Bursalı yapay zeka ABD yolcusu

Bursalı yazılım mühendislerinin hayata geçirdiği yapay zeka tabanlı diyalogsal platform Buck, bugün ABD Silikon Vadisi yolcusu…

Bursalı yapay zeka ABD yolcusu

RÖPORTAJ: RABİA DENİZ

FOTOĞRAF: AYKUT GÜNGÖR

 

Yapay Zeka tabanlı bu platform sizinle konuşuyor, öneriler sunuyor, yaptığınız işlemleri takip ederek hayatınızı kolaylaştırıyor. Girişim, aldığı yatırımı, sonbahardan itibaren ABD pazarındaki faaliyetlerinde kullanacak ancak daha şimdiden yurtdışında 6 ticaret bölgesi ile ön sözleşme imzalandı bile… Bir sonraki aşamada ise yüz milyonlarca kişinin fiilen evlerinde kullandığı cihazlarda insanların Buck’la konuşması sağlanacak.

Bundan yıllar önce, National Geographic fotoğrafçılarından Charles Chuck O’Rear, yeşil bir tepeyle birlikte gökyüzündeki beyaz bulutlardan etkilenerek çektiği fotoğrafın bu kadar tanınacağını hiç düşünmemişti. İşte o herkesin bildiği meşhur manzara, Microsoft tarafından Windows XP arka plan için masaüstü resmi olarak seçildi.  O’Rear’ın California’da çektiği fotoğraf, bugün hala milyonlarca bilgisayarın “masaüstü” fotoğrafı olarak kullanılıyor. Bir buğday tanesini ekerseniz bir filiz verir, o filizin üstünde bir başak olur, o başağın hasadı ise öğütülmek üzere değirmenin yolunu tutar…

Bursalı yazılımcı Utku Kaynar da dünyadaki dijital dönüşüm tarlasında, insanlığın hayatını kolaylaştıracak yeni bir yapay zekanın tohumunu attı. Bu tohum ise şimdilerde filiz vermeye başladı.

Yapay zekayı her ne kadar bir robot olarak düşünsek de aslında hayalini kurduğumuzdan da ötesinde bir oluşum. Bugün, evlerimizdeki hatta ceplerimizdeki birçok elektronik eşya yapay zeka ile donatılmış durumda ve bilim, bir önceki buluşun üzerine yenisini katarak hayal bile edilemeyecek teknolojilere ulaşıyor. Bundan 10 sene önce cam ekranlı bir telefona sürekli dokunarak, bütün gününüzü onunla geçirip pek çok ihtiyacınızı sağlayabileceğinizi size söyleselerdi sanırım karşınızdaki insana inanmazdınız. Ancak bugün her şeyinizi elinizdeki telefonla yapıyorsunuz. İşte bir sonraki aşamada ise insanlar fiilen bilgisayarlarıyla konuşuyor olacaklar. Hatta bilgisayarlar kendi aralarında da konuşacak. Örneğin evinizdeki bir bulaşık makinesiyle çamaşır makinesi kendi aralarında sağlayacağı bir iletişimle çalışabilecek.  

Yazılım Mühendisi Utku Kaynar’ın Ulaş Can Cengiz ve Bülent Yılmaz’la birlikte bu ana fikirle hayata geçirdiği yapay zeka tabanlı diyalogsal platform, Buck.ai, bugün ABD Silikon Vadisi yolcusu… Ulutek Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde faaliyet gösteren web tabanlı yazılım teknolojilerini kullanarak genel kullanıma açık sosyal ağlar, kurumsal yönetim sistemleri, CRM sistemleri ve proje yönetimi yazılımları üreten CODE2’nin CEO’su, yazılım mühendisi Utku Kaynar, ileride tüm insanların makinelerle konuşup, onlardan fikir, öneri alabileceği bir yazılımı hayata geçirdi. Buck.ai temel olarak yapay zeka tabanlı bir diyalog platformu, insanların yerel dükkan ve hizmetlerden daha kolay alışveriş yapmasını sağlıyor. iPhone Siri gibi, ama sizin adınıza yerel bir etkinliğe rezervasyon yaptırabilir veya mahalledeki pizzacıdan sipariş verebilir. Üstelik bunu sizinle konuşarak yapıyor. Bu girişim, aldığı yatırımı, sonbahardan itibaren ABD pazarındaki faaliyetlerinde kullanacak ancak daha şimdiden yurtdışında 6 ticaret bölgesi ile ön sözleşme imzalandı bile…

