Olay Gazetesi Bursa

Alkaya: Şiir sözün imkanıdır

Nilüfer Kütüphanesi tarafından gerçekleştirilen Şairin Şiir Evreni etkinliğine konuk olan şair Orhan Alkaya, “Şiir sözün imkanıdır. Şiir mısralardan değil, kelimelerden oluşur” dedi.

DİLEK ATLI

 

Nilüfer Belediyesi’nce her ay gerçekleştirilen Şairin Şiir Evreni etkinliğinin şubat ayı konuğu, şair Orhan Alkaya oldu. Nâzım Hikmet Kültürevi’ndeki Şiir Kütüphanesi’nde Bursalılarla buluşan Alkaya, büyük ilgiyle karşılandı. Moderatörlüğünü Yusuf Yağdıran’ın üstlendiği etkinlikte şairlik serüvenini dinleyenlere aktaran Alkaya, edebiyatseverlerin sorularını da yanıtlamayı ihmal etmedi.

 

‘BİR DERDİM VAR Kİ YAZIYORUM’…

 

Şiirin mısralardan değil kelimelerden oluştuğunu ifade eden Alkaya, “Şiir sözün imkanıdır. Kelimeleri yan yana getirerek oluşan, duyguları tetikleyen, algı ve sezgi kapısını açan, özgür alan açan, serüven için rota belirleyen ve tüm bunları yaparken ses, ahenk, görsel bütünlüğünü oluşturan bir yazı türüdür. Şiirle ilgili yüzlerce tanım yapılmıştır. Benim için şiir budur. Geleneksel şiir başkadır tabii ki. Daha kuralcı ve ezberlenmesi daha mümkün şiirdir geleneksel şiir” diye konuştu.

 

Bir derdi olduğu için yazdığının altını çizen şair, şiirlerini uzun yıllara yayarak kaleme aldığı için sık kitap çıkamadığını söyleyerek, “Bir başkası ile göz temâsı kurmak en iyi kendini ifade şeklidir. Sonra yazı gelir. En son ise şiir. Ben, bütün imkanları tüketmeden şiir yazanları anlamıyorum. Çok yazan biri olmadım. Biz sadece öleceğimizi biliyoruz. Bunun dışında hiçbir şey kesin değil. Felsefe de bunu destekler. Düşünmek ve doğru soruları sormak. Cevaplardan çok doğru sorular önemlidir” diye aktardı.

Tek çocuk olmasının şiir ve tiyatro yaşamına yalnızlık duygusu nedeniyle etki ettiğine değinen Alkaya, şöyle devam etti:

 

“Tiyatro benim için bir meslek. İstanbul Şehir Tiyatrosu büyük bir gelenekti. O geleneği ayakta tutmak için çalıştım. Ama tiyatro, şiirden çalıyor. Şiirinse tiyatrodan aldığı bir şey yok. Diğer taraftan rejisörlüğümün gelişmesinde şiirin önemli bir katkısı var.”

 

KİTAP ADLARI…

 

Son kitabının altıncı kitabı olduğu halde adının Altı olmasının nedeninin farklı olduğunu belirten şair, “Kitap adları gizli şifrelerdir. Uğraşırsan açarsın” dedi. Alkaya, şiir serüvenini şöyle dile getirdi:

 

“İyi bir şiir okuruydum. Ama çocuk yaşta şiir yazanlardan değildim. Babam Nâzım Hikmet’in şiirlerini ezbere okurdu. Lisede tiyatroya başladım. Şehir Tiyatrosu’nda oyuncu oldum. İlk oyunumda başrol oynadım. Tiyatroya yönelik bir hayatım oldu. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk ve gazetecilik okudum. 12 Eylül’den sonra Şehir Tiyatrosu’ndan atıldım. Oysa 1990’da dönüp, genel sanat yönetmenliği ve rejisörlük yaptım orada. Ama 1980’deki yalnızlık arayışım beni şiire, yazıya döndürdü. Kendimde derinleşecek yer ararken şiirde iyi olduğumu fark ettim. Kendimizi ifade etmek için kullanılan enstruman kelimedir çünkü. Aşık oldum denilmeden aşık olunmuyor. Önce kelime çıkıyor ve bu da bilince etki ediyor. Bunu fark ettim. Şiir yazı disiplinleri arasında anlamları kırmak ve provake etmek için en imkanı olanı. Bu nedenle çok ciddi çalıştım. Sözlük okudum. Çiçek Yayınevi 1984’te ilk kitabımı çıkaracaktı. Kapağı bile hazırdı. Gece uyuyamadım ve sabah basımı durdurdum. Endişe ettim. Benden çıktıktan sonra herkesindi çünkü. Bu nedenle 6 yıl sonra çıktı ilk kitabım (Parçalanmış Divan, 1990). Sonradan iyi yapmışım dedim.”

 

Söyleşi sonunda Nilüfer Kütüphane Müdürü Şafak Pala, Orhan Alkaya ve Yusuf Yağdıran’a teşekkür etti. Ardından Alkaya, kütüphanece konuklara hediye edilen son kitabı Altı’yı imzaladı.