Sinemanın kalbi 11 gün boyunca Berlin’de atacak. Cannes ve Venedik ile birlikte dünyanın en prestijli üç sinema festivalinden biri olan Berlinale’de 11 ile 21 Şubat tarihleri arasında 434 film sinemaseverlerle buluşacak.
Festival Direktörü Dieter Kosslick, bu seneki programı tanıtırken, ana temanın ‘mutluluk hakkı’ olduğunu belirtti ve ‘tüm dünyada insanların mutluluk hakkının yanı sıra, bir vatan, sevgi, özerklik, iş, yaşam ve hayatta kalma hakkına’ da sahip olduklarına inandıklarını kaydetti. Festivale davet edilen filmlere bakıldığında da mutluluk arayışı içinde olan insanların hikayelerinin, sığınmacı akınının ve göç olgusunun yoğun bir şekilde işlendiği görülüyor. Örneğin resmi yarışma bölümünde yer alan “Fuocoammare” adlı filmde İtalyan yönetmen Gianfranco Rosi, yıllar boyu çoğu sığınmacının Avrupa topraklarına ilk ayak bastığı yer olan Lampedusa Adası sakinlerinin ‘aralıksız olağanüstü hal’ olarak tanımlanabilecek hayatlarından bir kesit sunuyor.
Panorama bölümüne kabul edilen Rachid Bouchareb imzalı “Road to Istanbul” adlı Cezayir-Fransız-Belçika ortak yapım ise, kızının cihata katılmak için Suriye’ye kaçtığından yola çıkan Belçikalı bir annenin İstanbul’a gidişini anlatıyor. Alman yönetmen Philip Scheffner’in Forum bölümünde gösterilen filmi “Havarie”, rotası üzerinde sığınmacıları taşıyan bir tekne ile karşılaşan turistik bir yolcu gemisinden bir hikaye. Alman Sineması’nda Perspektifler adlı bölümdeki Aline Fischer filmi “Meteorstraße” de Lübnan’daki savaştan Almanya’ya kaçan 18 yaşındaki Filistinli Muhammed’in bir yandan travmatik savaş anılarıyla boğuşmasını, diğer yandan da kendine bir hayat kurmaya çalışmasını anlatıyor. “Sarhoş Atlar Zamanı” ve “Kaplumbağalar da Uçar” filmlerinin usta ismi, İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi’nin son çalışması “Life on the Border” ise, Kobani ve Şengal’deki sığınmacı kamplarında bulunan çocukların hikayesi. Bu belgesel gençlere yönelik filmlerin yer aldığı Kuşak 14plus adlı bölümde gösterilecek.
FESTİVAL SİYASAL KİMLİĞİNİ VURGULUYOR
Berlinale genel olarak çağın nabzını tutan çizgisini sürdürüyor. Altın ve Gümüş Ayı ödülleri için çekişen 18 film arasında da günümüzün yaralarına parmak basan birçok yapım var. Oscar ödüllü belgeselci Alex Gibney’in çektiği “Zero Days”, görünüşe göre ABD ile Israil hükümetleri tarafından İran’ın nükleer programına saldırması için yaratılan, ancak daha sonra kontrolden çıkan Stuxnet adlı bilgisayar virüsünün hikayesi. Tunuslu yönetmen Muhammed Ben Attia imzalı “Hedi” ise, düğününden bir hafta önce başka bir kadına aşık olan bir gencin gelenekler ile kişisel mutluluğu arasında kalışını anlatıyor ve Arap Baharı’ndan sonra ülkenin geçirdiği sancılı günlere bir ayna tutuyor. Yarışma bölümüne davet edilen “Letters from war” da, Portekiz’in 1970’li yıllarda Angola’da sürdürdüğü sömürge savaşını bir askeri doktorun eşine yazdığı mektuplar aracılığıyla beyazperdeye aktarıyor ve bir anlamda bugünkü sığınmacı akınının temelinde yatan gerekçelerden birini konu ediyor. 19. Yüzyılın sonunda Filipinler’deki İspanyol sömürgeciliğine karşı mücadele veren en ünlü isimlerden Andrés Bonifacio y de Castro efsanesini aydınlatmaya çalışan “A Lullaby to the Sorrowful Mystery” ise, 485 dakikalık süresiyle Berlinale tarihinde Altın ve Gümüş Ayı yarışına katılan en uzun film unvanını taşıyor.
11 Şubat’ta başlayacak olan 66. Berlin Film Festivali’nde 11 günde 434 film gösterilecek.