SİZİNLE KONUŞUYOR…

Ne kadar süredir bu yapay zeka tabanlı proje üzerine çalışıyorsunuz?

Aslında makine mühendisiyim. 2011 yılından beri yazılım geliştiriyorum. 2014 yılında Ulutek’e geldik ve kafayı start-up dünyasına kaldırmaya başladık. Geleneksel yazılım geliştirme yöntemleriyle bir start-up şirketi kurma yöntemleri birbirinden tamamen farklı. Ufaktan kendi projelerimizi yapıp öncelikle Türkiye pazarında sonra Avrupa’da geliştirebilir miyiz diye düşündük. SocialCube adında bir proje hazırladık. Meslektaşlar arası bir sosyal ağ uygulaması diyebilirsiniz. Örneğin şu anda Elektrik Mühendisleri Odası kullanıyor. Bu proje Türkiye’nin en başarılı 100 sturt-up projesi arasında seçildi. Bunun ardından Amerika’nın ilgisini çekecek bir takım çalışmalar yapmaya başladık. Yapay zeka tabanlı bir şeyler yapmayı düşünmeye başladık. Buck doğdu… Geçen senenin ağustos sonlarında başladık projeye.  Google’ın yaklaşık 10 sene önce programladığı şeyi bugün sizin tekrar programlamanız gerekmiyor. Onu geliştirebiliyorsunuz. Ürün temel olarak diyalogsal ticaret diye tabir edilen bir şey yapıyor. Esasen yaptığı şey şu: Sizinle konuşuyor.

İphone Siri’nin gelişmiş versiyonu gibi… Nasıl bir işleyişi olacak? İnsanlar bu teknolojiden nasıl yararlanacak?

Yani bir bakkal çırağı olarak adlandırabilirsiniz kendisini. Düşünün ki bakkal çırağı gidip sizin için mahalledeki bir restoranda rezervasyon yapıyor. Tam olarak sizinle sohbet ediyor. Örneğin, “Bir pizza istiyorum” dediğinizde, “Tamam, pizzan nasıl olsun?” diye soruyor. Verdiğiniz cevaba göre “Çok güzel, sizin mahallede bu adreste bir pizzacı var. Oldukça güzel pizzaları var. Bu seçim sizin için iyi mi?” diye sorabiliyor. Fiyat araştırması, ödeme onayı, gönderim takibi dahil hepsini takip edip siparişin müşteriye gittiğine emin oluyor. Elbette bu küçük bir örnek…

DİYALOGSAL ARAYÜZÜ GELİŞTİRDİLER

Bu hangi teknolojiyle mümkün olabiliyor?

Bu diyalogsal arayüz, insanlarla bilgisayarlar arasındaki bir sonraki aşama. Esasen bizim yatırım alıyor olmamızın ana sebebi de bu. Arayüz derken, 1960’ları hatırlayın, ilk başta bir klavye vardı ve bu klavye üzerinde yazı yazarak konuşuyorduk. Sonra 1984’te Macintosh ilk bugün kullandığımız fare tabanlı yapıyı geliştirdi. Daha sonra fare tabanlı yapının üzerine İphone la yeni Apple, dokunmatik arayüzü geliştirdi. Bir sonraki aşama da insanlar fiilen bilgisayarlarıyla konuşuyor olacaklar. Biz Terminatör fantezileriyle büyüdüğümüz için yarın “telefonum ayrı eve çıkar mı?” diye endişeleniyoruz. Öyle bir durum yok. Çünkü insanların yaşamını kolaylaştırmak için programlanıyor. İşte bunun bir sonraki aşaması diyalogsal arayüz. Bunun ilk adımları gelmeye başladı. Amerika’da küçük asistanlar var. Evinize koyuyorsunuz. Mikrofona ne istediğinizi söylüyorsunuz, size konuşarak karşılık veriyor. Siri gibi… Ama evde bir yerde duruyor. “Bugün hava nasıl olacak?” diye soruyorsunuz.

