İstanbul’da 18 yaşındaki oğlu Devirhan ile birlikte yaşayan Düriye Özlü, uyuşturucu ile 5 yıl önce tanıştıklarını söyledi.
‘Madde bağımlılığı ile mücadele’ projesi için Bursa’ya gelen Özlü, düzenlenen toplantıda yaşadığı sıkıntıları annelere aktardı.
Oğluna ilkokula giderken hiperaktiflik teşhisi konulduğunu ifade eden Özlü, “İlkokul bitene kadar oğlumun kullanması için ilaçlar verdiler. Bu ilaçlar yeterli olmadığı için başka ilaç kullanmaya başladık. Son verilen ilacı kullanmaya başladığımızda oğlumda gerçekten gözle görülür bir değişiklik oluyordu. Ben bağımlı olur diye korkuyordum. Doktorlara inandığımız için hiç araştırmadım. Lise çağına kadar bu ilaçları kullandı. Çocuğum diğer arkadaşları gibi koşup oynayamadığı için şikayet ediyordu. İçmek istemiyordu” diye konuştu.
Bir gün işten geldiğinde oğlunun bali kullandığını fark eden anne Özlü, “Oğlumun ağzı bali kokuyordu. Onu apar topar hastaneye götürdüm. Daha snora bonzai kullandığını kendisi söyledi. Bonzai bulamadığında ise çakmak gazı ve bali çektiğini ifade etti. Hastanede tedavi sürecine başladık. İlaçları araştırdığımda ise içerisinde kokain bulunduğunu öğrendim. Oğlum ÇAMATEM’de ayakta tedavi görmeye başladı. Kendisi ile görüşmeye gittiğimde kendisine daha önce kullandığı ilaçların verildiğini bahsetti. Yani vücudundan bir kimyasalı çıkarıp başka bir kimyasalı sokuyorlardı. 2,5 yıl boyunca defalarca yattı çıktı. Ama oğlum uyuşturucuyu bırakmadı” dedi.
Daha sonra Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER) ile tanıştığını belirten Özlü, “Oğlum ile buraya gittik. Daha sonra 5 gün uyuşturucu kullanmadı. Ama sonra yine içmiş bir vaziyette eve geldi. Ben bu zamana kadar her yolu denememe rağmen başarılı olamamıştım. Benim paramla gözümün önünde ölümüne izin vermeyeceğimi belirterek onu kapının dışına koydum. İçim kan ağlasa da bunu yaptım. Defalarca kapıma geldi. Ama içeri almadım. Onu bu şekilde uyuşturucudan kurtulması için ikna etmeye çalıştım. Çünkü istediğiniz kadar ağlayın, yalvarın, çocuğunuz bu illetten vazgeçmiyor” şeklinde konuştu.
“AİLELER KARARLI OLMALIDIR”
Oğlunu kapının dışına koyduktan sonra çektiği acıların tarifi olmadığını belirten Özlü, “Oğlum dışarıda ölür mü, biri ona bir şey yapar mı diye günlerce ağladım. Çünkü evdeki eşyaları, takılarımı, her şeyimizi satarak uyuşturucu almak istiyordu. 4 gün sonra oğlum yalvararak kapıya geldi. İçeri almamı, iyileşmek istediğini, ne yapması gerekiyorsa hazır olduğunu söyledi. Allah’a şükür şu anda kurtulma sürecine girdik. 2 yıldır kullanmıyor. Bağımlı bir kişinin önüne hazır sofra, sıcak bir yatak verirseniz, bütün ihtiyaçlarını karşılarsanız, ondan kurtulması mümkün değil. Acımak, canım, cicim ve yavrum demek iyi gelmiyor. Biraz ters duygu ile yaklaşmak gerekiyor. Bunu yaparken anne ile babanın da aynı kararlılıkta olması gerekiyor. Çünkü bu bir hastalık, aynı şeker gibi. Her zaman kontrol altında tutulması gerekiyor” dedi.
“ÖĞRETMENLERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”
Okullarda da rehber öğretmenlerin bu konuda bilinçlenmesi gerektiğinin altını çizen anne Özlü, “Çünkü yaramaz çocuk istemiyorlar. Bütün çocukların aynı olmasını istiyorlar. Bu çocukların ilgi alanları araştırılmalıdır. Çocukları buna yönlendirmelidir. Çocukların bir başka isteği ise anne ve baba tarafından sevilme ve onaylanma duygusudur. Biz onların adına bütün kararları alıp seçim hakkını asla vermiyoruz. Bütün hayatlarını biz yönlendirmeye çalışıyoruz. Bunu yap, şunu yap, işini ben seçeyim diyoruz. Kendi yapamadıklarımızı onların üzerinden deniyoruz” diye ebeveynlere ve öğretmenlere seslendi.