Olay Gazetesi Bursa

Bursa’nın ‘tescilli’ ürünlerinden biri… Değerinin artması için flaş talep

Bursa'nın İznik ilçesinde tekniği, zarif ve özenli işçiliğinin yanı sıra çeşitliliğiyle tercih edilen Müşküle iğne oyasını işleyen kadınlar, emeklerinin değerini artırmak için kooperatif çatısı altında buluşmak istiyor.

İznik Belediyesinin başvurusu üzerine geçen yıl ağustos ayında Türk Patent ve Marka Kurumunca (TÜRKPATENT) coğrafi işaret tescili yapılan Müşküle iğne oyası tülbent, masa ve yatak örtüsü, havlu kenarı gibi alanlarda ya da başlı başına bir örtü olarak süsleme amacıyla kullanılan el sanatı ürünü olarak tanımlanıyor.

Eskiden tamamen doğal olan kökboyalarıyla boyanan ipek ipliklerden yapılan, günümüzde ağırlıklı olarak her ton renkte üretilen polyester ipliklerin kullanıldığı iğne oyası, şerit üzerine, kumaş kenarına ya da başlı başına bir örtü olarak ve iğne yardımıyla ipin düğümlenmesiyle hazırlanıyor. Müşküle iğne oyası yapımında ipliğin pürüzsüz ve bükümlü, ilmik büyülüklerinin aynı, düğümlerinin sıkı ve ilmiklerin net olmasına özen gösteriliyor.

Mahallenin kadınları, güzel havalarda sokak aralarında erken saatlerde toplanarak muhabbet eşliğinde iğne oyası ile yıllardır aile bütçesine katkı sağlıyor. Çocukluklarından itibaren oya yaptıkları için çoğunluğu gözlük kullanan kadınlar, günün büyük bölümünde ilmek ilmek iğne oyası işliyor.

En vazgeçilmez oya modeli “patlıcan çiçeği”

Mahalle sakinlerinden Kamile Tosun, AA muhabirine, oya yapmayı 7 yaşındayken öğrendiğini söyledi.

Kalabalık bir mahallede yaşadıklarını belirten Tosun, “Kızlarla otururduk bir çayıra, akşama kadar işlerdik. Daha önce bunlar koza ipliğinden olurdu. Kozayı çekerdik, rengarenk boyardık. Artık polyester ipliklerle yapıyoruz.” dedi.

Tosun, havanın güzel olduğu günlerde kahvaltıdan sonra dışarıda toplanıp oya işlediklerini dile getirdi.

Oya ile uğraşmadıkları günün kendileri için boş geçtiğini anlatan Tosun, “Kadınlar toplaşır, kimi dışarı yapar, kimi torununa torbasına, oğluna kızına yapar. Akşama kadar işimiz bu. Önce elimizde büküyorduk, şimdi artık makineler çıktı. Makinelerde büküyoruz ipliklerini. Şimdi devamlı yapıyoruz, satıyoruz, ihtiyaçlarımızı görüyoruz.” dedi.

Tosun, eskiden kız istemeye gittiklerinde kırmızı çembere işledikleri gül oyasını götürdüklerini ifade etti.

Müşküle oyalarından en vazgeçilmezinin “patlıcan çiçeği” olduğunu aktaran Tosun, “Olmazsa olmazımız. Kızın annesi yapar, oğlanın annesi yapar. Kına yakılırken gelinin başını örteriz. Sünnet yaparken sünnet çocuklarının başını örteriz. Kızı çıkarırken başını örteriz. Bu patlıcan çiçeği mutlaka olacak.” diye konuştu.

“Her oyanın bir adı var”

Kamile Tosun, patlıcan çiçeği ve gül oyasının yanı sıra yüzlerce modelin bulunduğunu, bunların hepsinin isimlerinin olduğunu bildirdi.

Bazı oyalardan örnekler veren Tosun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Açık biber, dürme biber, eteği biber, saat çarkı, gelin oyası, ikizli, üçüzlü gelin oyası, eşek oyası, Hıdır oyası… Her oyanın bir adı var. ‘Ne yapıyorsun? Açık biber yapıyorum.’ ‘Ne yapıyorsun? Saat çarkı yapıyorum.’ Bir ara Hafize oyası çok çıktı. Onu da bizim köyde bir kadın vardı Hafize’ydi adı, o çıkarmış. Onun adı Hafize oyası kaldı. Bir ara nar çiçeği yaptık. Narın çiçeğinden, nar çiçeği gibi oya çıkardık. Ben çocuklarıma yapmadım ama dışarı çok yaptım. Sarı papatya mesela, papatyanın oyasına, çiçeğine göre oya çıkardık. Öyle çiçeklerden falan çıkarıyoruz oyaları.”

Tosun, 7’den 70’e tüm kadınların oya yaptığını, akşam yemeği hazırlamak için evlerine gidinceye kadar bununla uğraştıklarını belirtti.

Müşküle kadınlarının sipariş üzerine oya yaptıklarını ve fiyatlarının değiştiğini dile getiren Tosun, bir komşusunun meşhur patlıcan çiçeği oyasını çeyrek altın karşılığında işlediğini aktardı.

“Kadınlarımız günün 8-9 saati iğne oyasıyla uğraşır”

Serap Köroğlu da Müşküle’nin oyasıyla tanındığına değinerek, “Kadınlarımız sürekli, günün 8-9 saati iğne oyasıyla uğraşır. Evlerine katkı olsun diye, çeyizlere, torunlarına yaparlar.” ifadesini kullandı.

Oyalarının gereken değeri bulmadığını düşündüklerini vurgulayan Köroğlu, şunları kaydetti:

“Köyümüze kooperatif kurulmasını istiyoruz. İnşallah büyüklerimiz bir kooperatif kurup bizim oyalarımızı değerlendirirler çünkü kadınlarımız çocukları için evin giderleri için bu işi yapmak zorundalar. Köyümüzde çocuklar 10-12 yaşlarında iğne oyası yapmaya başlarlar. Annesinin yanına, babaannesinin yanına otururlar, izleyerek öğrenirler. 80 yaşındaki yaşlılarımız da yapar aynı şeyi iğne oyasını. Bizim köyümüzün iğne oyası coğrafi işaret de almıştı. Bunun için değerlendirilmesini istiyoruz.”

AA