“Biraz yağmurlu istersen kalın giyin” diyor. Biz insanların söyledikleriyle ürünleri eşleştirecek ve bunu belli bir lokal bölgede yapabilecek bir arama motoru ve algoritması geliştirdik. Temel hikaye bu. İşletmeleri böyle bir sisteme abone yapıyoruz. Lokal, yerelde hizmetlerin kullanılabileceği bir çalışma. Biz bu yatırımı aldıktan sonra ülkenin en kapsamlı holdinglerinden birinden bununla ilgili öneri geldi. İnsanlar konuşarak yatırım yapsın dediler. Ya da kamusal bir alanda uygulanabilir. Biz bir sonraki aşamada insanların fiilen evlerinde yüz milyonlarca kişinin kullandığı cihazlarda insanların Buck’la konuşmasını sağlayacağız.

EYLÜL’DE SİLİKON VADİSİ’NDE

Projenin Amerika yolculuğu nasıl başladı?

Bir anda İstanbul Teknik Üniversitesi’nin İTÜGATE programına seçildik. O program çerçevesinde Amerika’da bir takım temaslar oldu bu arada ürünü geliştirdik. Bu program devlet destekli bir program ve Türkiye’den şirketleri alıp, burslu olarak yurtdışına taşıyor. Sizi Amerika’da belli insanlarla tanıştırıyor. Şirketleşmesini sağlıyor. Programa başvurduk, kabul edildik. Amerika’dan eğitmenler geldi. Tam o esnada Türkiye’de yatırım yapan bir grup ilgilenmeye başladı. Sunum yaptık, yatırım sürecine girdi. Bu esnada Amerika’da Delivary eyaletinde bir şirket kurduk ve yatırım sürecini netleştirmeye başladık. Süreç netleşti, ön anlaşmalar yaptık, şu anda ticaret odalarıyla çalışıyoruz. 6 tane pilot anlaşması yaptık. Gelir paylaşımı modeliyle büyüyoruz. Ürün Messenger platformu için bitti. Google ve Alexa platformları için kısımlarını geliştiriyoruz. Şimdi ses ara yüzünü geliştirme aşamasındayız. Eylül ekim gibi bitireceğiz. Buradan aldığımız yatırım bizim tohum yatırım. Melek, a serisi, b serisi diye büyüyor. Oraya gider gitmez oranın değerlemelerine göre yolumuzu çizeceğiz. Eylül- ekim aylarında Silikon Vadisi’ne gidiyoruz.

MAKİNELER DE KONUŞUR

Bunun bir sonraki aşaması nesneler, yani kullandığımız makinelerin internete bağlanarak birbirleriyle haberleşmesi şeklinde olacak diyebiliyoruz öyleyse…

Örneğin çamaşır makinemiz, internetten elektriğin daha hesaplı olduğu saatleri öğrenip ona göre kendi kendisini başlatabilir. Aslında şu anda da konuşuyorlar. Amerika’da termostat çamaşır makinasıyla haberleşiyor. Elektriğin ucuz olduğu saatlerde çamaşır makinesi çalışıyor. Elektriğin ucuz olduğu saatlerinin bilgisini de elektrik şirketinin merkezinden çekiyor. Bu nesnelerin birbiriyle konuştuğu ve insanların hayatlarını kolaylaştırdığı bir çalışma. Facebook 2004 senesinde Harvardlı öğrenciler birbirlerini bulabilsinler diye üretilmiş basit bir uygulamaydı. Bugün 2 milyar insan kullanıyor ve dünya çapında bir sosyal uygulama. Çok küçük bir yerden girersiniz, başka bir yere doğru bu mesele evrilir.

