Olay Gazetesi Bursa

‘Beni ünlü yapan sizsiniz! Yoksa kendimi yırtmadım ünlü olayım diye’

26 Kasım Pazartesi günü Silivri’de Acun Ilıcalı Şeyma Subaşı çifti jet hızıyla boşandı.

Sosyal medya fenomeni ve kafe sahibi Şeyma Subaşı bundan tam 65 gün önce Hürriyet’ten Ayşe Arman’a verdiği röportajda, “O kadar alıştım ki insanların saldırmasına, eleştirmesine… Hayır, bana pek dokunmuyor! İnsanların benimle ilgili düşüncelerini çok fazla takan biri değilim. Kendi işime, hayatıma bakıyorum. Çünkü biliyorum ki, kimsenin hakkımdaki düşüncesini değiştiremem. İnsanlar, inanmak istediğine inanıyor” dedi.

“Onların olmamı istediği insan olmak zorunda değilim. Kabul et ya da etme, ben benim, bu hayat da benim hayatım. Kimseye zararım yok” diyen Subaşı, “Hep kafamın dikine giderdim. Acun’dan önce de… Annem ve babam, ‘Şeyma şunu yapma!’ dediklerinde, ben yapmak istiyorsam yapardım. ‘Bu iyi bir şeydir!’ demiyorum. Kimseye de ‘Benim gibi yapın!’ demiyorum. Ama ben böyleyim. Özgür bir ruhum. Kafasına eseni yapanım. Ve ne hissediyorsam takır tukur söylerim. Başıma iş de açıyor bu kadar direkt ve açıksözlü olmam” şeklinde konuştu.

“KENDİMİ OLMADIĞIM GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞMADIM”

“Ben hep söylüyorum: ‘Beni ünlü yapan sizsiniz!’ diyorum. Yoksa kendimi yırtmadım ünlü olayım diye. Taktik maktik gütmedim. Kendimi olmadığım gibi göstermeye de çalışmadım” diyen Subaşı şöyle konuştu:

“Instagram’da gerçek hayatımı yansıttım. Orada sahte hiçbir şey yok. Onlar da bunu sevdiler, takip ettiler, ediyorlar. Kızım Melisa’yı koydum, sporumu koydum, günlük yaşadığım hayatı koydum. Partiye gittim, kulübe gittim, festivale gittim, dansımı koydum. Kıyafetlerimi koydum. Çünkü ben böyle giyiniyorum. Sen bana sığ diyorsan diyebilirsin ama 2 milyon 800 bin kişiye de sığ demiş oluyorsun!”

“ACUN BANA ÇOK ÇOK AŞIK”

“Beni insanlar tabii ki Acun’la tanıdı. Ama sonrasında kendi tarzımı, sosyalliğimi, enerjimi sevdiler. Belki başta dediler ki, ‘Acun gibi herkesin hayran olduğu biri bu kıza neden âşık oldu?’ Ama sonra onlar da takılı kaldı bana” diyen Subaşı, “Acun bana çok aşık. Çok çok aşık” dedi.

Milyonlarca kişi tarafından takip edildiğini söyleyen Subaşı, “Rimel sürme biçimim bile hemen taklit ediliyor. Kızacaklar böyle söylediğim için ama inan böyle. Kâkül kestirdim, şimdi pek çok insan kâkül kestiriyor” şeklinde konuştu.

Acun Ilıcalı’dan Melisa adında bir kızı olan ve seyahatlerine sürekli kızıyla giden Subaşı, “Dünyada anne olup çocuklarıyla seyahat eden birçok insan var. Ben Türkiye şartlarına göre sıradışı bir hayat yaşıyorum doğru ama sıradışı demek yanlış demek değil. Yaşadığım hayatın çok rahat gözükmesi birçok insana itici gelebilir, bu da çok normal. Ben insanlara kendimi sevimli göstermek için bir şey yapmıyorum, mutlu olduğum gibi yaşıyorum” dedi.

“BİZİM HİKAYEMİZDEKİ KADIN TAŞLANMALIYDI”

Ilıcalı’nın evli olduğu dönemde kızı Melisa’ya hamile kalan Subaşı yaşadığı durumu şöyle anlattı:

“Bizim durumumuzda bu hikâyedeki kadın taşlanmalıydı. Ortalıkta çok görünmemeliydi. Ama ne oldu? Bana medyadan destek veren olmasa da sonunda Şeyma’nın bilmem kaç milyon takipçisi oldu! Şeyma şu anda dışarıda fotoğraf çektirmekten yürüyemiyor. Bu arada hep nefret edenlerden söz ediyoruz ama benim çok sevenim de var. Gençler çok seviyor beni. Normalde gençler kimlere hayran oluyor? Ya dizi oyuncularına ya sanatçılara, değil mi? Ama dizi oyuncuları, onlara verilen karakteri canlandırıyorlar. Ve gençler de aslında o karaktere hayran oluyor. O oyuncunun ya da sanatçının gerçek karakterinin nasıl olduğunu bile bilmiyorlar. Tamam ben bir oyuncu değilim, sanatçı değilim ama ben birebir kendimi yansıtıyorum. O yüzden bu kadar takipçim var!”

