Olay Gazetesi Bursa

Alaattin Bey kardeşi Orhan Gazi’ye ‘Bu ülke senin hakkındır, buna çobanlık etmeye bir padişah gerek’ dedi

Orhan Gazi; “Öyleyse gel sen çoban ol” dedi. Alaattin Paşa; “Kardeş! Babamızın duası ve himmeti seninledir. Onun içindir ki, kendi zamanında askeri senin yanına vermişti. Şimdi çobanlık dahi senindir” dedi.

Alaattin Bey ülkeyi kardeşi Orhan’ın yönetmesini istedi

Babası Osman Bey ölünce Orhan Gazi kardeşi Alaattin ile bir araya geldiler. İşin gereği ne ise gördüler. 

Zamanın büyükleri toplandılar. Osman’ın malı olup olmadığını sordular. İki kardeş arasında taksim edilmesi için araştırdılar.

Baktılar ki, yalnız feth olunmuş ülkeler var. Akçe ve altın mevcud değil. Osman Gazi’nin yenice bir elbisesi, atın yanına asılan bir torbası, tuzluğu, kaşıklığı, bir Türkmen çizmesi, iyice bir kaç at, bir kaç sürü koyunu vardı. Birkaç çift de öküzü bulundu. Başka bir şeyi yoktu.

Orhan Gazi, kardeşine; Sen ne dersin?” diye sorunca, o da; Bu ülke senin hakkındır. Buna çobanlık etmeye bir padişah gerek ki, memleketin işlerini görüp başarsın. Padişaha iş görmek için bazı şeyler gerekir. Bunlar ise söylenilen atlardır. Koyunlar da padişah şöleninin gerektirdiği şeydir. O halde bizim bölüşecek neyimiz var ki, bölüşelim” dedi.

Orhan Gazi; Öyleyse gel sen çoban ol” dedi. Alaattin Paşa; Kardeş! Babamızın duası ve himmeti seninledir. Onun içindir ki, kendi zamanında askeri senin yanına vermişti. Şimdi çobanlık dahi senindir” dedi. Zamanın büyükleri de bunu kabul etti.

Orhan Gâzi; Öyleyse sen bana paşa ol” dedi. Alaattin Paşa kabul etmedi. Sadece küçük bir köy diledi. Orhan istediği köyü verdi.


 

Babası Osman ile dedesi Edebali’nin yanında yetişti

İlk Osmanlı tarihçilerine ve Sakaoğlu’na göre Alaaddin Paşa, Osman Bey’le Şeyh Edebali kızı Bâlâ Hatun’un oğlu, Orhan Bey’in kardeşidir.

İlk Osmanlı tarihçileri olan Aşıkpaşazade, Oruç Bey, Nesri, İbni Kemal tarafından hazırlanmış tarihler bunu açıkça bildirilmektedir.

Alaaddin Paşa babası Osman Gazi döneminde ona danışmanlık yapmıştır. Sonra babasının emrine uyarak büyük babası Şeyh Edebali’nin yanına Bilecik’e gitmiş ve orada ona hizmet yapmıştır. İlk Osmanlı tarihçileri (Aşıkpaşazade, Oruç Bey, Nesri, İbni Kemal) ve geleneksel kabul edilen anlatıma göre Beylik ileri gelenleri ve Osman Bey’in çocukları bir toplantı yapmışlar; bu toplantıda Orhan Bey kardeşi Alaaddin’in Bey olmasını önermiş ama Alaaddin bunu kabul etmeyip devlet ileri gelenlerinin uygun gördüğü gibi Beylik tahtına küçük kardeşi Orhan’ı münasip gördüğünü ifade etmiş ve böylece Orhan tahta geçmiştir.

Aleaddin Bey vezirlik döneminde sikke, elbise, asker ve kanun tanziminde büyük hizmetlerde bulunmuştur. Onun önerilerine uyularak Orhan Bey adına akçe kestirilmiştir. Her sınıf asker için “ak börk”, siviller için “kızıl börk” baş giysisi ve değişik tip elbiseler kabul edilmiştir. İlk düzenli “yaya” adlı ordu kurulmuştur. İlk Osmanlı kanunlarının da dönemin koşullarına uygun olarak koyulmasını sağlamıştır.

