DİLEK ATLI
Moderatörlüğünü yazar ve eleştirmen Feridun Andaç’ın yaptığı Edebi Kazılar başlıklı söyleşilerin bu ayki konuğu, 30’a yakın kitabı bulunan yazar Nedim Gürsel oldu.
Nazım Hikmet Kültürevi’nde geçtiğimiz günlerde Bursalı okurla buluşan yazar, yıllardır Paris’te yaşadığının hatırlatılması üzerine, “Ben roman, öykü, deneme ve gezi türlerinde birçok yapıta imza attım. Türkçeye çok önem verdim. Bir yazarın ülkesi dilidir. O dilde yaşar ve var olur. Ben, bir parça Parisliyim ama benim asıl vatanım Türkçe” diye konuştu.
YAŞADIKLARIMIN ETKİSİ…
Çok sayıda okurun izlediği etkinlikte usta yazar, ilk gençlik dönemindeki yazın hayatına ışık tutacak bilgileri paylaştı. Küçük yaşta anne ve babasını yitirmesi ve yatılı okulda yalnızlık hissiyle büyümesinin yazarlığında büyük etkisi olduğunu vurgulayan Gürsel, şunları aktardı: “Babamın elden düşme bir daktilosu ve iyi kitapların olduğu bir kütüphanesi vardı. Babam, bu daktilo ile kitap çevirileri yapardı. Kütüphanesinden kitap alıp okurdum. Babamı trafik kazasında kaybettikten sonra bugün anlıyorum ki, onu yaşatmak için daktilosuyla öyküler yazdım. Sartre’ın Sözcükler adlı kitabını okuduğumda neden küçük yaştan itibaren bu kadar çok yazdığımı anladım. O kitapta, ‘Neden yazdığım sorusundan kurtuldum. Ama kendimden kurtulamadığım için yazıyorum’ diyordu Jean Paul Sartre. Sanırım, bu benim için de böyle. Yaşadıklarımın yazmamda büyük etkisi var. Paris konusuna gelecek olursak… Fransız olmak ayrı, Parisli olmak ayrıdır. Yıllarca yaşadığım Paris’te Türk edebiyatından ve Türkçeden hiç kopmadım. Ama az bir parça Parisli oldum. Küreselleşen dünyada yazarın ülkesi olmaz, dili olur. Rahmetli Yaşar Kemal ile birçok konuda tartışırdık. Bunlardan bir tanesi de buydu. Bir yazar, her ülkede yaşayabilir. Ne yazdığı başkadır. Bu sorun artık aşılmalı.”
KIRILMA NOKTALARI VAR…
Türk Dil Kurumu Ödülü’ne lâyık bulunan Uzun Sürmüş Bir Yaz kitabına değinen Gürsel, “Çok sayıda kitabım toplatıldı. Uzun Sürmüş Bir Yaz kitabımın 40. yılına girdik. Yazdıklarım nedeniyle defalarca mahkeme karşısına çıkmak zorunda kaldım. Bunlar, yazarı kısıtlayan üzücü olaylar. Hayatımdaki kırılma noktaları. Bu kırılmalar, elbette yazdıklarıma yansıyor. Belki de bu nedenle çok yazıyorum. Edebiyatın her türünde eser vermiş biri olarak düşünce özgürlüğüne inanıyorum” diye konuştu.