz, hanım kardeşlerimiz. Bir yerde toplu halde bulunuyorlar. Biz onları korumak için oradayız. Yani oradan geçen zırhlı aracın içinde, bu nedenlerden dolayı yerleri değiştirilmiş o yapıya ait birkaç kişi, koymuşlar patlayıcıları ve oraya atıyorlar. Bu tam bir ihanettir. İhanet çetesidir bu. Kimse kendini ‘sadece ben’ diye tanımlamasın. Tanımlarsa o hale düşer. Bakın ne hale düştüler. Onların üçünü de görevden aldık. Soruşturma yürüttük. İhraç edilecekler tabii. Yargılanacaklar.”
Başka bir yerde de olaylar çıktığında bazı polislerin göreve gitmemek için rapor aldığını belirten Ala, “Böyle kurnazlıkla, ihanetle iş yürütülmez. Onlar açığa çıkar. Gereği yapılır, yapılıyor” dedi.
Daha önce halktan yetki alanların Ankara’ya geldiğinde başkalarıyla ittifak kurup, başkaları önünde diz çöküp baş eğdiklerini belirten Ala, şimdi halk adına yetki alanların her saldırıya karşı dik durduğunu ve irade hırsızlarına fırsat vermediğini söyledi. Ala, “Zaten bir şeyi çalmaya çok çalışıyorlar, iradeyi. Halkın iradesini temsil edenleri indirip o iradeyi çalmak. Onu çalınca işleri kolaylaşıyor. Biz onu çaldırmamaya uğraşıyoruz ve dimdik duruyoruz Allah’ın izniyle” diye konuştu.
“Çağ dışı”
Seçim sürecinde kanun gereği görevi bırakılacağı anımsatılıp, bakanlık yaptığı dönemi değerlendirmesi istenen Ala, aralarında narkotim ve vatandaşların ifadelerinin yerinde alınması projelerinin de bulunduğu birçok hizmete imza attıklarını söyledi.
İçişleri Bakanlığının güvenlik problemlerinin yanı sıra vatandaşların hayatını doğrudan ilgilendiren birçok alanda çalışmalar yaptığını aktaran Ala, şunları kaydetti:
“İçişleri Bakanlığı, sadece vatandaşların can ve mal güvenliğiyle ilgilenmiyor. Aynı zamanda illerin yönetimi, valiliklerin, kaymakamlıkların sunduğu hizmetlerin daha modern olması, yerel yönetimlerin sunduğu hizmetlerin daha iyi hale gelmesi konularında da çalışıyor. Bir proje üzerinde çalışıyoruz, belediyeler elektronik ortamda hizmet sunma bakımından problem yaşıyorlar. Hepsinin ayrı ayrı yatırım yapması oldukça güç. Ama biz bir merkezden bütün belediyelerin ayrı yatırım yapmadan elektronik ortamda hizmetlerini yürütebilmelerini sağlayacak bir proje geliştirdik. Onu yakında hizmete koyacağız. İnsan arzu ediyor ki önümüze başkaları tarafından, sistem dışı çalışanlar tarafından çıkarılan problemlere çözüm bulup buluşturma yerine, şu sistemi yeniden kurgulayalım, mahalli idarelerle, il ve ilçe yönetimleriyle, merkezi yönetimle, gelişmiş bir anlayışla vatandaşa hizmet verelim. Bizim bütün hayatımızı bu sorunlar doldurmasın. Geriye dönüp baktığımda acil atılması gereken adımlar vardı. Memleketi uçurumun eşiğine getirmiş olanlar vardı. Dibi görülmeyen bir uçuruma sürüklemek istiyorlardı. Biz başta liderimiz olmak üzere Başbakanımız, hükümet ve bütün teşkilatlar canla başla bu saldırıları bertaraf etmek için çalıştık ve ettik. Yani Türkiye’yi uçurumun kenarından aldık. Türkiye’yi Irak’a, Suriye’ye çevirmek isteyenler oldu. Bu engellendi. Bunlarla mücadele edilirken, bir yandan da vatandaşın günlük hayatını kolaylaştıracak adımlar attık, atacağız. Sorunları çözmek, saldırıları bertaraf etmek ve yeni imkanları da vatandaşımıza kazandırmak. Yasakları kaldırıp yeni haklar kazandırmak. Bunların hepsini birlikte götürmemiz gerekiyor. Zor bir iş. En büyük enerjiyi milletimizden alıyoruz. Onlarla karşılaşıp da ferasetleriyle Türkiye’de ne olup bittiğini gördüklerini ve size ders verir şekilde söylediklerini görünce inanın motivasyonumuz o kadar artıyor ve yolumuza devam ediyoruz.”
“Bu kanun çağ dışı bir kanun değil mi? sorusu üzerine Ala, bunun siyasete güvensizliğin zirve yaptığı çağ dışı ve lüzumsuz bir kanun olduğunu bildirdi. Ala, “Siyasi mekanizma sorun çözmek için vardır. Seçimlere girerken güvenliği o sağlamayacak da kim sağlayacak? Bu nasıl siyasete güvensiz bir aklın ürünüdür. Bunları değiştirelim diyoruz ama… Bunun izahı yok. Bu siyaseti katlanılması gereken zorunlu kötülük olarak tanımlayan darbe mantığı ile izah edilebilir. Bu darbe mantığının ürünü” dedi.