Usta sanatçı, Ses Dergisi’ne 1981 yılında yayınlanan röportajında hayatının tüm inişli çıkışlı zamanlarını ve kendine dair bilinmeyen sırları böyle açıklamış.
Aşağıda, tiyatromuzun ve sinemamızın en büyük aktörlerinden biri olan Münir Özkul’un yaşamsal kaygılarını ve çalkantılarını en açık ifadeleri ile okuyacaksınız. İşte Münir Özkul hakkında ‘kendi ağzından’ bilinmeyenler…
40 yılını film setlerinde, tiyatro sahnelerinde geçirmiş büyük bir sanatçı. Bunca yıl içinde milyonlarca sanatseverin gönlüne taht kurmuş bir insan. Ama ya özel yaşantısı? Bu yaşam içinde aşırı alkol var, çocukluğundaki problemli günlerin getirdiği kompleksler var, akıl hastanesine girip çıkmalar var, kadınlar var, aşırı duygusallık var… Bu yaşam içinde Münir Özkul’un en az rastladığı şey mutluluk…
Bu mutluluğu sadece çocuklarının yanında bulmuş bugüne kadar. Şimdi de kendinden otuz yaş küçük bir kadının yanında arıyor mutluluğu. Ve buluyor da… Bu 25 yaşındaki genç kadının ismi Umman. Bundan iki yıl önce girmiş sanatçının hayatına. Dilerseniz bunun nasıl olduğunu ve Münir Özkul’la olan yaşantısını bu değerli sanatçı ile ilgili düşüncelerini Umman‘dan dinleyelim:
“Bundan iki yıl önce bir dost toplantısında tanıştım Münir’le. Çok önceden bir hayranlığım vardı ona karşı. Tanışmamızdan sonra bu hayranlığım daha da arttı. Onda anlayamadığım bir sıcaklık buldum. Karşısındaki insanı bir anda avucunun içine alıyordu. Onun bu yapısı beni de çekti. Daha sonraki günler sık sık evine gitmeye başladım. Ona yardımcı olmak istiyordum. Yemek yapıyor ve evi temizliyordum. Fakat o benimle hiç ilgilenmiyor, sanatçı arkadaşlarıyla sohbet etmeyi tercih ediyordu. Kısa süre sonra onun ev işleri yapan bir kadın istemediğini hissettim.
Bu kez ona konuşarak yaklaşmaya başladım. Yine böyle bir konuşma sırasında ‘Sen hiçbir şeyden anlamayan bir aptalsın…’ deyince içimde büyük bir hırs duydum. O hırsla tiyatroya olan eğilimim daha çok arttı. Ve kısa sayılabilecek bir sürede bu konuda rahatça fikir yürütebilecek bir düzeye eriştim. Ondan sonra yaşantımız birden değişti. O da bana yakınlık duymaya başladı. Münir’le beraber olduğum sürece ondan çok şey öğrendim. Hala da öğrenmeye devam ediyorum. Şimdi beni tek üzen şey bu öğrendiklerimi her zaman onunla beraber yaşayamamak.
Bence Münir’le beraber olan kadın zaman zaman arkadaş, zaman zaman anne, zaman zaman eş ve zaman zaman sevgili olmalı. Bazı kişiler aramızdaki yaş farkına bakarak mutlu olmadığımızı düşünüyorlar. Ama hiç de öyle değil. Ben onun yanında kendimi çok mutlu hissediyorum. Çünkü benim için o hem çocuk, hem baba, hem de sevgilidir. Böyle olunca ne çocuk, ne baba ihtiyacı hissetmiyorum onun yanında.
Münir’i iki yıl boyunca devamlı izledim. Bu gözlemlerim sonucunda size şunları söyleyebilirim. O çok değişik bir insandır. Bazen karamsar, bazen kaba, bazen centilmen olur. Onu ara sıra anlamak bile güçleşir. Çoğu zaman içine kapanık arada bir de dışa dönük bir insan karşıma çıkar. Çok hassas bir insandır. Bunun için de her şey anında kendisine söylenmez. Alıştıra alıştıra söylemek gerekir. Bazı olaylar karşısında birden hırslanır ve kızarsa da çabuk geçer. Bir diğer özelliği de aşırı derecede kaprisli olmasıdır. Bütün bunlardan sonra size şunu söyleyeyim ki onu hala tam olarak tanıyamadım. Her geçen gün başka ilginç yönünü görüyorum”
-Kendisi ile ilgili olarak bunları söyleyen kadın için acaba Münir Özkul neler düşünüyordu?