Peki biz bunu neden Türkiye’de yapmadık? Türkiye’deki destekler yeterli mi?

Türkiye’de hem mevcut ekonomik göstergeler, hem genel sosyo-politik iklim nedeniyle o kadar enerji kaybediyoruz ki… Tubitak 2015-2016 senesine kadar Ar-Ge fonlarında yaklaşık 2 milyar dolar dağıttı. Bütün dünyada yatırım yaparken bir şeye bakarsınız. Bu, kaç para fatura kesecek? 2 milyar dolar para dağıtıyoruz 30 milyon dolar fatura kesiyor memleket. Dünyada sturtupları hızlandırmak için kurulan bir takım kuruluşlar var. San Francisko’da bir örneği var. Adamların toplam büyüklüğü 50 milyar dolar olmuş. Bizim memleketin en büyük problemi istihdam. Bu problemi çözebilmek için birilerinin yeni iş alanları yaratması lazım. Kim yapacak? Türkiye’de bu işi yapmamamızın nedeni de bu. Türkiye’nin yatırım fon büyüklüğü, ekonomisine oranla çok düşük. Amerika’da sturt-upların toplam alacağı fon, 65 milyar dolar seviyesinde. Türkiye’de bu rakam 65 milyon dolar. Dolayısıyla biz Amerika’da yatırım arayacağız. Türkiye’de 1 milyon TL değerlemeyle gittiğiniz sturt-up hiçbir şey yapmasın, aynı şeyi Amerika’da yapsın, oranın ölçeğine göre değerlenmeye başlıyor. Dolayısıyla alacağı rakam 5’e, 10’a katlıyor.

2030 SENESİNDE MESLEKLERİN YÜZDE 65’İ KAYBOLACAK

Yapay zeka kavramı her ne kadar yeni olmasa da toplumda, Howking’in söylemiyle, “Yapay zeka insanlığın sonunu getirecek” endişesi de hakim aslında… “Robotlar dünyayı ele geçirecek mi?” sorusu şu an karşılık bulmasa bile bazı meslekler elden gidebilir… Bununla ilgili de araştırmalar gösteriyor ki zamanımız da çok yok aslında…

İnsanlığın programladığı yapay zeka 1960’ların sonunda. Çok bilindik yapay zekalardan biri yeni değil, 20 yıl önce geliştirilen maillerdeki spam filtresi, yapay zeka zaten var. İnsanlar korkuyorlar. “Abi makinalar gelecekmiş” diyorlar. Geldi zaten, korkma! Şimdi kendi kendine kullanılabilen arabalara geldik. Yapay zeka bizi tehdit edecek çünkü robotlar işimizi çalacak. Bir montaj işçisi örneğin… Amerika’da tekstili robotlara ürettirmek, Çin’deki insan gücünü kullanarak üretmekten daha ucuz. Böyle bir tehlike var ve biz eğitim sistemi olarak montaj işçisi yetiştirmeye devam ediyoruz. 2030 senesinde bugün günümüzde kullanılan mesleklerin yüzde 65’i kaybolacak. Yapay zeka ve makinalar insanların buhar devriminden sonra yaptığı en büyük devrimlerden birisi. Laboratuvarda beyin yapmaya en az 150 yıl uzağız ama bugün kalp yapabiliyoruz. Hem de ıspanak yaprağında. Stanford Üniversitesi’nde medikal mühendislik bölümünde bir robot damarın içine giriyor anjiyo yapıyor bağırsaktan çıkıyor. Bizlerse çok fazla zaman kaybediyoruz.

Dijital dönüşüm başka bir yere doğru evriliyor, siz şimdiden evinizdeki eşyalarla konuşmaya alışın…

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X