YARIŞMANIN ÖNE ÇIKAN YAPIMLARI
Festivalin açılışını ise, ana programda yarışma dışı gösterilen ve Amerikan Sineması’nın en başarılı yönetmenlerinden Coen Kardeşler’in imzasını taşıyan “Hail, Caesar!” yapacak. Hollywood’da 1950’li yılların stüdyo sisteminin perde arkasını alaycı bir dille anlatan bu komedi, Josh Brolin, George Clooney, Ralph Fiennes, Scarlett Johansson, Channing Tatum ve Tilda Swinton gibi ünlü isimlerden oluşan parlak bir kadroya sahip. Bu yıl göze çarpan yarışma filmleri ise şöyle sıralanıyor: ABD’li yönetmen Jeff Nichols, radikal dincilerden ve hükümet yetkililerinden kaçan bir baba-oğulun hikayesini bilimkurgu türünde anlatıyor. Geçen yıl Cafer Panahi’nin “Taksi” filmi sayesinde Altın Ayı’nın gittiği İran’dan bu sene Mani Haghighi imzalı “A Dragon Arrives!” geliyor. Film 1965’te bir intihar ekseninde geçen bir polisiye vakayı beyazperdeye taşıyor. Ünlü ABD’li edebiyatçı Thomas Wolfe ile, sadece Wolfe’un değil, aynı zamanda Ernest Hemingway ile F. Scott Fitzgerald gibi devlerin de editörlüğünü yapan Maxwell Perkins arasındaki arkadaşlığı konu eden “Genius” Londralı tiyatro yönetmeni Michael Grandage’in ilk sinema filmi. Kadrosu da Colin Firth, Jude Law, Nicole Kidman, Laura Linney ve Guy Pearce ile gayet güçlü. 2001 yapımı “Tarafsız Bölge” ile Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar’a layık görülen ve 2013 Berlin Film Festivali’nde de “Bir Hurdacının Hayatı” ile Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan Bosna Hersekli yönetmen Danis Tanović yine Berlinale’nin yarışma bölümünde. “Death in Sarajevo”, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine neden olan suikastın 100. yıldönümünde Saraybosna’ya uzanan bir taşlama. Evsahibi Almanya’dan (ortak yapımlar dışındaki) tek Altın Ayı adayı ise “24 Wochen”. Anne Zohra Berrached imzalı film, daha dünyaya gelmemiş olan ancak ağır hasta olduğu ortaya çıkan çocukları hakkında ağır bir karar vermek zorunda kalan bir anne-babanın dramı.
JÜRİ BAŞKANI MERYL STREEP
Altın ve Gümüş Ayı ödülleri, 20 Şubat akşamı yapılacak galada açıklanacak. Tüm zamanların en iyi oyuncularından biri olarak kabul edilen ve 2012’de Berlinale’nin Onursal Altın Ayı Ödülü’ne de layık görülen Amerikalı aktris Meryl Streep’in başkanlığındaki uluslararası jüride geçen yıl “Body” filmiyle en iyi yönetmen seçilerek Gümüş Ayı alan Polonyalı sinemacı Małgorzata Szumowska, tiyatro, sinema ve televizyonda Almanya’nın ünlü aktörlerinden Lars Eidinger, “Children of Men” ve “Gosford Park” gibi filmlerdeki performansıyla beğeni toplayan İngiliz aktör Clive Owen, 2014’te “Hungry Hearts” ile Venedik’te en iyi kadın oyuncu seçilen ve İtalya’da kuşağının en iyilerinden biri olarak gösterilen Alba Rohrwacher, dünyanın en ünlü fotoğrafçılarından biri olan ve ayrıca Martin Scorsese, Alejandro González Inarritu, Spike Jonze, Sam Mendes, David Mamet veya Michael Haneke gibi yönetmenlerin çekimlerine kamerasıyla eşlik eden Fransız usta Brigitte Lacombe ve uluslararası üne sahip “Sight & Sound” sinema dergisinin editörlerinden İngiliz eleştirmen ve yazar Nick James bulunuyor. Bu seneki Berlinale’nin Onursal Altın Ayı Ödülü ise tüm zamanların en iyi kameramanlarından biri olan ve özellikle Rainer Werner Fassbinder, ilerleyen yıllarda da Martin Scorsese ile yaptığı işbirlikleri ile sinema tarihine adını yazdıran Alman efsane Michael Ballhaus’a verilecek. Festivalde ayrıca kısa bir süre önce hayatını kaybeden üç ismin anısına gösterimler de yapılacak. Çok sayıda filmde rol alan şarkıcı David Bowie anısına “Dünyaya Düşen Adam”, sinema, televizyon ve tiyatro alanında sayısız yapımda rol alan unutulmaz İngiliz aktör Alan Rickman anısına “Sağduyu ve Duyarlılık”, İtalyan reji efsanesi Ettore Scola için ise 1984’te Berlin’de kendisine en iyi yönetmene verilen Gümüş Ayı Ödülü’nü kazandıran “Balo” gösterilecek.
