Vizyon kısa vadede çok para kazanma hırsından ibaret olunca, politika üreticilerin ufku da benzer perspektifi geçemeyince hüsran haliyle kaçınılmaz oluyor.
Bursa’da mantar gibi çoğalan, Nilüfer ilçesinde devlet okullarını geride bırakan özel okulların durumuna değinmeden önce plansızlığa her alanda nasıl rastladığımızı tarımla örneklendirelim.
Bir sene hangi ürün fazla kazandırdıysa tüm üreticiler ona yöneliyor.
Haliyle bolluk oluşuyor.
Arz, talepten çok olunca ürünler dalında çürüyor…
Geçen senenin en çok kazandıranı, bu kez çiftçiyi iflasa sürüklüyor.
Üreticiye yön veren, piyasayı dengeleyen bir tarım politikamız ne yazık ki senelerdir bulunmuyor.
Benzer duruma eğitimde de tanıklık ediyoruz.
Devletin derslik ve öğretmen açığını kapatmayarak, eksiklikleri özel okullar aracılığı ile giderme çabası plansızlığı artırarak ortaya vahim bir tablo çıkardı.
“Bu işte para var” zihniyeti, yatırım aracı olarak görülmesiyle eğitimin ticarileşmesi katmerlendi.
Öyle ki Nilüfer’de olduğu gibi ülke genelindeki bazı ilçelerde özel okulların sayısı devlet okullarını geçti.
Her şey güzel gidiyor gibiydi…
Yaşadığımız kur kaynaklı ekonomik kriz, yükselen enflasyon işin rengini değiştirdi!
Maliyetlerin katlanması iflas tehlikesinin kapısını araladı.
İddiaya göre son olarak Bursa’da 400 öğrencili bir özel okul satılığa çıkarıldı.
Şehrin köklü eğitim kurumlarından birinin yetkilisi, “Eğitim kurumları olarak zam yapmayan tek sektörüz. Ekonomik devalüasyondan önce yaptığımız bir senelik sözleşmeler var. Maliyetlerimizin katlanması işimizi çok zorlaştırdı. Zam yapabildiğimiz tek kol yemek ücretlerimiz oldu” diyor.
Ardından şöyle devam ediyor:
“Eskiden 25 lira olan içinde 500 adet bulunan A4 fotokopi kağıdı artık 65 liradan aşağı alınmıyor. 44 liralık tuvalet kağıdının fiyatı 133 liraya çıktı. Şu anda öz sermayemizden yiyoruz.”