Moto kurye olarak çalışan genç, ağırlaşan ekonomik şartlar sebebiyle başka bir şirkette de kurye olarak çalışmaya başladı. Bunu öğrenen şirket, genci kapı önüne koydu. Mahkemenin yolunu tutan genç kurye, ’Motorlu Kurye’ olarak hizmet akdi ile çalışmaya başladığını, iş akdinin işveren tarafından geçerli ve haklı bir fesih sebebi olmaksızın feshedildiğini kaydetti. Her ne kadar ’fesih bildirimi’ başlıklı yazıda, iş akdinin ’davalı şirket ile iş akdi devam ederken farklı şirketler nezdinde çalışmaların/SGK bildirimlerinin görülmesi üzerine ve taraflarca imzalanmış hizmet akdinin ihlal edilmesi’ sebebiyle derhal ve tazminatsız olarak feshedildiği belirtilmiş ise bu durumun gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Davalı işverenin, hem işe başlarken hem de işe devam ettiği süre boyunca mesaisi bittikten sonra da başka işyerinde çalıştığını ve bu durumun işten çıkarıldığı tarihe kadar devam ettiğini bildiğini ve bu duruma izin verip rıza gösterdiği halde bu hususu gerekçe gösterdiğini dile getirdi. İşverenin başka işyerinde çalışamayacağını öne sürmek suretiyle ve işsizlik maaşı almasını engelleyebilmek hedefiyle kötü niyetli hareket ederek iş akdine son verdiğini yapılan feshin haksız, geçersiz ve usulsüz olduğunu beyan ederek feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine karar verilmesini talep ve dava etti.
Davalı şirket avukatı ise fesih bildiriminin gayet açık ve net olduğunu dile getirdi. Şirketin, davacının şahsi olarak girebileceği e-devlet sitemine girerek şahsi hizmet dökümüne ulaşma imkanına sahip olmadığını, şirketin kendi bildirimlerinden sorumlu olduğunu, davacının beyanlarının çelişkili olduğunu, huzurdaki davada geçerli nedenin tartışılması gerektiğini söyledi. Davacıya birden fazla kere uyarı da verildiğini, taraflar arasındaki Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi’nin “Çalışma Yasağı” başlıklı 12. maddesi gereğince, haklı nedenle ve derhal feshedildiğini, bir çok kere savunması alınarak uyarı verildiğini beyan ederek davanın reddini talep etti.
Mahkeme, iki yılı aşkın hizmet döneminde herhangi bir ihtar ya da yaptırımla karşılaşmadığı, sadakat borcuna aykırılığın savunulmadığı, ispatlanmadığı, yapılan işin kuryelik olduğu, haksız rekabet oluşturacak bir durumunda ihlal edilmediği gibi yapılan işin niteliğine de uygun olmadığı, iş akdinin feshinin tüm bu nedenlerle haklı veya geçerli bir sebebe dayanmadığı, davacının işe iadesinin gerektiğine hükmetti.
Kararı davacı istinaf etmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda şöyle denildi:
“Dosya çerçevesi, ilk derece mahkemesi kararının dayandığı deliller, delillerin takdiri, karar gerekçesine göre istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olmak ve kamu düzeni çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne oy birliği ile karar vermek gerekmiştir. Davanın kabulüne, işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarının brüt 17 bin TL olarak belirlenmesine oy birliği ile karar verilmiştir.” (İHA)