Meryl Streep’in başkanlığındaki uluslararası jüride geçen yıl “Body” filmiyle en iyi yönetmen seçilerek Gümüş Ayı alan Polonyalı sinemacı Małgorzata Szumowska, tiyatro, sinema ve televizyonda Almanya’nın ünlü aktörlerinden Lars Eidinger, İngiliz aktör Clive Owen, 2014’te “Hungry Hearts” ile Venedik’te en iyi kadın oyuncu seçilen Alba Rohrwacher, Fransız usta Brigitte Lacombe ve İngiliz eleştirmen ve yazar Nick James bulunuyor.
TÜRKİYE’DEN DÖRT FİLM
Bu yıl Altın Ayı yarışına bir Türk filmi davet edilmedi. Festivalin diğer bölümlerinde ise Türk Sineması dört film ile temsil ediliyor. İlki, genelde sinema sanatında yeni akımlara en açık festival bölümü olan Forum’daki “Toz Bezi”. Ahu Öztürk’ün ilk uzun metrajlı filmi olan “Toz Bezi” iki Kürt gündelikçi kadının İstanbul’daki hayat mücadelesini anlatıyor. Diğer üç film ise gençlere yönelik filmlerin gösterildiği Kuşak Kplus adlı bölümde yer alıyor. Barış Kaya ve Soner Caner’in imzasını taşıyan “Rauf”, filme ismini veren 9 yaşındaki kahramanın Doğu’daki bir köyde kendisi için aşkın sembolü haline gelen pembe rengini bulma çabasını anlatıyor. Hollanda doğumlu Mete Gümürhan, 2012 yılında Berlinale’deki Yetenek Kampüsü’ne katılmış, şimdi ise, Amasya Güreş Merkezi Yatılı Okulu’nda okuyan gençlerin, gelecekte şampiyon olma hayallarine eşlik eden “Genç Pehlivanlar” adlı belgesel ile festivalde. Ümit Köreken’in ilk uzun metrajlı çalışması “Mavi Bisiklet” ise adalet arayan 12 yaşındaki Ali’nin, çocukça bir aşkın, hülyaların ve direnişin öyküsü. “Rauf”, “Genç Pehlivanlar” ve “Mavi Bisiklet” Kristal Ayı Ödülü için yarışacak. Berlinale’de ayrıca 2000 yılından bu yana Berlin’de yaşayan Aslı Özge’nin son filmi “Auf Einmal” da gösterilecek. İlk sinema filmi “Köprüdekiler” ile hem İstanbul, hem Adana, hem de Ankara Film Festivallerinde en iyi film ödüllerini toplayan, 2013 yılında da “Hayatboyu” ile Panorama’ya kabul edilen yönetmen, bu sefer de bir Alman yapımı olan son çalışmasıyla yine festivalin Panorama bölümünde.
TÜRK ROMANA BEYAZPERDEYE UYARLANMA FIRSATI
2006 yılından bu yana Berlin Film Festivali’nin Frankfurt Kitap Fuarı ile ortaklaşa düzenlediği Books at Berlinale adlı etkinlik, edebi eserlere sinemaya uyarlanmanın kapısını açmayı hedefliyor. Bu yıl 25’in üzerinde ülkeden 130 eserin başvurduğu seçkide, Meltem Yılmaz’ın ilk romanı “Soraya”, seçilen 11 eserden birisi olmaya hak kazandı. Books at Berlinale kitapların uyarlama haklarının tanıtım programı. Dünyanın dört bir yanından yapımcılar 16 Şubat tarihinde festival kapsamında bu eserlerin uyarlama hak sahipleri, uluslararası yayıncılar ve edebiyat ajanslarıyla bir araya gelerek kitapların film haklarını elde etme şansı bulacak. Meltem Yılmaz’ın kitabı Suriye’deki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan 20 yaşındaki Soraya’nın hikayesi. 2014 yılında da Hakan Günday’ın son romanı “Daha”, Books at Berlinale’ye seçilen ilk Türkçe kitap olmuştu.