Sözcü Kalın’ın açıklamalarından satır başları şöyle;
(Siyasette ‘lanet’ polemiği)
Ayasofya’nın ibadete açılması yakın tarihimizde çok önemli bir milattır. Diyanet İşleri Başkanı vakfiyeden bahsetti orada. Bu bizim vakıf geleneğimizin kültürümüzün bir parçası. Atatürk bu vakfiyeyi ortadan kaldırmış birisi değil. Kişisel çıkarları için kullanmış birisi değil. Dönemin şartları içinde oranın müze olarak kullanılması için bir karar verilmiş.
Ali Erbaş hocanın hutbesinde Atatürk’e dil uzatma söz konusu değil. Dönemin şartları içinde müze olarak kullanılması için bir karar verilmiş. Tekrar camiye dönüştürülmesine ilişkin araya bir süre girmiş. Ama buradan ‘Atatürk’e lanet okundu’, ‘Atatürk’e dil uzatıldı’ sonucunu çıkarmak çok iyi niyetli bir değerlendirme olmaz.
(Ayasofya ve hilafet tartışması)
Rejim tartışması çıkarmak suni bir gündemdir. Ayasofya gibi güzel bir anı yaşadıktan sonra bir taraftan ‘Atatürk’e dil uzatıldı’ demek diğer tarafta ‘hilafete giderim’ demek bu başarıyı gölgelemek olur.
Bu tartışmalar bizi hedeften saptırmaktır. Güzel bir iş yapıldı, bu gölgelenmemeli. Suni tartışmaları bir kenara koyarken dünyaya güzel mesajı hep birlikte verelim.
Ulus devlet düzenini hakim olduğu bir dönemde imparatorluk dönemi şartlarını empoze edemezsiniz. Hilafet tartışmasını başlatmak bizi asıl hedeflerimizden saptırmak anlamına gelir. Gereksiz kutuplaşmalara kapı aralamak anlamına gelir.
Atatürk’e dil uzatılmasına asla izin vermeyiz. Diyanet işleri başkanımızın da böyle bir amacı olmadığını açıkça beyan etti. Ali Erbaş hoca sadece vakfiyeden alıntı yaptı.
(Hindistan’ın camiyi tapınağa çevirme kararı)
Oradan bir Hindu tapınağı olduğuna dair bir rivayet olmakla beraber orada arkeolojik bir veri yok. Orada tarihi bir tapınak yoktur sonradan icat edilmiş bir durum. Başka ülkelerde buna tevessül ederse bunun önünü alamayız.
(Ayasofya kararı sonrası tepkiler)
Benim gördüğüm tepkileri ilki başlık altında toplamak mümkün. Birincisi burası dünya mirası öyle kaldın ikincisi Müslüman olmayanlar nasıl ziyaret edecek. Bunların ikisinin de cevabını verdik.
(Sosyal medyaya sansür iddiaları)
Sansür olarak algılayanlara saygı duyuyorum daha iyi izah etmemiz lazım. Sosyal medya kuruluşları ticari kuruluşlardır. Gerçek hayatta olduğu gibi bir hizmet sunuyorlar. Bu hizmeti sunarken karşılaşılan sorunlar karşısında bir muhatap olmak durumunda. Bir ticari ayağı var. Vergi ödemeleri gerekiyor.
İkincisi de içerikle ilgili paylaşılan oradaki trafikle ilgili kişisel hakların korunmasıyla ilgili hukuki muhataplık olması gerekiyor.
Muhalefet eden arkadaşların en çok takıldıkları nokta “hakaretin kriteri ne olacak?” Doğru bir soru doğru bir tartışma. Bunu tartışalım mesela. Sınırı nedir.
Siyasetçi bir ünlü eleştiri konusu olabilir. Kendimizi onun yerine koyalım. Ne yapabilir bu kişi? Yapabileceği şu, o mecranın kendi aleyhine kullanılmasını önlemek. Düzenlemenin özü bu. Maalesef sosyal medya çok kirlendi. İnanın benim yüzüm kızarıyor bazı şeyleri görmemeye çalışıyorum. Bu seviyesizliği herhalde kimse savunmuyor.
Yunanistan bizim komşumuz. Ne Yunanistan buradan gidecek ne biz buradan gideceğiz. Diyalog zemini devam ediyor. Ön koşulsuz bir şekilde bunları konuşmaya hazırız.