Subaşı, ‘bir şeylere emeksiz ve kolay yoldan ulaştığını düşünenlere’ şu cevabı verdi:

“Benim emek vermediğimi nereden biliyorlar? Ya da acı çekmediğimi? Geceleri yatakta ağlarken yanımdalar mıydı? Yaşadığım onca şeyde ne kadar üzüldüğümü, neler çektiğimi biliyorlar mı? Öyle kolay olmadı hiçbir şey. Bu önyargı. Bunu anlayabiliyorum. Ama nefrete dönüşmesini anlayamıyorum.”

Kendini geliştirmek istediğini söyleyen Subaşı, “En son Acun’a ‘Lütfen diksiyon dersi alabilir miyim? Daha doğru konuşmak istiyorum’ dedim. Acun direkt kötü fikir olduğunu söyledi. ‘Ben seni kendin gibi olduğun için seviyorum. Bütün doğallığın bozulur! İlle bir kursa gitmek istiyorsan, İspanyolca kursuna git’ dedi. Haklı galiba, ben de İspanyolcamı geliştirmek istiyorum ama gezmekten vakit bulamıyorum” dedi.

“BEN DE KIM KARDASHIAN GİBİYİM”

Kendisine ‘Kardashian’ benzetmesi yapılmasını doğru bulan Subaşı, “Sev ya da sevme, ben de onların yaptığının benzerini yapıyorum. Onlar nasıl başladı? Snapchat’te sürekli video koyarak, o hayatı göstererek… Sonunda reality show’a dönüştü. Benim hayatım da öyle” dedi.

“Ayakları yere basan biriyim. Evet, süper lüks bir hayat yaşıyor, Kendall Jenner’larla aynı ortamda dans ediyor olabilirim ama yarın ne olacağını bilemem” diyen Subaşı, “Hayatta her şey hepimiz için. Ayağım burkulabilir, yüzüme kezzap yiyebilirim, ölebilirim… Yarın sıfırlanabilirim parasal anlamda. Bu benim enerjimi düşürür ama yine bir çıkış yolu bulurum kendime. Gücüm para değil benim, karakterim” ifadesini kullandı.

“Daha çok kitap okuyabilmek isterdim. Hiç okumuyor değilim ama istediğim kadar okuyamıyorum” diyen Subaşı, “Bazen uçaklarda okuyorum, yatmadan önce okuyorum. Ablam çok kitap okur mesela, kütüphanesi var. Harika bir şey, ben de isterdim. Politika hakkında bir şeyler biliyor olmak isterdim” dedi.

“İstanbul’da, Çeşme’de, Dominik’te ve Miami’de evimiz var. Bu dört yerde hepimizin giyinme odaları var. Kıyafet taşımıyoruz. Dört yerde birden yaşıyoruz” diyen Subaşı, “Melisa’da da, bende de aynı şey var. Mesela şu anda İstanbul’dayız ya, Miami’yi özlüyoruz. Miami’deyken Çeşme’yi, Çeşme’deyken de Dominik’i özlüyoruz. Acun Melisa’ya ‘Küçük Şeyma!’ diyor. Acun da aslında bizim gibi, bir yerde üç günden fazla duramıyor” şeklinde konuştu.

Bebek’te bir kafe açan Subaşı, Ayşe Arman’ın ‘Seni o kafeye almamışlar, sen de yıllar sonra kafeyi satın almışsın şeklindeki efsane doğru mu?’ sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Bebek Şenliği’nin olduğu bir gün Bebek Parkı’ndaydım. Melisa 6 aylıktı. Yanımda da yardımcım vardı. Melisa kucağımdaydı. Elimizde çantalar, puset filan… Oturacak bir kafe aradık. Happly Ever After’a yürüdük, bütün masalar boştu, iki masa doluydu sadece. İşletme müdürüne ‘Burada oturabilir miyiz?’ diye sordum. Ama o iki dolu masada, herkesin zannettiği kişi yoktu. Yani onun bu olayla bir alakası yok. Fakat bana ‘Hayır, oturamazsınız! Yerimiz yok!’ dediler. Ben de oradan çıktım. Bir şey demedim. Ne diyeceğim? ‘Beni niye almıyorsunuz’ mu? Ayşe Kucuroğlu da yoktu orada ama bir şekilde almadılar beni. Doğru yani kafeye alınmadığım. Ama yemin ediyorum, hatta kızım üzerine yemin ederim, ‘Göreceksiniz, ben burayı satın alacağım!’ gibi bir düşünce aklımın köşesinden bile geçmedi. Ama hayat ilginç işte, o kafe sonunda benim oldu! Bu arada Ayşe’yle de gayet iyiyiz şu anda, hiçbir sorunumuz yok. O zaman öyle olması gerekiyordu demek ki. Ben takılmam bu tür şeylere.”