Özdal, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Budapeşte gezimizin ilk günü, otobüsümüz kent merkezine park etti.
15-20 kişilik kafile otobüsten inip karşıdan karşıya geçeceğiz.
Kaldırıma adımımızı atar atmaz çift yönlü yolun her iki tarafındaki onlarca araba şak diye durdu.
Hepimiz birbirimize bakıyoruz, ne oluyor diye.
Meğer yaya geçidi varmış yolda!
Araçlar, inanılmaz bir hızla ambulansa yol açtılar ve ardından tek bir araç bile ambulansın arkasına takılmadı.
3 gün boyunca trafikte korna sesi de duymadık.
Sanırsınız bu ülkedeki arabalarda korna yok.
Sonradan trafikte tanık olduklarımızla birlikte Macarların trafik kurallarına yüzde yüz uydukları kanaatine vardık.
Arkadaşlarla sohbet ederken, ben diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Macaristan’da da bu durumun bir kültürü işaret ettiğini savundum.
Ancak Macaristan’ı bilen bazı arkadaşlardan itiraz geldi:
“Macaristan’da trafik kurallarını çiğnemenin ağır cezaları var. En ufak bir hatanızda gözünüzün yaşına bakmadan cezayı kesiyorlar.”
Galiba ağır cezalar, bir trafik kültürünün oluşmasına neden olmuş bu ülkede.
O halde trafikte düzen sağlamak için ceza şart!
Sözü bizim Bursa’ya getireceğim.
Bursa’da adım başı trafik ihlali yapılıyor.
Yolun ortasına park eden sorumsuz sürücülerden, direksiyon başında telefonla konuşanlara, şerit ihlali yapan uyanık şoförlerden, makas atan şehir magandalarına varıncaya kadar yüzlerce, binlerce ihlal yapılıyor her gün bu kentte.
Ceza kesiliyor mu peki?
Çoğuna kesilmiyor.
Çünkü polis ceza kesmekten sakınıyor.
Ancak sorumluluğu Bursa polisine yüklemek haksızlık olur.
Çünkü polisin elini kolunu bağlayan bizim siyasetçilerimiz.
Mesela trafik polisleri, bir caddede park ihlali yapan sürücülere ceza kesmeye kalktığında, milletvekilleri veya parti yöneticileri polisi arayıp şunu söylüyor:
“Ceza kestiğiniz bölge bizim en çok oy aldığımız yer. Siz ceza kesiyorsunuz, vatandaş bize tepki gösteriyor.”
Polis siyasi iradenin baskısına direnemeyince, trafik ihlallerinin üzerine hakkıyla gidemiyor.
Gidemeyince de Bursa trafiğinde düzen değil, kuralsızlık egemen oluyor.
Olay Gazetesi Yazarı Mustafa Özdal’ın yazısının tamamı için tıklayın…