“Ben yaklaşık beş sene bekar yaşadım…” diye başladı söze sanatçı. “İki yıldır da Umman’la beraberim. O hayatıma girdikten sonra bir şeyler yapmanın gereğine inandım. Ona bir şeyler göstermeliydim. Çocuklarım için olduğu gibi onun için de bir sıçrama yapmalıydım. Bu mesleği sevdirmeliydim. Kendinde olan bir kabiliyetle de bunu kısa zamanda başardı. Tiyatro konusunda tam olmasa da tama yakın derecede bilgi sahibi oldu. Şimdi beni eleştirdiği anlar bile oluyor. Yaşamıma değişiklik getirdi. Bugüne kadar tanıdığım ve beraber olduğum bütün kadınlara bir çatışma içindeydim. Aramızda bir uyuşmazlık olurdu. Ama Umman başka, devamlı bana uyum gösteriyor. Böyle olunca her şey değişiyor. Ona kızamıyorum. Kızdığım zamanlar da sonradan vicdan azabı duyuyorum. Onunla çok mutluyum”
MÜNİR ÖZKUL’UN YAŞANTISINDAKİ İÇKİ
Münir Özkul, sanat gücüyle olduğu kadar içkiye olan düşkünlüğü ile de dikkatleri üzerine çekmiş bir oyuncudur. Sanatçı on beş yıl öncesine kadar yaşamının bir parçası halinde olan içki konusunda şunları söylüyor:
“İçkiye ilk defa 13 yaşında özenmeye başladım. Ailemde sigara içen bir tek kişi bile yoktur. Çocukluğum da kendime model olarak hep içki içen tipleri seçtim. Bunda ailemin bana gösterdiği tüm sevgiye rağmen mazbut bir aile çocuğu olmam için yapılan baskıların etkisi de olabilir. Alkol bende baskıları kaldırdığı gibi kendime karşı olan güvensizlik duygusunu da yener. Bir de insanlarla zor anlaşıyorum. İçki bu konuda da bana yardımcı olurdu.
İçki içmeden hiçbir güzelliğin tadı olmayacağına inanırdım. Fakat şimdi bunun çok yanlış olduğuna inandım. İçkiyi bırakmak için çok büyük bir savaş verdim. Sonunda da kazandım. Bu başarıda eski eşim Suna Selen’in büyük katkısı olmuştur. Bugüne kadar çeşitli uyuşturucu maddeler kullandım. Bunları yaptığım için hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Fakat dünyaya yeniden gelsem ne içki ne uyuşturucu madde hiçbirini kullanmam. Biliyorum ki hepsi insan sağlığı için çok zararlı şeyler.”
Münir Özkul’un insanlarla kolay kolay anlaşamaması içkiye düşkünlüğüne neden olduğu gibi, onun sık sık akıl hastanesine de yatmasına neden olmuştur. Sanatçı “Dinlenme yerim…” dediği akıl hastanesi için de düşüncelerini şöyle belirtiyor:
“Toplumla çok güç anlaşıyorum. Benim gibi toplumla güç anlaşan insanlara ilgi duyarım. Bunun en sivri ve en tipik örneklerine meyhanelerde, akıl hastanelerinde ve sanat çevrelerinde rastlanır. Onun için akıl ve ruh hastanelerine karşı daima sempati duymuşumdur. Akıl hastaneleri en özgür olduğum, her şeyi objektif görebildiğim tek yerdir. Orada rahata ererim. Kafam art arda gelen birçok problemi çözebilecek yapıda değildir. Orada bütün problemleri bir sıraya koyar ve çözümlerim. Hatta bir süre ziyaretçi bile kabul etmem.”
HAYATINDA KADININ YERİ
Sanatçının bir başka özelliği de hayatına birçok kadın girmiş olmasıdır. Hayatına giren kadınlar için de beşinin çok önemli yeri olduğunu söyleyen Münir Özkul:
“Öncelikle şunu belirteyim ki kadınları çok akıllı bulurum ve çok severim. Kadınsız erkeği yarım sayıyorum. Hayatım boyunca hep bir kadın aramışımdır. Tanıdığım kadınların beğendiğim yönlerini bir araya getiren bir kadın. Ama böyle bir kadın var mı yok mu onu bilemiyorum. Tanıdığım ve hayran olduğum ilk kadın annemdir. Ona aşık oldum diyebilirim. Bence dünyanın en iyi kadını odur.” diyor.
VE SANATI
Ömrünün 40 yılını sinema ve tiyatro içinde geçiren Münir Özkul bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getiriyor:
“Benim sanat yaşamımda beş kişinin büyük etkisi olmuştur. Bunlar Muhsin Ertuğrul, Ferdi Tayfur, Haldun Dormen, Sadık Şendil ve Şakir Eczacıbaşı’dır. Bugün sanatımın geleceği ile ilgili hiçbir şey söyleyecek durumda değilim. Yalnız şu sıralarda Haldun Taner’in benim için yazdığı bir eser var. Tüm arzum bu piyesi başarıyla oynamak. Sanat yaşamım içinde her zaman İbiş’e ve Kavuklu’ya hayranlık duymuşumdur. Nedenini şöyle anlatayım; İnsanı çeşitli etkilerden kurtarabilseydik ortaya birçok müşterek yönleri olan bir insan tipi çıkardı. Bu, gerçek yönleri ağır basan evrensel insan tanımı ve tipidir. Ben Kavuklu’da veya İbiş’de kendi içimdeki o insanı yakalamak ve o insana varmak istiyorum.”
Şunu da belirtmek gerekir ki Münir Özkul hep sanatıyla yaşayan bir kişidir. Onun kendine güven duyduğu, kendini güçlü hissettiği tek yer sahnedir. Aslında sahnede kendisine güven duymasının nedeni orada ona yardım edecek kimsenin olmayışından kaynaklanır. Orada sorumluluk yükleyecek kimse yoktur ona… Ama, özel yaşamında bu sorumluluğu yükleyecek kişiler bulmuş, kendisine yardım edecek kişilere rastlamış ve üzerindeki sorumlulukları bu kişiler üzerine devretmiştir. Böyle olduğu için de ona yakın olan kişiler onun tembel olduğunu söylerler.