Olay Gazetesi Bursa

Can Dündar’a takipsizlik

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dündar hakkında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla başlatılan soruşturma, takipsizlikle sonuçlandı.

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar hakkında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla başlatılan soruşturma, “basın özgürlüğü kapsamında gündemde olan olayı haberleştirmenin suç sayılamayacağı gerekçesiyle” takipsizlikle sonuçlandı.

 

Dündar’ın, İstanbul merkezli 17 Aralık soruşturmasını yürüten dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ile yaptığı röportajda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “hakaret” içerdiği öne sürülen beyanları nedeniyle soruşturma başlatan ve Dündar’ın ifadesine başvuran İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu soruşturmaya ilişkin takipsizlik kararı verdi.

 

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Umut Tepe’nin kararında, Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in 2 Şubat’ta sunduğu dilekçeyle, “Cumhuriyet gazetesinde Dündar’ın 25 ve 29 Ocak tarihleri arasında çeşitli başlıklarla hazırladığı yazı dizilerinde, suçlayıcı ağır ithamlarda bulunularak Erdoğan’ın kişilik haklarının ihlal edildiği ve örgüt lideri gibi gösterilmeye çalışıldığı” ifadeleriyle suç duyurusunda bulunduğu hatırlatıldı.

 

AİHM kararları örnek gösterildi

 

Dündar’ın savcılık ifadesinde, “röportajlarda herhangi bir yorum yapmadığı, hakaret, iftira kastının bulunmadığı ve gazetecinin bunları toplumla paylaşması gerektiği” savunmasını yaptığı belirtilen kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bazı kararlarına göre, ifade özgürlüğünün demokratik toplumun asli temellerinden biri olduğunun kaydedildiği aktarıldı. 

 

İfade özgürlüğü ve halkın gerçekleri öğrenme hakkının demokratik toplumun olmazsa olmaz koşulu olduğu vurgulanan kararda, kişilerin tanınmışlık veya medyada yer alışlarına göre yer aldıkları olayların haber yapılmasının hukuka aykırı kabul edilmesinin mümkün olmadığı ve kamu merakını aydınlatmanın basına yüklenen görev olduğu dile getirildi.

 

Kararda, şikayete konu olan röportajın doğrudan veya dolaylı olarak müştekiye yönelik aşağılama amacıyla haberleştirilmediği öne sürülerek, röportajın savcı Celal Kara’nın aktarımından ibaret olduğu, bu aktarımda ise küçültücü ve hakaret içeren bir sözün bulunmadığı ifade edildi.

 

Yargıtay kararlarından da örnekler verilen kararda, gündemde olan olaylarla ilgili yorum ve haber yapan kişilerin ne şekilde iftira kastı ile hareket ettiğinin belirlenmesi gerektiği de belirtilerek, bu kapsamda yapılan haberlerde değinilen hususların hukuka aykırı isnat olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı ve iftira suçunu oluşturmadığı kaydedildi.

 

“Kamu yararını ilgilendiren bilgileri açıklamak basının görevi”

 

İfade özgürlüğünün sadece iyi karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan bilgi, fikirler için değil aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı etki oluşturan veya rahatsız edici türdeki bilgi ve fikirler için de geçerli olduğu anlatılan kararda, kamu yararını ilgilendiren bilgilerin açıklanmasını basının görevi olduğu dile getirildi.

Kararda basının toplumu ilgilendiren olaylarda haber verme hakkı bulunduğu ve çok önemli bir fonksiyonu yerine getirdiğine işaret edilerek, şikayete konu yazının sadece aktarımdan ibaret olduğu, gazetecinin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla gazetecilik görevini yaptığı, herhangi bir yorum yapmadan ve herhangi bir kişiyi hedef almadan sorular sorduğu ve cevapların da bir iddia olarak doğrudan yayınlandığının anlaşıldığı vurgulandı.

Röportajın eleştiri ve bilgi verme hakkı sınırları içerisinde kaldığı ve konunun okuyucuya aktarılması sırasında hukuka uygunluk çerçevesinin dışına çıkılmadığına dikkat çekilen kararda, şu ifadeler yer aldı:

“Güncel ve gündemde olan olay hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi amacını taşıyan haberlerin yapılmasında kamu yararının bulunduğu, söz konusu röportajın yapılmasında toplumsal ilgi bulunduğu gibi kamu yararının da bulunduğu, röportajda gazetecinin uzun zamandır gündemde olan güncel ve tüm kamuoyunun yakından takip ettiği soruşturmalar ve onun neticesinde çıkan olaylar kapsamında olduğu değerlendirildiğinde, gazetecinin bu olayların doğrudan ve dolaylı muhatabı olan bir cumhuriyet savcısının değerlendirmelerini ve görevi sırasında yaşadığı olayları haberleştirerek aktarmasının gazetecilik görevi olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında bunun haberleştirilmesinin suç sayılamayacağı, gazetecinin gazetecilik görevinin engellenmesinin basına tanınan hakların engellenmesine yol açacağı, aksi takdirde kamunun gözü kulağı olan basının hiçbir şekilde ödevlerini yerine getiremeyeceği anlaşılacağı ve Basın Kanunu’na göre cevap ve düzeltme hakkının kullanılmasının mümkün olduğunun anlaşılacağı için atılı suçun unsurları da oluşmadığından şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.”