Bu vezirlikten sonra 1331’de görevden ayrılıp köşesine çekilmiştir. O zamanki adı Mihaliç olan bugünkü Karacabey yakınlarında “Pakte” nahiyesindeki koru ve “Kitre” ovasındaki “Futra” çiftliği kendisine dirlik olarak verilmiştir

Bazı kaynaklar bir savaşta şehit düştüğünü de bildirirler. 1333 yılında Biga Kalesinde hayatını kaybettiği de söylenmektedir. Mezarı Bursa’da Osman Gazi Türbesi’ndedir.

Ölümünden sonra saltanat tarafından evlat ve torunlarına saygı gösterilmiş ve hayırseverlik eserleri ve vakfı soyundan gelenler tarafından yöneltilmiştir.

Altı yüz yıl, üç kıta yedi iklime hakim olup, at koşturan, bu beldelere İslamiyet’i duyuran Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey, Hakk’ın rahmetine kavuşunca, acaba oğullarına ne miras bıraktı?


 

Bu ülke senin hakkındır buna çobanlık etmeye bir padişah gerekir

Yazının başlangıç bölümünde de alıntılandığı gibi; Aşık Paşazade bunu şöyle anlatıyor:

“Babası ölünce Orhan Gazi kardeşi Alaattin ile bir araya geldiler. İşin gereği ne ise gördüler. O zamanda tekkesi olan Ahi Hasan isminde mübarek bir zat vardı. Bursa hisarında bey sarayına yakın olan tekkesinde zamanın büyükleri toplandılar. Osman’ın malı olup olmadığını sordular. İki kardeş arasında taksim edilmesi için araştırdılar. Baktılar ki, yalnız fetholunmuş ülkeler var. Akçe ve altın mevcut değil. Osman Gazi’nin yenice bir elbisesi, atın yanına asılan bir torbası, tuzluğu, kaşıklığı, bir sokman (Türkmen) çizmesi, iyice bir kaç at, bir kaç sürü koyunu vardı. Birkaç çift de öküzü bulundu. Başka bir şeyi yoktu.

Orhan Gazi, kardeşine; Sen ne dersin?” diye sorunca, o da; Bu ülke senin hakkındır. Buna çobanlık etmeye bir padişah gerek ki, memleketin işlerini görüp başarsın. Padişaha iş görmek için bazı şeyler gerekir. Bunlar ise söylenilen atlardır. Koyunlar da padişah şöleninin gerektirdiği şeydir. O halde bizim bölüşecek neyimiz var ki, bölüşelim” dedi.

Orhan Gazi; Öyleyse gel sen çoban ol” dedi. Alattin Paşa; Kardeş! Babamızın duası ve himmeti seninledir. Onun içindir ki, kendi zamanında askeri senin yanına vermişti. Şimdi çobanlık dahi senindir” dedi. Zamanın büyükleri de bunu kabul etti.

Orhan Gazi; Öyleyse sen bana paşa ol” dedi. Alaattin Paşa kabul etmedi. Sadece küçük bir köy diledi. Orhan istediği köyü verdi.”
 

Alaaddin Camii

Hisar semtindeki Alaaddin Camii, aynı isimle anılan caddenin sonunda yer alıyor. 1326’da Orhan Gazi’nin kardeşi Alaaddin Bey tarafından yaptırılan cami, Bursa’da Osmanlılar döneminin ilk camisi olarak kabul edilir.

1855 depreminde büyük hasar gören cami, saha sonra Sultan Abdülaziz devrinde yeniden yaptırıldı.

Ana ibadet mekânı 8,20 x 8,20 metre ebatlarında kare planlı ve onaltıgen bir kasnakla tromplara oturtulan 8,20 metre çarpındaki bir kubbeyle örtülüdür. 

Son cemaat yeri, ortada küçük bir kubbe, yanlarda birer aynalı tonozla örtülü olup bunlar, birbirine tuğla örgülü sivri kemerlerle bağlanan, Korient ve İon stili başlıkları olan Bizans dönemine ait sütunlarla taşınmaktadır. Kemer araları camekanla kapatılmıştır.

Üç sıra kirpi saçaklı kalkan duvarı bulunan caminin duvarları, aralarına yatay ve dikey tuğlalar koyulan moloz taşlarla örülmüştür.

Sekizgen kaide üzerinde yükselen minaresinin gövdesi tuğla örgülüdür. Büyük bir avlu içinde yer alan caminin dış duvarında çeşmesi bulunmaktadır.